Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

Taraflar arasındaki taşınmaz hukukuna ilişkin olarak açılan davada Antalya 3.Asliye Hukuk ve Kadastro Mahkemelerince ayrı ayrı görevsizlik kararı verilmesi nedeni ile yargı yerinin belirlenmesi için gönderilen dosya içindeki tüm belgeler incelendi gereği düşünüldü: -K A R A R – Dava, Tapu İptali ve Tescil istemine ilişkindir. 2859 Sayılı Yasanın 5. maddesi gereğince "yenileme tespitlerine yapılacak itirazlar ve komisyon kararlarına karşı açılacak davalar 3402 Sayılı Yasa hükümlerine göre kadastro mahkemelerinde çözümleneceği" , aynı yasanın 4. maddesi gereğince de, "yenileme yalnız teknik çalışmaları kapsar. Tapu siciline geçmiş veya geçmemiş mülkiyet ve mülkiyete ilişkin haklar inceleme konusu yapılamayacağı", hükmüne yer verilmiştir. Dosya kapsamından, Kadastro sırasında eski 100 parsel sayılı taşınmazlar, 3402 sayılı Kadastro Kanununun 22....

    İlk kez 17.07.1964 günlü ve 509 sayılı Tapulama Kanununun 31.maddesi ile; sonra bu kanunun iptali üzerine 766 sayılı Kanunla tapu siciline karşı açılacak davalar hak düşürücü süreye tabi tutulmuş, 09.10.1987 tarihinde yürürlüğe giren 3402 sayılı Kanunun 12.maddesi ile de düzenleme değiştirilerek hak düşürücü süre korunmuştur. Gerçekten 766 Sayılı Yasanın 31.maddesinin uygulanabilmesi için öncelikle tapulama ile oluşturulmuş bir tapu sicili ve bu sicilde belirtilen hakların tapuya tescil edilmiş olması gerekirken, 3402 Sayılı Yasanın 12.maddesi ile; “bu tutanaklarda belirtilen haklara, sınırlandırma ve tespitlere ait tutanakların kesinleştiği tarihten on yıl geçtikten sonra kadastrodan önceki hukuki sebeplere dayanarak itiraz olunamaz ve dava açılamaz“ hükmü getirilmiştir....

    Dava, kadastro tesbitine itiraz niteliğindedir. İncelenen dosya kapsamına, kararın dayandığı gerekçeye ve adına tescil kararı verilen kişi yararına 3402 sayılı Kanunun 14. maddesinde yazılı kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği yoluyla taşınmaz edinme koşullarının oluştuğu belirlenerek yazılı biçimde hüküm kurulmasında bir isabetsizlik bulunmadığına göre, yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddi ile usul ve yasaya uygun olan hükmün ONANMASINA, Harçlar Kanununun değişik 13/j maddesi gereğince harç alınmasına yer olmadığına 04/03/2013 gününde oy birliği ile karar verildi....

      Buna göre; 3402 sayılı Kadastro Kanununun 27/1. maddesi gereğince asliye hukuk mahkemesinde açılan tapu k...da yazılı yüzölçümünün düzeltilmesine ilişkin dava, uygulama kadastrosu yapıldıktan sonra uygulama kadastrosuna itiraza dönüşmüş olacağından, uyuşmazlığın kadastro mahkemesince görülüp sonuçlandırılması gerekmektedir. SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, 6100 sayılı HMK’nın 21 ve 22. maddeleri gereğince ... Kadastro Mahkemesinin YARGI YERİ OLARAK BELİRLENMESİNE 28/06/2016 gününde oy birliğiyle karar verildi....

        Dava dilekçesindeki açıklamaya göre dava, kadastro tespitine itiraz niteliğindedir. Dava konusu taşınmazın bulunduğu yerde 2007 yılında, 5304 sayılı Kanun ile değişik 3402 sayılı Kanun uyarınca yapılan arazi kadastrosu 16/05/2007-15/06/2007 tarihleri arasında askı ilânına çıkarılmış olup, arazi kadastro çalışmalarına esas olmak üzere 2006 yılında yapılan çalışmalarda orman alanlarına rastlanmadığı tespit edilmiştir. İncelenen dosya kapsamına, kararın dayandığı gerekçeye göre, yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddi ile usûl ve kanuna uygun olan hükmün ONANMASINA, Harçlar Kanununun değişik 13/j maddesi gereğince harç alınmasına yer olmadığına 09/06/2015 günü oy birliği ile karar verildi....

          Açıklanan tüm bu nedenlerle; tapu iptali ve tescil davası iken aynı zamanda uygulama kadastrosuna itiraz davasına da dönüşen bu dava için; uygulama kadastrosuna itiraza ilişkin dava tefrik edilip mülkiyete yönelik dava elde tutularak, uygulama kadastrosuna itiraz davası için kadastro mahkemesinin görevli olduğundan bahisle görevsizlik kararı verilmeli, kadastro mahkemesinde; uygulama kadastrosu sonucu tesis edilen yeni paftaların kanun ve yönetmelik hükümlerine uygun yapılmadığına ilişkin uyuşmazlık çözüldükten sonra genel mahkemede mülkiyete yönelik tapu iptali ve tescil davası görülerek sonuca göre karar verilmelidir....

            , kadastro tespitinin yapıldığı 25.11.1950 tarihinden önceki hukuki sebeplere dayandıklarının kabul edilmesi gerektiğine, belirtilen tarihte tapulama tutanağının düzenlendiğine, Hüseyin Atak mirasçılarının itirazı üzerine Ankara Tapulama Mahkemesinde tapulama tespitine itiraz davası açıldığına, 1005 sayılı parselle ilgili olarak Ankara Tapulama Mahkemesince verilen 05.01.1971 tarih 1968/261 Esas, 1971/400 Karar sayılı kararının taraflarca temyiz edilmediğinden 02.11.1971 tarihinde kesinleştiği dosya arasında bulunan mahkeme kararıyla saptandığına, Daire ve Yargıtay uygulaması uyarınca 766 sayılı Tapulama Kanununun 31/2. fıkrasında yer alan 10 yıllık hak düşürücü süre ile bundan sonra yürürlüğe giren 3402 sayılı Kadastro Kanununun 12/3. fıkrasında yer alan 10 yıllık hük düşürücü süre geçirildikten sonra eldeki dava açılmış bulunduğuna ve somut olayda hak düşürücü süre gerçekleştiğine göre davacılar vekilinin yerinde olmayan temyiz itirazlarının reddi ile usul ve kanuna uygun bulunan...

              Davacının miras bırakanı Hacı Mehmet Şahin ile davaya katılan mirasçıları yönünden; 3402 sayılı Kadastro Kanununun 14.maddesi gereğince miktar araştırmasının yapılması, belgesizden taşınmaz edinip edinmediklerinin, Tapu Sicil ve Kadastro Müdürlüğü ile zilyetliğe dayalı tescil davası açıp açmadıklarının o yer Hukuk Mahkemeleri Yazı İşleri Müdürlüğünden sorulması, varsa belgesizden edinilen taşınmazlara ait tapu kayıtları ile kadastro tutanaklarının Tapu Sicil Müdürlüğünden, zilyetliğe dayalı tescil davalarına ait dosyalarının ise ait olduğu mahkemelerden getirtilerek 3402 sayılı Kadastro Kanununun 14. maddesinde açıklanan norm kuralının gözönünde tutulması, ondan sonra tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken eksik incelemeyle davanın kabulüne karar verilmiş olması usul ve kanuna aykırıdır....

                Hukuk Dairesinin 27.11.2000 gün ve 9020-9822 sayılı kararı ile “muris Ali Bayram yönünden de 3402 sayılı Kanunun 14. maddesindeki kısıtlama araştırmalarının yapılması gerektiği”ne değinilerek bozulmuş, bozma üzerine davanın kabulü yönünde verilen karar, Hazine ve ... tarafından temyiz edilmekle, Dairenin 22.09.2003 tarih ve 2003/6633 E. - 5795 K. sayılı kararı ile "Yörede orman kadastro çalışmasının başladığı, tescil istemi bakımında dava elde tutularak, orman kadastrosuna itiraz davası yönünden görevsizlik kararı verilmesi ve kadastro mahkemesi kararının kesinleşmesinden sonra davanın esası hakkında hüküm kurulması" gerekçesi ile bozulmuş, bozma kararına uyularak, orman kadastrosuna itiraz davası yönünden mahkemenin görevsizliğine, tescil davası yönünden yargılamaya devam edilmesine ve kadastro mahkemesinde görülecek orman kadastrosuna itiraz davasının sonucunun beklenmesine karar verilmiş; ......

                  Kazanmayı sağlayan zilyetliğe dayalı olarak bir yerin edinilmesi için diğer kazanma koşulları yanında aynı zamanda taşınmazın tapuda kayıtlı yerlerden olmaması yerel ve gazete ilanlarının yapılması, 3402 sayılı Kadastro Kanununun 14. maddesinde öngörülen hususların da araştırılıp belirlenmesi gerekir. Taşınmazın bitişiğinde bulunan 160 ada 43 sayılı parselin tespiti 25.8.2008 tarihinde yapılmış, askı ilan süresi içerisinde davacı tarafından Kadastro Mahkemesinde dava açılmıştır. Davacı böylece 3402 sayılı Kadastro Kanununun 7/4. fıkrası gereğince taşınmazla ilgili olarak uyuşmazlık çıkardığının ve süresi içerisinde kadastrodan önceki nedenlere de dayanarak tescil davası açtığının kabulü gerekir. Daire uygulaması da bu yöndedir. Yani böyle durumlarda kadastrodan önceki zilyetlik de hesaba katılır....

                    UYAP Entegrasyonu