Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

Taşınmazın kadastrosunun 3402 sayılı Kanuna göre yapılması, Kadastro Kanununda, bu Kanuna göre yapılan kadastro tespitlerinde 3402 sayılı Kadastro Kanunundaki usûl ve esasların uygulanacağının belirtilmesi, zilyetliğe ve/veya vergi kaydına dayalı olarak kadastrodan önceki nedenlerle açılan davalarda 30 günlük hak düşürücü sürenin uygulanıp, 3402 sayılı Kadastro Kanununun 12/3. maddesinde ki 10 yıllık hak düşürücü sürenin uygulanmamasının kanuna, Anayasaya, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmelerine ve hukukun genel ilkelerine aykırı olması yanında; ilgili kanunun bir maddesinin uygulanıp, diğer bir maddesinin uygulanmaması şeklinde yapılan bir uygulama ile 3402 sayılı Kadastro Kanununun 12/3. maddesinin yok sayılması mümkün değildir....

    "İçtihat Metni"MAHKEMESİ :KADASTRO MAHKEMESİ DAVA TÜRÜ : KADASTRO TESPİTİNE İTİRAZ Dava Orman İdaresinin taraf olduğu tescil davası olarak açılmış olup, yargılama sırasında 3402 sayılı Kanun'a eklenen Geçici 8. maddesine göre kadastro tespiti yapılması sebebiyle Kadastro Mahkemesine aktarılarak tespite itiraz davasına dönüşmüş, mahkemece verilen önceki tarihli hüküm 20. Hukuk Dairesi'nin ilamı ile orman araştırması yapılmasına yönelik bozulmuş ve mahkemece bozma ilamına uyularak karar verilmiş olduğuna göre verilen kararı inceleme görevi Yargıtay Büyük Genel Kurulu'nun 30.01.2019 tarih, 2019/1 sayılı Kararı ile kabul edilen Hukuk Dairelerine ilişkin iş bölümü uyarınca Yargıtay 20. Hukuk Dairesi'ne ait bulunmaktadır. Bu nedenle dosyanın anılan Daire Başkanlığı'na GÖNDERİLMESİNE, 16.07.2019 gününde oybirliğiyle karar verildi....

      Dava, 3402 sayılı Kadastro Kanununun (5831 sayılı Kanunun 8. maddesi ile eklenen) Ek 4. maddesi uyarınca 2/B madde alanlarında yapılan kullanım kadastrosuna itiraza ilişkindir. Çekişmeli taşınmazın bulunduğu ... köyünde ... kadastrosu 64 nolu ... Kadastro Komisyonu tarafından ... köyü içerisinde yapılmış, 12.11.1993 tarihinde ilan edilmiş, 12.05.1994 tarihinde kesinleşmiştir. ... köyü ... köyünden ayrılmıştır. Kullanım kadastrosu 18/06/2012 tarihinde ilan edilmiştir. Davalı ...nin temyiz itirazları açısından yapılan incelemede; davacı ... Yönetimi taşınmazın eylemli ... niteliğinde olduğunu ileri sürerek kullanım kadastrosuna itiraz mahiyetinde dava açmıştır....

        Hükmü, davacı vekili temyiz etmiştir. 5831 sayılı Kanun ile 3402 sayılı Kadastro Kanununa eklenen ek 3. madde ile "bir mirasçının, miras ortaklığından doğan elbirliği mülkiyetinin paylı mülkiyete dönüştürülmesi isteminde bulunduğu takdirde tapu sicil müdürünün, diğer mirasçılara çağrıda bulunarak belirleyeceği süre içinde varsa itirazlarını bildirmeye davet edeceği, elbirliği mülkiyetinin devamına yönelik bir itiraz ileri sürülmediği veya mirasçılardan herhangi biri belirlenen süre içinde paylaşma davası açmadığı takdirde, istem konusu taşınmaz mal üzerindeki elbirliği mülkiyeti paylı mülkiyete dönüştürülerek, hissedarlık esaslarına göre mirasçılar adına tapu kütüğüne tescil edileceği" şeklinde bir düzenlemeye yer verilmiştir....

          Mahkemece; "çekişmeli taşınmazın kadastro tespitinin kesinleştiği tarih ile dava tarihi arasında, 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 12/3 maddesinde öngörülen 10 yıllık hak düşürücü süre geçmiş ise de; Anayasa Mahkemesi’nin 12.5.2011 tarih ve 2009/31 Esas, 2011/77 Karar sayılı kararı ile 25.2.2009 günlü, 5841 sayılı Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un; 2. maddesiyle, 21.6.1987 günlü, 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 12. maddesinin üçüncü fıkrasına eklenen ‘Bu hüküm, iddia ve taşınmazın niteliğine yahut Devlet veya diğer kamu tüzel kişileri dahil, tarafların sıfatına bakılmaksızın uygulanır’ cümlesinin iptaline karar vermiş olması nedeniyle Hazine’nin açacağı davalarda 10 yıllık hak düşürücü sürenin uygulanamayacağı, ancak; davalı taraf lehine kazanım şartlarının gerçekleştiği" gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir....

            İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI ÖZETİ: Mahkemece "dava konusu 4173 parsel numaralı taşınmazın tapuda kayıtlı bulunduğu Nilüfer ilçesi Hasanağa Mahallesinde 766 sayılı Tapulama Kanununa göre arazi tapulaması yapıldığı ve 21/09/1976 tarihinde ilan edildiği, bu çalışmada dava konusu yerin tapulama harici alanda bırakıldığı, davacı tarafından yasal süresi içerisinde itiraz edilmediği ve dava açılmadığı, 6831 sayılı Orman Kanununun 1744 Sayılı Kanunla değişik hükümlerine göre orman kadastrosu yapıldığı ve 25/06/1982 tarihinde ilan edildiği, bu çalışmada dava konusu yerin Devlet Ormanı olarak sınırlandırıldığı, davacı tarafından yasal süresi içerisinde itiraz edilmediği ve dava açılmadığı, 6831 sayılı Orman Kanununun 3302 Sayılı Kanunla değişik 2/B madde uygulaması yapılıp 28/03/1996 tarihînde ilan edildiği ve taşınmazın orman sınırları dışına çıkartıldığı, davacı tarafından yasal süresi içerisinde itiraz edilmediği ve dava açılmadığının anlaşıldığı, dava konusu taşınmaz her ne kadar Hasanağa Mahallesi...

            B.. ve Müşterekleri Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davalılardan Hazine tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü: K A R A R 2007 yılında 3402 sayılı Kanun hükümlerine göre yapılıp kesinleşen kadastro sırasında Gürbüzler köyü 175 ada 1 parsel sayılı 1.725,76 m2 yüzölçümündeki taşınmaz, hali arazi niteliği ile Hazine adına tespit ve tescil edilmiştir. 2012 yılında 3402 sayılı Kanunun 5831 sayılı Kanunun 8. maddesi ile değişik Ek-4. maddesi uyarınca yapılan kullanım kadastrosu sırasında fiili kullanım durumuna göre 175 ada 2 ve 3 sayılı parsellere ayrılmıştır. 175 ada 2 ve 175 ada 3 parsel sayılı sırasıyla 1.010,58 m2 -714,99 m2 yüzölçümündeki taşınmazlar, 01.07.2007 gün ½ ve 1/3 sıra nolu tapu kayıtları uygulanarak 6831 sayılı Kanunun 2/B maddesi uyarınca Hazine adına orman sınırları dışına çıkarıldıkları ve kişilerin kullanımında...

              Yapılan kadastro sırasında dava konusu yerlerle ilgili olarak .... köyü 200 ada 1 ve 2 parsel sayılı taşınmazlar tescil ilamına dayalı olarak oluşturulan tapu kaydı ile davalı ... adına, 200 ada 3, 4, 5, 6, 7 ve 8 parsel sayılı taşınmazlar ise; kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği nedeniyle kadastro tespit tutanağının edinme sebebi sütununda adı geçen diğer davalı gerçek kişiler adına tespitleri yapılarak Orman Yönetimi tarafından kısmi ilan süresi içersinde, orman tesbit ve sınırlandırılmasına itiraz davası açılması nedeniyle, malik haneleri boş bırakılarak tutanak ve ekleri 3402 sayılı Yasanın 5 inci maddesi uyarınca kadastro mahkemesine devredilmiştir....

                Mahkemece, 3402 sayılı Kadastro Kanununun 12. maddesinin 3. fıkrasındaki on yıllık hak düşürücü sürenin geçtiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Hükmü, davacı vekili temyiz etmiştir. 25.02.2009 tarihinde kabul edilerek 14.03.2009 tarihinde yürürlüğe giren 5841 Sayılı Kanunun 2. maddesi ile, 3402 sayılı Kadastro Kanununun 12. maddesinin 3. fıkrasına “Bu hüküm, iddia ve taşınmazın niteliğine yahut Devlet veya diğer kamu tüzel kişileri dahil tarafların sıfatına bakılmaksızın uygulanır” şeklinde ekleme yapılmıştır. Aynı Kanunun 3. maddesi ile 3402 Sayılı Kadastro Kanununa eklenen Geçici 10. madde ise “Bu Kanunun 12. maddesinin 3. fıkrası hükmü, Devletin hüküm ve tasarrufu altında olduğu iddiası ile yürürlük tarihinden önce açılmış ve henüz kesin hükme bağlanmamış olan davalarda dahi uygulanır” kuralını getirmiştir....

                  Ancak, karar tarihinden sonra 19.01.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6099 sayılı Yasanın 16. maddesi ile 3402 sayılı Yasaya eklenen 36/A maddesi uyarınca; "Kadastro işlemi ile oluşan tespit ve kayıtların iptali için Devlet veya diğer kamu kurum ve kuruluşları tarafından kayıt lehtarına karşı kadastro mahkemeleri ile genel mahkemelerde açılan davalarda davalı aleyhine vekâlet ücreti dâhil, yargılama giderine hükmolunmaz" ve 17. maddesi ile eklenen geçici 11. maddesine göre "bu kanunun 36/A maddesi hükmü henüz infaz edilmemiş yargı kararlarındaki vekalet ücreti dahil yargılama giderleri için de uygulanır" hükümleri uyarınca davalılar aleyhine vekalet ücreti dahil yargılama giderlerine hükmolunamayacağından, bu husus hükmün bozulmasını ve yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden hükmün düzeltilerek onanması uygun görülmüştür....

                    UYAP Entegrasyonu