Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

Dava, kadastoradan önceki hukuki sebeplere dayalı olarak TMK.nun 713/1 ve 3402 sayılı Kadastro Kanununun 14. maddeleri gereğince açılan ve paftasında yol olarak gösterilen taşınmazın tescili isteğine ilişkindir. Mahkeme gerekçesinde; davanın bir tapu iptali ve tescil davası olmadığını Kadastro Kanununun 41. maddesi anlamında bir düzeltme davası olduğunu vurgulamıştır. Ne var ki mahkemenin bu görüşüne katılmak mümkün değildir. 3402 sayılı Kanunun 41. maddesi uyuşmazlık doğurmayan hataların düzeltilmesi için uygulanabilmektedir. Uyuşmazlık iki tarafı ilgilendiriyor ve mülkiyet uyuşmazlığına dönüşmüş ise bu takdirde 41. maddenin uygulanma olanağı bulunmamaktadır. Somut olayda uyuşmazlık ayni hakka ilişkindir. 3402 sayılı Kadastro Kanununun 16. maddesi hükmüne göre yol, meydan ve köprü gibi orta malları haritasında gösterilmekle yetinilir....

    Dava dilekçesindeki açıklamaya göre dava, 5304 sayılı Kanun ile değişik 3402 sayılı Kadastro Kanununun 4.maddesi uyarınca yapılan kadastro sonucu orman olarak tescil edilen taşınmazın zilyetliğe dayalı olarak tapusunun iptali ile tescil istemine ilişkindir. Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yörede orman kadastrosu, 5304 sayılı Kanun ile değişik 3402 sayılı Kanunun 4. maddesi hükmüne göre yapılmış, 13/05/2010 - 14/06/2010 tarihlerinde ilân edilmiş ve çekişmeli taşınmaz orman sınırları içinde bırakılmıştır. Mahkeme kararı ve Dairenin onama kararından sonra Anayasa Mahkemesi tarafından 22.05.2013 tarih, 2012/108 esas, 2013/64 karar sayılı ilâm ile 31/8/1956 günlü, 6831 sayılı Orman Kanununun, 5/11/2003 günlü, 4999 sayılı Orman Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun 6. maddesiyle değiştirilen 11. maddesinin birinci fıkrasının “Bu müddet içinde itiraz olmaz ise komisyon kararları kesinleşir. Bu süre hak düşürücü süredir.”...

      Dava konusu taşınmazın ilk tesis kadastrosu 766 sayılı Kanun uyarınca, orman tahdidi 3402 sayılı Kanunun Ek 5. maddesi gereğince, 3402 sayılı Kanunun 22/2-a maddesine göre yenileme çalışması yapılarak ve 3402 sayılı Kanunun geçici Ek 8. maddesi gereği yapılan kadastro çalışmasına itiraz edilmiştir.İncelenen dosya kapsamına, kararın dayandığı gerekçeye, uzman orman bilirkişi tarafından eski tarihli hava fotoğrafları ve memleket haritasına dayalı olarak yöntemine uygun biçimde yapılan inceleme ve araştırmada çekişmeli taşınmazın orman sayılmayan yerlerden olduğu anlaşıldığına ve adına tescil kararı verilen davalı yararına 3402 sayılı Kanunun 14. maddesinde yazılı kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği yoluyla taşınmaz edinme koşullarının oluştuğu belirlenerek ayrıca 3402 sayılı Kadastro Kanununun 31/3 maddesindeki "Avukat veya dava vekili ile takip edilen davalarda vekalet ücreti; davanın önemi, vekilin sarf ettiği emek, tarafların davada iyi niyetle hareket edip etmediği, hak ve eşitlik kuralları...

        Mahkemece bozma ilâmına uyularak yapılan yargılama sonunda, 3402 sayılı Kadastro Kanununun 22/2-a maddesine itiraza ilişkin davanın reddine ve eski 2149 sayılı parselin uygulama tutanağı gibi 28074 ada 56 parsel sayısı ve 4504,56 m² yüzölçümüyle tapu siciline aktarılmasına, orman vasfıyla tapuya tescil isteği yönünden ise, mahkemenin görevsizliğine karar verilmiş, hüküm davacı ... ... vekili tarafından temyiz edilmiştir. Dava, 3402 sayılı Kanunun 22/2-a maddesi gereğince yapılan, kadastro haritalarının yeniden düzenlenmesi ve tapu sicilinde gerekli düzeltmelerin yapılması işlemine itiraz ile kesinleşmiş orman kadastro sınırları içinde kalan yer iddiasına dayalı tapu iptali ve tescil isteklerine ilişkindir....

          Gerçekten 3402 sayılı Kadastro Kanununun 12.maddesinin 3.fıkrası uyarınca, tutanakta belirtilen haklara sınırlandırma ve tespitlere tutanakların kesinleştiği tarihten itibaren on yıl geçtikten sonra, kadastro önceki hukuki sebeplere dayanarak itiraz olunması ve dava açılması olanağı yoktur. Ancak, 25.02.2009 tarihinde kabul edilerek 14.03.2009 tarihinde yürürlüğe giren 5841 Sayılı Kanunun 2. maddesi ile, 3402 sayılı Kadastro Kanununun 12. maddesinin 3.fıkrasına eklenen “bu hüküm iddia ve taşınmazın niteliğine yahut Devlet veya diğer kamu tüzel kişileri dahil tarafların sıfatına bakılmaksızın uygulanır” şeklindeki cümlede yer alan "...iddia ve taşınmazın niteliğine" ibaresi ile 3. maddeyle 3402 sayılı Yasaya eklenen geçici 10. maddesi Anayasa Mahkemesinin 12.05.2011 günlü ve E. 2009/3, K.2011/77 sayılı Kararı ile iptal edildiğinden Hazine’nin mera iddiasıyla açtığı iptal ve sınırlandırma davaları on yıllık hak düşürücü sürenin dışında bırakılmıştır....

            Dava tescil isteği ile açılmış ise de; B harfi ile gösterilen taşınmaz bölümü Hazine adına tespit edilen parsel dahilinde kalmakta olup, buna ilişkin dava tapu iptali ve tescil davası şeklini almıştır. Ne var ki, dava 22.09.2008 tarihinde askı ilan süresi içinde açıldığına göre B harfi ile gösterilen bölümle ilgili dava kadastro tespitine itiraz niteliğindedir. (3402 s.KK. m. 11/1. fıkra) Süresinde yapılan itiraz tespitin kesinleşmesini engeller. 3402 sayılı Kadastro Kanununun 26. maddesi askı ilanı içinde açılan davaların Kadastro Mahkemesinde inceleneceği hükme bağlanmıştır. B harfi ile gösterilen nizalı taşınmaz bölümünün dahil olduğu 101 ada 97 parsel itirazsız kesinleştirilmiş ise de, eldeki dava nedeniyle kesinleşmenin hüküm ifade ettiğinden söz edilemez. Yapılan kesinleşmenin maddi yanılgıya dayalı olduğunun kabulü gerekir....

              Anılan hüküm göz önünde tutularak 26.7.1972 tarihinden sonra davacı adına kadastro yolu ile veya açılan dava sonunda tescil edilmiş taşınmaz veya taşınmazlar var ise, bunların miktarlarının, çalışma alanlarının, tescil tarihlerinin, Tapu Sicil Müdürlüğü ile Kadastro Müdürlüğünden, davacı tarafından zilyetliğe dayalı olarak açılmış tescil davası olup olmadığının ise, o yer Hukuk Mahkemeleri Yazı İşleri Müdürlüğünden sorulup belirlenmesi, belgesizden edinilen taşınmazlara ait kadastro tutanakları ile tapu kayıtlarının Tapu Sicil Müdürlüğünden, tescil davalarına ait dosyaların ise ait olduğu mahkemelerden getirtilerek 3402 sayılı Kadastro Kanununun 14. maddesinde öngörülen miktar sınırlamaları yönünden gözönünde tutulması gerekmektedir. Mahkemece, bu açıklama doğrultusunda yazılan müzekkereye Tokat 1....

                DELİLLER: Çekişmeli taşınmazın kadastro tutanak örneği ve tapu kayıtları, veraset ilamları ile nüfus kayıtları, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamı, GEREKÇE: HMK'nun 355. maddesi uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebepler ve kamu düzeni ile sınırlı olarak yapılan istinaf incelemesinde; Dava kadastro öncesi nedene dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir. 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 12/3 maddesi “ Bu tutanaklarda belirtilen haklara, sınırlandırma ve tespitlere ait tutanakların kesinleştiği tarihten itibaren on yıl geçtikten sonra, kadastrodan önceki hukuki sebeplere dayanarak itiraz olunamaz ve dava açılamaz.” hükmünü içermektedir. Kural olarak tapu iptali ve tescil davaları kayıt malikine, kayıt maliki ölmüş ise mirasçılarına husumet yöneltilerek açılması gerekir....

                Gerçekten 3402 sayılı Kadastro Kanununun 12.maddesinin 3.fıkrası uyarınca, tutanakta belirtilen haklara sınırlandırma ve tespitlere ait tutanakların kesinleştiği tarihten itibaren on yıl geçtikten sonra, kadastro önceki hukuki sebeplere dayanarak itiraz olunması ve dava açılması olanağı yoktur. Ancak, 25.02.2009 tarihinde kabul edilerek 14.03.2009 tarihinde yürürlüğe giren 5841 Sayılı Kanunun 2. maddesi ile, 3402 sayılı Kadastro Kanununun 12. maddesinin 3.fıkrasına eklenen “bu hüküm iddia ve taşınmazın niteliğine yahut Devlet veya diğer kamu tüzel kişileri dahil tarafların sıfatına bakılmaksızın uygulanır” şeklindeki cümlede yer alan "...iddia ve taşınmazın niteliğine" ibaresi ile 3. maddeyle 3402 sayılı Yasaya eklenen geçici 10. maddesi Anayasa Mahkemesinin 12.05.2011 günlü ve E.2009/31, K. 2011/77 sayılı Kararı ile iptal edildiğinden Hazine’nin mera iddiasıyla açtığı iptal ve sınırlandırma davaları on yıllık hak düşürücü sürenin dışında bırakılmıştır....

                  Gerçekten 3402 sayılı Kadastro Kanununun 12.maddesinin 3.fıkrası uyarınca, tutanakta belirtilen haklara sınırlandırma ve tespitlere ait tutanakların kesinleştiği tarihten itibaren on yıl geçtikten sonra, kadastro önceki hukuki sebeplere dayanarak itiraz olunması ve dava açılması olanağı yoktur. Ancak, 25.02.2009 tarihinde kabul edilerek 14.03.2009 tarihinde yürürlüğe giren 5841 Sayılı Kanunun 2. maddesi ile, 3402 sayılı Kadastro Kanununun 12. maddesinin 3.fıkrasına eklenen “bu hüküm iddia ve taşınmazın niteliğine yahut Devlet veya diğer kamu tüzel kişileri dahil tarafların sıfatına bakılmaksızın uygulanır” şeklindeki cümlede yer alan "...iddia ve taşınmazın niteliğine" ibaresi ile 3. maddeyle 3402 sayılı Yasaya eklenen geçici 10. maddesi Anayasa Mahkemesinin 12.05.2011 günlü ve E. 2009/3, K.2011/77 sayılı kararı ile iptal edildiğinden Hazine’nin mera iddiasıyla açtığı iptal ve sınırlandırma davaları on yıllık hak düşürücü sürenin dışında bırakılmıştır....

                    UYAP Entegrasyonu