Mahkemece, 10 yıllık hak düşürücü sürenin geçmesi nedeniyle davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacılar vekili tarafından temyiz edilmiştir. Dava, 3402 Sayılı Yasanın 12/3. Maddesi gereğince açılan tapu iptali ve tescil ile 6831 Sayılı Yasanın 11/1. Maddesi gereğince 10 yıllık süre içinde açılan orman tahdidine itiraza ilişkindir.Çekişmeli taşınmazların bulunduğu yerde orman kadastrosu 3402 Sayılı Yasanın 4. maddesi hükmüne göre yapılmış, çekişmeli parseller orman alanı içinde bırakılmıştır. 1) Davacılar vekilinin dava konusu ......
Kaldı ki; 1744 sayılı Yasanın 11/2. maddesindeki 1 yıllık hak düşürücü süre geçtiğinden ve 3373 sayılı Yasa ile getirilen 10 yıllık hak düşürücü süre, yasanın yürürlük tarihinden önce düşmüş olan haklara uygulanacağına dair bir hüküm de bulunmadığından bu bölüm hakkında da davanın reddine karar verilmesi" gereğine değinilmiştir. Mahkemece, bozma kararına uyulduktan sonra davanın reddine karar verilmiş, hüküm davalı ... tarafından temyiz edilmiştir. Dava dilekçesindeki açıklamaya göre dava, 10 yıllık süre içinde açılan orman kadastrosuna itiraz niteliğindedir. Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde tesbit tarihinden önce 06/06/1981 tarihinde ilanı yapılıp kesinleşen orman kadastrosu ve 2. madde uygulaması bulunmaktadır....
Ancak, tapulu gayrimenkullerde tapu sahiplerinin, on yıllık süre içerisinde dava açma hakları mahfuzdur.” Davacılar kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayanmış olduklarından gösterilen 6 aylık yasal süre içinde dava açmaları gerekir. Davacılar bu süre geçtikten sonra 17.11.2005 tarihinde dava açmışlar. 6831 Sayılı Yasanın 11. maddesinde gösterilen süreler hak düşürücü süre niteliğinde olup, mahkemece öncelikle gözetilmesi gerekmektedir. Bu nedenle mahkemece davanın 6 aylık yasal süre geçtikten sonra açılmış olması nedeni ile görev yönünden reddine karar verilmesi gerekir. Davanın esasını inceleme görevi genel hukuk mahkemelerine aittir. Diğer taraftan altı aylık süre içinde orman kadastrosuna itiraz davalarına bakmakla görevli kadastro mahkemelerinin orman sayılmayan yerlerin kişiler adına tescil kararı verme yetki ve görevleri de yoktur. Mahkemece bu konunun düşünülmemiş olması dahi isabetsizdir....
Hak düşürücü sürenin geçmesi halinde davanın esasına girilemez. Yasa koyucu, kamu düzenini hak arama hürriyetinden daha önemli görmüş ve hak düşürücü süreye üstünlük tanımıştır. Somut olayda, 3402 sayılı Yasanın 4/3 maddesi hükmüne göre yapılan orman kadastrosu 11.03.1999 tarihinde kesinleşmiş dava konusu parselin orman niteliği ile Hazine tapu kaydı oluşmuş ve taşınmaz kamu malı olmuştur. Temyize konu dava 3402 sayılı Yasanın 12/3 maddesinde anılan 10 yıllık süre içerisinde (19.12.2008 tarihinde) kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine tutunularak açılmıştır. Ne var ki; kesinleşen orman kadastrosunun iptali 3402 sayılı Yasanın 16/D ve 6831 sayılı Yasanın 11/1 maddesi gereğince ancak tapuya dayanılarak 10 yıllık süre içerisinde istenebilir. Davacı, dava aşamasında tapu kaydına tutunmadığından hak düşürücü süre nedeniyle kesinleşen orman kadastrosunun iptalini isteyemez. Bu olgu, Yargıtay HGK'nun 08.06.2005 gün 2005/20-327-377 sayılı kararında da ayrıntılı olarak açıklanmıştır....
, 6831 sayılı yasanın 11/1 maddesinde öngörülen 10 yıllık hak düşürücü sürenin geçmesinden sonra, 23/11/2016 tarihinde açıldığı anlaşılmıştır....
Davalı Orman İdaresi vekili cevap dilekçesinde özetle; davanın hak düşürücü süre dolduktan sonra açıldığını, dava konusu taşınmazın orman olması nedeniyle özel mülkiyete konu olmayacağını, davacının aktif dava ehliyetinin bulunmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesini istemiştir. Davaya dahil edilen Hazine yargılamaya katılmamıştır. İlk Derece Mahkemesince; dava konusu taşınmazın Maliye Hazinesi adına orman vasfıyla yapılan kadastro tespitinin 18/03/2011 tarihinde kesinleştiği belirtilerek Kadastro Kanunu’nun 12/3. maddesi ve HMK'nın 144/2 ve 115/1- 2 maddeleri uyarınca, hak düşürücü süre dolduktan sonra açılan davanın reddine karar verilmiştir....
Davalı Orman İdaresi vekili cevap dilekçesinde özetle; davanın hak düşürücü süre dolduktan sonra açıldığını, dava konusu taşınmazın orman olması nedeniyle özel mülkiyete konu olmayacağını, davacının aktif dava ehliyetinin bulunmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesini istemiştir. Davaya dahil edilen Hazine yargılamaya katılmamıştır. İlk Derece Mahkemesince; dava konusu taşınmazın Maliye Hazinesi adına orman vasfıyla yapılan kadastro tespitinin 18/03/2011 tarihinde kesinleştiği belirtilerek Kadastro Kanunu’nun 12/3. maddesi ve HMK'nın 144/2 ve 115/1- 2 maddeleri uyarınca, hak düşürücü süre dolduktan sonra açılan davanın reddine karar verilmiştir....
Mahallesi 245 ada 1, 248 ada 1 parsel sayılı sırasıyla 261750 m2 ve 323000 m2 yüzölçümündeki taşınmazlardan 248 ada 1 parsel hali arazi, 245 ada 1 parsel orman niteliği ile Hazine adına tespit ve tescil edilmiştir. Davacı, taşınmazların Eylül 1936 tarih 22 nolu tapuda babası adına kayıtlı olup 50-60 yıldır zilyetilğinde olduğu iddiasıyla dava açmıştır. Mahkemece, 10 yıllık hak düşürücü sürenin geçirilmesi nedeniyle davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir. Dava, 10 yıllık süre içinde tapu kaydına dayalı olarak açılan tapu iptali ve tescil isteimne ilişkidir....
Mahkemece davanın kabulüne, 1517 parsele ilişkin orman tahdidinin iptaline karar verilmiş hüküm davalı ... Yönetimi tarafından temyiz edilmiştir. Dava, 6831 sayılı Yasanın 11. maddesi uyarınca 10 yıllık süre içinde açılan orman kadastrosuna itiraza ilişkindir. ... köyünde 30.06.2006 tarihinde ilan edilen orman kadastrosu vardır. İncelenen dosya kapsamına, kararın dayandığı gerekçeye, uzman orman bilirkişi tarafından eski tarihli hava fotoğrafları ve memleket haritasına dayalı olarak yöntemine uygun biçimde yapılan inceleme ve araştırmada çekişmeli taşınmazın orman sayılmayan yerlerden olduğu anlaşıldığına ve yazılı biçimde hüküm kurulmasında bir isabetsizlik bulunmadığına göre, yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddi ile usul ve yasaya uygun olan hükmün ONANMASINA, aşağıda yazılı onama harcının temyiz edene yükletilmesine 23/02/2012 gününde oybirliği ile karar verildi....
Gerek 766 sayılı Kanunun 31/2. maddesi ve gerekse 3402 sayılı Kanunun 12/3. maddesinde, özel mülkiyete konu olamayacak, Devlet Ormanları hakkında Orman Yönetimi tarafından açılacak davaların 10 yıllık hak düşürücü süreye tâbi olup olmadığı konusunda açık bir hüküm bulunmamakta ve özel şahıslar ile Orman Yönetimi arasında bir ayrım da içermemekte ise de “Kamu Malı” savıyla açılacak davalarda 3402 sayılı Kanunun 12/3. maddesinde düzenlenen hak düşürücü sürenin uygulanmayacağı konusundaki Yargıtay kararları yerleşik içtihat halini almıştır. Bu nedenle, orman iddiasıyla açılan temyize konu dava yönünden 3402 sayılı Kanunun 12/3. maddesindeki 10 yıllık hak düşürücü sürenin uygulanma olanağı bulunmadığından mahkemece işin esasına girilerek yöntemine uygun şekilde orman araştırması yapılıp oluşacak sonuca göre hüküm kurulması gerekirken dosya kapsamına uygun düşmeyen gerekçe ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir. SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; davacı ......