Daire kararının özeti: Danıştay Onüçüncü Dairesinin 06/12/2022 tarih ve E:2016/475, K:2022/4603 sayılı kararıyla; Dava konusu Kurumsal Yönetim Tebliği'nin 11. maddesinin ikinci fıkrasının (Yatırımcı ilişkileri bölümü yöneticisinin “Sermaye Piyasası Faaliyetleri İleri Düzey Lisansı” ve “Kurumsal Yönetim Derecelendirme Uzmanlığı Lisansı”na sahip olması, ortaklıkta tam zamanlı yönetici olarak çalışıyor olması ve kurumsal yönetim komitesi üyesi olarak görevlendirilmesi zorunludur. Şu kadar ki, menkul kıymet yatırım ortaklıklarında söz konusu personelin ortaklıkta tam zamanlı olarak çalışması zorunlu değildir. Yatırımcı ilişkileri bölümü yöneticisinin ve bu bölümde görev alan asgari bir kişinin adı, soyadı ve iletişim bilgileri ile bu bilgilerde meydana gelen değişiklikler Kurulun özel durumlara ilişkin düzenlemeleri çerçevesinde KAP’ta yayımlanır....
tarafından kullanıldığı, şifresini kimlerin bildiği, anılan tarihlerde web sitesinin yöneticisinin kim olduğu hususları tespit edilip, sanık savunmasında adı geçen ... ve ... isimli kişi ile tanık ...’in beyanlarında adı geçen ... isimli kişinin tanık sıfatıyla beyanları alındıktan ve eylemler nedeniyle mağdur hakkında adli ya da idari soruşturma başlatılıp başlatılmadığı tespit edildikten sonra, sanığın hukuki durumunun tayin ve takdiri gerekirken eksik araştırma ile yazılı şekilde karar verilmesi, Yasaya aykırı, katılan vekilinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebeplerden dolayı 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi uyarınca uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK.nun 321.maddesi gereğince BOZULMASINA, 05.07.2018 gününde oybirliğiyle karar verildi....
Bu halde şirket yöneticisinin sorumluluğuna dair limited şirketlerde TTK m. 644/1-a atfı ile uygulanan anonim şirket yöneticileri hakkındaki sorumluluk hükümleri gereğince (TTK m. 553/1 ve TTK m. 555'e göre) davacının davasını dava sonucunda ödenecek tazminatın şirkete ödenmesi kaydıyla açması gerekmektedir. Oysaki somut olayda davacı hükmedilecek tazminatın müvekkiline ödenmesini talep etmiştir. Somut olayda olduğu üzere davacının iddiasında yer alan defter ve kayıtların usulüne uygun olarak tutulmamış olması, hileli işlemler yapılmış olması, şirketin gelirlerinin hileli olarak başka kişilere ve şirketlere aktarılması, şirket malvarlığının azaltılması durumlarında, öncelikle zarar gören şirket ortağı değil, doğrudan şirket olmaktadır. Bu halde; davacının dolayısıyla zarar gören sıfatı bulunmakla birlikte doğrudan zarar gören sıfatının bulunmadığı tespit edilmektedir....
in davalı şirketin tek başına ve keyfi olarak yönettiğini, kaynaklarını suistimal ettiğini, ticari defter ve belgelerin tutulmasında usulsüzlük yaptığını, münferit temsil yetkisini kötüye kullanarak şahsi menfaat temin ettiğini, davalı şirketin her geçen gün borçlandırıp sermayesini erittiğini beyan ederek, davalı şirkete ait taşınmazların, taşıtların ve diğer malvarlığı değerlerinin satılıp elden çıkartılmasına gerek olup olmadığı, bunlardan hangisinin şirket ortaklarının lehine ve aleyhine olduğu ve davalı yönetici ...'in şirket yönetiminde suistimalde bulunup bulunmadığı konularındaki taraflar arasındaki muarazanın menine (çekişmenin giderilmesine) ve suistimalde bulunan davalı ...'in şirket yöneticiliğinden azline (şirketin diğer yöneticisinin tek başına şirketi temsil yetkisi olduğundan kayyım tayinine yer ve gerek olmadığına) karar verilmesini dava ve talep etmiştir....
Elbette davacının şirketin haklı nedenle feshini isteyebilmesi, iddia ettiği gibi şirket gerçek dışı borçlandırılmışsa menfi tespit davası açabilmesi, şirket yöneticisinin ------ sorumluluğuna dair tazminat davası açabilmesi; yeni yönetimin seçilebilmesi için -----toplantısı talep edebilmesi, bu talebi şirketçe kabul edilmezse mahkemeden toplantıya çağrı için izin isteyebilmesi mümkün olup ancak bunlar ---- şirkette yönetici azlini isteyemeyeceği gerekçesiyle aşağıdaki hüküm tesis olunmuştur....
ortağı yapılmasının mümkün bulunmadığını, şirket yönetim kurulu üyelerinin yürütülen bu faaliyetler nedeniyle mahkum edildiklerini, yapılan bu yargılamalar neticesinde şirket defterlerinde bulunan kayıtların gerçeği yansıtmadığının tespit edildiğini, TTK'nun 336. maddesi uyarınca davalı ...'...
Hukuk Dairesi'nce verilen 03/10/2019 tarih ve 2018/1499 E- 2019/1139 K. sayılı kararın Yargıtay'ca incelenmesi davalılar vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü: Davacı vekili, davalı şirketin % 50 hissesinin müvekkiline, % 50 hissesinin ise davalı ...’e ait olduğunu, şirket yöneticisinin ... olduğunu, şirket ortağı ve yetkilisinin ... olmasına rağmen şirketin hiçbir faaliyetine katılmadığını, onun adına bütün işlerin ... tarafından yürütüldüğünü, şirkette yönetim boşluğu oluştuğunu, şirkette tüm yetkileri elinde bulunduran ...'...
Mahkemece, uyulan bozma ilamı ve tüm dosya kapsamına göre, bozma ilamına uyulmakla usuli kazanılmış hak oluşması karşısında taraflar arasında hukuki sonuç doğuracak biçimde sahih bir ortaklık ilişkisi bulunmadığı, somut olayda para toplama amacı güdüldüğü, davalıların bu durumu bilip birlikte hareket ettikleri, davacının zararından davalı şirketin ve şirket yöneticisinin haksız fiil hükümleri uyarınca müştereken ve müteselsilen sorumlu oldukları gerekçesiyle davanın kısmen kabulü ile davacıyla davalı şirket arasında geçerli bir ortaklık ilişkisi bulunmadığının tespitine, 32.433,80 TL'nin dava tarihinden itibaren avans faiziyle davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsililen karar verilmiştir. Kararı, taraf vekilleri temyiz etmiştir. Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, taraf vekillerinin tüm temyiz itirazları yerinde değildir....
Öte yandan, davacı şirketin 20 ortaklı Anonim şirket olduğu ve çift imza ile temsil ve ilzam olunacağının anlaşılması karşısında bir şirket ortağı ve yöneticisinin yazdığı mektup davacı şirketi bağlamaz. Böyle olunca, davacının karar düzeltme itirazlarının kabulü ile hükmün onanması düşüncesinde olduğumuzdan, sayın çoğunluk kararına katılamıyoruz....
A.Ş. isimli firmaya, bu şirket tarafından 01.03.2009’da ... A.Ş. isimli firmaya onun tarafından da 02.03.2009’da davacı şirkete satıldığı, bedelin ödendiği, haczin 08.07.2010’da yapıldığı, ... ve ... isimli şirketler arasında organik bağ bulunduğu, davacı şirket yöneticisinin ... firmasının eski çalışanı olduğu, istihkak iddiasının iyi niyetli olarak ileri sürüldüğünün kabul edilemeyeceği“ gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı üçüncü kişi vekili ve davalı alacaklı vekili tarafından temyiz edilmiştir....