Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

Hükmü temyiz eden davacılar çekişmeli taşınmazların 1/2 payının kök muris ...'den intikal ettiği iddiasıyla taşınmazın 1/2 payının tapu kaydının iptal edilerek ... mirasçıları adına miras payları oranında tescili istemiyle dava açmışlardır. Davalılar, ... mirasçıları olmayıp, terekeye karşı 3. kişi durumundadırlar. Elbirliği mülkiyetinde mirasçıların tereke malları üzerinde belli pay veya payları olmayıp, haklarının terekenin tamamını kapsadığı, TMK'nın 702. maddesine göre topluluk devam ettiği sürece tasarrufi işlemlerde tüm ortakların oybirliğiyle karar vermeleri gerektiği ve tasarrufi işlem niteliğindeki davanın elbirliği maliklerinin hepsi tarafından birlikte açılması gerektiği açıktır. Somut olayda dava, ...'in tüm mirasçıları tarafından birlikte açılmış olduğuna göre, davacıların dava ehliyetlerinin bulunduğu kuşkusuzdur....

    Maddesi deki düzenleme karşısında, şirket ortağının, ortaklıktan haklı sebeple çıkma hakkını ortadan kaldıracak sözleşmeleri geçerli olmadığı gibi iş bu sözleşmenin, davalı şirketi ile yapılmış şirket sözleşmesi olmadığı, yine şirket sözleşmesi olmayan iş bu harici sözleşmeden çıkma halinde, çıkma payının hesaplanmasına dair sözleşmenin 3b maddesindeki sözleşme hükmünün Türk Ticaret Kanununun 641/2....

      Bu cümleden olmak üzere; tüm mirasçıların eşyanın terekeye döndürülmesi istemine ilişkin birlikte hareket ederek dava açma hali ya tüm mirasçıların birlikte dava açması ya bir veya birden fazla mirasçının açtığı davaya diğer mirasçıların yöntemince muvafakat etmeleri veyahut da murisin terekesine temsilci atanması hallerinde mümkündür. Diğer taraftan, bir mirasçının eşyanın terekeye dahil olmadığı ya da terekeye dahil eşyanın mirasçılar arasında yöntemine uygun şekilde taksim, bağış, satış, pay devrine konu edildiği iddiasıyla açacağı davada birlikte hareket etmeyi gerektirir yasal bir zorunluluk bulunmamaktadır....

      Olayda, davacının adi komandit şirkette komandit ortağı olduğu husunun ihtilafsız olduğu, adi komandit şirketin limited şirketten elde ettiği kâr payının adi komandit şirketin ortaklarına yansımasının davacının adi komandit şirket ortağı olma statüsüne dayandığı ve adi komandit şirketin tam mükellef kurum statüsünü haiz olmadığı, Gelir Vergisi Kanunun 37. maddesine göre komandit ortağın ticari kazanç hükümlerine göre vergilendirilmesi gerektiğinin belirtilmesi göz önüne alındığında yapılan işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı sonucuna ulaşılmaktadır....

        Davalı yüklenici şirket, yargılamaya katılmamıştır. Mahkemece iddia, savunma, benimsenen bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre; akdin feshi için tüm arsa sahiplerinin birlikte dava açması gerektiği, bu nedenle feshin mümkün olmadığı, davacıya verilmesi gereken 9 no'lu bağımsız bölümün 4 no'lu bağımsız bölümle takas edildiğine dair yüklenici davalı ...'ün iddialarının kanıtlanamadığı gerekçesiyle, fesih talebinin reddine, davalı ... üzerindeki 6 parsel no'lu taşınmazın 60/1494 payının iptali ve davacı adına tesciline karar verilmiştir. Karar, davalı ... vekilince temyiz edilmiştir. Davacı, dava konusu sözleşmenin taraflarından olan ...'in mirasçısı olup, dosyada mevcut veraset ilamına göre, aynı murisin davacı dışında başka mirasçlarının da bulunduğu anlaşılmaktadır. Ne var ki, diğer mirasçılar davada yer almış değildir. Taraf teşkili kamu düzeninden olup, hakim tarafından re'sen gözönüne alınması gereken bir husustur....

          Tüm mirasçıların birlikte hareket etmeleri suretiyle veya terekeye temsilci atanması ve bu yolla davanın yürütülmesi gerekir. Dava konusu olayda; davacının, murisi tarafından harici sözleşme ile satın alınan taşınmaza ilişkin tapu iptal tescil ya da bedel iadesi istemi ile eldeki davayı açtığı, ancak dosya mevcut veraset ilamından muris ...'ın davacı dışında başka mirasçılarının da bulunduğu, buna rağmen iş bu davada diğer mirasçıların davaya dahil edilmeksizin ve taraf teşkili sağlanmaksızın yargılamaya devam edilerek hüküm kurulduğu anlaşılmaktadır. Oysa açıklandığı üzere, tereke adına takip edilecek olan davada tüm mirasçıların açılan davaya muvafakatlarının sağlanması veya davanın terekeye mümessil tayin edilerek sürdürülmesi zorunludur. O halde mahkemece, muris ...'...

            Davalılardan Şevki ve Süleyman terekeye karşı 3. kişi konumunda bulunduklarından bu davalılar aleyhine açılan davanın aktif husumet yokluğu nedeniyle reddine karar vermek gerekmiştir....

            Miras ortaklığını oluşturan mirasçılar, terekedeki malvarlığı değerleri üzerinde elbirliği halinde mülkiyet hükümleri gereğince malik oldukları için, kural olarak tek başlarına veya birkaçı birlikte hareketle terekeye dahil hakkın biri üzerinde tasarrufta bulunamazlar. Tüm mirasçıların terekeye dahil olan bir hak veya malın terekeye iadesi için HMK'nın 59. ve 60. madde hükümleri uyarınca birlikte dava açmaları, aleyhlerine birlikte dava açılması, birlikte hareket etmeleri, dava açmayan ya da açılmayan mirasçılar varsa davaya dahil edilmeleri, asıl olarak katılmaları ve davaya ya da savunmaya onaylarının alınması ya da davayı açan ya da savunan vekile usulüne uygun şekilde vekaletname ibraz etmeleri, bunlar sağlanamazsa TMK’nın 640. maddesi gereğince miras ortaklığına temsilci atanması ve davanın onun katılımı ile sürdürülmesi gerekir....

              Terekeye karşı yapılan mülkiyetten kaynaklanan haksız fiil niteliğindeki muris muvazaası ve elatmanın önlenmesi gibi davalar dışında ehliyetsizlik, yolsuz tescil, vekâlet görevinin kötüye kullanılması vs. gibi davalarda terekeyi temsil eden tüm mirasçıların bir arada hareket etmek suretiyle davayı birlikte açmaları, ayrıca, mirasçılardan birisinin terekeye iade şeklinde dava açması halinde de tüm mirasçıların muvafakatlarının sağlanması, aksi takdirde terekenin atanacak temsilci marifetiyle davada temsil edilmesi ve yürütülmesi gerekeceği (T.M.K. 640 md.) tartışmasızdır....

                Dava konusu taşınmazın tapu kaydından davalının taşınmazda 13/280 müstakil payının bulunduğu; davacının ise 1/28 paya elbirliği halinde malik olduğu, diğer elbirliği maliklerinin ise davada taraf olarak yer almadıkları anlaşılmaktadır. Bu durumda mahkemece, elbirliği ortaklarının tamamının muvafakatlarının alınması ya da davaya dahil edilmeleri, mümkün olmaması halinde terekeye temsilci atanması hususlarında davacıya süre verilerek oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken taraf teşkili sağlanmaksızın işin esasına girilerek yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş, bu nedenle kararın bozulması gerekmiştir. ” gerekçesiyle bozma kararı vermiştir. Mahkemece, bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonucunda, verilen kesin süreye rağmen elbirliği ortaklarının tamamının muvafakatlerinin alınmadığı veya terekeye tebsilci atanmadığından davanın reddine karar verilmiştir. Hükmü, davacı temyiz etmiştir....

                  UYAP Entegrasyonu