Bu durumda; 04.11.1983 tarihinden sonraki döneme ilişkin el atmalarda nispi vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiğinin düşünülmemesi ve harçtan muafiyete karar verilirken infazda tereddüt yaratılması, Doğru değil ise de bu yanılgıların giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden, a) Gerekçeli kararın hüküm fıkrasının 4.bendi olmasına rağmen sehven 8 nolu bent olarak yazılan bendin hükümden çıkartılarak, yerine, (Davalı idare harçtan muaf olduğundan harç alınmasında yer olmadığına, kararın kesinleşmesinden sonra talep halinde davacının yatırmış olduğu peşin harç ve ıslah harcı toplamı 1.801,15TL harcın davacıya iadesine, ) cümlesinin yazılmasına, b)Gerekçeli kararın hüküm fıkrasının 8 nolu bendinin hükümden çıkartılarak, yerine, (Davacı kendisini bir vekil ile temsil ettiğinden hüküm tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT tarifesi uyarınca 11.229,50 TL nispi vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine Hükmün böylece DÜZELTİLEREK ONANMASINA...
Ceza Genel Kurulu'nun 27/12/2005 tarih ve 162/173 sayılı kararında açıklandığı üzere, lehe olan yasanın belirlenmesi herhangi bir inceleme ve araştırma yapılmasını, takdir hakkının kullanılmasını gerektiriyorsa veya cezanın kişiselleştirilmesine ilişkin hükümlerin uygulanması olanağı sonraki yasa ile doğmuşsa, hükümde değişiklik yargılamasının duruşmalı yapılması zorunludur. Evrak üzerinde inceleme yapılabilmesi ise ancak belirtilen haller dışında söz konusu olabilecektir....
Kambiyo senedi vasfını taşımayan adi havale hükmündeki belge ile başlatılıp kesinleşen takipte, İİK'nun 71/2. maddesi gereğince takibin kesinleşmesinden sonraki dönemde işleyecek zamanaşımı süresi ise, TTK'nun 726. maddesine göre hesaplanamaz. Kambiyo senetlerine mahsus yol ile yapılan takip kesinleştiğine göre, olayda uygulanması gereken 818 Sayılı BK'nun 125. maddesine göre dayanak belge yönünden zamanaşımı süresi on yıl olup, somut olayda bu sürenin dolmadığı belirlenmiştir. O halde mahkemece, 818 sayılı BK'nun 125. maddesinde öngörülen 10 yıllık zamanaşımı süresi dolmadığından istemin reddine karar verilmesi gerekirken takibin iptali yönünde hüküm tesisi isabetsizdir....
in takibe dahil edilmesi üzerine, adı geçenlerin icra mahkemesine başvurarak, terekenin borca batık olması nedeniyle miras hükmen reddedilmiş sayıldığından, takip borcundan dolayı sorumlu olmayacaklarını, ayrıca İİK'nun 170/b maddesinin göndermesi ile aynı Kanun'un 71/2 ve 33/a maddelerine dayalı olarak takibin kesinleşmesinden sonraki dönemde zamanaşımının gerçekleştiğini ileri sürerek takibin iptalini talep ettikleri, mahkemece, talep borca itiraz olarak nitelendirilip dosyanın işlemden kaldırıldığı, daha sonra yasal sürede yenilenmemiş olması nedeniyle de 6100 sayılı HMK'nın 150/5. maddesi gereğince, davanın açılmamış sayılmasına karar verildiği anlaşılmaktadır. Mirasçıların icra mahkemesine başvurusu, İİK'nun 16. maddesi kapsamında şikayet olup, HMK anlamında dava niteliği taşımaz. Şikayette yargılama usulü ise İİK'nun 18. maddesindeki hükümlere tâbidir....
Kamulaştırma bedelinin arttırılması ilamlarında olduğu gibi, kamulaştırmasız elatma ilamlarında da ilamın kesinleştiği tarihe kadar geçen dönem için ilam uyarınca yasal faiz, kesinleşme tarihinden sonraki dönem için ise, 17.10.2001 tarihinde yürürlüğe giren 4709 Sayılı Kanun'la değişik Anayasa'nın 46/son maddesi hükmü uyarınca, kamu alacakları için öngörülen en yüksek faiz oranının uygulanması gerekir. Bu husus yani ilamın kesinleşmesinden itibaren, Anayasa 46/son faizi istenebileceği Mahkemenin de kabulünde olmasına rağmen, icra emri ile takip tarihinden itibaren, kamu alacakları için öngörülen en yüksek faizin talep edilmesi yönünden, ilamın henüz kesinleşmediği de dikkate alınarak, icra emrinin "ilamın kesinleşmesinden itibaren kamu alacakları için öngörülen en yüksek faiz oranı" şeklinde düzeltilmesine karar verilmesi gerekirken bu yöndeki şikayetin reddi doğru değildir. ../.....
İİK’nun 71. maddesine göre süresiz olarak ileri sürülebilecek olan zamanaşımı şikayeti ise, takibin kesinleşmesinden sonraki dönemde zamanaşımının gerçekleşmesi hali içindir. Somut olayda, takip dosyasında, borçlu adına gönderilen ödeme emrinin tebliğine ilişkin tebligat mazbatasının 15/02/2016 tebliğ tarihli olduğu, yenileme emrinin 24/11/2015 tarihinde tebliğ edilmesi üzerine ödeme emrinin tebliğe çıkartıldığı, daha önceden tebliğ edilmiş bir ödeme emrinin icra dosyasında bulunmadığı, dolayısıyla muteriz borçlu hakkındaki takibin kesinleşmediği, borçluya yenileme emri tebliğinden sonra ödeme emrinin tebliğe çıkarıldığı görülmektedir....
Somut olayda, davanın konusu, ... tarafından prim alacağının tahsili amacıyla, 6183 sayılı Yasa kapsamında yapılan takip sırasında gerçekleşen ihalenin kesinleşmesinden sonraki bir tarihte, idarece yapılan işlemin iptali talebine ilişkin olup, ihalenin feshine ilişkin olmadığından, başvuruyu inceleme görevi, icra mahkemesine değil, alacaklı sigorta il müdürlüğünün bulunduğu yer iş mahkemesine aittir. O halde, mahkemece görevsizlik kararı verilmesi gerekirken, davanın kabulü yönünde hüküm tesisi isabetsiz olup, Dairemizce mahkeme kararının belirtilen nedenle bozulması gerekirken, onandığı anlaşılmakla, alacaklının karar düzeltme isteminin kabulü gerekmiştir....
Belirtilen durum karşısında, borçlunun takibin kesinleşmesinden sonraki dönemde mirasın reddine ilişkin mahkeme kararını icra müdürlüğüne sunmak suretiyle kesinleşen takipteki hacizlerin kaldırılmasını isteyemeyeceği açıktır. Hal böyle olunca, mahkemece, istemin reddine karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirmeyle, yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir. SONUÇ : Alacaklının temyiz itirazlarının kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK 366 ve HUMK’nun 428. maddeleri uyarınca (BOZULMASINA), peşin alınan harcın istek halinde iadesine, ilamın tebliğinden itibaren 10 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 12.01.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi....
Somut olayda borçluların talebi, takibin kesinleşmesinden sonraki dönemde alacağın zamanaşımına uğradığı iddiasıdır. Takibe dayanak belge, kambiyo senedi niteliğini haiz çektir. Keşide tarihi 31.01.2010 olup, ibraz süresi 03.02.2012 tarihinden önce dolduğundan, altı aylık zamanaşımı süresine tabi olduğu anlaşılmaktadır. Dosyada 29.09.2014 – 27.04.2015 tarihleri arasında zamanaşımının gerçekleştiği anlaşıldığına göre mahkemece; anılan yasa hükmü uyarınca zamanaşımının gerçekleşmesi nedeniyle borçlular hakkında icranın geri bırakılmasına karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçe ile şikayetin reddi yönünde hüküm tesisi isabetsizdir. SONUÇ : Borçluların temyiz itirazlarının kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK'nun 366 ve HUMK’nun 428. maddeleri uyarınca (BOZULMASINA), peşin alınan harcın istek halinde iadesine, ilamın tebliğinden itibaren 10 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 30.05.2017 gününde oybirliğiyle karar verildi....
Asliye Ceza Mahkemesinin 22/12/1993 tarihli ve 1993/648 E.- 1993/844 K. sayılı mahkumiyet hükmünün kesinleşmesinden sonra, uyarlama yargılaması sırasında, 5252 sayılı Yasa'nın 9/4. maddesine aykırı olarak ceza zamanaşımının gerçekleştiğinden bahisle hükümlü hakkında düşme kararı verilmesi nedeniyle kanun yararına bozma istemi yerinde görüldüğünden, (KAYSERİ) 3. Asliye Ceza Mahkemesince verilip kesinleşen 24/10/2013 tarihli ve 2012/1279 Esas – 2013/604 Karar sayılı kararın, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 309. maddesinin 3. fıkrası uyarınca BOZULMASINA, infaz aşamasındaki lehe uygulamaların kazanılmış hak oluşturmayacağı dikkate alınarak, sonraki işlemlerin, aynı maddenin 4. fıkra (b) bendi uyarınca mahkemesince yerine getirilmesine, 19/11/2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi....