Bu durumda mahkemece, öncelikle tebligat usulsüzlüğü şikayetinin incelenip tebligatın usulsüzlüğünün tespiti ve itirazın süresinde olduğunun anlaşılması halinde işin esasının incelenmesi, tebligatın usulüne uygun olduğunun belirlenmesi durumunda ise istemin süreden reddi gerekirken, tebligatın usulsüzlüğüne yönelik şikayet hakkında olumlu ya da olumsuz bir karar verilmeden imzaya itirazın esasının incelenerek sonuca gidilmesi isabetsizdir. Diğer taraftan, kabule göre, şikayete konu .... İcra Müdürlüğü'nün 2014/7017 Esas sayılı takip dosyasında, takibe konu 20.02.2014 vadeli ve 320.000 TL bedelli, 15.12.2013 vadeli ve 350.000 TL bedelli iki adet senet yönünden bilirkişi incelemesi yapılmadığı halde mahkemece bu senetler yönünden imzanın şikayetçi borçluya ait olmadığı gerekçesiyle itirazın kabulüne ve takibin durdurulmasına karar verilmesi de doğru görülmemiştir....
Borçlu şirkete ödeme emri tebliğ işleminin 7201 Sayılı Tebligat Kanunu'nun 21. maddesine göre yapıldığı görülmektedir. Hükmi şahıslar adına ve adı geçenin "ticaret sicilindeki adresine" gönderilen tebligatın 7201 Sayılı Tebligat Kanununun 21. maddesine göre yapılmış olması halinde tebliğ memurunun Tüzüğün 28. maddesindeki koşulları araştırmasına gerek yoktur. Zira muhatabın adreste bulunmaması halinde, bunun nedenini araştırması ve tevziat saatinden sonra adrese dönüp dönmeyeceğinin tespit edilmesi gerçek kişiler yönünden zorunlu olup, hükmi şahısların sıfatı ve niteliği itibari ile böyle bir araştırmanın yapılmamış olması tebligatın usulsüzlüğü sonucunu doğurmaz. Yine Tebligat Kanunu'nun 10/1. maddesi uyarınca "tebligat, tebliğ yapılacak kişiye bilinen en son adresinde yapılır." Ticaret şirketleri yönünden bilinen en son adres, ticaret sicilinde kayıtlı adresi kabul edilmelidir....
e yapılan ödeme emrine ilişkin tebligatın, 7201 sayılı Tebligat Kanunu'nun 21/2. maddesi gereğince yapıldığı, ancak Tebligat Kanunu'nun 23/8. maddesi uyarınca, tebligatın adres kayıt sistemindeki adrese yapılması durumunda buna ilişkin kaydın tebliğ evrakı üzerine yazılması zorunlu olduğundan ve şikayete konu 25.12.2015 tebliğ tarihli ödeme emri tebliğ evrakında bu kaydın bulunmadığı anlaşıldığından tebliğ işlemi usulsüz olup, başvuru bu hali ile Tebligat Kanunu'nun 32. maddesine dayalı tebligat usulsüzlüğü şikayetidir. Tebligat Kanunu’nun 32. maddesi gereğince; tebligatın usulsüz olması halinde muhatabı tebliğden haberdar olmuş ise muteber sayılır. Öte yandan, borçlunun kendisine gönderilen tebligatın usulsüz olduğunu ileri sürerek icra mahkemesine başvurması “şikayet” olup, İİK’nun 16/1. maddesi gereğince, şikayetin, öğrenme tarihinden itibaren 7 günlük sürede yapılması gereklidir (HGK'nun 05/06/1991 tarih ve 91/12-258 E., 91/344 K. sayılı kararı)....
Öte yandan şikayet eden, gönderilen haciz ihbarnamelerinin usulsüz tebliğ edildiğini belirterek tebliğ tarihinin düzeltilmesini de talep etmiş olmakla, mahkemece haciz ihbarnameleri iptal edildiğinden bu yönde hüküm kurulmamıştır. O halde mahkemece, şikayet eden şirket ortağına haciz ihbarnameleri çıkarılabileceği nazara alınmak suretiyle tebligat usulsüzlüğü şikayeti incelenerek oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe hüküm tesisi isabetsiz olup bozmayı gerektirmiştir. SONUÇ : Alacaklının temyiz itirazlarının kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK'nun 366. ve HUMK’nun 428. maddeleri uyarınca (BOZULMASINA), peşin alınan harcın istek halinde iadesine, ilamın tebliğinden itibaren 10 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 24/09/2018 gününde oybirliğiyle karar verildi....
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle, davanın yasal süresinde açılmadığını, satış dosyasını davacı vekili tarafından takip edildiğinden hacizlerden haberdar olduğunu, taşınmaz kaydında ipotek tesis edildiğinden haczedilmezlik şikayetinde bulunulamayacağını, davacının kötü niyetli olduğunu belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Mahkemece; İİK.nun 82/12. maddesinde yer alan haczedilmezlik iddiası, İİK.nun 16. maddesi kapsamında şikayet olup, aynı maddenin 1. fıkrası uyarınca 7 günlük süreye tabidir. Hacizle ilgili borçluya tebligat yapılmamış ise öğrenme tarihi kural olarak borçlunun bildirdiği tarihtir. Bu tarihin aksi ancak yazılı belge ile ispatlanabilir....
O halde davalı borçlunun varsa ödeme emrinin tebliğindeki usulsüzlüğü dava dilekçesinin tebliğ edildiği tarihte öğrendiğinin kabulü gerekir. Bu tarih itibariyle tebligatın usulsüzlüğünü icra mahkemesinde şikayet yolu ile ileri sürüp düzelttirmediğinden 27/08/2014 tarihinde yapılan tebligat kesinleşmiştir. İcra Mahkemesi ödeme emrindeki usulsüzlüğü kendiliğinden dikkate alamaz. Nitekim, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 30/03/2005 gün ve 2005/6-190 E.-220 K. Sayılı kararı da bu doğrultudadır. Açıklanan bu nedenle takip kesinleştiğinden mahkemede işin esası hakkında bir karar vermek gerekirken yazılı gerekçeyle istemin reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Karar bu nedenle bozulmalıdır....
Bu durumda davalı borçlunun varsa ödeme emrinin tebliğindeki usulsüzlüğü dava dilekçesinin tebliğ edildiği tarihte öğrendiğinin kabulü gerekir. Bu tarih itibariyle yedi gün içerisinde tebligatın usulsüzlüğünü icra mahkemesinde şikayet yolu ile ileri sürüp düzelttirmediğinden 17/10/2014 tarihinde yapılan tebligat geçerli hale gelmiştir. İcra Mahkemesi ödeme emrindeki usulsüzlüğü kendiliğinden dikkate alamaz. Nitekim, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 30/03/2005 gün ve 2005/6-190 E.-220 K. Sayılı kararı da bu doğrultudadır. Açıklanan bu nedenle takip kesinleştiğinden mahkemece işin esası hakkında bir karar vermek gerekirken yazılı gerekçeyle istemin reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Karar bu nedenle bozulmalıdır....
Davalı borçlunun ödeme emrinin tebliğindeki usulsüzlüğü bu tarihte öğrendiğinin kabulü gerekir. Ne var ki bu tarih itibariyle tebligatın usulsüzlüğünü icra mahkemesinde şikayet yoluyla ileri sürüp, tebliğ tarihini düzelttirmediği gibi, süresinde de itirazda bulunmadığından 07.09.2005 tarihinde yapılan ödeme emri tebligatı kesinleşmiştir, icra mahkemesi ödeme emrinin tebliğindeki usulsüzlüğü kendiliğinden nazara alamaz. YHGK. 30.03.2005 gün ve 2005/6-190-220 ve 28.09.2005 tarih 2005/6-518-518 sayılı kararları da bu doğrultudadır. Kesinleşen takip üzerine yasal sürede ödemede bulunmadığından borçlunun temerrüdü de gerçekleşmiştir. Mahkemece tahliyeye karar verilmesi gerekirken istemin reddine karar verilmesi doğru değildir. Karar bu nedenle bozulmalıdır. Sonuç: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacının temyiz itirazlarının kabulü ile kararın (BOZULMASINA) ve istek halinde peşin alınan temyiz harcının temyiz edene iadesine 06.04.2006 tarihinde oybirliğiyle karar verildi....
Davalı borçlunun ödeme emrinin tebliğindeki usulsüzlüğü bu tarihlerde öğrendiğinin kabulü gerekir. Ne var ki bu tarih itibariyle tebligatın usulsüzlüğünü yedi gün içerisinde icra mahkemesinde şikayet yoluyla ileri sürüp, tebliğ tarihini düzelttirmediği gibi, süresinde de itirazda bulunmadığından icra müdürlüğünce 06.08.2013 tarihinde yapılan tebligat geçerli hale gelmiştir. İcra mahkemesi ödeme emrinin tebliğindeki usulsüzlüğü kendiliğinden nazara alamaz. YHGK.30.3.2005 gün ve 2005/6-190-220 ve 28.09.2005 tarih 2005/6-518-518 sayılı kararları da bu doğrultudadır. Bu durumda işin esasının incelenerek sonucuna göre karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir. Karar bu nedenle bozulmalıdır....
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :İcra Hukuk Mahkemesi Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki alacaklı tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü: Takip borçlusunun, icra mahkemesine başvurusunda, şikayet dilekçesinde belirttiği sebeplerle ihalenin feshini talep ettiği, mahkemece; ipotek veren ...'ya çıkarılan satış ilanı tebligatının usulsüz olduğu gerekçesiyle şikayetin kabulü ile ihalenin feshine karar verildiği anlaşılmıştır. Satış ilanı tebligatının usulsüzlüğü nedeniyle ihalenin feshini isteme hakkı, sadece kendisine usulsüz tebligat yapılan ya da hiç tebligat yapılmayan ilgilisine aittir....