Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

Noterliğinin 26.03.2018 tarihli 8737 yevmiye numaralı düzenlenme şeklinde taşınmaz satış vaadi ve hasılat paylaşımı esaslı inşaat sözleşmesi ve arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi akdedildiğini, müvekkili T1 kartal 28....

e vekalet verdiklerini, intikal işlemleri yapıldıktan sonra iki katlı evin alt katına müşteri bulanarak ve anlaşma sağlanması halinde satış işlemleri yapılacağının kararlaştırıldığını, davalı ...'in intikal ile ilgili hiçbir işlem yapmaması üzerine bu kez dava dışı ...'e 19.05.2009 tarihinde intikal ve satış için vekalet verdiklerini, bu vekalet gereğince satış işleminin gerçekleştiğini, ... 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2009/384 ( 2014/393 yeni esas ) esas sayılı dosyası ile haklarında tazminat davası açıldığını, bu dava ile davalı ...'in muvazaalı bir şekilde diğer davalı ve eşi olan ... ile satış vaadi sözleşmesi yapmış olduğunu öğrendiklerini, yapılan satış vaadi sözleşmesinden haberleri olmadığı gibi muvafakatlarının da olmadığını, davalıların satış vaadi sözleşmesi nedeniyle kendilerine para da vermediklerini, satış tarihi itibari ile ...'...

    Somut olayda, dava konusu 95 ve 421 parsel sayılı taşınmazların tapu kaydı incelendiğinde satış vaadi alacaklısı davacı ile satış vaadi borçlusu davalının taşınmazlarda paydaş oldukları ve tapu kayıtlarının beyanlar hanesinde taşınmazların “3083 sayılı yasa kapsamındadır” şeklinde 13.08.2009 tarihli şerhin bulunduğu görülmektedir. Mahkemece dava konusu taşınmazların tapu kaydında bulunan bu şerh nedeniyle paydaşlar arasında pay temlikinin mümkün olup olmadığı, kısıtlılık halinin devam edip etmediği araştırılmamıştır. Bu durumda mahkemece Tarım İl Müdürlüğünden "3083 sayılı yasa kapsamındadır" şerhi bulunan dava konusu 95 ve 421 parsel sayılı taşınmazlarda toplulaştırma mevzuatı açısından satış vaadi sözleşmesi gereğince paydaşlar arasında pay temlikinin mümkün olup olmadığı ve kısıtlılık halinin devam edip etmediği hususları sorularak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir....

      Kaynağını Borçlar Kanununun 22. maddesinden alan taşınmaz satış vaadi sözleşmeleri, Borçlar Kanununun 213. maddesi ile TMK'nın 706. ve Noterlik Kanununun 89. maddesi hükümleri uyarınca noter önünde re'sen düzenlenmesi gereken, bir başka anlatımla geçerliliği resmi şekil şartına bağlı kılınan, tam iki tarafa borç yükleyen ve kişisel hak sağlayan sözleşme türüdür. Vaat alacaklısı, taşınmaz satış vaadi sözleşmesi ile mülkiyet devir borcu yüklenen satıcıdan edim yerine getirilmediğinde TMK'nın 716. maddesi uyarınca açacağı tapu iptali ve tescil davasında borcun hükmen yerine getirilmesini isteyebilir. Satış vaadi sözleşmesinden kaynaklanan davaların kabulüne karar verebilmek için sözleşmenin ifa olanağı bulunmalıdır....

        Somut olayda davacı, davalı ... ile taşınmaz satış vaadi sözleşmesi yapmış, satıcı da taşınmazı, üzerinde inşaat yapılmasına yönelik olarak arsa sahipleri ile gayrimenkul satış vaadi sözleşmesi yapan davalı ...’tan aynı şekilde taşınmaz satış sözleşmesi ile almıştır. Davacı ile satış vaadi sözleşmesi yapan davalı ..., ticari ve mesleki anlamda satıcı tanımına uymadığından ve anlaşmazlık Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun kapsamına girmediğinden uyuşmazlığın Asliye Hukuk Mahkemesinde görülüp, sonuçlandırılması gerekmektedir. SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 6100 Sayılı HMK.nın 21. ve 22. maddeleri gereğince ... 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin YARGI YERİ OLARAK BELİRLENMESİNE, 02.07.2012 gününde oybirliğiyle karar verildi....

          Davalı-karşı davacı T.Tütüncüler Bankası ... vekili, davacının taşınmazı satın almadığını, satış vaadi sözleşmesi yaptığını, esasen bu sözleşmenin de alacaklılardan mal kaçırmak için yapıldığını, o sözleşmenin tarafı ...’un dava dışı ... Tekstil San. ve Tic. Ltd.’nin kredi borçlarına kefil olmasından dolayı takip yaptıklarını ve ...’un düşük bedelle satış vaadi sözleşmesini yaptığını bu nedenle anılan tasarrufun iptaline ve asıl davanın reddine karar verilmesini istemiştir. Davalı ..., açılan davanın haklı olduğunu ve satış vaadi sözleşmesini yaptıktan sonra banka kredi borçlarının da davacı ... tarafından ödendiğini savunarak davanın kabulüne karar verilmesini dilemiştir. Davalı ......

            KARAR Davacı; Finike Sulh Hukuk Mahkemesinin 2004/195 Esasında görülen vesayet davası ile davaya konu edilen satış vaadi sözleşmesinden haberdar olduğunu, oğlu ile davalının el ve işbirliği içerisinde hareket ederek ve kendisinin saflığı ve yaşlılığından yararlanarak ... 1. Noterliğince düzenlenen 23/07/2004 tarih ve 8199 yevmiye no’lu taşınmaz satış vaadi sözleşmesini tanzim ettirdiklerini, bu satış vaadi sözleşmesi ile... İlçesi,... köyünde kain 491 ve 761 parsel sayılı taşınmazlardaki tahmini 75.000 m2 miktarındaki taşınmaz hisselerini piyasa değerinin 1/12’si kadar düşük bedelle satışının vaat edilmiş olduğunu, satım bedeli olarak gösterilen 150.000.000 TL’yi almadığını, belirterek satış vaadi sözleşmesinin feshi ile tapudaki şerhin fek’ine karar verilmesini istemiştir....

              Her ne kadar 24.04.1978 tarihli ve 3-4 sayılı Yargıtay İçtihatları Birleştirme Büyük Genel Kurulu Kararında, üzerinde bina bulunan ancak kat mülkiyeti yada kat irtifakı henüz kurulmamış bir taşınmazdan bağımsız bölüm satış vaadi geçerli kabul edilmiş ise de, İçtihadı Birleştirme Kararının konusu yasalara uygun meydana çıkartılmış bir yapıdır. Belirtmek gerekirse, kaçak ve hakkında yıkım kararı olan bir yapıda anılan İçtihadı Birleştirme Kararının uygulanması yasaların yaptırıma bağladığı eylemin devamına neden olma sonucunu sağlayacağından kaçak binada bağımsız bölüm satışına konu satış vaadi sözleşmesine dayanılarak açılan tapu iptali ve tescil isteği kabul edilemez. Zira bu gibi yerler üzerinde kat mülkiyeti veya kat irtifakı kurulma olanağı yoktur. Somut olaya gelince; davacının dayandığı taşınmaz satış vaadi sözleşmesi noterde usulüne uygun olarak düzenlenmiş olup geçerli bir sözleşmedir....

                Uygulamada satış vaadi sözleşmelerinin yorumunda Borçlar Kanunu'nun 18.maddesi hükmünün gözetilerek sözleşmelerin ifasına olanak verecek şekilde yoruma gidilmesi gerektiği kabul edilmektedir. Somut olayda; gerek sözleşme içeriğinden ve gerekse vaat borçlusunun duruşmada alınan imzalı beyanından, davanın dayanağı satış vaadi sözleşmesi ile davacının taşınmazda paydaş kılınmasının amaçlandığı görülmektedir. 24.04.1978 tarihli ve 3/4 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu Kararında vurgulandığı üzere zemininde bina bulunan ancak kat mülkiyeti ya da kat irtifakı henüz kurulmamış bir taşınmazda bağımsız bölüm satış vaadi geçerli kabul edilmiş, böyle bir satış vaadi söz konusu ise bağımsız bölüme tahsis edilecek arsa payı oranının bilirkişi görüşünden yararlanılarak saptanması her zaman olanaklı bulunduğundan bağımsız bölüme düşen arsa payı oranı satış vaadi sözleşmesinde gösterilmemiş olsa bile bu sözleşmenin geçerli olduğu sonucuna ulaşılmıştır....

                  Tapu Kanunu ile Türk Medeni Kanunu’nun yukarıda açıklanan hükümleri uyarınca; kişisel hak mahiyetinde olan satış vaadi sözleşmesine dayalı hak, tapu kaydına işlenmekle kuvvetlendirilmiş nisbi hak niteliğini kazanır. Bu nedenledir ki, aynı yasa hükümlerine göre, sicile şerh verilen satış vaadi sözleşmesi, 5 yıl süre ile 3.kişilere karşı ileri sürülebilme imkanı bulur. Taşınmaz mal satış vaadi sözleşmesi, tapu kütüğüne şerh edilmiş olsa dahi, lehine satış vaat edilen kişi adına tescil işlemi gerçekleşmedikçe mülkiyetin intikalini sağlamaz. Yukarıda da belirtildiği gibi, Tapu Kanunu'nun 26.maddesi uyarınca; tapu siciline şerh verilen satış vaadi sözleşmesi, 5 yıl süreyle 3.kişilere karşı ileri sürülebilir. Ancak bunun için, anılan süre içerisinde tescil davası açılması ve 3.kişi adına tescil işleminin tamamlanması zorunludur. Bu hak, yukarıda belirtildiği gibi tescil kararı alınıp, tapuya işlenmediği sürece aynî nitelik kazanmaz. Somut olayda; ... İli, ... İlçesi, ......

                    UYAP Entegrasyonu