-TL ticari kredi karşılığı 2.dereceden sözleşme ve faiz ile 3 yıl süreli serbest dereceden istifade etmek üzere ipotek tesis edildiğini, bu durumun gerçeği yansıtmadığını, müvekkilinin davalı şirketten ticari kredi almadığını, davalının kredi vermeye ehil bir kuruluş olmadığını ileri sürerek müvekkilinin davalıya borçlu olmadığının tespiti ile ipoteğin terkinine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Birleşen dosyada davacı vekili, davalı şirket yönünden ...’i de davalı göstererek, bu davalının davalı şirketin çalışanı olduğunu, müvekkilinden aldığı vekaletname ile ipotek tesis ettiğini, davalıların birlikte muvazaalı hareket ettiklerini, vekaletnamede 70.000.-TL’lık ipotekten söz edilmediğini, vekaletin kötüye kullanıldığını iddia ederek, ipotek sözleşmesinin feshini talep etmiştir....
Somut olayda; Davacı ve davalı tanıklarının dinlendiği, davalının çeyiz senedindeki imzaya itiraz etmesine rağmen çeyiz senedindeki imzanın davalıya ait olup olmadığı yönünden Adli Tıp Kurumundan rapor alınmadan karar verildiği, her ne kadar çeyiz senedinin düzenlediği tarihten önceki davalıya ait imzalar temin edilememiş ise de, Adli Tıp Kurumu raporunda belirtilen Evlendirme Dairesine bu yönde müzekkere yazılmadığı anlaşılmıştır. Evlendirme Dairesine müzekkere yazılarak, davalıya ait imza örneği temin edilmesi halinde, davalının mahkeme huzurunda imza örnekleri de alınmak ve dosyada bulunan diğer imza örnekleri de dikkate alınmak suretiyle dosyaya sunulan çeyiz senedindeki imzanın davalıya ait olup olmadığı yönünde Adli Tıp Kurumundan rapor aldırılarak sonucuna göre hüküm kurulması gerekirken rapor aldırılmadan karar verilmesi hatalı olmuştur....
dan intikal eden Kırklareli tapusunun 192 cilt, sayfa: 93/12, 13, 14, 15, 16; 206 cilt, sayfa 40/133, 134, 135, 136 ve 175 cilt; sayfa 1/166'da kayıtlı taşınmazlardaki miras paylarını 19/01/1990 tarihli resmi senetle, davalıya satışının yapıldığını, bu satış işleminden haberi olmadığı gibi satış senedindeki imzanın da kendisine ait olmadığını, ayrıca satış sözleşmesinde imzası bulunan satıcı Ayşe’nin imzasının da sahte olduğunu ileri sürerek sahtecilik hukuksal nedenine dayalı olarak tapu kayıtlarının iptali ile mirasbırakan Ayşe’den intikal edecek olanlar da dahil olmak üzere payı oranında adına tescile karar verilmesini istemiştir....
Davaya konu bonoda şekil şartlarının tam olduğu ve imzanın da davacının el ürünü olduğunun tespiti karşısında açılan davanın reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hükü kurmak gerekmiştir....
ün sanık ... ile birlikte mud...... hesabından 23.12.1999 tarihinde sahte imzalı fiş ile 86 milyon lira çekilmesi şeklinde gerçekleşen olayda ise; dosyada bulunan mudi imzaları ile sahte imzalı tediye fişinin yapılan incelemesinde fiş üzerindeki sahte imzanın ilk bakışta ve basit bir inceleme ile sahteliğinin anlaşılması karşısında sanık ...'...
- K A R A R - Davacı vekili, müvekkilinin dava dışı şirketin davalıdan satın aldığı 100.000 TL.lik mal için maliki bulunduğu taşınmaz üzerine 6 ay süreli ipotek konulduğunu, ipotek süresinin dolduğunu, dava dışı şirketin davalıya olan tüm borcunu ödemesine rağmen ipoteğin kaldırılmadığını belirterek müvekkilinin borçlu olmadığının tespiti ile ipoteğin kaldırılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, davanın reddini istemiştir. Mahkemece, İcra Hukuk Mahkemesince alınan bilirkişi raporunda ipotek senedinde belirtilen 6 aylık vade tarihi itibariyle ......
Yüksel'in evi boşaltmasını istemesi ile öğrendiğini, satış senedindeki imzanın kendisine ait olmadığını, okuma yazması olmadığı için bugüne kadar hiç bir şekilde imza kullanmadığını, tüm resmi işlemleri parmak izi ile gerçekleştirdiğini, sahte imza nedeniyle ...... Savcılığına şikayette bulunduğunu ileri sürerek, çekişme konusu tapu kaydının iptali ile adına tescilini istemiştir. Davalı, imzanın sahte olmadığını bildirip davanın reddini savunmuştur. Mahkemece, imzanın sahte olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Karar, davacı vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi ...'ın raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü....
- K A R A R - Davacı, davalı ... tarafından takibe konulan senet üzerindeki imzanın kendisine ait olmadığı gibi, borcu da bulunmadığını ileri sürerek, takip nedeniyle borçlu olmadığının tespiti ile takibin iptaline karar verilmesini talep etmiştir. Davalı ... vekili, davanın reddini istemiştir. Diğer davalıya tebligat yapılamamıştır. Mahkemece, davacının kambiyo senedindeki imzaya itirazını 5 gün içinde İcra Hukuk Mahkemesine yapması gerektiği gerekçesiyle, dava dilekçesinin mahkemenin görevli olmaması nedeni ile reddine, talep halinde dosyanın görevli ve yetkili Adıyaman İcra Hukuk Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiş, hüküm davacı tarafından temyiz edilmiştir. Dava, İİK'nun 72. maddesine dayalı menfi tespit davasıdır. Mahkemece; bu çerçevede tarafların delilleri toplanıp, hep birlikte değerlendirilerek varılacak uygun sonuç dairesinde bir karar verilmesi gerekirken, davanın nitelendirilmesinde yanılgıya düşülerek yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir....
. - K A R A R - Davacı vekili, takibe konu bonolardaki borçlu imzasının müvekkiline ait olmadığını iddia ederek borçlu olmadıklarının tespiti ile davalının tazminata mahkum edilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevabında taraflar arasındaki ticari ilişki nedeniyle davaya konu bonoların davacı tarafından imzalanarak müvekkiline verildiğini savunarak davanın reddini istemiştir. Mahkemece toplanan delillere ve Adli Tıp Kurumu raporuna göre davaya konu kambiyo senedindeki keşideci hanesindeki imzaların davacıya ait olmadığı, davalı ciro yolu ile senedi almışsa da lehtar şirketin ortağı olduğunu, davacıya mal satıldığını savunma dilekçelerinde bildirdiklerinden senetteki imzanın davacıya ait olmadığını bilebilecek konumda olduğu, davacıya ait ev ve işyerlerinde haciz uyguladığı, bu nedenle kötüniyetli olduğu gerekçesi ile davanın kabulüne karar verilmiş, hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir....
Somut olayda borçlu vekili bu hükme göre, borç senedindeki imzanın müvekkiline ait olmadığını belirterek ihtiyati haciz kararına itiraz etmiştir. İhtiyati hacizde, icra takibine başlandıktan sonra icra mahkemesinin görevi, İİK’nın 266’ncı maddesinin 2’nci cümlesinde düzenlenmiştir. Bu hüküm ise ihtiyati hacze itirazı değil, teminat karşılığında ihtiyati haczin kaldırılmasını düzenlemektedir. Mahkemece, borçlu tarafından yapılan itirazın İİK’nın 265’inci maddesi çerçevesinde incelenmesi gerekirken, hukukî nitelendirmede yanılgıya düşülerek, icra mahkemesinin görevli olduğu gerekçesiyle yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırıdır. SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenle taraf vekillerinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin harcın istek hâlinde iadesine, 31.3.2010 günü oybirliği ile karar verildi....