Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

Kısaca, ipoteğin üst sınır ipoteği olması durumunda borçlu sadece ipotek akit tablosunda belirtilen miktar ile sınırlı olmak üzere sorumludur. Diğer taraftan taşınmaz malikinin ödeme iddiası varsa bu iddianın da yazılı delille kanıtlanması zorunludur..." (Yargıtay kapatılan 14.Hukuk Dairesinin 2018/3621 E 2021/4027 K sayılı içtihadı)....

Mersin ili, Toroslar ilçesi, Yalınayak Mahallesi, 3584 ada 1 parsel sayılı taşınmazın 137 m2 olarak portakal bahçesi vasfında olduğu, davalı T3 bu taşınmazı 23/11/2005 tarih ve 15399 yevmiyeli satış işlemi ile edindiği, taşınmaz üzerinde ise 04/04/1996 tarih ve 2435 yevmiye ile Esma Devrilen lehine ipotek tesis edildiği, ipotek tesis edildiği tarihteki tapu malikinin davalı olmadığı, Yargıtay 5. Hukuk Dairesinin 16/05/2019 tarih 2018/12393 esas 2019/9824 karar sayılı ve 27/02/2014 tarih 2013/20950 Esas 2014/5349 karar sayılı kararlarında da belirtildiği üzere, ipotek tesis edildiği sırada kayıt maliki olan kişinin taşınmazı sonradan 3. şahsa satması halinde taşınmazı sonradan satın alan yeni malik tapuda yazılı ipotek bedeli ile sınırlı olarak ipotek bedelinden sorumlu olacağından, davalının sorumluluğu tapuda yazılı ipotek bedeli kadar olmakla mahkemenin kararının usul ve yasaya uygun olduğu kanaatine varılmıştır....

Temyiz Sebepleri Davacı vekili temyiz dilekçesinde özetle; müvekkili şirketin ipotekli taşınmazı devir aldığını, devir aldıktan sonra taşınmaz üzerindeki ipotek bedelinin 14.04.2009 tarihi ile 17.04.2012 tarihine kadar üç yıl müddet ile ipotek borçlusu tarafından ödendiğini, üç yıl sonunda borçlunun ipotek bedellerini ödememesi üzerine yeni maliki olan müvekkilinin bakiye borcu ödeyerek ipoteği kaldırdığını, ipoteğin kaldırılmasından sonra müvekkilinin ödediği ipotek bedelinin davalı borçlulardan talep edildiğini, davalının üç yıl müddetle ipotek bedellerini ödemesinin taraflar arasındaki anlaşmayı net olarak gösterdiğini, borçlunun ipotek borcunu kabul ederek üç yıl boyunca ödeme yaptığını, daha sonra ödeyemeyince müvekkilinin davalılar yerine ödeme yaptığını, müvekkili şirketin taşınmazı ipotek yükümlülüğünden kurtardığını, ödemeden sonra gerçek borçluya rücu etmesinin yasal hakkı olduğunu belirterek kararın bozulmasını istemiştir....

    DELİLLER ve GEREKÇE: Derdest dava zorunlu mali mesuliyet sigortacısının üçüncü kişiye ödediği tazminata ilişkin rücuen alacak davasıdır. Kural olarak ispat külfeti davacı taraf üzerindedir. Sigorta şirketi kendisine sunulan belgelere istinaden açtığı hasar dosyası kapsamında davalıya tazminat ödemesi yapmıştır. Bu ödemenin fazla olduğu ileri sürülerek iadesi istenmektedir. O halde sigorta şirketi ödenen tazminatın gerçek zarara nispetle fazla olduğunu ispat etmelidir. Esasen sigorta şirketinin ödemesi açtığı hasar dosyasına ve kendi yaptığı araştırmaya müstenittir. Basiretli tacir sıfatı bulunan davacının ödeme yapmadan önce yeterli araştırma yapması beklenir. Ortada bir hile iddiası yoksa yahut yanılgıya dayalı bir ödeme yapılmamışsa sigorta şirketinin yaptığı ödemeyi geri isteyememesi gerekir. Ancak sunulan belgelerin yanıltıcı olması ihtimali ve belgelerin davalı tarafça temin edildiği gözetildiğinde yeterli ispat sağlandığı müddetçe iade talebi kabul görebilir....

      "İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi Taraflar arasındaki "rücuen tazminat" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Ankara 3. Asliye Hukuk Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 28.12.2010 gün ve 2009/315 E., 2010/511 K. sayılı kararın incelenmesi taraf vekillerince istenilmesi üzerine, Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 05.11.2013 gün ve 2012/16697 E., 2013/16943 K. sayılı bozma ilamı ile; (...Dava, rücuen alacak istemine ilişkindir. Yerel mahkemece açılan davanın kabulüne karar verilmiş; hüküm, taraf vekillerince temyiz edilmiştir. Davacı, dava dışı üçüncü kişinin mevzuat gereği kendisine indirimli tarife uygulanması gerekirken Başbakanlık Hazine Müsteşarlığı'nın talimatı üzerine indirimli tarife uygulamasından vazgeçilmesi nedeniyle ödemiş olduğu fazla elektrik bedelinin geri alınması için açtığı dava sonucunda mahkemece verilen ve kesinleşen karar gereğince üçüncü kişiye ödemiş olduğu tazminatın rücuan davalıdan ödetilmesini istemiştir....

        Davalı vekili, müvekkiline trafik sigortalı aracın, malikinin rızası dışında 3. bir şahıs tarafından kullanılırken kazanın meydana geldiğini, davanın reddine karar verilmesini savunmuştur. Mahkemece, toplanan deliller ve benimsenen bilirkişi raporuna göre, davanın kısmen kabulü ile Beyoğlu 2. İcra Müdürlüğü’nün 2010/9806 sayılı takip dosyasına yapılan itirazın kısmen iptaline, takibin 1.372,31 TL asıl alacak üzerinden devamına karar verilmiş; hüküm, davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir....

          İşlem tarihi ile ödeme tarihi arasında geçen zaman içinde paranın değer kaybına uğraması mümkün olduğu gibi, idarece takdir edilen ve davacıya ödenmesi belirtilen ipotek bedeli eksik de takdir edilmiş olabilir. Sözü edilen yasanın 10/c maddesinde ipotek bedelinin 2942 Sayılı Kamulaştırma Yasası hükümlerine göre belirleneceği öngörülmüştür. Bu yasa gereğince belirlenen değere ilgilisinin itiraz ve dava hakkı bulunduğuna ve davalının da bu yolda açtığı bir dava mevcut bulunduğuna göre sonucu beklenerek, orada artırımlı bir değer tespit edilmesi ve bunun kesinleşmesi halinde eldeki davada da ona hükmetmek gerekecektir. Sözü edilen dava dosyası beklenmeden karar verilmesi doğru görülmediğinden hükmün bozulması gerekmiştir. SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin harcın yatırana iadesine, 18.7.2007 gününde oybirliği ile karar verildi....

            Davacının ipotek maliki olduğundan sorumluluğunun genişletilemeyeceği, kefaletinin bulunmadığı halde ipotek limitinin üzerinde takip yapıldığı iddiası yönünden yapılan incelemede; takibe dayanak yapılan Adana 15.Noterliği 16/12/2019 tarih ve 41158 yevmiye sayılı ihtarname içeriğinde açıklamalar kısmının ilk paragrafında müşterek borçlu müteselsil kefillerin isimleri açıkça belirtilmiş olup davacı ipotek malikinin kefiller içerisinde sayılmadığı anlaşılmıştır. Keza şikayete konu takipte davacı ipotek maliki olarak gösterilmekle borçlu sıfatı taşımadığı gibi icra emrinde takibin ipotek limitleri ile sınırlı olarak yapıldığının açıkça belirtildiği dikkate alındığında limit aşımının da söz konusu olmadığı gibi aynı borç için verilmiş ipoteklerin farklı kişilere ait olmasının aynı takibe konu edilmesine engel oluşturmayacağından davacının bu yöndeki istinaf sebeplerinin yerinde olmadığı sabittir....

            Davalı Bilal Korkut vekili, aracın tamir için davalı şirkete ait servise bırakılmadığını, müvekkilinin, malikinin rızası ve bilgisi dahilinde aracı kullandığını ve olayda kusurunun bulunmadığını, rücu talebinin haksız olduğunu bildirerek davanın reddini istemiştir. Mahkemece, toplanan delillere ve benimsenen bilirkişi raporuna göre, davacı şirkete sigortalı aracın test sürüşü sırasında ve davalı sürücünün tam kusuru ile hasarın meydana geldiği gerekçesiyle, davanın kabulüne, 8.182.00 YTL’nin ödeme tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmiş, hüküm davalı Bilal Korkut vekilince temyiz edilmiştir. Dava, TTK.nun 1301.maddesinden kaynaklanan rücuen tazminat istemine ilişkindir....

              Davalı taraf davanın reddi gerektiğini savunmuş, ipotek belgesinde davacı tarafın borcu ikrar ettiğini, bunun aksinin yazılı belge ile ispatı gerektiğini, ticari defter ve kayıtlarla ipotek belgesindeki beyanın aksinin ispatlanamayacağını, davanın kötü niyetle açıldığını, takibin ise kötü niyetli olmadığını, bu sebeple kendi aleyhlerine icra tazminatlarına hükmedilmemesi gerektiğini, buna karşılık davacı aleyhine icra tazminatlarına hükmedilmesini talep ettiklerini, dava dışı Gökhan Kaplay ile davacının anne oğul olduklarını, şirketin dan takip tarihleri itibariyle kesinleşmiş toplam asıl alacak miktarlarının 862.803-TL olduğunu ileri sürmüştür....

                UYAP Entegrasyonu