Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

Mahkemece, takip tarihinden itibaren uygulanacak faiz oranının, takip talebinde belirtilen %... oranında olmasına karar verilmiş ise de, bu oranın 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 88. ve 120. maddelerine uygun olup olmadığı, davalı kooperatifin genel kurullarında ödemede gecikme halinde uygulanacak faiz oranı hususunda karar alınıp alınmadığı, şayet karar alınmış ise bu kararın 6098 sayılı Kanun'un 120/.... maddesindeki sınırlamaya tabi olduğundan 3095 sayılı Kanuni Faiz ve Temerrüt Faizine İlişkin Kanun'un .../.... maddesine göre belirlenen yasal faiz oranının yüzde yüz fazlasını aşamayacağı tartışmasızdır. Bu durumda mahkemece temyiz aşamasında yürürlüğe giren anılan yasal düzenleme ve açıklamalar çerçevesinde, gerektiğinde uzman bilirkişiden bu konuda rapor alınarak, tüm deliller birlikte değerlendirilerek uygun sonuç dairesince bir karar verilmesi gerekirken, eksik incelemeye dayalı yazılı şekilde hüküm kurulmasında da isabet yoktur....

    Kanunun 322. maddesinin verdiği yetkiye dayanılarak hüküm fıkrasında sanığın cezasında TCK.nın 43/1. maddesi ile artırım yapılmasına ilişkin bölümdeki “.120...” ibaresi çıkarılarak, yerine “...90...” ve aynı Kanunun 62/1. maddesi ile indirim yapılmasına ilişkin bölümdeki “..100...”ibaresi çıkarılarak, yerine “...75...” aynı Kanunun 52/2. maddesinin uygulanmasına ilişkin bölümdeki “.2000,00 TL..” ibaresi çıkarılarak, yerine “...1500 TL. ibaresinin eklenmesi suretiyle, sair yönleri usul ve kanuna uygun olan hükmün DÜZELTİLEREK ONANMASINA, 13.05.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi....

      Borçlunun elbirliği halinde ortak olduğu taşınmazlarda, borçlu ortağın alacaklısı, icra mahkemesi hakiminden İİK'nun 121. maddesine göre alacağı yetki belgesine dayanarak borçlunun ortağı olduğu taşınmaz için ortaklığın giderilmesi davası açabilir. İcra mahkemesinden alınan yetkiye dayalı olarak açılan davalarda, kural olarak borçlu ortağın mülkiyet hakkının elbirliği mülkiyetine konu olması gerekir. Somut uyuşmazlıkta; satış sureti ile ortaklığının giderilmesine karar verilen 3 ada 103 parsel sayılı taşınmazda davalıların 1/5 'er pay ile paylı malik durumunda oldukları, borçlu ...'ın alacaklı (davacı) tarafından haczedilen müstakil payını tapuda bulunan haciz şerhi ile birlikte davalı ...'a devrettiği ve borçlunun haczedilen payının doğrudan icra yolu ile satışı mümkün olduğundan alacaklının (davacı) İcra ve İflas Kanununun 121. maddesi gereğince yetki alarak dava konusu taşınmaz yönünden ortaklığın giderilmesi davası açmasında hukuki yararı bulunmamaktadır....

        ; TCK‘nın 52/3. maddesi gereğince adli para cezasının belirlenmesine esas tam gün sayısının 120 tam gün olarak belirlenmesine, TCK‘nın 52/2. maddesi gereğince sanığın ekonomik ve diğer şahsi halleri göz önünde bulundurularak bir gün karşılığı adli para cezasının takdiren 20 TL hesabıyla 2.400 TL adli para cezası ile cezalandırılmasına" ibarelerinin eklenmesi suretiyle sair yönleri usul ve kanuna uygun bulunan hükmün DÜZELTİLEREK ONANMASINA, 19/02/2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi....

          Buna göre davanın niteliği gereği, davalı sıfatı taşıyan alacaklının, murisin mirasının tek mirasçısı olan davacı tarafından ret edildiğini bilmesi mümkün olmadığı gibi, icra müdürlüğünden alınan yetkiye istinaden çıkartılan veraset belgesinde davacı mirasçı olarak görünmektedir. Davacı murisin tek mirasçısı olup mirası ret ettiğine ilişkin nüfus kayıtlarında da bir şerh bulunmamaktadır. Bu şartlarda davalının, davacının mirasını ret ettiğini bilmesi mümkün olmadığından, davanın açılmasına davalının sebebiyet verdiğinden söz edilemez. Bu nedenle ilk derece mahkemesinin yargılama giderlerini davalıya yüklemesine ilişkin kararı yerinde olmadığından, davalının bu yöne ilişkin istinaf talebinin kabulü gerekir....

            koşulları oluştuğunu, tapu kayıtlarının hukuki geçerliliğini kaybettiğini, 395 ada 116 ve 120 parsel sayılı taşınmazların tapusunun iptali ile davacılar adına veraset ilamındaki payları gibi 1/4 paylı olarak tapuya tesciline karar verilmesini talep etmiştir....

            DAVA Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı kooperatifin üyesi olan müvekkiline kooperatif tarafından 1.017.840,00 TL borcu olduğu gerekçesiyle noter kanalıyla 1 ve 2. ihtarname gönderildiğini, müvekkilinin borcu ödemek istediğini ancak Yargıtay kararlarına aykırı olarak talep edilen %4 gecikme cezasına itiraz ettiğini, davalı kooperatifin 13.08.2020 tarihli genel kurulunda aylık %4 gecikme cezasına ilave olarak bankadan alınan kredilerin ödenmemesi durumunda aylık %1,5 oranında gecikme cezası daha alınmasına ve yine aylık 20.000,00 TL aidat alınmasına karar verildiğini, kooperatifin kuralar çekilmiş olmasına rağmen hangi sebeple ve ne için olduğu açıklanmayan böyle bir aidat kararı almasının hukuka aykırı olduğunu ileri sürerek, müvekkilinin kooperatife olan borcunun tespiti ile aylık %4 olarak uygulanan gecikme cezasının kanuni sınırlara indirilmesine, 13.08.2020 tarihli genel kurulun 6 ncı maddesinde alınan 30.09.2020 tarihinde borcun defaten kapatılmasına ilişkin hükmü ile kapatılmaması...

              Başvuru İİK'nun 68. maddesine dayalı itirazın kaldırılması talebi olup, aynı Kanun'un 70. maddesi uyarınca, icra mahkemesince incelemenin duruşmalı olarak yapılması zorunludur. O halde mahkemece duruşma açılıp taraf teşkili sağlanarak tarafların iddia ve delilleri tesbit edilip, takip alacaklısı ile icra mahkemesine yetkiye itirazın kaldırılması için başvuru yapan kişinin aynı kişi olup olmadığı da değerlendirildikten sonra oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken, İİK'nun 70. maddesinin amir hükmüne aykırı olarak evrak üzerinde yapılan inceleme ile yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir....

                belirtilmeyip, yalnızca süre olarak belirlendiği, verilen tespit hükmü, yetkili makamlarca verilmiş olsa da kayıtsız şartsız bir borç ikrarını içermediği ve alacak İİKnın 68/1 maddesinde belirtilen nitelikte belgeye dayalı olmadığı gerekçesi ile itirazın kesin kaldırılması talebinin reddine, davanın esasa ilişkin nedenlerle reddine karar verilmediğinden tazminata hükmedilmesine yer olmadığına karar verilmiştir....

                Somut olayda Mali Müşavir ... tarafından hazırlanan ve hükme esas alınan 21.10.2015 tarihli bilirkişi raporunda; taraflar arasında imzalanan ve uyuşmazlık bulunmayan 01.04.2002 başlangıç tarihli ve beş yıl süreli sözleşme hükümleri incelenmek suretiyle davacının talepleri değerlendirilmiş olup, Mahkeme gerekçesinde de ilgili rapora atıf yapılarak sözleşme ile kararlaştırılan faiz oranının 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkındaki 6101 Sayılı Kanun'un 7. maddesinde belirtilen sınırlamalarda dikkate alınarak karar verilmiştir. Her ne kadar Dairemiz bozma ilamında, davacı tarafından birden fazla hukuki sebebe dayalı olarak talepte bulunulmuş olup mahkemece davada davacının talep sonucunun hangi hukuki sebebe dayalı olarak haklı görüldüğü açıklanmaksızın karar verildiği belirtilmiş ise de; yapılan açıklamalar doğrultusunda mevcut istirdat davasının sözleşme hukuku çerçevesinde çözümlenmiş olduğu bu defaki incelemeden anlaşılmıştır....

                  UYAP Entegrasyonu