Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

Bu durumda, şirket hakkında derdest icra takibi ve itirazın iptali varken terkin işlemi yapılmış olması nedeniyle, terkin işleminin usulsüz olduğu ve davacının ihya istemekte hukuki yararı bulunduğu açıktır. 2-İlk Derece Mahkemesinin hüküm kısmındaki şirket isminde ve sicil numarasında yapılan maddi hatanın, mahkemenin 10/06/2022 tarihli tashih şerhi ile düzeltildiği anlaşılmakla, bu yönden herhangi bir inceleme yapılmasına gerek görülmemiştir. 3-Davacı vekilinin istinaf isteminin esasa ilişkin olmayıp, tasfiye memuru ile menfaat çatışması bulunması nedeniyle tasfiye memuru atanmasına yönelik olduğu anlaşılmaktadır....

    Bu durumda, şirket hakkında derdest icra takibi ve itirazın iptali varken terkin işlemi yapılmış olması nedeniyle, terkin işleminin usulsüz olduğu ve davacının ihya istemekte hukuki yararı bulunduğu açıktır. 2- İlk Derece Mahkemesinin hüküm kısmındaki şirket isminde ve sicil numarasında yapılan maddi hatanın, mahkemenin 10/06/2022 tarihli tashih şerhi ile düzeltildiği anlaşılmakla, bu yönden herhangi bir inceleme yapılmasına gerek görülmemiştir. 3- Davacı vekilinin istinaf isteminin esasa ilişkin olmayıp, tasfiye memuru ile menfaat çatışması bulunması nedeniyle tasfiye memuru atanmasına yönelik olduğu anlaşılmaktadır....

    İcra Müdürlüğünün 2019/2305 talimat dosyasında borçlu şirkete haciz işlemlerine gidildiğini, icra memuru tarafından haciz ve muhafaza tedbiri talebinin reddine karar verildiğini, İİK'nın 79 ve 85. maddeleri gereği talimat icra memurunun haciz yapıp yapmama konusunda takdir yetkisinin olmadığını, Bursa İcra Müdürlüğünün yazısında açık ve net olarak haciz ve muhafaza yapılmasına karar verildiğini, Gebze 4. İcra Müdürlüğünün yetki alanını aşarak ve yetkisi olmamasına rağmen muhafaza tedbirleri ile ilgili olarak verdiği kararın kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir. DOSYADA TOPLANAN DELİLLER: Gebze 4. İcra Müdürlüğü 2019/2305 talimat sayılı dosyası....

    Davacı vekili, davalı borçlu hakkında kambiyo senetlerine mahsus haciz yolu ile 2006/3273 esas sayılı icra takip dosyasında icra takibi başlattığını ve takibin kesinleştiğini, borçlunun maaşına haciz konulduğunu ancak başka hacizler bulunması nedeniyle alacaklının alacağının sıraya alındığını, 2018 yılında davacı alacaklının sırasının geldiğini, icra dosyasının ise yenileme ile 2019/4287 esas numarasını aldığını, davacının alacağı için davalı borçlunun maaşından haciz kesintileri yapılması devam ederken, kambiyo senedinin zamanaşımına uğradığı iddiası ile davalı borçlunun şikayeti üzerine icra mahkemesince icranının geri bırakılmasına karar verildiği ve kararın kesinleştiğini, borçlunun icra dairesinden icranın iadesi isteminin icra müdürlüğünce İİK m.40 gereğince kabulüne karar verildiğini ve kendisine tahsil edilen alacağın iadesi için muhtıra tebliğ edildiğini, icra memurunun işleminin hukuka aykırı olduğu gerekçesiyle şikayet yolu ile kaldırılmasını talep etmiştir....

    Somut olayda; şikayetçi borçlu şirkete gönderilen ve Tebligat Kanunu'nun 35. maddesine göre tebliğ edilen 10.01.2013 tarihli tebligat evrakında tebliğ memurunun ad ve soyadının yazılı olmadığı anlaşılmış olmakla tebliğ işlemi usulsüz olup, alacaklının bu hususa ilişkin temyiz istemi yerinde değildir. İİK'nun 72/2. maddesi gereğince takipten önce açılan menfi tespit davasında; ... 1. Asliye Ticaret Mahkemesi'nin 23.10.2012 tarihli ihtiyati tedbir kararı ile "...1.432.852,05 TL bedelli çek yönünden, çek bedelinin 1.000.000,00 TL'si yönünden yapılacak icra takibinin % 15 tutarında hesap olunan 150.000,00 TL nakit veya kesin ve süresiz teminat mektubu verildiğinde taraflar arasında olmak kaydıyla tedbiren durdurulmasına" karar verildiği görülmektedir. Tedbirde; çekin takibe konu edilmemesi yönünde bir karar mevcut olmayıp, sadece yapılacak icra takibinin durdurulması yönünde bir karar bulunmaktadır....

      Dava, icra memurunun hatalı işlemi nedeniyle uğranılan maddi zararın ödetilmesi istemine ilişkindir. Mahkemece davanın husumetten reddine karar verilmiş, karar davacı tarafından temyiz edilmiştir. HMK'nın115/2 maddesinde; "Mahkeme, dava şartı noksanlığını tespit ederse davanın usulden reddine karar verir. Ancak, dava şartı noksanlığının giderilmesi mümkün ise bunun tamamlanması için kesin süre verir. Bu süre içinde dava şartı noksanlığı giderilmemişse davayı dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddeder." hükmü amirdir. Yukarıda yazılı yasal düzenlemeye aykırı olarak davacıya usulüne uygun olarak davayı doğru hasma yöneltmesi için süre verilmeden davanın dava şartı yokluğundan reddine karar verilmesi doğru değildir. Karar bu nedenle bozulmalıdır. SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda gösterilen nedenle BOZULMASINA ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 17/01/2013 gününde oybirliğiyle karar verildi....

        Köyünde bulunan 30 nolu parseldeki davacılar murisinin paylı maliklerden biri olduğu ve satış işlemlerine hazırlık safhasında davacılar murisinin malik olduğu pay oranının yanlış veriler dikkate alınarak hesaplama yapılmak suretiyle icra işlemlerine devam edildiği, davacılar murisinin de yapılan hatalı işlemlere karşı herhangi bir şekilde itiraz etmediği gibi icra memurunun işlemine karşı şikayet yoluna da başvurmadığı anlaşılmaktadır. Şu halde; yapılan icra işlemlerinde icra memurunun davacıların murisinin hacizli taşınmazdaki payı hususunda kontrol yapmayarak yanlış metrekare üzerinden satış işleminin yapılmış olmasında kusuru olsa da bu yanlışlığı gidermek amacıyla taşınmaz maliki olan davacılar murisinin de gereken kontrolü yapmaması ve İTM’de şikayet yoluna başvurmaması sebebiyle kusurlu olduğu anlaşıldığından, BK 44 (TBK 52) maddeleri gereğince davalı lehine uygun miktarda hakkaniyet indirimi yapılması gerekmektedir....

          Dava dilekçesinde, davacıların talebinin, satış memurluğunun işlemini şikayet olduğu, satış memurunun satış bedelini paylaştırmadan önce vergi dairesinden haczin devam edip etmediğini, borç miktarını sorarak bundan sonra paylaştırma yapması gerekirken yapmaması nedeniyle ihaleden sonra adlarına tescil yaptıramadıklarını belirttiğinden, satıştan önce konulan 27/04/2005 tarihli hacizle ilgili olarak satış memurunun işlemini şikayet olarak değerlendirilmesi gerekirken, haczin kaldırılmasına karar verilmesi yerinde görülmemiştir. Davalı hazinenin, şikayete konu işlemin vergi dairesi tarafından koyulması nedeniyle husumetlerinin olmadığı yönündeki itirazlarının da değerlendirilmesi gerekmektedir....

          Alacaklı vekili temyiz dilekçesinde ve İcra Müdürlüğü'ne yaptığı başvuruda, iddia edildiği gibi ipotek bedelini almaktan imtina etmediklerini, müvekkilinin sağlık sorunları nedeniyle il dışında olduğundan muhtara bırakılan muhtıra tebliğinden 05.11.2012 tarihinde haberlerinin olduğunu ileri sürmüştür....

            İcra Daire'nin 2015/262 esas sayılı dosyası ile icraya konu edildiğini, yasal faizi geçmemek üzere en yüksek banka mevduat faizi işletilmesi gerekirken sehven en yüksek banka mevduat faizi işletildiğini, her ne kadar yanlışlığı fark edip düzeltme talebinde bulunulmuş ise de borçlu vekilinin bu işleme karşı Antalya 4. İcra Hukuk Mahkemesi'nin 2018/330 Esas sayılı dosyası ile dava açtığını, takip çıkışının 86.109,09 TL olmasının hüküm altına alındığını ve bu kararın istinaf edildiğini, bu hükme göre bakiye alacaklarının bulunmasına rağmen icra memurunun yanlış hesaplama işlemi nedeniyle borçlu çıkartıldığını, borçlu tarafa iade edilecek bir rakam olamadığını, borçlunun ödeme tarihi itibari ile eksik ödeme yaptığını, borç muhtırasının borçluya çıkartılması gerektiğini, bakiye borç muhtırası işleminin iptali ile davalı aleyhine %20'den aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesini talep etmiştir....

            UYAP Entegrasyonu