"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :İş Mahkemesi TÜRK MİLLETİ ADINA Davacı, murislerinin vefat tarihinden itibaren ölüm aylığının bağlanması gerektiğinin tespitine karar verilmesini istemiştir. Mahkeme bozmaya uyarak ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kabulüne karar vermiştir. Hükmün, davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan sonra düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okundu, işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar verildi....
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :İş Mahkemesi Davacı, murislerinin yurtdışı borçlanması yaparak ödediği miktarın faiziyle birlikte iadesine karar verilmesini istemiştir. Mahkeme bozmaya uyarak ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kabulüne karar vermiştir. Hükmün davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi....
Buradan hareketle, yargılama sırasında alınan 06/08/2015 günlü raporla, davalı işveren % 50, sigortalı % 50 kusurlu bulunurken; 02.11.2015 günlü 2. raporda davalı işverene % 60, dava dışı sigortalıya % 40 kusur verilmiş, sigortalı tarafından işveren aleyhine ... 3. İş Mahkemesinin 2015/177 Esas sayılı dosyasından açılan maddi manevi tazminat istemli davada aldırılan raporda ise davalı işverene % 80, sigortalıya % 20 oranında kusur izafe edilmiş, Mahkemece sigortalının işveren aleyhine açtığı davada aldırılan kusur raporu hükme esas alınmıştır. Sigortalı veya hak sahipleri tarafından tazmin sorumluları aleyhine açılan tazminat davalarında alınan kusur tespitine ilişkin bilirkişi raporları ile ulaşılan sonuçlar, tazminat davasında Kurumun taraf olmaması nedeniyle bağlayıcı nitelikte bulunmamakta, işçi sağlığı ve iş güvenliği kuralları yönünden ayrıntılı irdeleme içermesi halinde güçlü delil olarak kabul edilebilmektedir....
Kusur durumu saptanırken, iş güvenliği mevzuatına göre hangi önlemlerin alınması gerektiğinin, bu önlemlerin işverence alınıp alınmadığının ve alınmış önlemlere sigortalı işçinin uyup uymadığının, 5510 sayılı Kanunun 21. maddesi, 4857 sayılı Kanunun 77. maddesi çerçevesinde değerlendirilerek belirlenmesi gerekir. Sigortalı veya hak sahipleri tarafından tazmin sorumluları aleyhine açılan tazminat davalarında alınan kusur tespitine ilişkin bilirkişi raporları ile ulaşılan sonuçlar, rücu davasında Kurumun taraf olmaması nedeniyle bağlayıcı nitelikte bulunmamakta ise de işçi sağlığı ve iş güvenliği kuralları yönünden ayrıntılı irdeleme içermesi halinde güçlü delil olarak kabul edilmektedir....
Öncelikle davacılar murisinin sigortalılık statüsü araştırılmalı, murisin 5434 sayılı Kanun kapsamında sigortalı ya da hak sahibi olduğu anlaşılırsa, davaya konu uyuşmazlığın çözüm yeri idari yargı olacağından 6100 sayılı HMK'nın 114/1-b maddesine göre dava şartı olan "yargı yolunun caiz olmaması" nedeniyle davanın usulden reddine karar verilmelidir. 2- Davaya konu tedavinin, hastanın tedavisinde kullanılan tıbbi cihaz bedelinin denetlenip, faturadaki haliyle ödenecek nitelikte olup olmadığının ve buna bağlı olarak Kurum tarafından karşılanabilir miktarının rayiç fiyat esas alınarak belirlenmesi gerekir. 5510 sayılı Yasanın 63. maddesinin ikinci fıkrasında yer alan “Kurum, finansmanı sağlanacak sağlık hizmetlerinin teşhis ve tedavi yöntemleri ile, (f) bendinde belirtilen sağlık hizmetlerinin türlerini, miktarlarını ve kullanım sürelerini, ödeme usûl ve esaslarını Sağlık Bakanlığının görüşünü alarak belirlemeye yetkilidir....
Anılan madde hükmü, sigortalıya ya da ölümü halinde hak sahiplerine bağlanan gelirler ile yapılan harcama ve ödemelerin işverenden rücuan tahsili koşullarını düzenlenmiş olup; işverenin sorumluluğu için, zarara uğrayanın sigortalı olması, zararı meydana getiren olayın iş kazası veya meslek hastalığı niteliğinde bulunması, zararın meydana gelmesinde işverenin kastının veya sigortalının sağlığını koruma ve iş güvenliği mevzuatına aykırı bir hareketinin ve bu hareket ile meydana gelen iş kazası ve meslek hastalığı arasında illiyet bağının bulunması gerekir. Buradan, işverenin, işçilerin sağlığını koruma ve iş güvenliğine ilişkin mevzuatın kendisine yüklediği, objektif olarak mümkün olan tüm tedbirleri alma yükümlülüğünü yerine getirmemesi ve bu nedenle iş kazası veya meslek hastalığı şeklinde sosyal sigorta riskinin gerçekleşmesi halinde, kusur esasına göre meydana gelen zararlardan ... Kurumuna karşı rücûan sorumlu olduğu sonucu çıkarılmaktadır....
Anılan maddede, iş kazası ve meslek hastalığı, işverenin kastı veya sigortalıların sağlığını koruma ve iş güvenliği mevzuatına aykırı bir hareketi sonucu meydana gelmişse, Kurumca sigortalıya veya hak sahiplerine bu Kanun gereğince yapılan veya ileride yapılması gereken ödemeler ile bağlanan gelirin başladığı tarihteki ilk peşin sermaye değeri toplamının, sigortalı veya hak sahiplerinin işverenden isteyebilecekleri tutarlarla sınırlı olmak üzere, Kurumca işverene ödettirileceği belirtilmiştir. Anlaşılacağı üzere rücu alacağından sorumluluk belirlenirken, gelirin başladığı tarihteki ilk peşin sermaye değeri ile yargılamada yöntemince hesaplanacak gerçek (maddi) zarar karşılaştırması yapılıp düşük (az) olan tutarın hükme esas alınması gerekmektedir....
Diğer taraftan 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun “İş kazası ve meslek hastalığı ile hastalık bakımından işverenin ve üçüncü kişilerin sorumluluğu” başlığını taşıyan 21'inci maddesinin birinci fıkrasında, iş kazası ve meslek hastalığı, işverenin kastı veya sigortalıların sağlığını koruma ve iş güvenliği mevzuatına aykırı bir hareketi sonucu meydana gelmişse, Kurumca sigortalıya veya hak sahiplerine bu Kanun gereğince yapılan veya ileride yapılması gereken ödemeler ile bağlanan gelirin başladığı tarihteki ilk peşin sermaye değeri toplamının, sigortalı veya hak sahiplerinin işverenden isteyebilecekleri tutarlarla sınırlı olmak üzere, Kurumca işverene ödettirileceği açıklanmıştır....
Mahkemece kusur oranları yönünden mevcut çelişki giderilmek suretiyle, ....i ile iş kazasının vuku bulduğu iş kolunda uzman bilirkişi heyetinden; kusur oran ve aidiyeti konusunda yeniden rapor alınarak, varılacak sonuca göre hüküm kurulmalıdır. 2-21.05.2010 tarihinde meydana gelen iş kazası nedeniyle açılan rücuan tazminat davasının yasal dayanağı 5510 sayılı Yasanın 21. maddesi olup, anılan maddede; “İş kazası ve meslek hastalığı, işverenin kastı veya sigortalıların sağlığını koruma ve iş güvenliği mevzuatına aykırı bir hareketi sonucu meydana gelmişse, Kurumca sigortalıya veya hak sahiplerine bu Kanun gereğince yapılan veya ileride yapılması gereken ödemeler ile bağlanan gelirin başladığı tarihteki ilk peşin sermaye değeri toplamı, sigortalı veya hak sahiplerinin işverenden isteyebilecekleri ./... tutarlarla sınırlı olmak üzere, Kurumca işverene ödettirilir....
Eşin ölümü ile eş yönünden 506 sayılı Kanuna göre hak sahipliği oluşur. Örnek vermek gerekirse; mevzutamına göre babanın ölüm tarihinde evli olmayan kız çocuğuna aylık bağlanacak, evlenirse kesilecek ve boşanma veya eşin ölümü haline yeniden bağlanacaktır. Sayın çoğunluk 1479 sayılı Kanuna tabi baba yönünden hak sahipliğinin, 506 sayılı Kanuna tabi eşin ölüm tarihinde kazanıldığını ileri sürmektedir. Hak sahipliği, her sigortalının hak sahipleri yönünden ölüm tarihinde oluşur. Bazı sigortalılar yönünden baba daha önce ölmüşse ve koca daha sonra ölmüşsse hak sahipliğinin eşin ölüm tarihinde gerçekleştiği kabul edilemez. Sosyal Güvenlik Kurumunun uygulaması da bu yöndedir. Davacı eşinden boşanmış olsaydı hak hak sahipliği boşanma tarihinden mi başlayacaktı? Sosyal güvenlik mevzuatında hak sahipliğinin ölüm ile doğacağı kabul edilir....