Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

Davacılar vekili, Rize İli Çamlıhemşin İlçesi Palovit Yaylası Mevkii'nde yayla yerleşim alanı içerisinde müvekkillerine ait taşınmaz bulunduğunu, sözkonusu taşımazın müvekkillerine murislerinden intikal ettiğini ve üzerinde binalarının bulunduğunu, bu binaların murislerinin zamanından ve hatta daha öncesinden beri varlıklarını koruduklarını, evler dışındaki bahçenin de çok eski zamanlardan beri taş duvarlarla çevrildiğini ve koruma altına alındığını, davaya konu taşınmazın komşularının ve kullanım durumlarının çok eskiden beri belli olduğunu, davalının komşu taşınmaz sahiplerinden birinin mirasçısı olduğunu, davalının müvekkillerinin ve ailesinin bir süre yayladan uzak kalmasını fırsat bilerek dava konusu taşınmaz ve yapıyı kullanarak sahiplenmeye çalıştığını beyanla, müvekkilinin haklılığı ve hak sahipliğinin tespiti ile davalının müvekkillerine ait taşınmaza ve müvekkilinin zilyetliğine yönelik müdahalesinin men'ine karar verilmesi istemiyle eldeki davayı açmıştır....

Taraflar arasında geçerli kasko sigortası genel şartlarının B.3.3.3.2. maddesindeki "çalınmış olan aracın bulunması için ilgili makamlarca yapılacak araştırmalar 30 gün içinde sonuç vermediği takdirde, sigortalı durumu ilgili makamlara başvurduğunu belgelemek suretiyle, sigortacıya bildirir. Sigorta ettiren ya da hak sahibi hakkında soruşturma açılmış ise bu soruşturmanın tamamlanmasına kadar sigortacı tazminat ödemesini bekletebilir. Çalınmış olan taşıtın bulunması, sigorta tazminatının ödenmesinden önce olmuş ise sigortalı taşıtı geri almak zorundadır. Sigortacı tarafından değeri ödenen taşıt, ödemeden sonra bulunursa, sigorta ettiren ve/veya sigortalı keyfiyeti derhal sigortacıya bildirmekle yükümlüdür. Bu durumda sigortalı tazminatı ya iade eder ya da taşıtın mülkiyetini sigortacıya devreder....

    "İçtihat Metni"MAHKEMESİ:ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ DAVA TÜRÜ: TAPU İPTALİ VE TESCİL Taraflar arasında görülen davada;Davacı vekili, Mahalli İskan Komisyonu’nun 15.03.1996 tarih ve 58 sayılı kararıyla 2510 sayılı Kanun uyarınca davalı ...’in hak sahibi sayılmasına karar verilip 563 parsel sayılı taşınmazın davalılar adına tahsisen tescil edildiğini, bilahare Mahalli İskan Komisyonu’nun 30.01.2012 tarih ve 98 sayılı kararı ile, başvuru veya hak sahipliği karar tarihinden önce aile bireylerinin SSK kaydının bulunması ve dava dışı 327 parsel sayılı taşınmazda pay sahibi olması nedeniyle hak sahipliğinin iptaline karar verildiğini, davalıların hak sahipliğinin iptali kararının iptali istemiyle açtıkları davanın ......

      belirterek davanın reddini savunmuşlardır.Mahkemece, 6495 Sayılı Kanun ile 5543 sayılı İskan Kanununa eklenen geçici 7. maddenin 3. fıkrası gereğince 2510 sayılı yasa döneminde hak sahibi olanların herhangi bir koşul aranmadan hak sahipliklerinin devam edeceği, hak sahipliğinin iptaline ilişkin kararın usul ve yasaya uygun olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.Karar, davacı vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla, Tetkik Hakimi ...’un raporu okundu, düşüncesi alındı....

        Ne var ki; davalının boşandığı eşiyle birlikte yaşamadığını ileri sürerek davacı kurum işleminin iptali istemli açtığı davada, mahkemece “...davacının boşandığı eşiyle fiilen birlikte yaşadığı tespit edildiğinden davanın reddine karar vermek gerekmiş ...” tespitinin bulunduğu ve ...İş Mahkemesinin 30/05/2012 gün ... sayılı ilamının Yargıtay ..1. H.D’nce onanarak kesinleştiği anlaşılmaktadır. Anılan bu karar davalı hak sahibinin boşandığı eşi ile fiilen birlikte yaşamaya devam ettiği maddi olgusu ile kendisine ödenen gelir ve aylıkların yersiz olduğunun belirlenmesi açısından kesin delil niteliğindedir....

          Davacı, Mahalli İskan Komisyonu’nun 12.08.1992 tarih ve 177 sayılı kararıyla 2510 sayılı Kanun uyarınca davalıların hak sahibi sayılmasına karar verilerek 1694 parsel sayılı taşınmazın davalılar adına tahsisen tescil edildiğini, bilahare Mahalli İskan Komisyonu’nun 27.04.2012 tarih ve 337 sayılı kararı ile, başvuru veya hak sahipliği karar tarihinden önce başvuru sahibi ...’ın Bağ-Kur kaydının bulunması nedeniyle hak sahipliğinin iptaline karar verildiğini, davalıların hak sahipliğinin iptali kararının iptali istemiyle açtıkları davanın Hatay İdare Mahkemesinin 2012/1338 Esas, 2013/774 sayılı kararı ile reddedilip kesinleştiğini, kaydın hukuki dayanağının kalmadığını ileri sürerek, tapu kaydının iptali ile idare adına tescilini istemiştir. Davalılar, hak sahipliği kararının iptaline ilişkin işlemin idari istikrar ve idareye güven ilkelerine aykırı olduğunu belirtip davanın reddini savunmuşlardır....

            Davacı, asıl ve birleştirilen davalarında Mahalli İskan Komisyonu’nun 30.07.1992 tarih ve 52 sayılı kararıyla 2510 sayılı Kanun uyarınca davalıların hak sahibi sayılmasına karar verilerek 1689 parsel sayılı taşınmazın davalılar adına tahsisen tescil edildiğini, bilahare Mahalli İskan Komisyonu’nun 06.04.2012 tarih ve 179 sayılı kararı ile, başvuru veya hak sahipliği karar tarihinden önce aile reisi ...’ın konut niteliğinde taşınmaz kaydının bulunması nedeniyle hak sahipliğinin iptaline karar verildiğini, davalıların hak sahipliğinin iptali kararının iptali istemiyle açtıkları davanın Hatay İdare Mahkemesinin 2012/1325 Esas, 2013/780 sayılı kararı ile reddedilip kesinleştiğini, kaydın hukuki dayanağının kalmadığını ileri sürerek, tapu kaydının iptali ile Hazine adına tescilini istemiştir. Davalılar, hak sahipliği kararının iptaline ilişkin işlemin idari istikrar ve idareye güven ilkelerine aykırı olduğunu belirtip davanın reddini savunmuşlardır....

              Davacı idare, hak sahibi davalı aile temsilcisi .... nin ilk mahalli iskan komisyonu karar tarihinden önce ....... nezdinde sigorta kaydının bulunması nedeniyle hak sahipliği koşullarını taşımadığını ve bu nedenle hak sahipliğinin iptal edildiğini ileri sürerek eldeki davayı açmıştır. Hemen belirtilmelidir ki, çekişme konusu taşınmazın davalılar adına tescilinin dayanağı olan hak sahipliğine ilişkin idari karar, idarece alınan yeni bir karar ile iptal edildiğine, başka bir ifadeyle davalılar adına tahsis işlemi iptal edildiğine ve bu iptal kararı kesinleştiğine göre, artık tescilin dayanağı ortadan kalkmıştır. Öyleyse, davalılar adına mevcut kaydın, yolsuz tescil durumunda bulunduğu kuşkusuzdur. Hal böyle olunca, davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirmeyle yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması doğru değildir....

                "İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Ticaret Mahkemesi Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne dair verilen hükmün süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü: Davacılar vekili, müvekkillerinin desteği olan murislerinin davalının zorunlu mali mesuliyet sigortacısı olduğu araçta gerçekleşen kazada vefat ettiğini ve müvekkillerinin bu suretle murislerinin desteğinden mahrum kaldıklarını ileri sürerek ıslahla birlikte davacı ... için 18.644,85 TL, davacı ... için 21.199,27 TL tazminatın faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde, öncelikle sigortalı aracın kim tarafından kullanıldığının tespit edilmesi gerektiğini, ayrıca zarardan poliçe limitleri dahilinde sorumlu olduklarını ileri sürerek davanın reddini savunmuştur....

                  tarihli satış ve zilyetliğin devri sözleşmesi ve davalıdan aldığı hak sahipliği evrakları ile birlikte başvurduğunda tahsis işleminin T5 adına yapıldığını artık devir işleminin mümkün olmadığının ifade edildiğini, T3sine 19/01/2016 tarih ve 3765 sayılı dilekçe ile başvurduğunu ve hak sahipliğinin adına devrini talep ettiğini bu talebinin 29/01/2016 tarih ve 5265 sayılı yazısı ile hak sahipliği tahsisinden sonra taraflarınca yapılan işlem hak sahipliğinin devrine esas resmi bir işlem olmadığından dolayı hak sahipliği devrinin yapılamadığı şeklinde talebinin reddedildiğini ancak devir işlemleri yapıldığı duyumlarının üzerine 23/03/2016 tarihli dilekçe ile yeniden başvuru yaptığını 15/07/2016 tarih ve 30599 sayılı cevabi yazısı ile talebinin değerlendirmeye dahi alınmadığı cevabının verildiğini, tahsis hakkının şahsi bir hak doğuran bir işlem olduğunu alınıp satılması veya devri konusunda belli bir şekil şartı olmadığını tahsis hakkının devrinin tapu satışı gibi katı şekil şartına bağlı...

                  UYAP Entegrasyonu