Dava, hizmet birleştirilmesine zorlanamayacağının ve 01.12.2014 tarihinde ölüm aylığına hak kazanıldığının tespiti istemine ilişkindir. Mahkemece, ilamında belirtilen gerkçekçelerle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir....
nün 04.06.2013 tarihli yazısı ile kapalı nüfus kayıtları üzerinde işlem yapılamayacağından ölüm tarihinin tespiti talebi yönünden kanun yararına temyiz talebinde bulunulmuş, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı'nın 20.06.2014 tarih 2014/203187 sayılı yazısı ile de ölüm tarihinin tespitine ilişkin taleple sınırlı olarak mahkeme kararının kanun yararına bozulması talep edilmiştir. 5490 sayılı Nüfus Hizmetleri Kanunu'nun 14. maddesinde; “(1) Nüfus kaydının kapatılması; ölüm, gaiplik, Türk vatandaşlığının kaybı, evlenme, boşanma, evlât edinilme, soybağının düzeltilmesi veya reddi gibi olaylar nedeniyle bir kaydın üzerinde işlem yapılamaz hale getirilmesidir. (2) Kaydın kapatılmasına ilişkin sebep ortadan kalktığında veya kaydın yeniden açılmasını gerektirecek yeni bir sebep ortaya çıktığında kayıt yeniden açılır. Kaydın açılmasından sonra kişisel durumda meydana gelmiş olan olaylar kişinin kaydına işlenir.” hükmü düzenlenmiştir....
aylık bağlanacağı öngörülmüş iken, 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu'nun 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren “Ölüm sigortasından sağlanan haklar ve yararlanma şartları” başlıklı 32’nci maddesinde ölüm aylığının, en az 1800 gün malûllük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primi bildirilmiş veya 4’üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamında sigortalı sayılanlar için, her türlü borçlanma süreleri hariç en az 5 yıldan beri sigortalı bulunup, toplam 900 gün malûllük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primi bildirilmiş durumda iken ölen sigortalının hak sahiplerine, yazılı istekte bulunmaları halinde bağlanacağının hüküm altına alınmış olması karşısında, hak sahiplerine yönelik ölüm aylığı tahsisinde sosyal güvenlik hukuku ilkelerine göre sigortalının yaşamını yitirdiği tarihitibarıyla yürürlükte bulunan yasal düzenlemenin uygulanması zorunludur....
Hal böyle olunca davacının ölüm aylığına esas olmak üzere, tesbit ettirdiği muris eşine ait hizmete ilişkin primleri ödediği tarihi takip eden aybaşından itibaren davacıya ölüm aylığı bağlanması gerekirken mahkemece şartların oluşmadığı, ölüm tarihini takip eden aybaşı olan 01.06.2002 tarihinden ölüm aylığı bağlanması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir Ne var ki, bu yanlışlığın giderilmesi yeniden yargılamayı gerektirmediğinden hüküm bozulmamalı, H.U.M.K.’nun 438/7. maddesi gereğince düzeltilerek onanmalıdır....
nin yaşadığı son adres tespit edilip bu çevreden ölüm olayı araştırılıp, Sosyal Güvenlik Kurumunda kaydı bulunup bulunmadığı, kaydı var ise bu kurumdan en son ne zaman maaş aldığı, dava açılmasına neden olan kamulaştırılan taşınmazı hangi yolla ne zaman edindiği, bu taşınmaz üzerinde en son ne zaman işlem yaptığı, yeşilkart kullanıp kullanmadığı, üzerine kayıtlı telefon olup olmadığı, varsa kullanıma açılma, kapatılma tarihi, nüfus müdürlüğünden kimlik alıp almadığı, sağ olup olmadığına ilişkin yapılacak ilan vb. tüm araştırmalar yapılarak edinilecek bilgiye göre ...'nun ölüm tarihinin tespiti gerekirken, yetersiz araştırma ve eksik inceleme ile ölüm tarihinin belirlenemediğinden davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiştir....
"İçtihat Metni"Mahkemesi : İş Mahkemesi Dava, ... giriş tarihinin ve yaşlılık aylığına hak kazanıldığının tespiti istemine ilişkindir. Mahkemece, ilamında belirtilen gerekçelerle, davanın kabulüne karar verilmiştir....
Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme Uyuşmazlık, anne üzerinden alınan 506 sayılı Kanun kapsamındaki ölüm aylığının, baba üzerinden alınan 1479 sayılı Kanun kapsamındaki ölüm aylığının kesildiği tarihten itibaren yeniden bağlanması ve bu sebeple Kuruma borçlu olmadığının tespiti istemine ilişkindir. 2. İlgili Hukuk 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri ile 506 ve 1479 sayılı Kanun'un ilgili maddeleri. 3....
K A R A R Dava, davacının sigorta başlangıç tarihinin 20.10.1983 tarihi olarak tespiti ile 01.09.2013 tarihi itibariyle yaşlılık aylığına hak kazandığının tespitine karar verilmesi istemine ilişkindir....
Ayrıca 18.02.2016 tarihli bozma ilamında belirtildiği üzere anılan 506 sayılı Kanunun 60/G maddesinde "Bu maddenin uygulanmasında; 18 yaşından önce malullük, yaşlılık ve ölüm sigortalarına tabi olanların sigortalılık süresi, 18 yaşını doldurdukları tarihte başlamış kabul edilir. Ancak bu tarihten önceki süreler için ödenen malullük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primleri prim ödeme gün sayılarının hesabına dahil edilir" hükmü öngörülmüştür. Maddedeki "malûllük, yaşlılık ve ölüm sigortalarına tabi olanlar" sözcüklerinin, sigortalılar yararına bir yorumla, tabi olması gerekenleri de kapsadığının kabulü gerekir. Öte yandan, aynı kanunun Geçici 54'üncü maddesi kapsamında 01.04.1981 tarihinden önce malûllük, yaşlılık ve ölüm sigortalarına tescili bulunanlar için bu maddenin yani 18 yaş sınırının uygulanmayacağı belirtilmiştir. Mahkemece yukarıda belirtilen hususlar göz önüne alındığında dosyaya ilişkin bozma ilamına uyulmasına rağmen gereğinin yerine getirilmediği anlaşılmaktadır....
Davalı, miras bırakanın ölümünden sonra davacıların, miras bırakana ait evde oturmaya devam ettiklerini, tarlalarını kullandıklarını ileri sürdüğüne göre, taraflardan tesahüple ilgili delillerinin sorulması, mirasçıların mirası kabul anlamına gelen davranışlarının bulunup bulunmadığının tespiti, miras bırakanın taşınır ve taşınmaz mallarının ölüm günündeki değerlerinin, başka bir ifade ile ölüm günü itibarıyla terekenin aktifinin belirlenmesi ve borç miktarına göre ölüm tarihi itibariyle borçlarını karşılamaya yeter miktarda olup olmadığının objektif olarak tespiti ve tüm deliller birlikte değerlendirilerek hasıl olacak sonucuna göre hüküm kurulması gerekirken, eksik inceleme ile hüküm kurulması doğru bulunmamıştır (2. HD, 12.5.2009, 6082/9439).”...