Boşanma nedeniyle velayet hakkının sırf anneye verilmiş olması çocuğun soyadının değiştirilmesi için haklı bir neden sayılmadığı gibi hukuki mevzuat da buna cevaz vermemektedir. Bir an için mevzuatın böyle bir duruma izin verdiği kabul edilse dahi sonradan gelişen sebeplerden dolayı çocuğun yararı açısından velayetin babaya yeniden verilmesi hallerinde bu kez baba, velayet hakkına dayanarak tekrar çocuğun soyadını değiştirmek isteyecektir. Madem ki velayet kimde ise çocuk onun soyadını taşıyacaktır, o halde baba bu haktan mahrum edilemez. Böyle bir uygulamanın nüfus kayıtlarının güvenilirliğini ve istikrarını zedeleyeceği ve asıl bu gibi uygulamaların çocuğun ruh hali üzerinde çok derin ve etkili travma yaratacağı açıktır. Yargı mercilerinin bu durumu ve çocuğun yüksek yararını gözeterek anne ile babanın ya da ailelerin hukuken oluşmuş statüleri değiştirmeye çalışmalarına izin vermemesi gerekir....
Tüm dosya kapsamı, tanık beyanları, alınan sosyal inceleme raporu göz önüne alındığında; tarafların 01/07/2020 tarihinde kesinleşen anlaşmalı boşanma davasında verilen karar uyarınca boşandıkları, müşterek üç çocuklarının velayetinin anneye verildiği, dava konusu 2009 doğumlu Ahmed Arif'in velayet değişikliği talebiyle baba tarafından bu davanın açıldığı, boşanma kararı sonrasında çocuklara fiilen anne tarafından bakıldığı, dava konusu çocuğun eğitim amaçlı olarak bir dönem baba yanında kaldığı, sonra tekrar annesinin yanına döndüğü, davalı annenin çocuğun bakım ve ihtiyaçları ile ilgilendiği, çocuğun bu konuda menfaatlerinin ihlal ve mağdur edildiği konusunda delil bulunmadığı, kardeşlerin birbirinden ayrılmadan birlikte büyümesinin öncelikli olduğu, mahkemenin kararda yazılı nedenlerle velayet değişikliğine ilişkin haklı neden bulunmadığı gerekçesiyle bu talebin reddine dair karar vermesinde usul ve yasaya aykırılık bulunmadığından, davacının istinaf başvurusunun esastan reddi yönünde...
sorgulamasından dolayı çocuğun soyadının anne soyadı olan " Yaşar " olarak değiştirilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir....
Velayet düzenlemesi yapılırken göz önünde bulundurulması gereken temel ilke, çocuğun üstün yararıdır (Birleşmiş Milletler Çocuk Haklarına Dair Sözleşme m.3; Çocuk Haklarının Kullanılmasına ilişkin Avrupa Sözleşmesi m.l; TMK m. 339/1, 343/1, 346/1; Çocuk Koruma Kanunu m.4/b). Çocuğun üstün yararı, çocuğu ilgilendiren her işte göz önüne alınması zorunlu olan ve belirli bir somut olayda çocuk için en iyisinin ne olduğunu belirlemede dikkate alınan bir ölçüt bir kılavuzdur. Çocuğun üstün yararı çocuğun haklarını garanti altına alan bir işlev de üstlenmektedir. Esasın da çocuğun üstün yararına gereken önemin verilmesi, yalnızca çocuğun ya da ana babanın değil, toplumun da menfaatinedir. Çünkü çocuğun sosyal, kültürel, fiziksel ve psikolojik yönden olumlu gelişimi, ilerde toplumda zararlı davranışlarının ortaya çıkmasını da engelleyecektir. Çocuğun üstün yararı belirlenirken onun bedensel, zihinsel, ruhsal, ahlaki ve toplumsal gelişiminin sağlanması amacının gözetilmesi gereklidir....
Boşanma nedeniyle velayet hakkının sırf anneye verilmiş olması çocuğun soyadının değiştirilmesi için haklı bir neden sayılmadığı gibi hukuki mevzuat da buna cevaz vermemektedir. Bir an için mevzuatın böyle bir duruma izin verdiği kabul edilse dahi sonradan gelişen sebeplerden dolayı çocuğun yararı açısından velayetin babaya yeniden verilmesi hallerinde bu kez baba, velayet hakkına dayanarak tekrar çocuğun soyadını değiştirmek isteyecektir. Madem ki velayet kimde ise çocuk onun soyadını taşıyacaktır, o halde baba bu haktan mahrum edilemez. Böyle bir uygulamanın nüfus kayıtlarının güvenilirliğini ve istikrarını zedeleyeceği ve asıl bu gibi uygulamaların çocuğun ruh hali üzerinde çok derin ve etkili travma yaratacağı açıktır. Yargı mercilerinin bu durumu ve çocuğun yüksek yararını gözeterek anne ile babanın ya da ailelerin hukuken oluşmuş statüleri değiştirmeye çalışmalarına izin vermemesi gerekir. Somut olaya gelince; soyadının değiştirilmesi istenen ...'...
ın 07.03.2015 doğumlu olduğu, ortak çocuğun uzman görüşmesinde annesi ile yaşamaktan mutlu olduğunu belirttiği, çocuğun baba ile de samimi ilişkiler içerisinde olduğu, çocuğun uzman görüşmelerindeki beyanlarında davalı annesinin şiddetine maruz kalmadığını beyan ettiği, çocuğun yaşı ve gelişimsel özellikleri dikkate alındığında, davalı annenin velâyet görevini kötüye kullandığına ilişkin bir hususun ispatlanamadığı, ortak çocuğun velâyetinin davalı annede kalmasının ortak çocuğun yüksek yararına olduğu belirtilerek velâyet değişikliği davasının reddine ve kişisel ilişkinin yatılı olacak şekilde yeniden düzenlenmesi talebinin dava dilekçesinde bulunmadığı ve talebin ayrı bir dava konusu olduğundan davacının yatılı kişisel ilişki kurulması talebi hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar vermek gerekmiştir. IV. İSTİNAF A. İstinaf Yoluna Başvuranlar İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı baba vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur. B....
SUÇLAR : Hırsızlık, işyeri dokunulmazlığının ihlali, mala zarar verme HÜKÜM : Mahkumiyet Yerel mahkemece verilen hükümler temyiz edilmekle, başvurunun süresi ve kararların niteliği ile suç tarihine göre dosya görüşüldü: Suça sürüklenen çocuğun suça konu paranın bir kısmını kovalamaca sonucu düşürdüğü, bir kısmının üst aramasında elde edildiği ve kalan kısmının da kendisine ait olduğunu söyleyerek sakladığı yerden bulunmasını sağladığı fakat kolluk görevlilerince suça konu paradan elde edilen kısımın eksik olması nedeni ile mağdura ait olduğu düşünülerek muhafaza altına alındığının anlaşılmasına göre hırsızlık suçu yönünden uygulanma olanağı bulunmayan 5237 sayılı TCK'nın 168. maddesi ile cezasından indirim yapılması; hırsızlık suçundan temel ceza belirlenirken 6352 sayılı Kanun değişikliği ile 5237 sayılı TCK'nın 142/2-h maddesinden cezanın alt sınırının 5 yıl olduğu ve 143 maddesinde artırım oranının ½ olduğunun gözetilmemesi ile sonuç cezanın eksik belirlenmesi hususları, aleyhe temyiz...
Boşanma nedeniyle velayet hakkının sırf anneye verilmiş olması çocuğun soyadının değiştirilmesi için haklı bir neden sayılmadığı gibi hukuki mevzuat da buna cevaz vermemektedir. Bir an için mevzuatın böyle bir duruma izin verdiği kabul edilse dahi sonradan gelişen sebeplerden dolayı çocuğun yararı açısından velayetin babaya yeniden verilmesi hallerinde bu kez baba, velayet hakkına dayanarak tekrar çocuğun soyadını değiştirmek isteyecektir. Madem ki velayet kimde ise çocuk onun soyadını taşıyacaktır, o halde baba bu haktan mahrum edilemez. Böyle bir uygulamanın nüfus kayıtlarının güvenilirliğini ve istikrarını zedeleyeceği ve asıl bu gibi uygulamaların çocuğun ruh hali üzerinde çok derin ve etkili travma yaratacağı açıktır. Yargı mercilerinin bu durumu ve çocuğun yüksek yararını gözeterek anne ile babanın ya da ailelerin hukuken oluşmuş statüleri değiştirmeye çalışmalarına izin vermemesi gerekir. Somut olaya gelince; soyadının değiştirilmesi istenen ...'...
Bu düzenlemelerden çıkan sonuç şudur; çocuğun soyadı, ana ve babasıyla soybağı ilişkisini göstermektedir. O halde, ergin olmayan çocuğun, doğumla veya kan bağına dayanan soybağının yahut da yapay soybağının (evlat edinme) kurulmasıyla kazandığı soyadının; velayet hakkına sahip olan ebeveyn yahut çocuk vesayet altında ise vasisinin talebiyle değiştirilip değiştirelemeyeceği sorunu, Türk Medeni Kanunu'nun 321'nci maddesi hükmü ve soybağının hükümleri esas alınarak çözülecektir....
Kuşkusuz velayet kendisinde bulunan anne ve babanın çocuk ile ilgili yapacağı her türlü iş ve işlemde çocuğun üstün yararını koruması gerektiği tartışmasızdır. Çocuğun üstün yararı, çocuğu ilgilendiren her işte göz önüne alınması zorunlu olan ve belirli bir somut olayda çocuk için en iyisinin ne olduğunu belirlemede dikkate alınan bir ölçüt bir kılavuzdur. Çocuğun üstün yararı, çocuğun haklarını garanti altına alan bir işlev de üstlenmektedir (Yücel, Özge Ufuk Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi Cilt 1 Sayı 2, Aralık 2013, s. 117- 137). Esasında çocuğun üstün yararına gereken önemin verilmesi, yalnızca çocuğun ya da ana babanın değil, toplumunda menfaatinedir. Çünkü çocuğun sosyal, kültürel, fiziksel ve psikolojik yönden olumlu gelişimi ilerde toplumda zararlı davranışlarının ortaya çıkmasını da engelleyecektir. (BAKTIR, Çetiner Selma, Velayet Hukuku, Ankara 2000 s.33)....