DAVANIN VE UYUŞMAZLIK NOKTALARININ TESPİTİ, DELİLLER, DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE DEĞERLENDİRİLMESİ, HUKUKİ NEDENLER VE SONUÇ: Asıl davada dava, davacının davalı şirket ortaklığından çıkmasına izin verilmesi veya şirketin fesih ve tasfiyesi ile şirketin fesih ve tasfiyesine kadar şirkete kayyım atanması istemine ilişkindir. Birleşen ---- dava dosyasında dava, davacının ortağı bulunduğu davalı şirketin fesih ve tasfiyesi istemine ilişkindir. Birleşen Kapatılan ---- dava dosyasında dava, davalı şirket müdürü olan diğer davalının ---görevinden azli ile yerine kayyım atanması istemine ilişkindir. Birleşen --- havale tarihli dilekçesi ile,--- tarihinde açmış bulundukları şirketin feshi ve tasfiyesine ilişkin davadan feragat ettiklerini beyan ettiği görülmüştür....
Bozma Kararı Dairemizin 03.04.2019 tarih, 2018/2 E., 2019/2616 K. sayılı kararıyla şirket müdürünün azli davalarında husumetin, azli istenen müdüre yöneltilmesi gerekli ve yeterli olduğu, ayrıca limited şirketin dava edilmesi zorunluluğu bulunmadığı, davalı şirket hakkındaki davanın, husumet yokluğu nedeniyle usulden reddine karar verilmesi gerektiği, dava dilekçesinde, tedbir mahiyetinde kayyım atanması talibinde bulunulduğu ve 02.04.2012 tarihli celsede ihtiyati tedbir istemi reddedildiği, davacının esasen netice-i talebinde kayyım atanması talebi bulunmadığı, talep dışında kayyım tayini kararı verilmesinin yerinde görülmediği gerekçeleriyle Mahkeme kararı bozulmuş, davalı ... vekilinin esasa ilişkin sair temyiz itirazlarının incelenmesine gerek görülmemiştir. C....
Asliye Hukuk Mahkemesi’nce bozmaya uyularak verilen 16/03/2017 tarih ve 2013/252-2017/138 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesinin davacı vekili tarafından istenildiği ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü: Davacı vekili, müvekkilinin davalı şirketin ortağı olduğunu, davacıya ait taşınmazın şirkete satılmasında ve sermaye artırımında usulsüzlükler yapıldığını, Ticaret ve Sanayi İl Müdürlüğü tarafından şirket yöneticileri hakkında suç duyurusunda bulunulduğunu, şirket yöneticilerinin daha fazla zarara yol açmaması için kayyım atanması gerektiğini ileri sürerek, şirkete kayyım atanmasını talep etmiştir. Davalı vekili, şirketin tasfiyesine karar verildiğini, kayyım atanmasına gerek bulunmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir....
kadar HMK 389 ve devamı maddeleri gereğince, davalı şirket Yönetim Kurulu Başkan ve Üyelerinin yetkilerinin ihtiyati tedbir yoluyla tedbiren kısıtlanmasına ve şirkete geçici olarak şirket yönetim kuruluna yönetim veya bu talebimiz kabul edilmediği takdirde denetim kayyımı heyeti atanmasına karar verilmesini talep etmiştir....
mali ve idari yönden yönetemediklerini belirterek şirkete kayyım atanması hakkındaki ihtiyati tedbir isteminin reddine dair ara kararın kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir....
Asıl ve birleşen davada ihtiyati haciz ve ihtiyati tedbir isteyen davacı vekili, istinaf başvuru dilekçesi ekinde istinaf başvuru dilekçesine konu ticaret sicil gazetesi örneğinin sunulduğunu iddia etmiş ise de dosyada ve UYAP ortamında böyle bir belgeye rastlanılmamıştır. Sonuç olarak yukarıda açıklanan nedenlerle; asıl ve birleşen davada davalılara devrolunan limited şirket hisselerini temsilen kayyım atanması, devredilen şirket hisselerinin davalılar adına kayıtlı olması halinde 3....
İstanbul Bölge Adliye Mahkemesince, tüm dosya kapsamı, mevcut delil durumu ve ileri sürülen istinaf sebeplerine göre ilk derece mahkemesinin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir. Bölge Adliye Mahkemesi kararı, davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir. 1-Yapılan yargılama ve saptanan somut uyuşmazlık bakımından uygulanması gereken hukuk kuralları gözetildiğinde, İlk Derece Mahkemesince verilen kararda aşağıdaki bent dışında bir isabetsizlik olmadığının anlaşılmasına göre yapılan istinaf başvurusunun HMK'nın 353/b-1 maddesi uyarınca Bölge Adliye Mahkemesince esastan reddine ilişkin kararın usul ve yasaya uygun olduğu kanısına varıldığından davalı vekilinin aşağıdaki bent dışındaki sair temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir. 2-Dava, limited şirket müdürünün haklı sebeple azli ve şirkete tedbiren kayyım atanması istemlerine ilişkindir....
ve şirket adına kayıtlı araç ve gayrimenkullere tedbir konulmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir....
Dava dilekçesi ve davacı vekilinin yargılama sırasındaki beyanlarından anlaşılacağı üzere, davacı tarafın iradesi şirketin fesih ve tasfiyesi olmayıp, kötü yönetim iddiasına dayalı olarak şirkete yönetim kayyımı atanmasıdır. Davacı tarafça davalı yöneticinin azli talep edilmemiş, davacının kendisinin ve diğer yönetici davalı ...'in yönetim yetkisinin alınarak şirkete kayyım atanması talep edilmiştir.Tüzel kişiliğe sahip olan şirkete kayyım atanması için, kural olarak tüzel kişiliğin organsız kalmış olması gerekmektedir. Bu kapsamda tüzel kişiler için kayyım atanması, ancak organ boşluğu veya eksikliği ile belli bir işle sınırlı olmak üzere (örneğin şirketi genel kurula götürmek gibi) mümkün olup, şirket ortak ve yöneticileri arasındaki sorunların şirkete yönetim kayyımı atanmasına gerekçe yapılması olanaksızdır. Şirketin kötü yönetilmesi halinde ise, şartları mevcutsa yöneticiler sorumludur. Oysa somut olayda davalı şirkette bir organ boşluğu bulunmamaktadır....
Kararı,davalı ... vekili temyiz etmiştir. 1- Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, davalı ... vekilinin aşağıdaki bent kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazları yerinde değildir. 2- Ancak; dava, davalı şirket müdürünün azli ve davalı şirkete kayyım atanması talebine ilişkin olup, mahkemece, davalı müdürün azline karar verildikten sonra, davalı şirkete kayyım olarak atanması gerekirken, şirket müdürü olarak atanmasına karar verilmesi doğru olmamış hükmün bu nedenle bozulması gerekmiş ise de, bu hususun düzeltilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden, hükmün, HUMK'nın 438/7. maddesi hükmü gereğince düzeltilerek onanması gerekmiştir....