Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

Asliye Hukuk Mahkemesi 20/02/2020 tarihli kararında özetle; davanın, kar payı ortaklık sözleşmesinden kaynaklanan alacak talebine ilişkin olduğu, taraflar arasında kar payı ortaklık sözleşmesi ile davalının davacının inşaatında çalıştığının taraflarca da kabul edildiği, davacının %25, davalının ise %15 oranında kar payı verileceğinin kararlaştırıldığını iddia ettikleri, ancak davacı dava dilekçesinde açıkça yemin deliline dayanmadığından %25 oranında kar payı verileceği hususunda anlaştıklarını ispatlayamadığı tespit ve kanaatine ulaşıldığı, davalı tarafından davacıya kısmi ödeme yapıldığına ilişkin dosyaya banka dekontları ibraz edilmiş ise de dekontlarda ödemenin kar payı ödemesi olduğuna ilişkin açıklamada bulunulmadığı kaldı ki, davacıya inşaat malzemeleri ve yapımı için gerekli giderlerin ödenmesi için zaman zaman para gönderildiği, dekonttaki paraların bunlara ilişkin olduğunun mahkemece kabul edildiği ve dekonttaki bedellerin alacaktan mahsup edilmediği, dosya arasında mevcut 17...

Karar sayılı ilamında durumun sabit olduğunu, yine dava konusu olaya ilişkin Yargıtay kararlarının mevcut olduğunu, hal böyle olunca davacıların kar payı alacağı isteme hakkının haiz olduğunu, ayrıca davalı şirketin bu süreçte kötün niyetle hareket ederek hiçbir genel kurul toplantısından müvekkillere haber vermediğini, açıklanın nedenlerle müvekkillerin miras paylarına düşen kar payı alacağının tespit ve tescilini talep ve dava etmiştir....

    TÜRK MİLLETİ ADINA Hüküm veren Danıştay Dördüncü Dairesince gereği görüşüldü: 193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu'nun 75 inci maddesinde menkul sermaye iradı "sahibinin ticari zirai, veya mesleki faaliyeti dışında nakdi sermaye veya para ile temsil edilen değerlerden müteşekkül sermaye dolayısıyla elde ettiği kar payı, faiz, kira ve benzeri iratlar menkul sermaye iradıdır " şeklinde tanımlanmış ve menkul sermaye iradı sayılan ödemeler bentler halinde sayılmıştır. Bu madde hükmüne göre kar paylarının menkul sermaye iradı olarak beyan edilmesi gerekmektedir. Menkul sermaye iratlarının beyanı, iradı sağlayanlar tarafından iradın hak sahibine ödenmesine bağlıdır. Elde etme, hukuki ve ekonomik tasarruf imkanının doğduğu anda gerçekleşir. Hukuki tasarruf, gelir sahibinin talepte bulunma hakkını, ekonomik tasarruf ise gelirin sahibinin emrine amede kılınmasını ifade etmektedir....

      Kişilerde bulunan bütün alacakların hesaplanarak gerçek değerinin saptanması ve müvekkiline ödenmesine, hisse devir tarihinden itibaren şirketin kar ettiği dönemler olmasına karşın tek kuruş kar payı ödenmediğinden kar payının senelere göre ayrı ayrı hesaplanarak müvekkiline payının ödenmesine ve müvekkili haricinde şirket ortaklarının aynı zamanda şirket müdürü olmasından dolayı sayın mahkeme tarafından atanacak bilirkişi tarafından şirketin müvekkili maddi zarara uğrattığının tespiti halinde maddi zararın müvekkiline ödenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir....

        Buna rağmen, kar payı almadığı halde şirket borçlarına muhatap bırakılan davacı küçük pay sahibi ortağın, ortaklığa devam etmesi beklenemez. Bu olgu dava dışı hakim ortak ve yönetici müdürün asli görevlerini layıkıyla yerine getirmediğini göstermektedir. Açıklanan nedenlerle, davacının kar payı almaması ve şirketin kamu borçlarına maruz kalması hususları kümülatif olarak değerlendirildiğinde TTK'nın 638/2 maddesi gereğince çıkma için haklı sebebin somut olay itibariyle oluştuğunun kabulü gerekir....

          08/03/2011 tarihinde yapılan genel kurul toplantısında alınan kar payı dağıtımı ile ilgili olarak TTK'nın 470. maddesi uyarınca kar payı sadece safi kardan ve bu amaçla ayrılmış olan yedek akçelerden dağıtılabileceğinden 30.582.869,29 TL tutarındaki 2010 yılı karından TTK hükümleri doğrultusunda 39.592.181,64 TL tutarındaki 2009 yılı zararının mahsup edilmesi gerektiği, genel kurul kararının TTK hükümleri doğrultusunda uygulanması sonucu fiilen dağıtılacak kar bulunmadığından bu hususun ortaklara bildirilmesine" yönünde karar alındığını, genel kurul kararına rağmen yönetim kurulunun bu şekilde karar alamayacağını, kar payı dağıtımının genel kurulun yetkisinde olduğunu, kar payı dağıtımı kararı doğrultusunda müvekkilinin hissesine düşen kar payı alacağının tahsili için Ankara 26....

            . - K A R A R - Davacı vekili, taraflar arasında 29/05/2009 tarihli 5 yıl süreli otogaz bayilik sözleşmesi imzalandığını, sözleşme yürürlükte iken dava dışı...A.Ş. tarafından müvekkili ve davalı aleyhine açılan intifa hakkına dayalı men'i müdahale ve kal davasının kabul edildiğini, lpg satışının durdurulduğunu, müvekkilinin uğradığı zararının tam ve kesin olarak belirlenmesinin mümkün olduğu anda artırılmak üzere ve fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak kaydıyla kar kaybı, yıpranma payı ve kira bedellerine karşılık 15.000 TL nin davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiş, yargılama sırasında yıpranma payı bakımından davalı ile anlaşmaya varıldığından bu talepten vazgeçtiğini beyan etmiştir. Davalı şirket temsilcisi yargılamaya katılmamıştır....

              Davacının----kar payının tahsili talebi yönünden değerlendirme yapılmıştır. ---- dağıtılabilmesi ve ortak tarafından istenebilir olması için ----- kar dağıtımına karar vermesi gerekir; ödenmeyen karın tespiti ve ödenmesi talepli davada incelikle kar payının muaccel hale gelmiş olması lazımdır. Somut olayda davacı ortak olduğu tarihten bu yana hiç kar payı alamadığını ileri sürmektedir. Davacı ---- tarihinde şirkete ortak olmuştur. Davacının ortak olmasından sonra yapılan ve tescil edilen genel kurullarda kar payının dağıtılmasına yönelik bir karar alınmadığı tespit edilmiştir. Şirket ana sözleşmesinde karın ----- düzenleme yapılmış ve şirket sermayesinin %51'ini temsil eden hissedarların alacağı karara bağlı kılınmıştır. Bu durumda kar dağıtılmasına dair alınmış bir genel kurul kararı olmaksızın davacının kar payının ödenmesi talebi dinlenemeyeceğinden davacının bu talebi de reddedilerek aşağıdaki hüküm kurulmuştur....

                tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü: Davacı vekili, davalı şirket yetkililerinin faizsiz kar payı dağıtma taahhüdü ile vatandaşlarımızı davalı şirkete sözde ortak olarak kaydettiklerini, müvekkilinin bu vaatlere kanarak iyi niyetle davalı şirkete müvekkilinin para yatırdığını, müvekkilinin yatırdığı parayı sözlü olarak şirket yetkililerinden defalarca müracaat etmesine rağmen, paranın kendisine ödenmediği gibi kar payının da ödenmediğini, şirket yetkilileri tarafından müvekkilinin çeşitli gerekçelerle oyalama taktiği ile geri çevrildiğini, müvekkili tarafından ihtarname tebliğ edilmiş olmasına rağmen herhangi bir ödemenin yapılmadığını, davalı şirketin kuruluşundan bu yana ortak olma ve yüksek kar payı verme taahhüdü ile toplamış olduğu paralarla holding çatısı altında büyüme grafiği göstermesine rağmen kar payı ödemesi yapmadığını, davalı...

                  borç-alacak (finansman hizmeti) olarak değil, (örtülü) sermaye olarak vasıflandırdığı ve borçlunun yaptığı ödemeyi ise kar payı dağıtımı olarak kabul ettiği dolayısıyla, bu kar payının alan şirket açısından iştirak kazancı olarak kaydedileceği ve gerekli şartların varlığı halinde de istisnadan yararlanabileceği ve tarafların buna göre gerekli düzeltmeleri yapacakları, bu durumda, davacının ihtirazi kaydının kabul edilmemesi suretiyle yapılan katma değer vergisi tahakkukunda bu nedenlerle hukuka uygunluk bulunmadığı gerekçesiyle Vergi mahkemesi kararına karşı yapılan istinaf başvurusunun reddine karar verilmiştir....

                    UYAP Entegrasyonu