Bu hakkın hukuken korunabilmesi ve yerinde kullanıldığının kabul edilebilmesi için şikayet edilenin cezalandırılmasını veya sorumlu tutulmasını gerektirecek yeterli kanıtların mevcut olması da zorunlu değildir. Şikayeti haklı gösterecek bazı emare ve olguların zayıf ve dolaylı da olsa varlığı yeterlidir. Bunlara dayanarak başkalarının da aynı olay karşısında davalı gibi davranabileceği hallerde şikayet hakkının kullanılmasının uygun olduğu kabul edilmelidir. Aksi halde şikayetin hak arama özgürlüğü sınırları aşılarak kullanıldığı, kişilik değerlerine saldırı oluşturduğu sonucuna varılmalıdır. Somut olayda, davacı tarafından göz ameliyatı yapılan davalının ameliyat sonrası kendisine uygulanan tedavi yönteminden memnun kalmaması üzerine yasal şikayet hakkı kapsamında ... Cumhuriyet Başsavcılığı’na 12/06/2014 tarihli dilekçeyi verdiği, şikayet sonucunda davacı hakkında ......
Ltd., ...şirketlerinin vekillerinin şikayeti sonrası sanık hakkında marka hakkına tecavüz suçundan kamu davası açılmışsa da; Dosya içerisinde mevcut olan ... şirketlerinin yetkilileri tarafından verilen vekaletnamelerin içeriğinde “Her olayın takibine dair anlaşma mektup, faks veya e-mail yolu ile her olay için ayrıca yapılacaktır.” şeklindeki kısıtlamaların bulunması karşısında, katılan vekilinden; iş bu dava dosyasında şikayet hakkının kullanılması amacıyla marka sahibi ... yetkilileri tarafından kendilerine verilmiş izin içeren mektup, faks veya elektronik posta iletisinin tercüme edilmiş aslının veya onaylı örneklerinin bulunup bulunmadığı sorulup, varsa denetime imkan verecek şekilde dosyaya eklenmesinden sonra iade edilmek üzere mahalline gönderilmesi için dosyanın Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 10.02.2022 tarihinde oy birliğiyle karar verildi....
Takibe konu bonoların ödeme tarihi 10/04/2011, 10/05/2011, 10/06/2011, 10/07/2011 olup, takip tarihi itibariyle 3 yıllık zamanaşımı süresi geçmemiştir. Bakırköy 5. İcra mahkemesinin 23/01/2019 tarihli 2018/488 E 2019/74 K sayılı kararı ile ödeme emri tebligatının usulsüzlüğünün kabulü ile öğrenme tarihinin 27/04/2018 tarihi olarak belirlenmesine ve bu tarihten önce yapılan tüm hacizlerin kaldırılmasına karar verilmiş olup, iş bu karar 01/03/2019 tarihinde kesinleşmiştir. Somut olayda; takip tarihinden önce 3 yıllık zamanaşımı süresi geçmeden takibin başlatıldığı, davacı tarafından, Bakırköy 5. İcra mahkemesinde tebligatın usulsüzlüğü şikayeti ile birlikte zamanaşımı itirazının da İİK 168/3 fıkrasına göre, 5 gün içinde ileri sürülmesi gerekirken, ileri sürülmediği, 5 günlük yasal sürenin geçtiği, takibin kesinleşmesi ile dava tarihi arasında da zamanaşımı süresi geçmediğinden, mahkemece sonuç itibariyle şikayetin reddine karar verilmesi hukuken yerindedir....
Hukuk Genel Kurulu'nun 05.06.1991 tarih ve 1991/12-258 Esas ve 1991/344 Karar sayılı ilamında da açıklandığı üzere “..usulsüz tebliğ işlemini öğrenen muhatabın bu tebliği öğrendiği tarihten itibaren yedi gün içinde şikayet yolu ile tebligatın usulsüzlüğünü İcra Mahkemesi önüne getirmesi gereklidir.” Borçlunun bildirdiği öğrenme tarihi esas olup, bu tarihin aksi karşı tarafça ancak yazılı belge ile ispatlanabilir. Hukuk Genel Kurulu'nun 12.02.1969 tarih ve 1967/172-107 sayılı kararında da benimsendiği üzere beyan edilen öğrenme tarihinin aksi tanık beyanıyla ispat edilemez. Öte yandan, muhatap tarafından şikayet dilekçesinde öğrenme tarihi bildirilmemiş ise en geç şikayet tarihinde öğrendiğinin kabulü gerekir. Somut olayda Mahkemece tebligatlar usulsüz kabul edildiğine göre, Tebligat Kanunu'nun 32. maddesine göre tebliğ tarihlerinin düzeltilmesi gerekirken usulsüz tebligat şikayeti hususunda hüküm kurulmaması isabetsiz olup kararın bu yönden bozulması gerekmiştir....
Somut olayda, borçlulara ödeme emrinin 02/11/2019 tarihinde tebliğ edildiği, yasal 5 günlük şikayet ve itiraz süresinin 07/11/2019 tarihinde sona erdiği halde, davacı borçluların süresinden sonra 23/06/2020 tarihinde icra mahkemesine müracaatla şikayet ve itirazda bulunduğu, başvurularında tebligatların usulsüzlüğüne yönelik bir şikayetlerinin de bulunmadığı anlaşılmaktadır....
Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede, Sanığın üzerine atılı 2004 sayılı İİK’nun 337/a maddesine aykırılık suçunun kovuşturmasının şikayet şartına bağlı olduğu, İİK’nun 347. maddesine göre fiilin öğrenildiği tarihten itibaren üç ay ve her halde fiilin işlendiği tarihten itibaren bir yıl içinde kullanılmayan şikayet hakkının düşeceği, İİK’nun Onaltıncı Bab'ında düzenlenen bir kısım suçlar bakımından şikayet hakkının doğması için bu suçların niteliği gereği icra takibinin kesinleşmesi gerektiği, icra takibi kesinleşmeden yapılacak şikayetin, henüz doğmamış bir hakkın kullanımı niteliğinde olacağı ve icra takibinin sonradan kesinleşmesinin de bu şikayeti süresinde ve usulüne uygun yapılmış bir şikayet konumuna getirmeyeceği cihetle; CMK'nun 223/8. maddesinde soruşturma veya kovuşturma şartının gerçekleşmeyeceğinin anlaşılması halinde “davanın düşmesine” karar verileceğinin öngörülmesi, Borçlu sanığa ödeme emrinin...
İcra Müdürlüğünün 2019/7758 Esas sayılı dosyası ile ipotekli takip başlatıldığını, Ankara 18. İcra Müdürlüğünün 2019/7759 - 2019/7757 ve 2019/7760 Esas sayılı dosyalarının aynı borca (krediye) ilişkin daha önceden açılan ilamsız icra takipleri olduğunu, 2019/7758 Esas sayılı takibin süresiz şikayet yolu ile iptali gerektiğini, takip sonrası işlemiş faiz oranının fahiş miktarda olduğunu belirterek mahkeme kararının kaldırılmasını talep etmiştir. C. Gerekçe ve Sonuç Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; İİK'nın 45. maddesi gereğince alacaklının önce ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla takip yapması yasal zorunluluk olduğundan, mükerrerlik iddiasının ancak rehnin paraya çevrilmesi yolu ile yapılan takip dışındaki diğer takipler yönünden ileri sürülebileceği, somut olayda, mükerrer olduğu iddiası ile iptali istenen Ankara 18....
tarihli raporda; sanığın kusur durumu hakkında “29.04.2011 günü yapılan kürtaj sonrası hastada bulunan ve gittikçe artan ağrı sonrası gerekli takip ve kanama kontrollerini yeterince yapmamış olan Dr....'...
Yargıtay’ca incelenmesi istenen karar bu maddelerle tespit edilen kararlar arasına girmeyip kesin nitelikte bulunduğundan temyiz dilekçesinin, bu şikayet yönünden (REDDİNE); 2-Haczedilmezlik şikayeti hakkında verilen mahkeme kararına yönelik temyiz itirazlarının incelenmesinde; Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, temyiz olunan kararda yazılı gerekçelere göre şikayetçilerin yerinde bulunmayan temyiz itirazlarının (REDDİNE); 3-İtfa şikayeti hakkında verilen mahkeme kararına yönelik temyiz itirazlarına gelince; İİK'nun 4. maddesi gereğince, takip hangi icra dairesinde başlamış ise, bu takiple ilgili itiraz ve şikayetler takibin yapıldığı yer icra müdürlüğünün bağlı bulunduğu icra mahkemesinde çözümlenir. Bu husus, kamu düzenine ilişkin olup, kesin yetki niteliğindedir. Somut olayda; şikayete konu takibin, ... ( ...) İcra Müdürlüğü'nün 2012/198 Esas sayılı dosyasında başlatıldığı görülmektedir....
Temyize konu bu dava dosyası ile birlikte aynı gün Dairemizce 2014/3814 Esas sayılı dosyada, temyiz incelemesi yapılan .İcra Hukuk Mahkemesi'nin 2013/1444 Esas-2013/1256 Karar sayılı dosyasında yapılan şikayet borçlunun 3289 sayılı Kanun'un ek 9.maddesi gereğince haciz yasağının bulunduğuna dair haczedilmezlik şikayetidir. Hukuk Dairesi'nin 2014/3814 Esas sayılı kararında da borçlunun şikayeti haczedilmezlik şikayeti olarak nitelendirilmiş ve .İcra Hukuk Mahkemesi'nin 2013/1444 Esas-2013/1256 Karar sayılı kararıyla aynı icra dosyasından çıkarılan 1.haciz ihbarnamesi gönderilmesi işleminin iptaline ilişkin kararı Dairemizce bozulmuştur. Bu durumda alacaklı vekilinin İİK'nun 89/1.maddesi kapsamında 1.haciz ihbarnamesi gönderilmesi isteminde bir usulsuzlük bulunmadığından, alacaklı vekilinin isteminin reddine dair İcra Müdürlüğü'nün kararı doğru değildir. O halde alacaklı vekilinin şikayetinin kabulü gerekirken, yazılı gerekçeyle reddi isabetsizdir....