Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

Gerekçe: 1-Dosyadaki yazılara toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre, davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir. 2-Davacı, mahkemece alınan bilirkişi raporuna göre fazla çalışma alacağı yönünden davasını 07.12.2012 tarihinde ıslah etmiştir. Davalı işveren, ıslah dilekçesine karşı süresinde verdiği yazılı itiraz dilekçesinde zamanaşımı definde bulunmuştur. İşçi ücretlerine ilişkin davalar beş yıllık zamanaşımına tabidir. Fazla çalışma alacağı bu tür alacaklardandır. Bu sebeple ıslahla talep edilen fazla çalışma alacağından, ıslah tarihinden geriye doğru beş yılın dışında kalan kısmı (07.12.2007 öncesi) zamanaşımına uğramıştır. Mahkemece yapılacak iş, ıslahla talep edilen ve zamanaşımına uğramayan fazla çalışma ücret alacağı, gerekirse bilirkişiden ek rapor alınarak belirlenmeli ve oluşacak sonuç doğrultusunda fazla mesai alacağı hakkında bir karar verilmelidir....

    İnceleme konusu karar,işçilik alacakları istemine ilişkin olup her ne kadar ..... Kurumu davalı olarak gösterilmişse de davacının talebinin işçilik alacaklarına yönelik olduğu ve mahkemece işçilik alacağı talebi ile ilgili yargılama yapılarak karar verilmiş olmakla temyiz incelemesini yapma görevi Dairemizin iş bölümü alanı dışında bulunmakta ve niteliği bakımından Yargıtay 22. Hukuk Dairesinin iş bölümü alanı içine girmektedir. SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle dava dosyasının Yargıtay 22. Hukuk Dairesine GÖNDERİLMESİNE, 10.10.2013 gününde oybirliği ile karar verildi....

      Somut olayda; Dairemizin 22.12.2015 tarihli bozma ilamında, davacı tarafça işverene noter kanalıyla gönderilen 25.07.2013 tarihli fesih ihbarında fazla mesai alacakları, genel tatil alacağı, izin alacağı ve son iki aylık maaş alacağının tarafına ödenmemesi sebebiyle 4857 sayılı İş Kanunu'nun 24/II-e maddesi uyarınca iş sözleşmesini feshedildiği, Mahkeme yalnızca talep konusu fazla mesai alacağı olup olmadığı araştırıldığı fazla mesai alacağı olmadığından bahisle kıdem tazminatı talebinin reddedildiği, davacının fesih bildiriminde ödenmeyen genel tatil ve ücret alacağı bulunduğundan söz ederek iş sözleşmesini feshettiğini belirttiğine göre fesih tarihi itibariyle davacının söz konusu kalemlere ilişkin ödenmemiş ücret alacağı olup olmadığı tespit edilerek sonucuna göre karar verilmesi gerektiği belirtilmiş, Mahkemece bozma sonrası yapılan yargılama sonunda ödenmemiş yıllık izin alacağı bulunduğundan bahisle kıdem tazminatı talebini kabul etmiştir....

        Temizlik İnşaat Turizm ve Dış Ticaret Sanayi Limited Şirketi ile 01/03/2011 - 31/01/2012 tarihleri arasında hizmet alımına ilişkin sözleşmelerin imzalandığı, davalılar ile imzalanan sözleşmeler kapsamında çalıştırılan işçilerin ücret, her türlü tazminat, vergi, sosyal güvenlik kurumu primi, işsizlik primi, işçilik noksanları ve bunların gecikme faizleri ile tüm giderlerin yüklenici tarafından karşılanacağına dair hüküm bulunduğu, kıdem tazminatı, ihbar tazminatı, ödenmeyen ücret, fazla mesai alacağı, yıllık ücretli izin alacağı, ulusal bayram ve genel tatil günleri alacağı gibi ödenmeyen tüm işçilik alacaklarından davalı şirketlerin sorumluluğuna dair hüküm bulunduğu anlaşılmıştır....

          Fakat işçilik alacağı davası açılmasına sadece asıl işveren davacı sebebiyet vermemiş, söz konusu alacaklardan sorumlu olan davalılar da bu ücret ve tazminatları işçinin kendi şirketlerindeki çalışması sona ererken ödemediği için işçilik alacakları davası açılmasına sebebiyet vermişlerdir. Hal böyle olunca davacının ödediği yargılama ve icra giderleri, faiz ve vekalet ücreti açısından da, davacının davalılara rücu edebileceği işçilik alacağı miktarına göre, bir oranlama yapılarak davacının, davalılardan bu alacağını da talep edebileceği gözetilerek yapılacak inceleme sonucuna uygun bir karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde yanılgılı değerlendirme ile hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir. SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz edilen hükmün davacı yararına BOZULMASINA, HUMK’nun 440/III-1 maddesi uyarınca karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 08/11/2018 gününde oybirliğiyle karar verildi....

            Davacı eldeki alacak davası ile; kıdem tazminatı ile bir kısım işçilik alacağının tahsiline karar verilmesini talep etmiştir. Mahkemece, 24.12.2015 tarihli kararla, bir kısım işçilik alacaklarının hüküm altına alınmasına karar verilmiştir. Mahkemenin 24.12.2015 tarihli kararı, Dairemizin 05.04.3016 tarihli ilamıyla, ücret ve hafta tatili alacağı yönünden bozulmuştur. Diğer alacak talepleri yönünden bir bozma sebebi yapılmadığından, hükmün bu kısmı kesinleşmiştir. Mahkemece, bozma sonrasında davacının 1.244,44 TL hafta tatili alacağının bulunduğu kabul edilmiş, ücret alacağı talebi ise reddedilmiştir; diğer alacak talepleri hakkında ise bozmadan önceki karar gibi hüküm sonucu tesis edilmiştir. Kararı, taraf vekilleri temyiz etmiştir. Bozmadan sonra tesis edilen mahkeme kararında, temyiz kesinlik sınırının belirlenmesinde, bozma kararı kapsamı dışında kalan alacaklara dair hüküm kısmının dikkate alınmaması gereklidir....

              -TL fazla çalışma ücret alacağı, 200,00.-TL ulusal bayram ve genel tatil alacağı, 500,00.-TL yıllık ücretli izin alacağı, 250,00.-TL asgari geçim indirimi alacaklağı ödenmesini, bu alacaklardan kıdem tazminatına haksız fesh tarihinden itibaren işleyecek faizi ile diğer işçilik alacaklarına ise dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile tahsiline karar verilmesini istemiş, ıslah ile genel tatil alacağını 437,23 TL ye, yıllık izin alacağını 651,86 TL ye, asgari geçim indirimi alacağını 1.069,58 TL ye yükseltmiştir. Davalı, davanın reddini dilemiştir. Mahkemece, davanın kısmen kabul kısmen reddi ile 1.978,86.-TL kıdem tazminatının, 1.303,72.-TL ihbar tazminatının, 437,23.-TL genel tatil alacağının, 651,86.-TL yıllık izin alacağının, 1.069,58....

                İşçilik alacağı davasına gelince; bu tür davalar 4857 sayılı Yasa'dan kaynaklanmaktadır. İşçilik alacağına esas alınacak hizmet saptandıktan sonra talep edilen işçilik alacağının türüne göre manevi tazminat davasındaki kıstaslardan farklı kıstaslara dayanan ayrı bir hesap yapılması gerekir. Bu durumda; her iki dava için izlenecek yöntem ve esas alınacak kıstaslar birbirinden tamamen farklıdır. Her iki davanın tefrik edilmesi yargılamanın sağlıklı yürütülmesi için gereklidir. Ayrı ayrı açılıp görülmeleri gerekli bu tür davaların birlikte görülmeleri doğru görülmemiştir.Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 2007/21-69 Esas ve 2007/55 Karar sayılı ve 07.02.2007 tarihli kararı da bu yöndedir. Mahkemenin bu maddi ve hukuksal olguları gözetmeksizin, birbirinden tamamen farklı iki davayı bir arada görmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir. Yapılacak iş; her iki davayı ayırmak ve yargılamayı birbirinden bağımsız olarak sonuçlandırmaktan ibarettir....

                  İşçilik alacağı davasına gelince; bu tür davalar 4857 sayılı Yasa'dan kaynaklanmaktadır. İşçilik alacağına esas alınacak hizmet saptandıktan sonra talep edilen işçilik alacağının türüne göre manevi tazminat davasındaki kıstaslardan farklı kıstaslara dayanan ayrı bir hesap yapılması gerekir. Bu durumda; her iki dava için izlenecek yöntem ve esas alınacak kıstaslar birbirinden tamamen farklıdır. Her iki davanın tefrik edilmesi yargılamanın sağlıklı yürütülmesi için gereklidir. Ayrı ayrı açılıp görülmeleri gerekli bu tür davaların birlikte görülmeleri doğru görülmemiştir.Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 2007/21-69 Esas ve 2007/55 Karar sayılı ve 07.02.2007 tarihli kararı da bu yöndedir. Mahkemenin bu maddi ve hukuksal olguları gözetmeksizin, birbirinden tamamen farklı iki davayı bir arada görmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir. Yapılacak iş; her iki davayı ayırmak ve yargılamayı birbirinden bağımsız olarak sonuçlandırmaktan ibarettir....

                    İşçilik alacağı davasına gelince; bu tür davalar 4857 sayılı Yasa'dan kaynaklanmaktadır. İşçilik alacağına esas alınacak hizmet saptandıktan sonra talep edilen işçilik alacağının türüne göre manevi tazminat davasındaki kıstaslardan farklı kıstaslara dayanan ayrı bir hesap yapılması gerekir. Bu durumda; her iki dava için izlenecek yöntem ve esas alınacak kıstaslar birbirinden tamamen farklıdır. Her iki davanın tefrik edilmesi yargılamanın sağlıklı yürütülmesi için gereklidir. Ayrı ayrı açılıp görülmeleri gerekli bu tür davaların birlikte görülmeleri doğru görülmemiştir.Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 2007/21-69 Esas ve 2007/55 Karar sayılı ve 07.02.2007 tarihli kararı da bu yöndedir. Mahkemenin bu maddi ve hukuksal olguları gözetmeksizin, birbirinden tamamen farklı iki davayı bir arada görmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir. Yapılacak iş; her iki davayı ayırmak ve yargılamayı birbirinden bağımsız olarak sonuçlandırmaktan ibarettir....

                      UYAP Entegrasyonu