AİLE MAHKEMESİ TARİHİ : 10/07/2014 NUMARASI : 2013/646-2014/484 Taraflar arasındaki yoksulluk nafakasının kaldırılması, iştirak nafakasının indirilmesi ve iştirak nafakasının artırılması davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda davacı-karşı davalının yoksulluk nafakasının kaldırılması talebi ile iştirak nafakasının indirilmesi talebinin kabulüne, davalı-karşı davacının davasının reddine yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davalı-k.davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü: Y A R G I T A Y K A R A R I Davacı-karşı davalı vekili, dava dilekçesinde, davalının boşanma davasından sonra, SSK'lı işe başladığını, gelir elde ettiğini, kendisinin ise işten çıktığını hiç bir gelirinin olmadığını belirterek, aylık 500 TL olan yoksulluk nafakasının kaldırılmasını, aylık 250 TL olan iştirak nafakasının düşürülmesini talep etmiştir....
Mahkemece; davacının Gümrük çalışanı olduğu, 2300 TL geliri ve 1 evinin olduğu; davalının Devlet hastanesinde çalıştığı, 2300 TL maaşı ve kredi borcu olduğu; küçük ...’in okul ve günlük giderleri, günün ekonomik koşulları, TMK’nın 4.maddesindeki hakkaniyet ilkesi, tarafların sosyal ve ekonomik durumları dikkate alındığında iştirak nafakasının 200 TL'ye yükseltilmesinin uygun olacağı gerekçesiyle davanın kısmen kabulü ile 100 TL olan iştirak nafakasının 200 TL'ye yükseltilmesine karar verilmiştir. Hüküm, davacı vekili tarafından süresinde temyiz edilmiştir. Dava, iştirak nafakasının artırılması istemine ilişkindir....
Davalı cevap dilekçesinde; söz konusu nafakayı kendi isteği ile ve geliri arttıkça 200 TL olarak yatırdığını, davacının halen yurtdışında olup çalışmak suretiyle gelir elde ettiğini, kendisinin din görevlisi olduğunu ve yeni bir evlilik yaptığını ve bu evliliğinden bir tane daha çocuğu olduğunu, kirada oturmakta olduğunu ve geçimini ancak temin ettiğini, iştirak nafakasına her iki tarafın da katkıda bulunması gerektiğini savunarak; davanın reddini istemiştir. Mahkemece; tarafların sosyal ve ekonomik durumları ile müşterek çocuğun ihtiyacı ve son nafaka artırım tarihinden itibaren geçen süre gözönüne alınarak; davanın kısmen kabulüne ve iştirak nafakasının aylık 250 TL'ye çıkartılmasına karar verilmiş; hüküm, davacı vekili tarafından süresinde temyiz edilmiştir. Dava, iştirak nafakasının artırılması istemine ilişkindir....
Davacı vekili dilekçesinde, daha önce hükmedilen yoksulluk ve iştirak nafakalarının yetersiz kaldığını belirterek iştirak nafakasının 900 TL'ya, yoksulluk nafakasının ise 1.300 TL'ya çıkartılmasını talep etmiştir. Mahkemece; yoksulluk nafakasının 10 TL artırılarak 800 TL'na, iştirak nafakasının ise 50 TL artırılarak 550 TL'na yükseltilmesine karar verilmiştir. Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, sair temyiz itirazları yerinde değildir. Ancak, tarafların gerçekleşen ekonomik durumlarına, nafakanın niteliğine, günün ekonomik koşullarına göre ve TÜİK'ın yayınladığı ÜFE gözönüne alındığında takdir edilen iştirak ve yoksulluk nafakası miktarları hak ve nesafete uygun olmayacak şekilde düşüktür....
Mahkeme tarafından; yoksulluk nafakasının niteliği ve takdir edildiği tarih gözetilerek, nafakanın TÜİK’in yayınladığı ÜFE oranında artırılması suretiyle dengenin yeniden sağlanması gerekirken, daha düşük bir artış yapılarak hüküm kurulması doğru görülmemiş olup, bu husus bozmayı gerektirmiştir. Müşterek çocuk yönünden tarafların sosyal ve ekonomik durumlarına, nafakanın niteliğine, çocuğun yaşına, eğitim durumu ve ihtiyaç durumuna göre, mahkemece takdir edilen aylık 300,00 TL iştirak nafakası miktarı düşüktür. Bu nedenle mahkemece, müşterek çocuğun ihtiyaçlarındaki değişim ve davalının gelir durumu gözetilerek hakkkaniyete uygun bir iştirak nafakası takdir edilmesi gerekirken, yazılı şekilde düşük nafaka takdiri doğru görülmemiş olup, bu husus bozmayı gerektirmiştir....
Somut olayda; müşterek çocuğun yaşı, eğitim durumu, günün ekonomik koşulları dikkate alındığında, müşterek çocuk için takdir edilen iştirak nafakası artırım miktarı, Türk Medeni Kanunu'nun 4. maddesindeki hakkaniyet ilkesine uygun olup; mahkemece, iştirak nafakasının aylık 350 TL'ye çıkartılmasında bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Bu nedenle, davalının iştirak nafakasının artırım oranına ilişkin temyiz itirazlarının reddine karar verilmiştir. Yoksulluk nafakasına yönelik temyiz itirazlarına gelince; Türk Medeni Kanunu'nun 176/4 maddesi hükmüne göre; tarafların mali durumlarının değişmesi veya hakkaniyetin gerektirdiği hallerde iradın artırılmasına karar verilebilir. Bu hüküm gereğince mahkemece iradın arttırılması için ya tarafların mali durumlarının değişmesi ya da hakkaniyetin artırımı gerektirmesi gerekmektedir....
Taraflar arasındaki iştirak nafakasının artırımı davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü: Y A R G I T A Y K A R A R I Davacı vekili dilekçesinde; tarafların 2011 yılında boşandıklarını,müşterek çocuk Berat Rüzgar lehine 350 TL iştirak nafakasına hükmedildiğini,çocuğun ihtiyaçlarının arttığını belirterek, iştirak nafakasının 550 TL ye çıkarılması talep ve dava etmiştir. Davalı, davanın reddini talep etmiştir. Mahkemece; davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir. Dava; iştirak nafakasının artırımı istemine ilişkindir. Türk Medeni Kanunu'nun 182/2 maddesi gereğince; velayet kendisine tevdi edilmeyen taraf ekonomik imkanları ölçüsünde müşterek çocuğunun giderlerine katılmakla yükümlüdür....
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ:ASLİYE HUKUK(AİLE) MAHKEMESİ Taraflar arasında görülen yoksulluk nafakası talebi ve iştirak nafakasının artırımı talebi davasında yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm davacı tarafından temyiz edilmiştir....
Dava; iştirak nafakasının artırılması talebine ilişkindir. TMK. 182/2.maddesine göre; "velayetin kullanılması kendisine verilmeyen eşin çocuk ile kişisel ilişkisinin düzenlenmesinde, çocuğun özellikle sağlık, eğitim ve ahlak bakımından yararları esas tutulur. Bu eş, çocuğun bakım ve eğitim giderlerine gücü oranında katılmak zorundadır". Aynı Yasanın 328/1.maddesine göre de; "Ana ve babanın bakım borcu, çocuğun ergin olmasına kadar devam eder. Nafaka miktarı, çocuğun ihtiyaçları ile anne ve babanın hayat koşulları ve ödeme güçleri dikkate alınarak belirlenir. Nafaka miktarının belirlenmesinde çocuğun gelirleri de gözönünde bulundurulur" (TMK. 330/1). İştirak nafakasının; çocuğun yaşı, eğitim durumu, günün ekonomik koşullarındaki paranın alım gücü ile genel ihtiyaçlarına uygun olarak ana babanın mali durumları da gözetilmek suretiyle takdiri gerekir....
Sonuç olarak; Duruşma sürecini yansıtan tutanak ve belgelere göre, davanın esasıyla ilgili ve tarafların gösterdiği hükme etki edecek tüm delillerin toplandığı, tarafların sosyal ve ekonomik durumlarında olağanüstü bir değişiklik olmadığı, anlaşmalı boşanma protokolü ile kararlaştırılan iştirak nafakasının indirilmesi ve eğitim giderlerinin yeniden düzenlenmesini gerektirir olağanüstü koşullarının ispat edilemediği, kaldı ki çocuğun reşit olması ile iştirak nafakasının ve eğitim giderlerine ilişkin borcun son bulduğu anlaşılmakla; Davacı erkeğin tüm istinaf başvurusunun HMK nun 353/1- b-1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, Davalı kadının istinaf başvurusunun yukarıda açıklanan nedenlerle HMK 353/1- b-2 maddesi gereğince KABULÜNE karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki hüküm kurulmuştur....