İşçinin gerçekte işe başlamak niyeti olmadığı halde, işe iade davasının sonuçlarından yararlanmak için yapmış olduğu başvuru geçerli bir işe iade başvurusu olarak değerlendirilemez. İşçinin süresi içinde işe iade yönünde başvurusunun ardından, işverenin daveti üzerine işe başlamamış olması halinde, işçinin gerçek amacının işe başlamak olmadığı kabul edilmelidir. Başka bir anlatımla, işçi işverene hiç başvurmamış gibi sonuca gidilmelidir. Bu durumda işverence yapılan fesih, 4857 sayılı Kanun'un 21/5. maddesine göre geçerli bir feshin sonuçlarını doğurur. Bunun sonucu olarak da, işe iade davasında karara bağlanan işe başlatmama tazminatı ile boşta geçen süreye ait ücret ve diğer hakların talebi mümkün olmaz. Ancak, geçerli sayılan feshe bağlı olarak işçiye ihbar ve koşulları oluşmuşsa kıdem tazminatı ödenmelidir. İşe iade yönündeki başvurunun on iş günü içinde işverene bildirmesi gerekmekle birlikte tebligatın postada gecikmesinden işçinin sorumlu olması düşünülemez....
İşçinin işe iadeyi içeren tebligatı işyerinden farklı bir yerde alması halinde ise, 4857 sayılı İş Kanununun 56. maddesinin son fıkrasında izinler için öngörülen en çok 4 güne kadar yol süresi makul süre olarak değerlendirilebilir. Bu durumda işçinin en fazla 4 gün içinde işe başlaması beklenmelidir. İşverenin işe davete dair beyanının da ciddi olması gerekir. İşverenin işe başlatma amacı olmadığı halde işe başlatmama tazminatı ödememek için yapmış olduğu çağrı, gerçek bir işe başlatma daveti olarak değerlendirilemez. İşçinin işe iade sonrasında başvurusuna rağmen işe başlatılmaması halinde, işe başlatılmayacağının sözlü ya da eylemli olarak açıklandığı tarihte veya bir aylık başlatma süresinin sonunda iş sözleşmesi işverence feshedilmiş sayılır. Fesih tarihindeki ücrete göre işe başlatmama tazminatı ödenmelidir. İşe başlatmama tazminatının da fesih tarihindeki ücrete göre hesaplanması gerekir....
İşe iade kararına rağmen işçinin işe alınmaması nedeniyle işe başlatmama tazminatının ödenmesi söz konusu ise, işverenin ayrıca temerrüde düşürülmesi gerekmez. Bu durumda işe başlatmama anından itibaren faiz hakkı doğar. Somut olayda davacının işe başlatmama tazminatı dosyada bulunan Ekim 2011 dönemine ait bordroda yazılı olan net ücret miktarı brüt ücrete çevrilmek suretiyle hesaplanmıştır. Söz konusu bordro incelendiğinden bunun giydirilmiş ücret olduğu anlaşılmaktadır. Oysa işe başlatmama tazminatı işe iade sonrası işçinin işe başlatılmadığı tarihte alması gereken çıplak brüt ücret üzerinden hesaplanmalıdır. O halde yapılacak iş davacının işe iade sonrası işe başlatılmadığı tarih tespit edilerek, bu tarihte alması gereken çıplak brüt ücret belirlenip, karar davacı tarafından temyiz edilmeyip, davalı tarafından temyiz edilmiş olmakla, davalı yararına oluşan usulü kazanılmış haklar da gözetilerek; çıkacak sonuca göre karar verilmelidir....
Aynı maddenin 1 fıkrasına göre de işveren işe iade için başvuran işçiyi 1 ay içinde işe başlatmak zorundadır. Aksi halde en az dört, en çok sekiz aylık ücret tutarında belirlenen iş güvencesi tazminatı ile boşta geçen süreye ait en çok dört aya kadar ücret ve diğer hakları ödenmelidir. İşçinin işe iade yönündeki başvurusu samimi olmalıdır. İşçinin gerçekte işe başlamak niyeti olmadığı halde, işe iade davasının sonuçlarından yararlanmak için yapmış olduğu başvuru geçerli bir işe iade başvurusu olarak değerlendirilemez. Başka bir anlatımla, işçinin süresi içinde işe iade yönünde başvurusunun ardından, işverenin daveti üzerine işe başlamamış olması halinde, işçinin gerçek amacının işe başlamak olmadığı kabul edilmelidir. Bu durumda işverence yapılan fesih, 4857 sayılı Kanun'un 21/5. maddesine göre geçerli bir feshin sonuçlarını doğurur....
Davacı vekili tarafından işe iade davetiyesinin davalı işverene gönderildiği ve tebliğ edildiği, davalı işverence bir aylık süre içinde davacının işe başlaması için işe davet ihtarnamesinin davacı vekiline tebliğ edildiği ve davacının işe başlamadığı sabittir. Her ne kadar mahkemece işe başlama ihtarının bizzat işçiye yapılması gerektiği, vekile yapılan tebligatın geçerli olmayacağı dolayısıyla yasal süresi içerisinde işe çağrı yapıldığının kabul edilemiyeceği gerekçesi ile işe başlatmama tazminatı ve boşta geçen süre alacakları hüküm altına alınmış ise de, davacı işçinin avukatı aracılığıyla süresi içinde yapmış olduğu başvurusu geçerli olduğu gibi davalı şirket tarafından davacı vekiline gönderilen işe davet ihtarnameside usulüne uygun olup,buna rağmen işe başlamayan işçinin işe başlatmama tazminatı ve boşta geçen süre alacaklarının reddine karar verilmelidir....
Davacı, kesinleşen işe iade hükmü gereği işe başlamak için başvuruda bulunmuş ve davalı işveren işe davet etmiştir. Davacı işçi işverence belirtilen günde işe gittiği halde evrak eksikliği bahane edilerek ilk gün işe başlatılmamıştır. Dosya içeriğine göre davacı işçi sonraki günde de işe başlatılmamış, üçüncü gün saat 11:00’de işe alınmış ancak farklı bir işte çalışması istenmiş, diğer işçilerle konuşmaması yönünde baskı yapılmıştır. İşveren tarafından işe davet edilmiş olmasına rağmen davacının işe başlatılmak istenmediği dosya içinde yer alan tanık beyanları ve diğer delillerle sabit olmuştur. Dosya içinde yer alan ses kaydı çözümünde de davacının eski işinden başka bir işe verilmek istendiği anlaşılmaktadır. Mahkemece de davacının ihbar ve kıdem tazminat farkı istekleri kabul edilmiş olmakla, davacının gerçek anlamda işe başlatılmadığı görüşü benimsenmiştir....
Gerekçe: İşe iade davası sonunda işçinin başvurusu, işverenin işe başlatmaması ve buna bağlı olarak işe başlatmama tazminatı ile boşta geçen süreye ait ücret, ihbar ve kıdem tazminatı konularında taraflar arasında uyuşmazlık bulunmaktadır. 4857 sayılı İş Kanunu'nun 21. maddesinin 5. fıkrasına göre, işçi kesinleşen mahkeme kararının kendisine tebliğinden itibaren on iş günü içinde işe başlamak için işverene başvuruda bulunmak zorundadır. Aksi halde işverence yapılan fesih geçerli bir feshin sonuçlarını doğurur. İşçinin işe iade yönündeki başvurusu ciddi ve samimi olmalıdır. İşçinin gerçekte işe başlamak niyeti olmadığı halde, işe iade davasının sonuçlarından yararlanmak için yapmış olduğu başvuru geçerli bir işe iade başvurusu olarak değerlendirilemez. 4857 sayılı Kanun'un 21. maddesine göre işveren işe iade için başvuran işçiyi bir ay içinde işe başlatmak zorundadır....
İşverenin işe daveti ciddi, şartsız ve samimi olmalıdır. İşçinin açmış olduğu davanın sonucunda işe iadeyi sağlama çabası kanuni hakkıdır. İşverenin işe başlatma amacı olmadığı halde, sırf başlatılmamaya bağlı mali sonuçların doğmasını engellemek için yaptığı çağrı, “ciddi ve samimi olma” unsurlarını taşımaması sebebiyle gerçek bir işe başlatma daveti olarak değerlendirilemez. İşçinin işe iade sonrasında başvurusuna rağmen işe başlatılmaması halinde, işe başlatılmayacağının sözlü ya da eylemli olarak açıklandığı tarihte veya bir aylık başlatma süresinin sonunda iş sözleşmesi işverence feshedilmiş sayılır....
Mahkeme Kararının Özeti: Mahkemece, toplanan deliller ve bilirkişi raporuna dayanılarak davacının işe çağrıldıktan sonra fiilen işe başlatılmaması nedeniyle işe iade kararının uygulanmadığı ve işveren tarafından işçinin yasal süresi içerisinde işe başlatılmadığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir. Temyiz: Kararı davalı vekili temyiz etmiştir....
İşe iade kararına rağmen işçinin işe alınmaması nedeniyle işe başlatmama tazminatının ödenmesi söz konusu ise, işverenin ayrıca temerrüde düşürülmesi gerekmez. Bu durumda işe başlatmama anından itibaren faiz hakkı doğar. Somut olayda davacının işe başlatmama tazminatı hesaplanırken, davacının işe başlatılmadığı tarihe ilişkin emsal ücrete yol parası da ilave edilerek hesaplanan giydirilmiş ücret esas alınmıştır. Oysa işe başlatmama tazminatı hesaplamasında davacının işe başlatılmadığı tarihteki çıplak brüt ücret miktarı esas alınmak suretiyle hesaplama yapılmalıdır. Bu nedenle hükme esas alınan bilirkişi raporundan temel ücrete yol parası eklenmek suretiyle bulunan giydirilmiş ücret üzerinden işe başlatmama tazminatının hesaplanması hatalıdır....