Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

Somut uyuşmazlıkta; dava konusu 10.04.2009 tarihli satış vaadi sözleşmesinden önce tarafların kabulünde olan tarihsiz ''protokol'' başlıklı belge incelendiğinde satış vaadi sözleşmesinin teminat amacı ile gerçekleştirildiği, gerçek amacın satış vaadi sözleşmesi olmadığı anlaşılmaktadır. Bu nedenle mahkemece, teminat amacıyla düzenlenen sözleşmenin geçerli olmadığı gözetilerek davanın reddine karar verilmesi gerekirken bu husus gözardı edilerek yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş, bu sebeple kararın bozulması gerekmiştir. SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle hükmün BOZULMASINA, peşin harcın istek halinde yatırana iadesine, 12.11.2013 tarihinde oybirliği ile karar verildi....

    Noterliğinde düzenlemiş olan taşınmaz mal satış vaadi sözleşmesinin konusunun taşınmaz olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Hükmü davacılar vekili temyiz etmiştir. Dava, taşınmaz satış vaadi sözleşmesine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir. Ortaklığın satış suretiyle giderilmesi davası kesinleşmiş, üçüncü kişi olan davalılara satış yapılarak taşınmaz adlarına tescil edildiğinden satış vaadi sözleşmesinin ifa olanağı kalmamıştır. Taşınmazın, satış vaadi sözleşmesi şerhi ile birlikte satış vaadi sözleşmesinin tarafı olmayan davalılara satılmış olması davacılara artık ifa olanağı kalmayan bu sözleşmeye dayanarak tescil isteme hakkı vermez. Davanın bu gerekçe ile reddi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile satış vaadi sözleşmesinin konusunun dava konusu taşınmaz olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş olması doğru görülmemiştir. Kabule göre de; davanın konusu 443 ada 14 parsel sayılı taşınmazda vaat borçlusu dava dışı ...'...

      Davacı da dava konusu 106 sayılı özel parseli satış vaadi sözleşmesi ile bayilerinden satın almış ise de burada "satış vaadi sözleşmesi," zilyetlik devir senedi niteliğindedir. Taraflar adi yazılı senet yerine resmi şekilde satış vaadi sözleşmesi yapmayı tercih etmişlerdir. Dava dilekçesinde, kararın gerekçesinde ve temyiz dilekçesinde açıkça belirtildiği üzere davacının talebi satış vaadi sözleşmesine dayalı tapu iptali ve tescil değil, TMK'nın 713. m. gereğince kazandırıcı zamanaşımına dayalı tapu iptali ve tescil talebine ilişkin olup, temyiz incelemesi Yargıtay 8. Hukuk Dairesi Başkanlığına aittir. 2797 sayılı Yargıtay Kanununun 14/son maddesi gereğince 01.02.2014 tarihinde yürürlüğe giren Yargıtay Büyük Genel Kurulunun Hukuk Dairelerinin işbölümünü düzenleyen 24.01.2014 tarihli ve 2014/1 sayılı Kararı uyarınca ve davanın açıklanan niteliği itibariyle temyiz inceleme görevi Yargıtay 8. Hukuk Dairesine ait bulunmaktadır....

        Davalı vekili; davayı kabul etmediklerini, satış vaadi sözleşmesinin hata ve hile ile imzalatıldığını davalının damadı ile davacı şirket arasında gaz alımı için sözleşme yapıldığını, bu sözleşmenin teminatı olarak taşınmazların verildiğini ancak hile ile satış vaadi sözleşmesi imzalatıldığını, taşınmazların değeri ile satış bedeli arasında fahiş fark olduğunu, müvekkilinin yaşlı ve ev hanımı olduğunu, ticaret ile ilişkisi bulunmadığını hatta tebligat evrakının damadı tarafından saklanarak müvekkiline ulaştırılmaması nedeniyle davadan geç haberdar olduklarını beyanla davanın reddini talep etmiştir. Mahkemece, davacının edimi ödemeden tescil talebinde bulunamayacağı gibi satış vaadi sözleşmesi imzalanırken tarafların gerçek iradesinin satış vaadi özleşmesi olmayıp davacı şirket nezdinde doğmuş ve doğacak borçların teminat altına almaya yönelik olduğunun anlaşıldığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Hükmü, davacı vekili temyiz etmiştir....

          Somut olayda taraflar arasında akdedilen adi yazılı satış vaadi sözleşmesi kanunun aradığı resmi şekilde yapılmadığı ve satış bedelinin belirlenmediği anlaşıldığından geçersiz olduğundan, sebepsiz zenginleşme kurallarına göre taraflar verdiklerini geri isteyebilirler. Sözleşme geçersiz olduğunda davacı cezai şart talebinde bulunamaz. Bu nedenlerle,taraflar arasında resmi nitelikli olmayan el yazılı gayrimenkul satış vaadi sözleşmesi hükümleri uyarınca davalıya kapora olarak verilen miktar belirli ve likit olduğundan, davacının ödediği 30.000 TL asıl alacak yönünden itirazın iptaline ve %20 icra inkar tazminatına hükmedilmesi usul ve yasaya uygundur. O nedenle davacı istinaf talebinde haklı değildir. Bu değerlendirmeler doğrultusunda; davalının istinaf başvurusunun usulden reddine, davacının istinaf başvurusunun HMK m. 353/1- b-1 uyarınca esastan reddine karar vermek gerektiği sonuç ve kanaatine oybirliğiyle varılarak aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur....

          "İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi DAVA TÜRÜ : Satış vaadi sözleşmesi K A R A R Davacı, 26.08.2002 gün ve 19963 yevmiye sayılı satış vaadi sözleşmesine dayanarak iptal ve tescil isteğinde bulunduğuna, mahkemece uyuşmazlık satış vaadi sözleşmesi gözönünde tutularak çözümlenmiş bulunduğuna göre, Yargıtay Başkanlar Kurulunun 26.01.2012 tarih ve 1 sayılı Kararı ile hazırlanıp Yargıtay Büyük Genel Kurulunun 09.02.2012 tarih 1 sayılı Kararı ile aynen kabul edilen ve 18.02.2012 tarih 28208 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren hukuk dairelerine ilişkin iş bölümü uyarınca hükme yöneltilen temyiz itirazlarının incelenmesi Yüksek Yargıtay ( 14.) Hukuk Dairesine ait olmakla gereği için dosyanın anılan Daire Başkanlığına GÖNDERİLMESİNE, 27.11.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi....

            Mirasçıların tamamının onay vermediği temliki tasarruf işlemi bağlayıcı olmadığını, davaya konu satış vaadi sözleşmesi 13/10/2005 tarihinde yapıldığını, satış vaadi sözleşmesi, Borçlar Kanunu 146.madde uyarınca 10 yıllık zamanaşımı süresine tabi olduğunu, satış vaadi sözleşmesi zamanaşımına uğrayarak hükmünü yitirdiğini, davacı lehine usul ve yasaya aykırı olarak dava değeri üzerinden vekalet ücretine hükmedildiğini, vekalet ücretinin maktu yerine nisbi hükmedilmesi mahkeme kararını hatalı kıldığını, bu nedenle kararın kaldırılması için istinaf talebinde bulunmuştur....

            Gayrimenkul satış vaadi sözleşmesi, borçlandırıcı işlem niteliğinde olup, sözleşenler arasında sonuç meydana getirir. Davacı da, satış vaadi sözleşmelerini 4.4.2000 tarihli noter sözleşmesi ile bedelini ödeyerek devir ve temlik aldığına göre, davalılara karşı sözleşme gereği edimlerini yerine getirmelerini talebe hakkı vardır. Ancak davalıların edimlerini yerine getirmeleri, izale-i şüyuu davası sonucu taşınmazın satışı nedeni ile imkansız hale geldiğinden, sulh sözleşmesi yapan davalılar dışındaki davalıların da bu tarihteki taşınmazın değerinden hisselerine düşen kısmından davacıya karşı sorumlu oldukları kabul edilmelidir. Bu nedenle, satış dosyasındaki sözleşmeye konu taşınmazın, satış bedelinden davalılara paylaştırılan bedellerin davacıya ödenmesine karar verilmelidir. Mahkemece, yanlış değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir....

              "İçtihat Metni" MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi Davacılar vekili tarafından, davalı aleyhine 20.04.2012 gününde verilen dilekçe ile satış vaadi sözleşmesi nedeniyle tapu iptali ve tescil istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın reddine dair verilen 08.05.2015 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davacılar vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü: _ K A R A R _ Dava, satış vaadi sözleşmesi nedeniyle tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir. Davacı vekili, müvekkillerinin murisi ... ile davalı arasında satış vaadi sözleşmesi imzalandığını, satış bedelinin tamamı alınarak fiili kullanımının da devredildiği halde tapu kaydının devredilmediğini belirterek davalı adına olan tapu kaydının iptali ile müvekkilleri adına tesciline karar verilmesini talep ve dava etmiştir....

                Dosya içerisindeki 05.05.1970 tarihli davacılar ile davalılar ..., ... ile tarafların müşterek murisleri ... ve ... arasında düzenlenen satış vaadi sözleşmesi geçerli bir sözleşmedir.Satış vaadi sözleşmesi incelendiğinde satış vaadinde bulunanlar ... ve ...’dır. 2001/76 esas sayılı dosyada davacı ... tarafından satış vaadi borçlularından sadece ... aleyhine dava açılmıştır. Diğer satış vaadi borçlusu ... 31.12.1998 tarihinde ölmüş olup mirasçıları aleyhine açılmış bir dava yoktur. Aleyhine dava açılan ... dava tarihinde tapuda iştirakli paydaş ise de satış vaadi sözleşmesinde satış vaadinde bulunanlar arasında yer almamaktadır. Nitekim mahkemece de ...’ın sözleşmenin tarafı olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, karar temyiz edilmeksizin kesinleşmiştir....

                  UYAP Entegrasyonu