İİK.nun 33/2. maddesine göre icra emri tebliğinden sonraki devrede tahahhuk etmiş itfa imhale dayanan istekler mutlaka noterlikçe re'sen yapılmış belgelere veya icra zaptına istinat ettirilmelidir. Her ne kadar taraflar arasında adiyen düzenlendiği iddia edilen protokol boşanma ilamı ile onaylanmış ise de, boşanma ilamı ve ferileri kesinleşmedikçe hüküm ifade etmez. Nitekim anılan onay hükmünü taşıyan Denizli 3. Aile Mahkemesinin 27.09.2010 tarih 2010/844-797 sayılı boşanma kararı, Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin 2010/20920 E. 2010/21351 K. sayılı ilamı ile davacının temyiz dilekçesinde yer verilen davadan feragatı hakkında karar verilmek üzere bozulmuştur. Bu durumda borcun itfa edildiği İİK. 33/2 maddesi koşullarında ispatlanmış değildir. İcra mahkemesince şikayetin reddine karar verilmesi gerekirken istemin kabulü ile icra müdürlüğü işleminin iptali yönünde hüküm tesisi isabetsizdir....
Bu durumda İcra mahkemesinde ancak itfa ve imhal iddiası varsa bu iddialar incelenebilir. Mahkemece bilirkişi incelemesi yapılması doğru değil ise de, itfa ve imhal iddiasında bulunmayan borçlunun şikayeti reddedildiğinden sonucu doğru mahkeme kararının onanması yoluna gidilmiştir. Sonuç: Borçlu vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile sonucu doğru mahkeme kararının ONANMASINA ve 21,15 TL onama harcı temyiz edenden alındığından başkaca harç alınmasına mahal olmadığına 08.05.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi....
Bu durumda; takip tarihinden sonraki dönem için işleyecek faizin belirlenmesinde, icra mahkemesince verilen ve kesinleşen karar gereğince, değişen oranlarda avans faiz oranlarına göre hesaplama yapılması gerekli olup, mahkemece, takip tarihinden sonraki avans faiz oranları belirlenerek, takipten sonrası için % 30 oranı aşılmamak kaydıyla dönem dönem değişen avans faiz oranlarına göre, şikayet tarihi itibarı ile dosya borcunun itfa edilip edilmediği değerlendirilerek; oluşacak sonuca göre bir karar vermek gerekirken, yargılama sırasında verilen ve kesinleşen icra mahkemesi kararı göz ardı edilerek eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir....
O halde mahkemece, itfa itirazının reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir. SONUÇ : Alacaklının temyiz itirazlarının kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK'nun 366. ve HUMK’nun 428. maddeleri uyarınca BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde iadesine, ilamın tebliğinden itibaren 10 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 08/10/2018 gününde oybirliğiyle karar verildi....
Bu halde TBK 100. maddesine göre, yapılan ödemenin öncelikle takip masrafları (icra vekalet ücreti dahil) ve faize mahsup edileceği göz önünde bulundurularak, bakiye alacağın belirlenmesi gerekirken asıl alacağın itfa nedeniyle geri bırakılmasına karar verilmesi doğru değildir. SONUÇ: Alacaklı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile Mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK'nun 366 ve 6100 sayılı HMK'nun Geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK'nun 428. maddeleri uyarınca BOZULMASINA, taraflarca İİK'nun 366/3. maddesi gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 10 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine ve peşin harcın istek halinde temyiz edene iadesine 08.01.2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi....
Borçlunun talebi; İİK'nun 71. maddesi gereğince takibin kesinleşmesinden sonraki döneme ilişkin itfa itirazına ilişkindir. İİK'nun 71/1. maddesine göre, borçlu, takibin kesinleşmesinden sonraki devrede borcun ve fer'ilerinin itfa edildiğini yahut alacaklının kendisine bir mühlet verdiğini noterden tasdikli veya imzası ikrar edilmiş bir belge ile ispat ederse, takibin iptal veya talikini her zaman icra mahkemesinden isteyebilir....
İİK'nun 33. maddesinde ise; “İcra emrinin tebliği üzerine borçlu yedi gün içinde dilekçe ile icra mahkemesine başvurarak borcun zamanaşımına uğradığı veya imhal veya itfa edildiği itirazında bulunabilir. İtfa veya imha iddiası yetkili mercilerce re'sen yapılmış veya usulüne göre tasdik edilmiş yahut icra dairesinde veya icra mahkemesinde veya mahkeme önünde ikrar olunmuş senetle tevsik edildiği takdirde icra geri bırakılır” hükmü düzenlenmiştir. Somut olayda, borçluya icra emri 12.09.2012 tarihinde tebliğ edildiğine göre, borçlunun borcun takipten evvel ödendiği iddiasına dayalı olarak 08.09.2014 tarihinde icra mahkemesine yaptığı başvurunun yasal yedi günlük süreden sonra olduğu açıktır. Bu durumda, mahkemece, borçlunun isteminin süre aşımı sebebiyle reddine karar verilmesi gerekirken; işin esası incelenerek yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir....
Mahkemece, dairemiz bozma ilamına uyularak diğer itirazlar incelenmiş, itfa ve faize ilişkin itirazlar yerinde görülmeyerek, şikayetin reddine ilişkin hüküm kurulmuştur. Borçlunun faize ve borcun kısmen ödendiğine ilişkin itirazı borca itiraz kapsamında olup İİK 169/a-6 gereğince takibin durduğu da göz önünde bulundurularak itirazın reddi kararı ile birlikte tazminata da hükmedilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir. SONUÇ: Alacaklının temyiz itirazlarının kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK'nun 366. ve HUMK’nun 428. maddeleri uyarınca (BOZULMASINA), ilamın tebliğinden itibaren 10 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 12/09/2018 gününde oybirliğiyle karar verildi....
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :İcra Hukuk Mahkemesi Yukarıda tarih ve numarası yazılı Mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki davacı tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden Daire'ye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü: K A R A R İİK'nun 33/2. maddesi; ''İcra emrinin tebliğinden sonraki devrede tahakkuk etmiş itfa, imhal, veya zamanaşımına dayanan geri bırakma istekleri her zaman yapılabilir. Bunlardan itfa veya imhale dayanan istekler mutlaka noterlikçe re'sen yapılmış veya tasdik olunmuş belgelere veya icra zaptına istinat ettirilmelidir." hükmünü içerir. HMK'nun 188. maddesinde de; tarafların veya vekillerinin mahkeme önünde ikrar ettikleri vakıaların, çekişmeli olmaktan çıkacağı ve ispatının gerekmeyeceği düzenlenmiştir....
Borçlu, itfa itirazına dayanak olarak müşterek çocuklar için alacaklıya ödeme yaptığını ileri sürmüşse de, kural olarak borçlunun itfa itirazının kabul edilebilmesi için ödeme belgelerinde ödemenin takibe konu alacak için yapıldığına dair açık atıf bulunması zorunludur. Nafakaya ilişkin dairemizin içtihatlarına göre ise; nafaka borçları yönünden yapılan ödemelerin, aylık nafaka miktarı tutarında yada bu miktarın katları tutarında olması ve düzenli olarak yapılması durumunda, ödeme belgelerinde nafaka borcuna ilişkin olduğuna dair atıf olmasa dahi, bu ödemelerin nafaka borcundan mahsubunun hakkaniyet kurallarına uygun düşeceği kabul edilmektedir. Somut olayda borçlu tarafından yapılan ödemelerin düzenli ve aylık nafaka miktarı ya da katları niteliğinde olmadığı dikkate alındığında, talebin reddi yerine yazılı gerekçeyle kısmen kabulü doğru görülmemiş, mahkeme kararının bozulması gerekmiştir....