Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

Bu durumda 11/09/2015 tarihli ipotek kefalet anında var olan veya bizzat asıl borçlu tarafından sonradan özellikle bu alacak için verilmiş ipotek niteliğinde olmadığından 11/09/2015 tarihli ipoteğe ilişkin olarak kefilin ipoteğe ilişkin halef olma hakkı bulunmamaktadır. 17/12/2014 tarihli ipotek resmi senedine gelindiğinde ise, anılan kefalet TBK'nun 596/2 maddesindeki koşullara uygun olup, kefalet anında var olan ipotek niteliğindedir. Mardin Artuklu Tapu Sicil Müdürlüğü müzekkere cevabından 17/12/2014 tarihli ipotek resmi senedi ile ipotek malikinin aynı ada parsel üzerinde aynı blokta bulunan 8 ayrı bağımsız bölüm üzerinde bulunan ipoteklerden 3 ayrı bağımsız bölüm üzerindeki ipoteğin halen devam ettiği, geriye kalan 5 ayrı bağımsız bölüm üzerinde bulunan ipoteğin ise terkin edildiği anlaşılmıştır. İpotek resmi senedinden anlaşılacağı üzere toplam 1.200.000,00 TL limit aynı kalmak üzere, 8 ayrı bağımsız bölümün her biri üzerinde aynı limit ile ipotek tesis edilmiştir....

Bu durumda 11/09/2015 tarihli ipotek kefalet anında var olan veya bizzat asıl borçlu tarafından sonradan özellikle bu alacak için verilmiş ipotek niteliğinde olmadığından 11/09/2015 tarihli ipoteğe ilişkin olarak kefilin ipoteğe ilişkin halef olma hakkı bulunmamaktadır. 17/12/2014 tarihli ipotek resmi senedine gelindiğinde ise, anılan kefalet TBK'nun 596/2 maddesindeki koşullara uygun olup, kefalet anında var olan ipotek niteliğindedir....Tapu Sicil Müdürlüğü müzekkere cevabından 17/12/2014 tarihli ipotek resmi senedi ile ipotek malikinin aynı ada parsel üzerinde aynı blokta bulunan 8 ayrı bağımsız bölüm üzerinde bulunan ipoteklerden 3 ayrı bağımsız bölüm üzerindeki ipoteğin halen devam ettiği, geriye kalan 5 ayrı bağımsız bölüm üzerinde bulunan ipoteğin ise terkin edildiği anlaşılmıştır. İpotek resmi senedinden anlaşılacağı üzere toplam 1.200.000,00 TL limit aynı kalmak üzere, 8 ayrı bağımsız bölümün her biri üzerinde aynı limit ile ipotek tesis edilmiştir....

    Mevzuatımız ipotek sözleşmesiyle kefalet akdinin kurulmasına izin vermekte olup bu durumda kefaletin geçerli olabilmesi için eş rızası aranmaktadır. Fakat eş rızası yok ise bu durum kefalet akdini geçersiz hale getirse dahi ipotek akdinin geçerliliğini etkilememektedir. İpotek sözleşmesinde belirlilik ilkesi teminatın vasıfları açısından esastır. Belirlilik ilkesi alacak için de esaslı bir unsursa da, ----------- alacağın doğmuş veya muhtemel bir alacak için ipotek tesis edilmesi imkânı verilerek belirlilik ilkesi alacak için gevşetilmiştir. Bu tür ipotekler üst sınır ipotekleri olup; alacak miktarının kesin belirleme söz konusu değildir. Taraflar, alacak miktarının belirli olmadığı durumda belirlilik ilkesi gereğince tüm ihtiyaçlarını karşılayacak azamî güvence bedelini tapu sicilinde göstermeleri yeterli olur....

      Davacının asıl borçlu borcunun teminatı olarak banka lehine tesis ettiği ipotek senedinin incelenmesinden; söz konusu ipoteğin tesisi anında doğmuş ve doğmamış tüm borçların teminatı olarak tesis edildiği anlaşılmıştır. Öncelikle ipoteğin üst sınır ipoteğimi yoksa ana para ipoteğimi olduğu değerlendirilmelidir. İpoteğin kuruluşu sırasında teminat altına alınacak alacağın doğmuş ve miktarının belirli olması halinde söz konusu alacak tutarının tapuya tescil edilmesiyle kurulan ipotek ana para ipoteğidir. Ana para ipoteği sadece alacak miktarının belirli olması halinde tesis edilebilirken üst sınır ipoteği her türlü alacak için söz konusu olabilecek genel ipotek türüdür. Alacağın bir borç ilişkisi gereği doğmuş fakat miktarının belirli olmaması ya da henüz doğmamış olması halinde de ipotek tesis edilebilir. Ayrıca henüz doğmamış bulunan alacağın doğmasının kesin ya da sadece ihtimal dahilinde olması mümkün olduğu gibi şarta bağlanmış bulunan alacaklarda teminat altına alınabilir....

        Kısaca, ipoteğin üst sınır ipoteği olması durumunda borçlu sadece ipotek akit tablosunda belirtilen miktar ile sınırlı olmak üzere sorumludur. Diğer taraftan taşınmaz malikinin ödeme iddiası varsa bu iddianın da yazılı delille kanıtlanması zorunludur. Bütün bu açıklamalar doğrultusunda mahkemece yapılması gereken iş; ipotek, azami meblağ (üst sınır) ipoteğine ilişkin bulunduğundan, ipotek akit tablosunda gösterilen limiti alacaklıya ödenmek üzere davacı depo ettiğinden, ipotek şerhini terkin etmek olmalıdır. Mahkemece, ipotek bedelinin güncellenmesi suretiyle bulunan bedelin davacı tarafça depo edilmemesi nedeniyle davanın reddine karar verilmiş olması doğru görülmemiş, bu sebeple hükmün bozulması gerekmiştir. SONUÇ:Yukarıda yazılı nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan temyiz harcının istek halinde yatırana iadesine, 12.11.2013 tarihinde oybirliği ile karar verildi....

          Tüm dosya kapsamı, kayıt ve belgeler ile usul ve yasaya uygun olarak alınan denetlenebilir bilirkişi raporu birlikte değerlendirilerek; Türk Medeni Kanunu'nun "İpoteğin Terkinini İsteme Hakkı" başlıklı 883.maddesinde; alacak sona erince ipotekli taşınmazın malikinin, alacaklıdan ipoteği terkin ettirmesini isteyebileceği, düzenlemesi yer almaktadır. Düzenleme ile birlikte somu olaya gelince, davalı banka ile dava dışı ... arasına ticari kredi sözleşmesi imzalandığı, sözleşme kapsamında dava dışı ...'e kredi kullandırıldığı, davaya konu taşınmazın da ipotek senedinden anlaşılacağı üzere davalı banka lehine fekki davalı bankaca bildirilinceye kadar ipotek verildiği, bankacı bilirkişinin raporuna göre dava tarihi itibariyle dava dışı ...'...

            Dosyanın incelenmesine göre, davacının davalının aracının trafik sigortacısı olduğu, rücuen alacak isteminin dayanağını davacının dava dışı şahıslara 31.03.2009 tarihinde yaptığı 87.341 TL'lik ödemenin oluşturduğu, davacı vekilinin fazlaya ilişkin haklarını saklı tutarak 5.000 TL için rücuen tazminat davası açtığı, ancak uyuşmazlığın ödeme yapılan miktarın tamamına ilişkin olduğu ve dava değerinin dava açıldığı tarihte yürürlükte olan 1086 Sayılı HUMK'nun 4/2 maddesine göre belirlenmesi gerektiği, buna göre de uyuşmazlığın Asliye Hukuk Mahkemesinde görülerek, çözümlenmesi gerektiği anlaşılmıştır. SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 6100 Sayılı HMK'nun 22. ve 23. maddeleri gereğince Adana 5. Asliye Hukuk Mahkemesinin YARGI YERİ OLARAK BELİRLENMESİNE, 27.04.2012 gününde oybirliğiyle karar verildi....

              Somut olayda, bağımsız bölüm malikinin halefi olan davacı ... şirketi, davalı bağımsız bölüm malikinin dairesinden gelen su sızıntısı nedeniyle oluşan zararın rücuen tahsilini talep etmekte olup, bu şekilde Kat Mülkiyeti Kanunu hükümlerinin uygulanması gerektiği anlaşılan uyuşmazlığın Bakırköy 5. Sulh Hukuk Mahkemesinde görülmesi gerektiği anlaşılmaktadır. SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 6100 sayılı HMK’nın 21 ve 22. maddeleri gereğince Bakırköy 5. Sulh Hukuk Mahkemesinin YARGI YERİ OLARAK BELİRLENMESİNE 13.06.2016 gününde oy birliğiyle karar verildi....

                Hal böyle olunca, mahkemece davacının dava konusu ödemeleri ipotek veren sıfatıyla yaptığına ilişkin herhangi bir belge bulunmadığı, davacının müteselsil kefil sıfatının da bulunduğu, yapılan ödemelerin müteselsil kefil sıfatıyla yapıldığı, işbu davanın ödeme yapan kefilin diğer kefiller ve asıl borçluya karşı açtığı rücuen alacak davası olduğu gözetilerek bu hukuki kabul çerçevesinde uyuşmazlığın çözülmesi gerekirken davacının ipotek veren sıfatıyla yaptığı ödemeyi kefil olan davalı gerçek kişilerden rücuen tahsilini talep edemeyeceği gerekçesiyle davalı kefiller hakkında açılan davanın reddine karar verilmesinde isabet görülmemiştir. (Emsal Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 08/03/2022 tarih ve 2020/4529 Esas 2022/1630 Karar sayılı ilamı). Açıklandığı üzere davacı ile davalı gerçek kişiler arasındaki uyuşmazlık kefilin kefile rücu ilişkisinden kaynaklanmaktadır. Davacı kefil olarak ödediği borcun diğer kefil davalılar ve asıl borçludan tahsilini talep etmiştir....

                  Hal böyle olunca, mahkemece davacının dava konusu ödemeleri ipotek veren sıfatıyla yaptığına ilişkin herhangi bir belge bulunmadığı, davacının müteselsil kefil sıfatının da bulunduğu, yapılan ödemelerin müteselsil kefil sıfatıyla yapıldığı, işbu davanın ödeme yapan kefilin diğer kefiller ve asıl borçluya karşı açtığı rücuen alacak davası olduğu gözetilerek bu hukuki kabul çerçevesinde uyuşmazlığın çözülmesi gerekirken davacının ipotek veren sıfatıyla yaptığı ödemeyi kefil olan davalı gerçek kişilerden rücuen tahsilini talep edemeyeceği gerekçesiyle davalı kefiller hakkında açılan davanın reddine karar verilmesinde isabet görülmemiştir. (Emsal Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 08/03/2022 tarih ve 2020/4529 Esas 2022/1630 Karar sayılı ilamı). Açıklandığı üzere davacı ile davalı gerçek kişiler arasındaki uyuşmazlık kefilin kefile rücu ilişkisinden kaynaklanmaktadır. Davacı kefil olarak ödediği borcun diğer kefil davalılar ve asıl borçludan tahsilini talep etmiştir....

                  UYAP Entegrasyonu