İhtilaf davacıya 830 m2 olarak satılan ve imar uygulaması sonrası DOP kesintisi nedeniyle 580,35 m2 olması gereken taşınmazının 392,81 m2 olması sonucu eksik kalan kısım olan 187,54 m2 için davacının bedel isteyip isteyemeyeceği hususundadır. Davacının taşınmazı satın alırken taşınmazıda imar uygulaması yapılmadığını ve bu haliyle 830 m2 kısmı satın aldığı ve imar uygulaması sonucu taşınmazın yüzölçümününde azaldığı (DOP kesintisi nedeniyle sabittir. Taşınmazın yüzölçümündeki azalma davalının kusuru olmaksızın imar uygulaması sonucu gerçekleşmiştir. Öte yandan davalının, imar uygulaması sonrasında da taşınmazın 830 m2 olarak davacı adına tescil edileceğine dair bir taahüdü ve tekeffülü bulunmamaktadır. Hal böyle olunca, davacının imar uygulaması sonrası oluşan parsellerden kendisine eksik yer verildiği iddiasıyla davalıdan talepte bulunması olanaklı değildir....
Asliye Hukuk Mahkemesinin 2012/155 E. sayılı kamulaştırmasız el atma nedeniyle tazminat dava dosyasının 5- Davaya konu taşınmazların geldisini teşkil eden 827 ada 3 ve 828 ada 142 parsel sayılı taşınmazların imar uygulamasına tabi tutulduğu belirtilmekle imar uygulaması sonucu oluşan yeni tapu kayıtlarının denetime elverişli şekilde tapu kütük sayfalarının merciinden temin edilerek evrakına eklenmesi ondan sonra gönderilmesi için dosyanın yerel mahkemesine GERİ ÇEVRİLMESİNE, 24.12.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi....
Mahallesi 129 ada 7 parsel sayılı taşınmazdaki hissesinin 2111 ada 3 parsele şuyulandırıldığının belirtildiği anlaşıldığından en son imar uygulamasına ait belgeler ilgili Belediye Başkanlığından istendikten, dava konusu taşınmazın imar uygulaması sonucu hangi parsellere gittiğini gösterir tüm gitti kayıtlarıyla birlikte tapu kayıtları ilgili Tapu Müdürlüğünden getirtildikten, imar uygulaması sonucu oluşan yeni parsellerin imar planındaki özgülenme amacı ilgili Belediye Başkanlığından sorulduktan ve imar uygulaması öncesi ve sonrası çaplı krokiler ilgili Kadastro Müdürlüğünden getirtildikten sonra mahallinde yeniden keşif yapılarak, imar uygulaması sonucu oluşan yeni parsellerin tapu kaydı ve çapı zemine uygulanıp yeni oluşan parsellere davalı idare tarafından fiilen el atılıp atılmadığı, fiilen el atılmasa bile dava konusu taşınmazın imar planındaki konumu ve kamuya tahsisli alan olarak ayrılıp ayrılmadığı araştırılıp kamuya özgülenme durumunun devam ettiğinin anlaşılması halinde fiili...
Mahkemece yaptırılan bilirkişi incelemesi neticesinde tanzim olunan raporlarda; Nilüfer Belediyesince yapılan imar uygulaması sırasında davacı ... adına tescil edilip yola terk edilmesi gereken ancak tapuda tescil ve terkini yapılmayan 1.059 m2’lik kısmın, imar uygulaması sırasında davalılar mülkiyetinde görüldüğünden davalılar lehine 635,40 m2 fazladan yer tahsis edildiği yönünde tespite yer verildiği görülmektedir. Nitekim imar uygulaması nedeniyle davalılara fazla yer tahsis edildiği hususu tarafların da kabulündedir....
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL, TAZMİNAT Taraflar arasında görülen davada; Davacı Hazine, öncesinde ihdasen adına tescil edilen çekişme konusu taşınmazda yapılan 38 nolu imar düzenlemesinden sonra .... Büyükşehir Belediyesi tarafından yapılan imar düzenlemesinin idari yargı yerinde iptal edildiğini ileri sürerek, kadastral parselin ihyası ya da tazminat isteğinde bulunmuştur. Davalılar, ayrı ayrı davanın reddini savunmuşlardır. Mahkemece, dava konusu taşınmazın idari tasarrufla.... Belediyesi sınırlarından Çukurova Belediyesine dahil edildiği, .......
Öte yandan, somut olayda; davacının icraen satın aldığı ve halen tapusunun kendi üzerinde bulunduğu dava konusu yerin (havuz ve kafeteryanın), imar uygulaması sonucu özel parselasyona dönüştüğü ve site ortak alanı olmaktan çıktığı; davalı site yönetimince (davacı ile sözleşme yapılarak) site sakinlerinin hizmetine sunulduğu; buna karşılık bir bedel ödenmediği ve davacının bu kullanım nedeniyle bir zararının doğduğu da anlaşılmaktadır. Mahkemece; 1276 parsel sayılı taşınmazın havuz ve kafeteryadan oluştuğu, imar uygulaması öncesinde ......
Gerçekten, bir kimse kendisine veya yasanın himaye ettiği bir hakka dayanarak üçüncü bir şahsa ait bir taşınmaz üzerine ayrılmaz parça (mütemmim cüz) niteliğinde yapı inşaa etmiş imar uygulaması sonucu bu yer davacıya ait imar parseli içerisinde kalmış ise, kendi arzu ve iradesi dışında idari kararla oluşan bir durum söz konusu olduğundan kusurlu sayılamaz. İşte bu nedenle yukarıda değinildiği gibi yasa koyucu imar parseli malikine karşı yapı sahibini koruma zorunluluğunu duymuştur. Somut olaya gelince; imar uygulaması sonucu , dava konusu muhtesatın, davacıya ait parsele taşkın hale geldiği anlaşıldığına ve davalının bina ve arsasını sonradan satın alması sonuca etkili olmayacağına göre, davalının kusurundan bahsetme imkanı bulunmamaktadır. Bu durumda, yıkılan kısmın bedeli, taşkın kısmın yıkılması halinde tüm bina kullanılamaz duruma geliyorsa tüm bina bedeli depo ettirildikten sonra elatmanın önlenmesi ve yıkıma karar verilmesi gerekmektedir....
"İçtihat Metni" MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi Taraflar arasındaki imar uygulaması sırasında bedele dönüştürülen payı nedeniyle davacılar murisi lehine tesis edilen ipotek karşılığının artırılması davasından dolayı yapılan yargılama sonunda: Davanın kısmen kabulüne dair verilen yukarıda gün ve sayıları yazılı hükmün Yargıtay'ca incelenmesi, davalı vekili yönünden verilen dilekçe ile istenilmiş olmakla, dosyadaki belgeler okunup iş anlaşıldıktan sonra gereği görüşülüp düşünüldü: - K A R A R – Dava, imar uygulaması sırasında bedele dönüştürülen payı nedeniyle davacılar murisi lehine tesis edilen ipotek karşılığının artırılması istemine ilişkindir....
Şöyle ki; Dosyada bulunan kanıt ve belgelerden davacılar murislerine ait 1152 ve 1295 parsel sayılı taşınmazlarda 12.04.2001 tarih ve 2001/117 sayılı encümen kararına dayanılarak 22.08.2001'de imar uygulaması yapıldığı, her iki parselin tamamının bedele dönüştürüldüğü, daha sonra söz konusu imar uygulaması nedeniyle tapu malikleri tarafından açılan davalar sonucunda yüksek bedellere hükmedildiğinden ve bu bedeller karşılanamadığından Belediyece aynı yerde yeniden imar uygulamaları yapıldığı ve yeni yapılan bu imar uygulamalarına karşı davacılar tarafından açılan iptal davası nedeniyle son uygulamaların hukuka uygun olmadığından bahisle iptaline karar verildiği, bu haliyle ilk yapılan imar uygulamasının geçerliliğini koruduğu anlaşılmıştır. Bu durumda işin esasına girilerek hüküm kurulması gerektiği düşünülmeden, yazılı gerekçelerle davanın reddine karar verilmesi, Doğru görülmemiştir....
Tüm bu yasal düzenlemeler ve Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararı değerlendirildiğinde; imar uygulaması nedeniyle bedele dönüştürülen pay karşılığının artırılmasından kaynaklanan tazminatlara ilişkin ilamların icra takibine konu edilmesi halinde, ilam tarihi 11.06.2013 tarihinden önce ise; (5999 sayılı Yasa'nın 1.maddesi ile 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu'na eklenen Geçici 6. maddesi ve 6111 sayılı Yasa’nın Geçici 2. maddesindeki düzenlemelerde yalnızca kamulaştırmasız elatmadan kaynaklanan tazminat alacakları haciz yasağı kapsamında bulunduğundan) İdarenin mal, hak ve alacaklarının haczedilebileceği, ilam tarihi 11.06.2013 tarihinden sonra ise; 6487 sayılı Yasa’nın 21. maddesi ile yapılan değişiklik gereği İdarenin mal, hak ve alacaklarının haczedilemeyeceğinin kabulü gerekir....