Ticaret Mahkemesi'nin 2011/315 Esas sayılı alacak ilamı ile bu ilamdaki bir kısım alacağın noter vasıtasıyla temlikine dair temlik belgesiyle başlatılan ilamlı takibe karşı, İcra Mahkemesi'ne başvurarak; takip yapanın ilamda taraf olmadığını, bu nedenle ilamlı takip yapamayacağını, ilamsız takip yapabileceğini bildirerek, icra emrinin iptalini talep etmiş, Mahkemece süresinde yapılmayan şikayetin reddine karar verilmiştir. Borçlunun İcra Mahkemesi'ne başvurusu ilama aykırılık şikayetidir. HGK’nun 21.06.2000 tarih ve 2000/12-1002 sayılı kararında da benimsendiği üzere ilama aykırılık şikayeti süreye tabii değildir. Bu durumda, Mahkemenin, başvurunun süreden reddi yönündeki kabulü yerinde değildir. Ancak ilamdan kaynaklanan alacağı usulüne uygun temliknameyle temlik alan kişinin, adı geçen ilama dayalı olarak borçlusu aleyhine ilamlı icra takibi başlatmasında da bir usulsüzlük bulunmamaktadır....
Borçluya gönderilen icra emri, kanuna ve özellikle ilama veya takip talebine aykırı ise, borçlu icra emrinin veya ilamlı icra takibinin iptali veya düzeltilmesi için icra mahkemesine şikayet yoluna başvurabilir (İİK'nun 41, 16. maddeleri). İlamların infaz edilecek kısmı hüküm bölümü olup bu kısmın aynen infazı zorunludur. İcra mahkemesince hükmün (infaz edilecek kısmının) yorum yolu ile değiştirilmesi mümkün olmadığı gibi yeniden belirlenmesi de mümkün değildir (HGK 8.10.1997 tarih ve 1997/12-517 E., 1997/776 K. sayılı kararı). Bu kabule aykırı talepler içeren takipler ilama aykırılık yaratacağından icra mahkemesinde süresiz şikayet konusu yapılabilir (HGK 21.6.2000 tarih, 2000/12-1002 E). Borçlu idarenin takibe konu ilamda bir başka davalının yazılı olduğu şikayeti ilama aykırılık şikayeti olup bu tür şikayetler kamu düzenine ilişkin olması nedeniyle süresiz olarak icra mahkemesi önüne getirilebilir....
Borçlu vekilinin takip dayanağı ipoteğin, limit ipoteği olup ilam niteliği taşımadığı ve bu nedenle de ilamlı takip yapılamayacağı ve icra emri gönderilemeyeceği yönündeki başvurusu; ilama aykırılık şikayeti niteliğindedir. İlamlı icra takibinde, ilama aykırılık kamu düzenine ilişkin olduğundan, anılan başvuru İİK'nun 16/2. maddesine göre süresiz olarak ileri sürülebilir. (HGK'nun 21.06.2000 tarih, 2000/12-1002 sayılı kararı). Bu nedenle Mahkemece, şikayetin süreden reddine karar verilmesi isabetsizdir. SONUÇ: Borçlu vekilinin temyiz itirazlarının kısmen kabulü ile Mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK'nun 366 ve HUMK'nun 428. maddeleri uyarınca BOZULMASINA, taraflarca İİK'nun 366/3. maddeleri gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 10 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine ve 27,70 TL peşin harcın istek halinde geri verilmesine 18.02.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi....
Borçlunun istemi ilama aykırılığı içermekte ve ilama aykırılık şikayeti kamu düzenine ilişkin olduğundan, mahkemece takibin iptaline karar verilmesi usul ve yasaya uygundur. Yukarıda açıklanan nedenlerle, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelerle, davalı vekilince istinaf edilen ilk derece mahkemesi kararında yazılı gerekçelere göre yerinde bulunmayan istinaf başvurularının HMK'nun 353/1- b(1) maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmiştir. HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1- İzmir 8....
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :İcra Hukuk Mahkemesi Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki borçlu tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü: Sair temyiz itirazları yerinde değil ise de; Alacaklı vekili tarafından İdare Mahkemesi ilamına dayalı olarak başlatılan genel haciz yolu ile ilamsız takipte, borçlunun, ilama dayalı ilamsız takip yapılamayacağı şikayeti ile icra mahkemesine başvurduğu, mahkemece, ilama dayalı ilamlı veya ilamsız takip yapılabileceği, ilamsız takibin borçlu lehine olduğu gerekçesiyle şikayetin reddine karar verildiği anlaşılmıştır. 2577 Sayılı Kanunun 28/2. maddesinde, tam yargı hakkındaki kararlardan belli bir miktarı içerenlerin genel hükümler dairesinde infaz ve icra olunacağı yazılıdır....
Alacaklının sair temyiz itirazları yerinde değil ise de; Borçlunun takipte ilama aykırı olarak fazla faiz talep edildiği yönündeki iddiası ilama aykırılık şikayeti olup, İİK'nun 17. maddesinin 1. fıkrası gereği şikayetin icra mahkemesince kabulü halinde icra emrinin düzeltilmesi gerekmektedir. Dosya içerisinde mevcut 03.02.2015 tarihli bilirkişi raporunda; icra emrinde istenebilecek asıl alacak miktarının, 1 parsel için 28.816,02 TL, 3 parsel için 192,86 TL, 5 parsel için 1844,72 TL, 6 parsel için 10.692,97 TL olduğu ve ilam vekalet ücretinden bakiye 120 TL alacak bulunduğu, ilam vekalet ücretinin işlemiş faizinin de 18,78 TL olarak düzenlenmesi gerektiği, faize faiz talep edilemeyeceği için, ilam sonucu hesaplanan faiz alacağına yeniden faiz hesaplanmadığı belirtilmiştir....
(İİK'nın 41, 16. maddeleri) Şikayeti inceleyecek icra mahkemesinin yetkisi ise sınırlıdır. Yerleşik yargısal uygulamada, ilamların infaz edilecek kısmının, hüküm bölümü olduğu, hükmün içeriğinin aynen infazı gerektiği, gerek icra dairesi ve gerekse icra mahkemesinin ilamın infaz edilecek kısmını yorum yolu ile belirleme yetkisine sahip olmadığı kabul edilmiştir (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 22/03/2006 tarihli 2006/12- 92 Esas 2006/85 Karar, 25/06/2008 tarihli 2008/12- 451 Esas 2008/453 Karar sayılı kararları) İlamlı icrada borçlu, ilam aleyhine olan, yani ilama göre borçlu olan kişidir. İlama konu hükümde borçlunun kim olduğu, takipte muhatabın kim olduğu konusunda hiçbir kuşku olmamalıdır. İlam hükmünün kime yada kimlere yönelik olduğu konusunda duraksamamak gerekir....
Bu takibe ilişkin itiraz ve şikayetler hakkında ilamlı takibe ilişkin hükümler uygulanır. Takipte istenen faizin oranının fahiş olduğuna ilişkin borçlu şikayeti ilama aykırılık nedenine dayalı olduğundan HGK.nun 21.06.2000 tarih ve 2000/12-102 sayılı kararında da belirtildiği üzere süreye tabi değildir. Bu durumda mahkemece takip dayanağı ipotek belgesinde varsa faiz oranı ve niteliğiyle ilgili düzenlemeler dikkate alınarak borçlunun faize yönelik itirazının esasının incelenmesi gerekir iken şikayetin reddine karar verilmesi isabetsizdir. SONUÇ: Borçlu vekilinin temyiz isteminin kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle 6100 sayılı HMK.nun Geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK.nun 428.maddesi uyarınca BOZULMASINA, taraflarca HUMK.nun 388/4. (HMK m.297/ç) ve İİK.nun 366/3. maddeleri gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 10 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine 19.10.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi....
Somut olayda; şikayet, ilamlı takipte ilama aykırılık olup mahkemece borçlunun itirazları doğrultusunda hesap yapılarak ve taleple bağlı kalınarak icra emrinin kısmen kabulüne karar verilmesi gerekirken icra emrinin tümünün iptali ile yeniden icra emrinin düzenlenmesi yönündeki karar isabetsizdir. SONUÇ : Alacaklının temyiz itirazlarının kısmen kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK'nun 366. ve HUMK’nun 428. maddeleri uyarınca (BOZULMASINA), peşin alınan harcın istek halinde iadesine, ilamın tebliğinden itibaren 10 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 20/06/2018 gününde oybirliğiyle karar verildi....
Borçlunun ilamlı takibe karşı yaptığı, İİK.nun 33/1. maddesi kapsamında zamanaşımı, ilamın kesinleşmeden icra edilemeyeceği, alacağın genel hükümlere göre icra edilemeyeceği yönündeki şikayetleri İİK.nun 16/l. maddesi gereğince yedi günlük süreye tabi ise de; ilama aykırı olarak fahiş alacak talep edildiği itirazı, ilama aykırılık şikayeti olarak değerlendirilmelidir. HGK.nun 21.06.2000 tarih ve 2000/12-1002 sayılı kararında da benimsendiği üzere başvuru ilama aykırılık nedenine dayalı olduğu takdirde süreye tabi bulunmamaktadır. O halde mahkemece borçlunun ilama aykırı olarak fahiş alacak talep edildiğine ilişkin şikayetinin esası incelenerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken süre aşımı nedeniyle ret kararı verilmesi isabetsizdir. SONUÇ: Borçlu vekilinin temyiz itirazlarının kısmen kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK.nun 366. ve HUMK.nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 02.05.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi....