İİKnun 02.07.2012 tarih ve 6352 sayılı kanunla değişen 68/7 maddesi gereğince; itirazın kaldırılması talebinin esasa ilişkin nedenlerle kabulü halinde borçlu, talebin aynı nedenlerle reddi halinde ise alacaklı, diğer tarafın talebi üzerine yüzde yirmiden aşağı olmamak üzere tazminata mahkum edilir. İcra tazminatı, aleyhindeki icra takibine itiraz eden ve işin çabuk bitirilmesine engel olan borçluya karşı konulmuş bir yaptırımdır. Bunlardan başka, alacağın likit ve belli olması da gerekir. Alacağın gerçek miktarı belli, sabit veya borçlu tarafından belirlenebilmesi için bütün unsurlar bilinmekte ya da bilinmesi gerekmekte, böylece borçlu tarafından borcun tutarının tahkik ve tayini mümkün ise; başka bir ifadeyle borçlu yalnız başına ne kadar borçlu olduğunu tespit edebilir durumda ise, alacağın likit ve muayyen olduğunun kabulü zorunludur....
Bu durumda hüküm aynı zamanda kesin nitelik taşıdığından davacı 3.kişi vekilinin temyiz isteminin reddine dair ek kararı sonuç itibari ile yerindedir SONUÇ:Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı 3.kişi vekilinin İİKnun 365.maddesini göre verilen ve sonuç itibari ile doğru bulunan mahkemenin 07.01.2010 tarihli ek kararına yönelik yerinde bulunmayan temyiz itirazlarının reddiyle usul ve yasaya uygun hükmün ONANMASINA ve aşağıda dökümü yazılı 17,15 TL peşin harcın onaama harcına mahsubuna 06.07.2010 gününde oybirliğiyle karar verildi....
Dava,3.kişinin İİK’nun 96 ve devamı maddelerine dayalı olarak açtığı istihkak davası ile İİKnun 97.madde uygulanmasına yönelik şikayet istemine ilişkindir. Dava konusu taşınır mallar 03.03.2009 tarihinde borçluya ödeme emrinin tebliğ edildiği ve borçluya ait vergi levhasının bulunduğu adreste haczedilmiştir. İİK’nun 97/a maddesinde öngörülen mülkiyet karinesi borçlu dolayısı ile davalı alacaklı yararınadır. Bu yasal karine aksinin davacı 3.kişi tarafından kesin ve güçlü delillerle ispatlanması gerekmektedir. Dosya içerisinde mevcut belgelerden, davacı şirketin borcun doğumundan sonra haczi adresinde kurulduğu ve borçlu çalışanlarının davacı şirkette çalışmaya devam ettiği, borçlu şirketin ticaret sicil adresinin halen haciz adresi olduğu ve vergi levhasının haciz adresinde bulduğu, ödeme emrinin bu adresten alındığı ve iptal edilmediği anlaşılmaktadır....
ın borçlunun durumu ve amacını bilebilecek kişilerden olduğu dolayısıyla tasarrufların İİknun 280/1 madde gereğince iptale tabi olduğu gerekçesiyle asıl ve birleştirilen davanın kabulüne dava konusu ..., ... İlçesi, ... Mahallesi, 1902 Ada, 19 parselde kayıtlı 1.kat 1 nolu ve çatı katı 5 nolu bağımsız bölümlerin davalı Mehmet Kökelma tarafından davalı ...'ya satışına ilişkin 25.10.2004 tarihli tasarrufun İstanbul, ..., ... Mahallesi 3246 Ada 5 parsel nolu taşınmazın borçlu tarafından davalı ...'ya satışına ilişkin 2.11.2004 tasarruf ile bu davalı tarafından da davalı ...'a satışına ilişkin 16.8.2005 tarihli tasarrufun, birleştirilen dava yönünden ... ilçesi, 7126 Ada, 1 parselde kayıtlı B blok 12 nolu bağımsız bölümün borçlu tarafından davalı ...'ya satışına ilişkin 27.10.2004 tarihli ve bu davalı tarafından da davalı ...'...
SONUÇ: Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle alacaklı vekilinin sair temyiz itirazlarının reddine, (2) nolu bentte açıklanan nedenlerle, alacaklı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün alacaklı yararına BOZULMASINA, taraflarca İİKnun 366/3. maddesi gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 10 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine ve peşin harcın istek halinde temyiz edene iadesine 07.12.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi....
Mahkemece tüm dosya kapsamına göre; ihtiyati hacizde yetkili mahkemenin İİK nun 258. maddesinin yollaması ile İİKnun 50 maddesi ve HMK 6 maddelerine göre keşidecinin yerleşim yeri mahkemesi olduğu, davalının birden fazla olması durumunda HMK 7 maddesine göre davalılardan birinin yerleşim yeri mahkemesinin yetkili olacağının belirtildiği, ihtiyati hacize konu çek incelendiğinde keşide yeri ve muhattap bankanın bulunduğu yerin ... olduğu, borçlulardan ... 'ın yerleşim yerinin ... olduğu, anlaşıldığından mahkememizin yetkisizliği nedeniyle ihtiyati haciz kararının kaldırılmasına karar verilmiştir. Kararı, ihtiyati haciz talep eden/alacaklı vekili temyiz etmiştir. Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, ihtiyati haciz talep eden alacaklı vekilinin tüm temyiz itirazları yerinde değildir....
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davalının temyiz itirazlarının kabulü ile 6100 sayılı HMKya 6217 Sayılı Kanunla eklenen geçici 3.madde hükmü gözetilerek HUMKnın 428 ve İİK.nın 366.maddesi uyarınca kararın BOZULMASINA, taraflarca İİKnun 366/3. maddesi gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 10 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine ve peşin harcın istek halinde temyiz edene iadesine 01.11.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi....
(HMK m.297/ç) ve İİKnun 366/3. maddeleri gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 10 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, 21.04.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi....
SONUÇ: Borçlu vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile Mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle 6100 sayılı HMKnun Geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMKnun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, taraflarca İİKnun 366/3. maddesi gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 10 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine ve peşin harcın istek halinde temyiz edene iadesine 06.11.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi....
Somut olayda; davacı tarafından 17/05/2021 tarihli dilekçe ile meskeniyet şikayeti ile kıymet takdirine itiraz için icra mahkemesine başvurulduğu, davanın görüldüğü İstanbul Anadolu 18. İcra Hukuk Mahkemesinin 2021/236 E. sayılı dosyasında, meskeniyet şikayeti yönünden tefrik kararı verilerek aynı Mahkemenin 17/05/2021 tarihli, 2021/268 E., 2021/320 K. sayılı ilamı ile meskeniyet şikayeti yönünden İstanbul İcra Hukuk Mahkemesinin yetkili olduğuna karar verildiği ve bunun üzerine dosyanın istinaf incelemesine konu kararı veren mahkemeye gönderildiği görülmüştür. Mahkemece, davanın ilk açılış tarihi olan 17/05/2021 tarihi dikkate alınmaksızın, yetkisizlik kararı üzerine dosyanın gönderildiği İstanbul Hukuk Mahkemeleri tevzi bürosu tarafından yapılan tevzi tarihi dikkate alınarak, dava tarihinin hatalı tespiti ile karar verilmiş olması isabetsizdir....