İHTİYATİ TEDBİR ... TALEBİN KONUSU : İhtiyati Tedbir Ankara 4....
İHTİYATİ TEDBİR ... TALEBİN KONUSU : İhtiyati Tedbir Ankara 4....
İHTİYATİ TEDBİR ... TALEBİN KONUSU : İhtiyati Tedbir Ankara 4....
Haksız fiilden kaynaklanan tazminat davalarında tazmin yükümlülüğü olay tarihi itibariyle muaccel hale geldiğinden, bu durumda geçici hukuki koruma yollarından biri olan ihtiyati hacizde yakın ispat koşulu gerçekleşmiş olup ihtiyati haciz mahiyetindeki tedbir talebinin incelenmesi gerekir. Mahkemece, ihtiyati hacizde yakın ispat koşulunun gerçekleştiği gözetilerek "tedbirde orantılılık" ilkesine uygun biçimde davacıların ihtiyati haciz isteminin kabulü gerekirken, reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, davacıların istinaf sebebi yerinde görülmüştür. Buna göre, Mahkemece davacıların talebine konu taşınır ve taşınmazlar araştırılıp tespit edilerek, davacıların tazminat talebi ile orantılı ve borçlunun ekonomik ve ticari hayatını etkilemeyecek biçimde "tedbirde ölçülülük" ilkesine uygun bir ihtiyati haciz mahiyetinde ihtiyati tedbir karar verilmesi gerekmektedir....
Yoksa eldeki uyuşmazlık gibi, konusu tescilli sınai mülkiyet hakkının davacıya karşı kullanılması olmayan bir davada, tescilli sınai mülkiyet hakkının kullanılmasının önlenmesine ilişkin ihtiyati tedbir kararının verilebilmesi mümkün değildir. Zira bu durumda tüm talepler açısından dava şartı olarak aranan hukuki yarar şartı da anılan ihtiyati tedbir talebi yönünden sağlanmamış bulunmaktadır. Bu durumda, mahkemece dava konusu tasarımların davalı tarafça davacıya karşı kullanılmasının önlenmesine ilişkin ihtiyati tedbir isteminin açıklanan gerekçelerle reddine karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile reddine karar verilmesi doğru olmamış, HMK.'...
Mahkemece talep eden tarafından açılan menfi tespit davasının red olduğu ve kesinleştiği, bu durumda tedbir kararının devamında hukuki yarar kalmadığı gerekçesiyle tedbirin kaldırılmasına karar verilmiş, karar davalı vekilince temyiz edilmiştir. Talep eden tarafından 10.09.2001 tarihinde davalı aleyhine açılan 2001/449 esas sayılı menfi tespit davası 26.11.2002 tarihli karar ile red edilmiştir. İİK.nun 72/4.maddesi “dava alacaklı lehine neticelenirse ihtiyati tedbir kararı kendiliğinden kalkar” hükmünü içermektedir. Bu durumda açılan menfi tespit davasında borçlunun talebi üzerine verilen tedbir kararı artık yeni bir karara ihtiyaç olmadan kendiliğinden kalkmıştır. Hal böyle olunca ihtiyati tedbir kararını isteyen borçlu davanın reddinden sonra tedbir kararının kaldırılmasını isteyemez ve bu yönde hukuki yararı da bulunmamaktadır. Mahkemece istemin reddi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir....
GEREKÇE: Talep, kar payı alacağının tahsili istemiyle başlatılan icra takibine itiraz edilmesi üzerine açılan itirazın iptali davasında ihtiyati tedbir kararı verilmesi, istemidir. İstinafa gelen uyuşmazlık temelde, talep konusuna ilişkin olarak ihtiyati tedbir şartlarının oluşup oluşmadığı noktasındadır. İhtiyati tedbir isteyen taraf, genel kurul tarafından ödenmesine karar verilen kar payının ödenmediğinden bahisle davalı şirketin taşınır ve taşınmaz satış ile alış işlemlerinin durdurulması ve banka hesaplarına tedbir konulması suretiyle incelemeye konu ihtiyati tedbir kararı verilmesine ilişkin talebi yapmıştır. 6100 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu(HMK)'nun 389/1....
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davanın görevsiz ve yetkisiz mahkemede açıldığını, davacının ihtiyati tedbir talebinin yersiz olduğunu, sözleşmenin açık hükmüne aykırılığı ve haksızlığı yargılama sonucu ortaya çıkacak olan talep ile davanın esasını çözümleyecek nitelikte tedbir talebinde bulunulamayacağını, tedbir talebinin reddi gerektiğine karar verilmesini savunmuştur. İlk derece mahkemesince; "..HMK 389. maddesi uyarınca sadece uyuşmazlık konusu hakkında tedbir kararı verilebileceği, somut olayda alacak talebi bakımından site yönetimi adına kayıtlı mal varlığının uyuşmazlık konusu olmadığı ve bu bakımdan tedbir kararı verilemeyeceği anlaşılmış olup davacı vekilin ihtiyati tedbir talebinin reddine .." şeklinde hüküm tesis edilmiştir. Kararı davacı vekili istinaf kanun yoluna getirmiştir....
Somut davada; davacılar vekili, açtığı dava ile davacının işçilik hak ve alacaklarının davalılardan tahsilini ve alacağın teminat altına alınması için ihtiyati tedbir kararı verilmesini istemiş; mahkemece, açılmış olan iş bu tazminat davasının sonucunun etkisiz ve anlamsız kalmasını önlemek ve tedbir talep edilen malların, davacıdan haksız olarak elde edilen kazanç ile sağlandığı iddiasının kuvvetli şüphesi ve yaklaşık ispatı göz önünde bulundurulmak ile önleyici nitelikte bir koruma sağlamak amacıyla davacı tarafın ihtiyadi tedbir talebi kabul edilmiştir....
Somut olayda davacının ihtiyati tedbir talebi kabul edilmiş ise de teminatsız tedbir verilmesi talebine rağmen, ihtiyati tedbir kararı teminat karşılığı verilmiştir. Davacının bu karara karşı HMK'nın 394. maddesi uyarınca itiraz hakkının bulunduğu kabul edilirse, itiraz üzerine verilen karara karşı da istinaf yolunun açık olduğunun kabulü gerekecektir. HMK'nın 394. maddesinde itiraz yoluna hangi tarafın başvurabileceği kesin olarak ifade edilmemiş ise de itiraz yoluna başvuru hakkının, aleyhine tedbir verilen karşı tarafa ve tedbirden zarar göre üçüncü şahsa verildiği anlaşılmaktadır. Tedbir talebi kabul edilen, ancak teminatsız tedbir talebi yerinde görülmeyen davacının da ihtiyati tedbire teminat yönünden itiraz hakkının bulunduğunun kabulü gerekir. Nitekim HMK'nın 394. maddesinde davacının bu durumda itiraz yoluna başvurmasını yasaklayan açık bir hüküm bulunmamaktadır....