Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

Mahkemece iddia, savunma, toplanılan deliller, bilirkişi rapor ve tüm dosya kapsamına göre, bilirkişiler tarafından düzenlenen tabloda ilk 350 adet alım satım işleminden 205, 349 ve 350’nci sıradaki işlemler hariç olmak üzere diğer tüm işlemlerde müşterinin limit fiyatlı emri ile yerine getirilen işlemin uyumlu olduğunun ve bunlarda bir usulsüzlük bulunmadığının görüldüğü, 205, 349 ve 350’nci sıradaki üç işlemin müşteriden alınan limit fiyatlı emrin hilafına limit fiyatına uyulmaması sonucu davacının toplam 24.500,-TL zarara uğramasına sebebiyet verildiği, bu üç işlemdeki zarar durumu nedeniyle kurtaj iadesini gerektirir bir durumun oluşmadığı, kredi ilişkisi ayrık olmak üzere 351-361 numaralardaki 11 adet toplam 100.000 lot ... hissesinin 27.07.2011-02.08.2011 tarihleri arasında toplam 553.453,82 TL bedelle satışının tamamında davacının emri ve talimatı olmadığı, hatta satılmaması yönünde istemi ve başvurusu bulunduğu, davacının talimatı ve satış emri olmaksızın yapılan ... hissesi satışıyla...

    Somut uyuşmazlıkta, Mahkemece iş sözleşmesinin işveren tarafından verilen emrin yerine getirilmemesi nedenine dayalı olarak feshedildiği, feshin haklı olduğu, davacının kıdem ve ihbar tazminatına hak kazanamadığı sonucuna varılmıştır. Ne var ki mahkemece varılan sonuç dosya kapsamı ile örtüşmemektedir. Dosya kapsamında mevcut 09/01/2015 tarihli fesih yazısına göre, davacının iş sözleşmesi verilen görevleri yerine getirmediği gerekçesiyle İş Kanununun 25/2 maddesine göre haklı sebeple feshedilmiştir. Davacının 08.01.2015 tarihinde saat 20.45 civarında işverence 7/24 yol yardımı işi kapsamında arandığı, ancak çağrıya uyarak çalışmaya gitmediği sabit olup, taraflar arasında bu konuda uyuşmazlık bulunmamaktadır. işverence davacının son olay tarihinden daha önce de birden fazla kez çağrıldığı halde, çağrıya yanıt vermediği savunulmuş ise de dosya kapsamında bu yönde bir delil bulunmamaktadır....

      Yargılama sonunda verilecek hüküm türlerinin sayıldığı CMK'nın 223. maddesinin 3. fıkrasında, “Sanık hakkında;   a) Yüklenen suçla bağlantılı olarak yaş küçüklüğü, akıl hastalığı veya sağır ve dilsizlik hali ya da geçici nedenlerin bulunması,   b)Yüklenen suçun hukuka aykırı fakat bağlayıcı emrin yerine getirilmesi suretiyle veya zorunluluk hali ya da cebir veya tehdit etkisiyle işlenmesi,  c) Meşru savunmada sınırın heyecan, korku ve telaş nedeniyle aşılması,  d) Kusurluluğu ortadan kaldıran hataya düşülmesi, hallerinde, kusurunun bulunmaması dolayısıyla ceza verilmesine yer olmadığı kararı verilir.”, Aynı maddenin 8. fıkrasının 2. cümlesinde ise, "... soruşturmanın veya kovuşturmanın yapılması şarta bağlı tutulmuş olup da şartın henüz gerçekleşmediği anlaşılırsa; gerçekleşmesini beklemek üzere, durma kararı verilir. Bu karara itiraz edilebilir." hükmü öngörülmüştür....

        Yargılama sonunda verilecek hüküm türlerinin sayıldığı CMK'nın 223. maddesinin 3. fıkrasında, “Sanık hakkında;   a) Yüklenen suçla bağlantılı olarak yaş küçüklüğü, akıl hastalığı veya sağır ve dilsizlik hali ya da geçici nedenlerin bulunması,   b)Yüklenen suçun hukuka aykırı fakat bağlayıcı emrin yerine getirilmesi suretiyle veya zorunluluk hali ya da cebir veya tehdit etkisiyle işlenmesi,  c) Meşru savunmada sınırın heyecan, korku ve telaş nedeniyle aşılması,  d) Kusurluluğu ortadan kaldıran hataya düşülmesi, hallerinde, kusurunun bulunmaması dolayısıyla ceza verilmesine yer olmadığı kararı verilir.”, Aynı maddenin 8. fıkrasının 2. cümlesinde ise, "... soruşturmanın veya kovuşturmanın yapılması şarta bağlı tutulmuş olup da şartın henüz gerçekleşmediği anlaşılırsa; gerçekleşmesini beklemek üzere, durma kararı verilir. Bu karara itiraz edilebilir." hükmü öngörülmüştür....

          Kusurluluğu etkiyenle nedenler olarak ise; a)Yaş küçüklüğü (m.31), b) Akıl hastalığı (m.32) c) Sağır ve dilsizlik (m.33) d) Geçici nedenler, alkol ve uyuşturucu madde etkisinde olma (m.34) e) Cebir veya tehdit dolayısıyla kişinin irade yeteneğinin etkilenmesi (m.25,f.2;m.92;m.99,f.2;m.143) f) Hukuka aykırı ve fakat, bağlayıcı emrin yerine getirilmesi (m.24,f.2-4), g) Hukuka uygunluk sebeplerinde sınırın aşılması (m.27), h) Haksız tahrik (m.29), i) Çeşitli hata halleri (m.30,f.3,4) j) Cebir ve veya tehdit dolayısıyla kişinin irade yeteneğinin etkilenmesi (m. 28) (karşı koyamayacağı veya kurtulamayacağı cebir ve şiddet veya muhakkak ve ağır bir korkutma veya tehdit sonucu suç işleyen kimseye ceza verilmez. Bu gibi hallerde cebir ve şiddet korkutma ve tehdidi kullanan kişi suçun faaili sayılır" Hal böyle olunca; ..., ... ve mağdur (sanık) ...'ın ortak ikamet ettikleri binaya hırsızlık amacıyla giren (mağdur) sanıklar ... ve ..'in çatı katında bulunan mağdur ...'...

            nde gösterildiğini, son olarak davalı şirket nezdinde çalıştığını, davalılar arasındaki ilişkinin işçi teminine yönelik ve muvazaalı olduğunu, davalı işverenin müvekkilinin iş akdini sözlü olarak feshettiğini, müvekkiline 01/04/2015 tarihinden sonra işyerinde işbaşı yapamayacağının söylendiğini, müvekkilinin işten çıkarılma sebebini sorması üzerine kendisine Belediye Başkanlığı'ndan kendilerine gelen emrin bu yönde olduğunu söylediklerini ileri sürerek feshin geçersizliğinin tespiti ile davacının öncelikle davalı Belediyeye iadesini, olmadığı takdirde davalı şirkete işe iadesi ile sonuçlarına hükmedilmesini istemiştir. Davalı ... vekili, davalı şirket ile aralarında muvazaa olmadığını, hizmet alımına dayalı husumet itirazında bulunduklarını savunarak davanın reddini talep etmiştir. Davalı şirket vekili, muvazaaya dayalı husumet itirazında bulunmuş, davacının iş akdine ihale dönemi bittiğinden geçerli nedenle son verildiğini savunarak davanın reddini talep etmiştir....

              Acele hâllerde verilen sözlü emir, en kısa sürede yazılı hâle dönüştürülerek mümkün olması hâlinde en seri iletişim vasıtasıyla ilgili kolluğa bildirilecek, aksi hâlde ilgili kolluk görevlilerince yazılı emrin alınması sağlanacaktır. Ancak, kolluk görevlisi emrin yazılı hâle getirilmesini beklemeden sözlü emrin gereğini yerine getirmek zorundadır. "Gizli soruşturmacı görevlendirilmesi" başlıklı CMK’nın 139. maddesi; "(1) (Değişik: 21/2/2014–6526/13 md.) Soruşturma konusu suçun işlendiği hususunda somut delillere dayanan kuvvetli şüphe sebeplerinin bulunması ve başka surette delil elde edilememesi hâlinde, kamu görevlileri gizli soruşturmacı olarak görevlendirilebilir. Bu madde uyarınca yapılacak görevlendirmeye hâkim tarafından karar verilir. (Mülga son cümle: 24/11/2016-6763/27 md.)(…) (2) Soruşturmacının kimliği değiştirilebilir. Bu kimlikle hukukî işlemler yapılabilir....

                Bu nedenle örgütsel koordinasyon veya iştirak iradesi gereğince ve iş bölümü doğrultusunda bulundukları mahal ve konumlarına uygun, amaca hizmet eden ve katkı sunan icrai harekette bulunanların, icra aşamasına geçerek amaç suç yönünden somutlaştığında ve elverişliliğinde tartışma bulunmayan bu fiil üzerinde müşterek hâkimiyet kurdukları gözetilerek TCK'nın 37. maddesi kapsamında "doğrudan fail" olduklarının kabulünde zorunluluk vardır. Mensup olduğu örgütle kurduğu bağ nedeniyle örgütsel faaliyet kapsamında işlenen anayasayı ihlal suçuna ilişkin planlama, hazırlık ve icra organizasyonundan haberdar olmak suretiyle darbeye teşebbüs suçunu sevk ve idare edenler tarafından verilen emirleri/görevleri kabullenerek ülke çapındaki icra hareketleriyle illi bir değer taşıyan icra hareketlerini gerçekleştirenlerin ya da görev paylaşımı bağlamında henüz sırası gelmemiş icra hareketleri için gerekli hazırlıkları yapanların bu suç yönünden müşterek fail olarak sorumlu tutulmaları gerekmektedir....

                  Elverişli/vahim eylemin diğer tabirle araç suçun, hazırlık hareketi aşamasından icra hareketi safhasına geçmesi, en azından teşebbüs boyutuna ulaşması, “amaçlanan sonucu doğurabilecek icra hareketi olarak belirginleşmesi gerekir” (Yargıtay CGK'nın 09.02.2010 tarih ve 2009/9-103, 2010/22 sayılı kararı). Yargıtay tarafından da uygulanagelen (Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 19.10.2010 tarih ve 1-153/206 sayılı kararı vb.) objektif teori-Frank formülüne göre; Suçun kanuni tarifinde unsur veya nitelikli hal olarak belirtilmiş hareketlerin gerçekleştirilmesi halinde icra hareketlerinin başladığını kabul etmek gerekir. Gerçekleştirilen bir hareketin icra hareketi teşkil edip etmediğinin belirlenmesinde, hareketin harici olarak değerlendirilmesiyle yetinilmemeli, özellikle bu hareketin suçun konusuyla yakın bağlantı içerisinde olup olmadığı ve suçun konusu bakımından tehlikeye sebebiyet verip vermediği de araştırılmalıdır....

                    Elverişli/vahim eylemin diğer tabirle araç suçun, hazırlık hareketi aşamasından icra hareketi safhasına geçmesi, en azından teşebbüs boyutuna ulaşması, “amaçlanan sonucu doğurabilecek icra hareketi olarak belirginleşmesi gerekir.” (Yargıtay CGK'nın 09.02.2010 tarih ve 2009/9-103, 2010/22 sayılı kararı). Yargıtay tarafından da uygulanagelen (Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 19.10.2010 tarih ve 1-153/206 sayılı kararı vb.) objektif teori-Frank formülüne göre; Suçun kanuni tarifinde unsur veya nitelikli hal olarak belirtilmiş hareketlerin gerçekleştirilmesi halinde icra hareketlerinin başladığını kabul etmek gerekir. Gerçekleştirilen bir hareketin icra hareketi teşkil edip etmediğinin belirlenmesinde, hareketin harici olarak değerlendirilmesiyle yetinilmemeli, özellikle bu hareketin suçun konusuyla yakın bağlantı içerisinde olup olmadığı ve suçun konusu bakımından tehlikeye sebebiyet verip vermediği de araştırılmalıdır....

                      UYAP Entegrasyonu