Tasarruf konusu malın vasiyet alacaklısında kalması durumunda, malın tenkis sebebiyle vasiyet borçlusuna verilmesi gereken, aksi hâlde tasarruf oranı içinde kalan kısmının karar günündeki değerinin para olarak ödetilmesine karar verilir....
Noterliğinin 30.12.1998 tarihli ve .... yevmiye numaralı vasiyetnamesini tanzim ettiğini, vasiyetnamenin Bursa Tereke Hakimliğinin 2001/21-22 esas sayılı dosyası ile 02.05.2001 tarihinde açıldığını, murisin ölüme bağlı tasarrufla bir kısım davacılara ve davalılara mal bıraktığını, yapılan vasiyetnamenin şekil ve murisin tasarruf ehliyeti bakımından eksiklikler içerdiğini, anılan vasiyetnamenin murisin bizzat kendi arzusu ile yapılmadığını, üçüncü şahısların hileleri, korkutmaları ve yanıltmaları sonucu tanzim edildiğini ve vasiyetname ile saklı paylarının zarar gördüğünü ileri sürerek vasiyetnamenin iptalini, olmazsa bu tasarrufla ihlal edilen saklı paylarının tenkisini talep etmiştir. 2. Birleştirilen Bursa 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2001/622 Esas sayılı dosya davacısı ..., dava dilekçesinde; muris ...'ün Gemlik 1....
Vasiyetnamenin korkutma, zorlama sonucu yapılması sebebine de dayanılarak iptali istenilmiştir (TMK. md. 557/...). Ayrıca, vasiyetnamenin esasa ilişkin iptal sebeplerinden olan mirasbırakanın ölüme bağlı tasarrufu korkutma etkisi altında yaptığı hususu gerçekleşmişse ölüme bağlı tasarrufun iptaline karar verilmelidir. İkrah (korkutma) kişinin irade serbestisini ihlal suretiyle onu gerçek isteğine uymayan bir beyanda bulunmak zorunluluğunda bırakan, hukukun caiz görmediği davranışlardır. İkrah maddi ve manevi olmak üzere iki türlüdür. Bir kimseye o akdi yapmasını temin için maddi tazyik yapılmışsa, örneğin eli tutularak zorla sözleşmenin altı imzalatılmışsa bu halde maddi ikrah hali varsayılır. Öte yandan bir kimsede korku yaratarak ona istenilen işlemi yaptırmayı amaçlayan tehdide de manevi ikrah denilir....
Tasarruf oranı aşılmış ise tasarrufun niteliğine göre icap ederse kazandırma işleminde, saklı payları zedeleme kastının bulunup bulunmadığı objektif (nesnel) ve sübjektif (öznel) unsurlar dikkate alınarak belirlenmelidir. Zira tasarruf oranını aşan her kazandırmada saklı payları zedeleme kastının varlığından söz edilemez. Mutlak olarak tenkise tabi tasarruflarda (ölüme bağlı tasarruflar veya TMK'nin 565. maddesinin 1, 2 ve 3 bentlerinde gösterilenler) veya saklı payın ihlal kastının varlığı kesin olarak anlaşılan diğerlerinde özellikle muayyen mal hakkında tenkis uygulanırken TMK'nin 570. maddesindeki sıralamaya dikkat etmek davalı mahfuz hisseli mirasçılardan ise aynı Kanunun 561. maddesinde yer alan mahfuz hisseden fazla olarak alınanla sorumluluk ilkesini gözetmek, dava konusu olup olmadığına bakılmayarak önce ölüme bağlı tasarruflarla davacının saklı payını tamamlamak, sonra sağlar arası tasarrufları dikkate almak gerekir....
Bu tür hukukî işlemlerin, ölüme bağlı tasarruf olarak adlandırılmalarının sebebi, bu işlemlerin miras bırakanın terekesine ilişkin olmalarıdır (Serozan, Rona/Engin, Baki İlkay: Miras Hukuku, Ankara 2018, s. 276). Ölüme bağlı tasarruflar, şeklî anlamda ölüme bağlı tasarruflar ve maddi anlamda ölüme bağlı tasarruflar olarak ikiye ayrılır. Şeklî anlamda ölüme bağlı tasarruf, miras bırakanın ölümünden sonra gerçekleşmesini ümit ettiği son arzularını kanunda öngörülen belli şekil şartlarına uygun olarak meydana getirmesidir. Bu tip tasarruflarda sınırlı sayı söz konusu olduğundan yalnızca vasiyetname ve miras sözleşmeleri şeklî anlamda ölüme bağlı tasarruf niteliği taşır. Bunların dışında herhangi bir işlem, şeklî anlamda ölüme bağlı tasarruf olarak kabul edilmez (Serozan /Engin, s. 277)....
Hükümsüzlük, def"i yoluyla her zaman ileri sürülebilir." hükmünü, TMK. 571.maddesi ise; "Tenkis davası açma hakkı, mirasçıların saklı paylarının zedelendiğini öğrendikleri tarihten başlayarak bir yıl ve her halde vasiyetnamelerde açılma tarihinin, diğer tasarruflarda mirasın açılması tarihinin üzerinden on yıl geçmekle düşer.Bir tasarrufun iptali bir öncekinin yürürlüğe girmesini sağlarsa, süreler iptal kararının kesinleşmesi tarihinde işlemeye başlar.Tenkis iddiası, def'i yoluyla her zaman ileri sürülebilir." hükmünü içermektedir. Yukarıda açıklanan maddelerde; ölüme bağlı bir tasarruf olan vasiyetnamenin iptali ve tenkisi davalarını açmak için belirtilen süreler, hak düşürücü süre olarak düzenlenmiştir. Ancak gerek 559.maddenin 2.fıkrasında, gerekse 571.maddenin 3.fıkrasında; vasiyetnameye ilişkin açılmış bir davada hükümsüzlük ve tenkis iddiasının, defi yoluyla her zaman ileri sürülebileceği belirtilmiştir....
Ölüme bağlı bir tasarruf olan vasiyetnamenin iptali veya tenkisi istemiyle açılacak davalar için kanunda belirtilen süreler, hak düşürücü süre olarak düzenlenmiş olduğundan, yargılama aşamasında hakim tarafından, temyiz aşamasında ise Yargıtay tarafından kendiliğinden dikkate alınır. İptal davasındaki hak düşürücü süre, 4721 sayılı TMK'nın 559. maddesinde, "İptal davası açma hakkı, davacının tasarrufu, iptal sebebini ve kendisinin hak sahibi olduğunu öğrendiği tarihten başlayarak bir yıl ve her hâlde vasiyetnamelerde açılma tarihinin, diğer tasarruflarda mirasın geçmesi tarihinin üzerinden, iyiniyetli davalılara karşı on yıl, iyiniyetli olmayan davalılara karşı yirmi yıl geçmekle düşer....
Ölenin millî hukukuna uygun şekilde yapılan ölüme bağlı tasarruflar da geçerlidir.Ölüme bağlı tasarruf ehliyeti, tasarrufta bulunanın, tasarrufun yapıldığı andaki millî hukukuna tâbidir.” hükmünü içermektedir.Aynı yasanın 7.maddesine göre; “Hukuki işlemler, yapıldıkları ülke hukukunun veya o hukuki işlemin esası hakkında yetkili olan hukukun maddi hukuk hükümlerinin öngördüğü şekle uygun olarak yapılabilir.” Somut olayda; mirasbırakan, eşi olan davalı ... ile birlikte vasiyetname düzenlemiş olup bu husus mahkemenin de kabulündedir. Birden fazla mirasbırakanın ölümlerinden sonra hüküm ifade etmek üzere, mamelekleri üzerinde tek taraflı olarak tasarrufta bulunmak gayesiyle, birlikte arzularını açıklamalarına ortak vasiyetname denir....
TMK'nun 557.maddesinde ise vasiyetnamenin iptali sebepleri tahdidi olarak sayılmıştır.TMK'nun 557.maddesi;Aşağıdaki sebeplerle ölüme bağlı bir tasarrufun iptali için dava açılabilir: 1- Tasarruf mirasbırakanın tasarruf ehliyeti bulunmadığı bir sırada yapılmışsa, 2- Tasarruf yanılma,aldatma,korkutma veya zorlama sonucunda yapılmışsa, 3- Tasarrufun içeriği,bağlandığı koşullar veya yüklemeler hukuka veya ahlaka aykırı ise, 4- Tasarruf kanunda öngörülen şekillere uyulmadan yapılmışsa'' şeklinde düzenlenmiştir. Noterlik Kanununun 76.maddesinde de; "Noter, tanık, tercüman ve bilirkişiler aşağıdaki hallerde noterlik işlemine katılamazlar" dendikten sonra 3.cü fıkrasında; "ilgililerden biri ile aralarında sıhri dahi olsa usul ve füru veya kan hısımlığında üçüncü, sıhri hısımlıkta ikinci derecede civar hısımlığı veyahut evlat edinme ilişkisi varsa" hükmüne amirdir. Ne var ki; Noterlik Kanunu, tüm işlemlerde uygulanmak üzere tanıklarla ilgili hükümler öngörmüştür. Oysa, TMK.'...
Tasarruf oranı aşılmış ise tasarrufun niteliğine göre icap ederse kazandırma işleminde saklı payları zedeleme kastının bulunup bulunmadığı objektif (nesnel) ve subjektif (öznel) unsurlar dikkate alınarak saptanmalıdır. Zira tasarruf oranını aşan her kazandırmada saklı payları zedeleme kastının varlığından söz edilemez. Mutlak olarak tenkise tabi tasarruflarda (ölüme bağlı tasarruflar veya TMK'nın 565. maddesinin 1., 2. ve 3. bentlerinde gösterilenler) veya saklı payın ihlal kastının varlığı kesin olarak anlaşılan diğerlerinde, özellikle muayyen mal hakkında tenkis uygulanırken TMK'nın 570. maddesindeki sıralamaya dikkat etmek, davalı mahfuz hisseli mirascılardan ise aynı Kanun'un 561. maddesinde yer alan mahfuz hisseden fazla olarak alınanla sorumluluk ilkesini gözetmek, dava konusu olup olmadığına bakılmayarak önce ölüme bağlı tasarruflarla davacının saklı payını tamamlamak, sonra sağlar arası tasarrufları dikkate almak gerekir....