Medeni Kanununun 28’inci maddesinde ise, kişiliğin, çocuğun sağ olarak tamamıyla doğduğu anda başlayıp ölümle sona erdiği ve çocuğun hak ehliyetini, sağ doğmak koşuluyla ana rahmine düştüğü andan başlayarak elde ettiği hüküm altına alınmış olup, gerçek kişilerin kişiliği ve bununla medeni haklardan yararlanma (hak) ehliyeti ölümle sona erdiğinden, ölmüş kişinin taraf ehliyeti bulunmamaktadır. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 114. maddesinde, taraf ve dava ehliyetine sahip olunması, dava şartı olarak düzenlenmiş ise de; anılan Yasanın tarafta iradi değişikliği düzenleyen 124/3. maddesinde, maddi bir hatadan kaynaklanan veya dürüstlük kuralına aykırı olmayan taraf değişikliği talebinin, karşı tarafın rızası aranmaksızın hakim tarafından kabul edileceği belirtilmiştir....
Hak ehliyeti bulunan her gerçek ve tüzel kişi, davada taraf olabilme ehliyetine de sahiptir. 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 28’inci maddesinde ise, kişiliğin, çocuğun sağ olarak tamamıyla doğduğu anda başlayıp ölümle sona erdiği ve çocuğun hak ehliyetini, sağ doğmak koşuluyla ana rahmine düştüğü andan başlayarak elde ettiği hüküm altına alınmış olup, gerçek kişilerin kişiliği ve bununla medeni haklardan yararlanma (hak) ehliyeti ölümle sona erdiğinden, ölmüş kişinin taraf ehliyeti bulunmamaktadır. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 114. maddesinde, taraf ve dava ehliyetine sahip olunması, dava şartı olarak düzenlenmiş ise de; anılan Yasanın tarafta iradi değişikliği düzenleyen 124/3. maddesinde, maddi bir hatadan kaynaklanan ve ya dürüstlük kuralına aykırı olmayan taraf değişikliği talebinin, karşı tarafın rızası aranmaksızın hakim tarafından kabul edileceği belirtilmiştir....
Medeni Kanununun 28’inci maddesinde ise, kişiliğin, çocuğun sağ olarak tamamıyla doğduğu anda başlayıp ölümle sona erdiği ve çocuğun hak ehliyetini, sağ doğmak koşuluyla ana rahmine düştüğü andan başlayarak elde ettiği hüküm altına alınmış olup, gerçek kişilerin kişiliği ve bununla medeni haklardan yararlanma (hak) ehliyeti ölümle sona erdiğinden, ölmüş kişinin taraf ehliyeti bulunmamaktadır. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 114. maddesinde, taraf ve dava ehliyetine sahip olunması, dava şartı olarak düzenlenmiş ise de; anılan Yasanın tarafta iradi değişikliği düzenleyen 124/3. maddesinde, maddi bir hatadan kaynaklanan veya dürüstlük kuralına aykırı olmayan taraf değişikliği talebinin, karşı tarafın rızası aranmaksızın hakim tarafından kabul edileceği belirtilmiştir....
Hak ehliyeti bulunan her gerçek ve tüzel kişi, davada taraf olabilme ehliyetine de sahiptir. 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 28’inci maddesinde ise, kişiliğin, çocuğun sağ olarak tamamıyla doğduğu anda başlayıp ölümle sona erdiği ve çocuğun hak ehliyetini, sağ doğmak koşuluyla ana rahmine düştüğü andan başlayarak elde ettiği hüküm altına alınmış olup, gerçek kişilerin kişiliği ve bununla medeni haklardan yararlanma (hak) ehliyeti ölümle sona erdiğinden, ölmüş kişinin taraf ehliyeti bulunmamaktadır. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 114. maddesinde, taraf ve dava ehliyetine sahip olunması, dava şartı olarak düzenlenmiş ise de; anılan Yasanın tarafta iradi değişikliği düzenleyen 124/3. maddesinde, maddi bir hatadan kaynaklanan veya dürüstlük kuralına aykırı olmayan taraf değişikliği talebinin, karşı tarafın rızası aranmaksızın hakim tarafından kabul edileceği belirtilmiştir....
İddia, tanık anlatımları, uzman raporu müşterek çocuğun beyanı ve dosyadaki mevcut bilgi ve belgelere göre çocuğun boşanma ile velayetinin davalı anneye verildiği ve davalı anne ile birlikte yaşamaya devam ettiği ,davacının iddiasına konu olayların boşanma davası devam ederken yaşanmaya başlandığı zira çocukla kişisel ilişki tesisine konu icra dosya esasının 2014 yılına ait olduğu ,ceza dosyasına konu olaylarında boşanma davası sürecinde gerçekleştiği, boşanma davasının kesinleştiği 04.01.2018 tarihinden itibaren davacının müşterek çocukla görüşmek için iki kez icra yolunu kullandığı , çocuğun anne yanında kalma iradesi,, davalı annenin müşterek çocukla ilgilenmediği, velayet görevini ihmal ettiğine dair delil bulunmadığı, değişen durum ve şartlara göre velayet değişikliği hususunda her zaman dava açılabileceği dikkate alınarak mahkemenin velayet değişikliği davasının kabulüne ilişkin kararı usul ve esas yönünden yasaya aykırı bulunduğundan davalının istinaf itirazının kabulü ile...
İlk derece mahkemesince davacının ise çocuğu teslim aldıktan sonra aynı şekilde çocuğu davalı anne ile görüştürmemesi, taraflar arasında husumet oluştuğu, bu durumun duruşma salonunda dahi görüldüğü, davacı babanın davalı anneye karşı çocuğun yanında olması nedeniyle daha sert ve olumsuz tutum içine girdiği, müşterek çocuğun anne ile olan bağlarının devamı için gerekli olan kişisel ilişkinin kurulması konusunda zorluk çıkardığı dikkate alındığında, ortak olarak düzenlenen velayetin değiştirilmesi talebi, mahkememizde oluşan davacı tarafından, anne ile çocuğun bağlarının koparılmasına sebep olabileceği endişesi nedeniyle yerinde bulunmamış, mahkeme kararı ile ortak velayet olarak düzenlenen velayet kararının değiştirilmesi ile davacının velayet değişikliği davasının reddine karar verilmiştir gerekçesi ile davacının ortak velayet düzenlenmesi kararının değiştirilmesi ve velayet değişikliği davasının reddine karar verilmiş ise de velayetin ortak kullanılması için bu konuda taraflar arasında...
SİR raporu doğrultusunda çocuğun yaşadığı yerin sağlıklı bir şekilde büyümesine ve gelişmesine engelleyecek mahiyette olmadığı, çocuğun ihmal veya istismara maruz bırakıldığına dair de bir delil bulunmadığı dikkate alınarak çocuğun bedensel, ruhsal, sosyal ve ahlaki bakımından üstün yararı gereği davacının velayet değişikliği davasının reddine," karar verilmiştir....
maruz kaldığını, çocuğun da bu durumdan etkilenerek adı sorulduğunda cevap verirken, soyadını söylerken zorlandığını, Anayasa Mahkemesi kararları ve yerleşmiş Yargıtay içtihatlarının da taleplerinin haklılığını desteklediğini belirterek müşterek çocuğun soy isminin müvekkilin soy ismi olan KAVASOĞLU soy ismi ile değiştirilmesini ve nüfus müdürlüğüne tescilini talep ve dava etmiştir....
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Ağır Ceza Mahkemesi SUÇ : Çocuğun nitelikli cinsel istismarı HÜKÜM : Mahkumiyet İlk derece mahkemesince bozma üzerine verilen hüküm temyiz edilmekle başvurunun muhtevası ve inceleme tarihine kadar getirilen kanuni düzenlemeler nazara alınarak, dosya tetkik edildi, gereği görüşüldü: Yargıtay kapatılan 14. Ceza Dairesinin 05.12.2019 gün ve 2017/353 Esas, 2019/13073 Karar sayılı bozma ilamı sonrası mahkemece yapılan 26.03.2020 ve 01.10.2020 günlü celselerde heyet değişikliği nedeniyle önceki zabıtlar okunmaksızın gerçekleştirilen duruşma neticesinde suça sürüklenen çocuk hakkında yazılı şekilde mahkumiyet hükmü kurulması, Kanuna aykırı, suça sürüklenen çocuk müdafisinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden, esası incelenmeyen hükmün 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gözetilerek 1412 sayılı CMUK'nın 321. maddesi gereğince BOZULMASINA, 23.12.2021 tarihinde oy birliğiyle karar verildi....
Hukuk Dairesi DAVA TÜRÜ : Velayet Hakkına Dayalı Soyadı Değişikliği İLK DERECE MAHKEMESİ : Ünye 1. Asliye Hukuk Mahkemesi K A R A R Taraflar arasındaki uyuşmazlık, velayet hakkına dayalı olarak müşterek çocuğun soyadının değiştirilmesi istemine ilişkin olup karar aile mahkemesi sıfatı ile asliye hukuk mahkemesince verilmiştir. Yargıtay Başkanlar Kurulunun 10.01.2020 tarihli ve 1 sayılı kararı ile hazırlanan, 23.01.2020 tarihli ve 2020/1 sayılı Yargıtay Büyük Genel Kurulunca kabul edilen, 28.01.2020 tarihli ve 31022 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak 01.02.2020 tarihinde yürürlüğe giren Hukuk Dairelerine ilişkin iş bölümü uyarınca, hükme yöneltilen temyiz itirazlarının incelenmesi Yargıtay (2.) Hukuk Dairesinin görevi cümlesinden bulunmakla, dosyanın anılan Daire Başkanlığına GÖNDERİLMESİNE, 05.02.2020 tarihinde oy birliği ile karar verildi....