Bu tür kişisel ilişki çocuğun sadece yüksek yararları gerektirdiği takdirde veya ana ve babanın bu haklarını amacına aykırı kullanmaları halinde kısıtlanabilir veya engellenebilir (Kişisel İlişki Kurulmasına Dair Avrupa Sözleşmesi md.4/2). Mahkemece aldırılan sosyal inceleme raporunda çocuğun anne ile kişisel ilişki kurmasının çocuğun menfaatine uygun olacağı belirtilmiş ve dosyada da annenin çocukla kişisel ilişki kurma hakkını amacına aykırı kullanacağına veya kişisel ilişkinin çocuğun yüksek yararlarına aykırı düşeceğine ilişkin bir delil bulunmadığına göre, velayet hakkı kendisinden alınan davalı ana ile çocuk arasında uygun sürelerle kişisel ilişki kurulması gerekirken, bu hususun gözetilmemiş olması usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirmiştir....
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Aile Mahkemesi DAVA TÜRÜ : Çocukla Kişisel İlişki Kurulması Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm, davalı tarafından temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü: 1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle tarafların evlilik birliği devam etmekte olup fiilen ayrı yaşadıklarının anlaşılmasına, çocukla kişisel ilişki tesisine ilişkin talebin Türk Medeni Kanununun 197/son maddesine dayanmakta olup, "tedbir" mahiyetinde bulunmasına, bu sebeple kişisel ilişkiye dair düzenlemede yer itibarıyla eşlerden birinin yerleşim yeri mahkemesinin yetkili olmasına (TMK.m.201) göre, davalının bu yöne ilişkin temyiz itirazları yerinde görülmediği gibi aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan hususlara ilişkin temyiz itirazları da yerinde görülmemiştir. 2-Davada davacı kendisini vekille temsil ettirmemiş,...
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili yasal süresinde sunduğu 04.02.2021 tarihli istinaf dilekçesinde özetle; müvekkilinin, salgın döneminde davacının İstanbul'da vergi dairesinde kalabalık ortamda çalışması nedeniyle ortak çocukla sıklıkla görüşmesini istemediğini, ortak çocuk açısından bu durumun risk oluşturacağını, bu nedenle ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını ve davanın reddine karar verilmesini istemiştir. GEREKÇE: Dava; kişisel ilişkinin yeniden düzenlenmesi istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince verilen karara karşı davalı vekili tarafından hükmün tamamı yönünden süresinde istinaf talebinde bulunulmuştur. Kişisel ilişki kamu düzenine ilişkin olup düzenlemesinde esas olan çocuğun üstün yararıdır. Çocukla ana baba arasında düzenli kişisel ilişki kurulması ve bu ilişkinin sürdürülmesi çocuk için bir hak olduğu gibi, ana ve baba için de bir haktır....
Dava, velayetin düzenlenmesi, olmadığı takdirde çocuk ile baba arasında kişisel ilişki kurulması taleplerine ilişkindir. (TMK'nun 323 ve 335 vd.m.leri) Davalı vekilinin istinaf başvurusunun incelenmesinde; Ergin olmayan çocuk, ana ve babasının velayeti altındadır. Evlilik devam ettiği sürece ana ve baba velayeti birlikte kullanırlar. Ortak hayata son verilmiş veya ayrılık hali gerçekleşmişse hakim, velayeti eşlerden birine verebilir. (TMK 335- 336 m.leri) TMK'nun 323. m.sine göre, ana ve babadan her biri, velayeti altında bulunmayan veya kendisine bırakılmayan çocuk ile kişisel ilişki kurulmasını isteme hakkına sahiptir. Kişisel ilişki düzenlenmesinde esas olan çocuğun üstün yararıdır. Çocukla, ana- baba arasında düzenli kişisel ilişki kurulması ve bu ilişkinin sürdürülmesi çocuk için bir hak olduğu gibi ana-baba içinde bir haktır....
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Aile Mahkemesi DAVA TÜRÜ : Torunla Kişisel İlişki Kurulması-Yardım Nafakası Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm davacı-davalı tarafından; davalı-davacının kabul edilen nafaka davası ve kişisel ilişkinin süresi yönünden, davalı-davacı tarafından ise; davacı-davalıların kabul edilen torunla kişisel ilişki davası ve nafakanın miktarı yönünden temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü: 1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre, davalı-davacının temyiz itirazları yersizdir. 2- Davacı-davalıların temyiz itirazlarının incelenmesine gelince; a)Üçüncü kişilerin, koşulları gerçekleştiği takdirde çocukla kişisel ilişki kurma hakkı mevcut ise de; kişisel ilişki süresinin ana ve babaya tanınan genişlikte olması beklenemez....
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Aile Mahkemesi DAVA TÜRÜ : Karşılıklı Boşanma Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm davalı-davacı erkek tarafından kadının davasının kabulü, kusur belirlemesi, tazminatlar, velayet, nafakalar ve vekalet ücreti yönünden temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü: 1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre,davalı-davacı erkeğin aşağıdaki bent kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yersizdir. 2-Davalı-davacı erkeğin çocukla kişisel ilişki kurulmasına yönelik davası, eldeki boşanma davası ile birleştirilmiş, boşanma davası içinde ortak çocukla davalı-davacı arasında kişisel ilişki kurulması nedeniyle birleşen dava ile ilgili karar verilmesine yer olmadığına şeklinde hüküm kurulmuştur....
Davalı cevap dilekçesinde özetle; davacının boşanma davasının açıldığı tarihten sonra müşterek çocuğu görmeye gelmediğini, herhangi bir çaba sarf etmediğini, boşanma davalarına red kararı verildiği, tarafların evliliklerinin devam ettiğini, davacının davasının kötü niyetli olduğunu, davacının kişisel ilişki tesisi talep etmişse de müşterek çocuğun şuanda ne davacı babasını ne de davacının ailesinden kimseyi tanımadığını, kişisel ilişki kurulması çocuğun psikolojisini olumsuz olarak etkileyecek olduğundan davanın reddini talep etmiştir. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ : Mahkemece; davanın kabulüne, fiilen anne yanında kalan müşterek çocuk Can Ahmet Gürsel'in baba ile kişisel ilişki kurulmasına karar verilmiştir....
Cumartesi günleri saat 10:00'dan Pazar günleri saat 18:00'a kadar, her yılın dini bayramlarının 2. günleri saat 10:00'dan 3. günleri saat 18:00'a kadar, her yılın Temmuz ayının 1. günleri saat 10:00'dan 7. günleri saat 17:00'a kadar kişisel ilişki tesisine." şeklinde kişisel ilişki kurulmuştur. Karar davacı baba tarafından kişisel ilişkinin kaldırılması veya sınırlandırılması talebiyle temyiz edilmiştir. Dosya kapsamındaki sosyal inceleme raporları dikkate alınarak davalı anne ile çocuk arasında kişisel ilişki kurulması gerekirken çocuğun üstün yararına uygun olmayacak şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir. Ancak bu yanlışlığın giderilmesi yeniden yargılamayı gerektirmediğinden hükmün bu yönden düzeltilerek onanmasına karar vermek gerekmiştir (HMK m.370/2)....
Temyiz Sebepleri 1.... kadın vekili temyiz dilekçesinde özetle; Bölge Adliye Mahkemesi tarafından ortak çocuğun üstün yararı gözetilmeden baba ile kişisel ilişki kurulduğu, ortak çocukla baba arasında yatılı olacak şekilde kişisel ilişki kurulmasının hatalı olduğu, alınan sosyal inceleme raporu içeriğinin de bu yönde olduğu, ortak çocukla baba arasında yatılı olmayacak şekilde kişisel ilişki tesis edilmesi gerektiği belirtilerek; kişisel ilişki düzenlemesi yönünden kararın bozulması talep edilmiştir. 2.Davalı-davacı erkek vekili katılma yoluyla temyiz dilekçesinde özetle; istinaf dilekçesinde ileri sürüler gerekçelerle birlikte asıl davanın kabulü ile birleşen davanın reddi ve asıl davanın kısmen kabul, kısmen ret edilmesi nedeniyle erkek yararına vekâlet ücreti takdir edilmemesinin hatalı olduğu belirtilerek; her iki dava ve fer'îleri yönünden kararın bozulması talep edilmiştir. C. Gerekçe 1....
Anne ve babasından veya bunlardan birinden ayrılan çocuğun anne veya babasıyla düzenli kişisel ilişki kurması ve sürdürmesi, çocuk için bir hak olduğu gibi anne veya baba için de bir haktır. Kişisel ilişkinin düzenlenmesinde çocuğun bedeni ve fikri gelişimi yanında annelik veya babalık duygularının tatmini de önemlidir. Somut olayda, davacı anne ile davalı babanın 2010 yılında boşandıkları, müşterek çocuğun velayetinin davacı anneye verildiği, davalı babayla müşterek çocuğun yaklaşık dokuz yıldır kişisel ilişki kurmadığı, çocuğun babasını hatırlamadığı, aralarında kurulması gereken duygusal bağı kuramadıkları, küçüğün babasını zihninde canlandırmakta zorlandığı, bu nedenle babası ile görüşmekten kaçındığı anlaşılmaktadır....