tanık beyanları ile bu iddianın ispatlandığı, katılma alacağı talebinin reddine karar verilmesi gerektiği, ziynetlerin ise davacı kadının, davalı erkeği ve annesini ortak konuttan kovduğu dikkate alınarak davacının uhdesinde olduğu ve reddine karar verilmesi gerektiği belirtilerek; katılma alacağı ve ziynet alacağı taleplerinin kabulüne karar verilen kısımları yönünden istinaf başvurusunda bulunmuştur....
Asliye (Aile) Hukuk Mahkemesi DAVA TÜRÜ : Eşya alacağı Mahalli mahkemesinden verilmiş bulunan yukarıda tarih ve numarası yazılı eşya alacağı davasına dair karar davacı tarafından temyiz edilmiştir. Dairemizin 04.03.2013 gün ve 2012/10454-2013/3644 sayılı ilamı ile temyiz isteminin süre aşımı nedeniyle reddine karar verilmesi üzerine, bu defa davacı tarafından yasal süresinde karar düzeltme isteminde bulunulmuş, yeniden yapılan incelemede hükmün davacıya 27.12.2012 tarihinde tebliği üzerine temyiz harcının 10.01.2012 tarihinde yatırıldığı gözetildiğinde davacının temyiz itirazının süresinde olduğu anlaşılmakla, dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği görüşülüp düşünüldü. Dava, ziynet ve çeyiz eşyalarının aynen iadesi, olmadığı takdirde bedelinin tahsili istemine ilişkindir. Mahkemece davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı tarafından temyiz edilmiştir....
DAVA TÜRÜ : Karşılıklı Boşanma-Ziynet Alacağı Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda bölge adliye mahkemesi hukuk dairesince verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm davacı-davalı erkek tarafından kusur belirlemesi, reddedilen tazminatları ile kadın lehine hükmedilen tazminatlar yönünden; davalı-davacı kadın tarafından ise katılma yoluyla kusur belirlemesi, tazminatların miktarı ve reddedilen ziynet alacağı yönünden temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü: 1-Davalı-davacı kadının ziynet alacağının reddine yönelik temyiz incelemesinde; katılma yoluyla temyiz asıl temyiz talebine sıkı sıkıya bağlıdır. Davacı-davalı erkek kadının ziynet alacağı davasına yönelik hükmü temyiz etmediğine göre, bu dava yönünden davalı-davacı kadının katılma yoluyla temyiz hakkı bulunmamaktadır....
Yani katılma rejiminde; eşlere tanınan hak, ayni bir hak olmayıp, şahsi bir haktır. Sadece mal rejimi sona erdiğinde, eşlerin edinilmiş mallara ilişkin artık değerler üzerinde karşılıklı alacak hakkı vardır (TMK. m. 236). Toplanan deliller, dosya kapsamı ve dava dilekçesindeki açıklamalara göre davacı vekilinin talebi 3 nolu daireye yapılan iyileştirme ve kooperatif payı üzerindeki değer artış payı ve katılma alacağı isteğine ilişkindir....
Öteki deyişle, ziynet eşyalarının iade edilmemek üzere erkek eşe verildiğinin, kadının isteği ve onayı ile bozdurulup ev ihtiyaçları için harcandığının davalı yanca kanıtlanması halinde koca ziynet eşyalarını iade yükünden kurtulur. Davalı, iade edilmemek üzere söz konusu ziynet eşyasının kendisine verildiğini kanıtlamadıkça iade ve tazmin ile yükümlüdür. Somut olayda, davacı(kadın) dava konusu edilen ziynet eşyasının davalıda kaldığını ileri sürmüş, davalı koca ise ziynet eşyalarının bir kısmının davacının yanında götürülmüş olduğu,bir kısmının düğünde yapılan masraflar için bozdurulduğunu,diğer bir kısmına ise davacı tarafından ortak konuttan ayrıldığı sırada zarar verildiğini iddia etmiştir....
Davacı vekili, tedbir ve yoksulluk nafakasının az olması, maddi tazminatın az olması manevi tazminat talebinin reddi, nisbi vekalet ücretine hükmederken ziynet eşyası ve çeyiz eşyasının dikkate alınıp, para taleplerinin dikkate alınmaması nedeni ile eksik vekalet ücreti takdiri yönlerinden istinaf kanun yoluna başvurmuştur. Davalı erkek vekili, boşanma kararı verilmesi, kusur, gelir tespiti yapılmadan nafaka takdiri ve miktarı, maddi tazminat takdiri ve miktarı, ziynet eşyalarının iadesi, düğünde takılan takıların iadesi, çeyiz eşyasının iadesi mümkün değilse değerlerinin tahsiline karar verilmesi yönlerinden istinaf kanun yoluna başvurmuştur. Erkek vekili istinafa cevap dilekçesinde özetle; müvekkilinin eşini tüm samimiyetiyle sevdiğini, bu nedenle boşanmak istemediğini, yerel mahkemenin verdiği boşanma kararının da istinaf edildiğini, davacı tarafın tüm iddia ve taleplerinin reddi ile kararının kaldırılarak davanın reddine karar vermesini talep etmiştir....
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Aile Mahkemesi Mahalli mahkemesinden verilmiş bulunan yukarıda tarih ve numarası yazılı eşya alacağı davasına dair karar davalı tarafından süresi içinde temyiz edilmiş olmakla dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği görüşülüp düşünüldü. Uyuşmazlık ziynet alacağına ilişkindir. Mahkemece istemin kısmen kabulüne karar verilmiş, hüküm davalı vekilince temyiz edilmiştir. Davacı vekili dilekçesiyle dava konusu ziynetlerinin davalı eşi tarafından evlilik birliği içerisinde bozdurulduğunu ve bir daha da kendisine verilmediğini ileri sürerek bahse konu ziynet eşyasının aynen ya da bedelinin tahsilini istemiş davalı ise ziynet eşyasının iddia edildiği kadar olmadığı gibi olanların da davacı tarafından evden ayrılma anında götürüldüğünü beyanla davanın reddi gerektiğini savunmuştur. Türk Medeni Kanunu'nun 6.maddesi hükmü uyarınca kanunda aksine hüküm bulunmadıkça taraflardan her biri hakkını dayandırdığı olguların varlığını kanıtlamakla yükümlüdür....
Davacı kadın dava konusu edilen ziynet eşyasının davalıda kaldığını ileri sürmüş, davalı koca ise onun tarafından götürüldüğünü savunmuştur. Hayat deneylerine göre olağan olanın bu çeşit eşyanın kadının üzerinde olması ya da evde saklanması, muhafaza edilmesidir. Başka bir anlatımla bunların davalı tarafın zilyetlik ve korumasına terk edilmesi olağan durumla bağdaşmaz. Diğer taraftan ziynet eşyası rahatlıkla saklanabilen, taşınabilen, götürülebilen türden eşyalardandır. Bu nedenle evden ayrılmayı tasarlayan kadının bunları önceden götürmesi, gizlemesi her zaman mümkün olduğu gibi evden ayrılırken üzerinde götürmesi de mümkündür. Bunun sonucu olarak normal koşullarda ziynet eşyalarının kadının üzerinde olduğunun kabulü gerekir....
Davacı kadın dava konusu edilen ziynet eşyasının davalıda kaldığını ileri sürmüş, davalı koca ise onun tarafından götürüldüğünü savunmuştur. Hayat deneylerine göre olağan olanın bu çeşit eşyanın kadının üzerinde olması ya da evde saklanması, muhafaza edilmesidir. Başka bir anlatımla bunların davalı tarafın zilyetlik ve korumasına terk edilmesi olağan durumla bağdaşmaz. Diğer taraftan ziynet eşyası rahatlıkla saklanabilen, taşınabilen, götürülebilen türden eşyalardandır. Bu nedenle evden ayrılmayı tasarlayan kadının bunları önceden götürmesi, gizlemesi her zaman mümkün olduğu gibi evden ayrılırken üzerinde götürmesi de mümkündür. Bunun sonucu olarak normal koşullarda ziynet eşyalarının kadının üzerinde olduğunun kabulü gerekir. Davacı, dava konusu ziynet eşyasının varlığını, evi terk ederken bunların zorla elinden alındığını, ve götürülmesine engel olunduğunu, evde kaldığını,ispat yükü altındadır....
"Eşlerden biri, diğerine ait malın edinilmesine, iyileştirilmesine veya korunmasına hiç ya da uygun karşılık almaksızın katkıda bulunmuşsa, tasfiye sırasında, bu malda ortaya çıkan değer artışı için katkısı oranında alacak hakkına sahip olur ve bu alacak, o malın tasfiye sırasındaki değerine göre hesaplanır; bir değer kaybı söz konusu olduğunda, katkının başlangıçtaki değeri esas alınır. Böyle bir malın daha önce elden çıkarılmış olması halinde hakim, diğer eşe ödenecek alacağı hakkaniyete uygun olarak belirler. Eşler yazılı bir anlaşma ile değer artışından pay almaktan vazgeçebilecekleri gibi, pay oranını da değiştirebilirler". (TMK m. 227) Davacı kadın, taşınmazın alımına ziynet eşyaları ile yaptığı katkı nedeniyle, Türk Medeni Kanununun 227. maddesi gereğince değer artış payı talebinde bulunmamış, katılım alacağı talep etmiş, temyize konu dava da ise ziynet eşyası alacağı talep etmiştir. O halde, davacı kadının sebepsiz zenginleştiğinden söz edilemez....