Mahkemece, ziynet eşyalarının öncelikle aynen iadesi, bu mümkün olmadığı takdirde bedelinin iadesi hususu tartışılmadan doğrudan ziynetlerin bedeline hükmedilmesi doğru olmadığı gibi, ziynetlerin cins, nitelik, miktar ve değerleri ayrı ayrı gösterilmemiş, bilirkişi raporuna atıf yapılarak hüküm kurulmuştur. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 297. maddesinin (2.) fıkrasında: hükmün sonuç kısmında gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gerektiği, aynı Yasanın 298. maddesinin (2.) fıkrasında da, gerekçeli kararın, tefhim edilen hükme aykırı olamayacağı hükme bağlanmıştır. Bu düzenlemeye göre; dava dilekçesi, bilirkişi raporu gibi herhangi bir belgeye atıf yapılarak hüküm kurulamaz....
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :AİLE MAHKEMESİ Taraflar arasında görülen çeyiz ve ziynet eşyalarının iadesi davasının yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm davacı ve davalı tarafından temyiz edilmiştir. Y A R G I T A Y K A R A R I Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü. Davacı dava dilekçesinde; eşi ile ayrı yaşadığını, ev eşyalarını davalının alıp götürdüğünü, altı burma bileziğini bozdurduğunu, çeyiz senedinde ziynet ve ev eşyalarının yazılı olduğunu, eşi hakkında suç duyurusunda bulunduğunu belirterek, ziynet ve ev eşyalarının iadesine karar verilmesini talep etmiş; ıslah dilekçesinde ziynet ve ev eşyalarının iadesi mümkün değil ise bedelinin davalıdan alınmasına karar verilmesini talep etmiştir....
Somut olayda, tarafların dava tarihi olan 12/03/2013 tarihinden sonra 26/02/2015 tarihli mahkeme kararı ile boşandıkları, davacı tarafından, kendisine ... sırasında takılan ziynet eşyasının iadesinin istendiği anlaşılmaktadır. Taraflar arasında, TMK uyarınca kurulmuş bir evlilik birliği bulunduğu, iadesi istenen ziynet eşyasının, ... törenlerinde ve müşteki çocuk için takıldığı anlaşılmakla, 4787 sayılı Kanunun 1-4 ve TMK'nın aile hukuku ve mal rejimine ilişkin hükümlerinin tatbiki gerektiğinden, davada görevli mahkeme aile mahkemesidir. Bu durumda, uyuşmazlığın aile mahkemesince görülüp sonuçlandırılması gerekmektedir. SONUÇ: Yukarıda belirtilen nedenlerle; 6100 sayılı HMK’nın 21 ve 22. maddeleri gereğince ... 2. Aile Mahkemesinin YARGI YERİ OLARAK BELİRLENMESİNE 23/12/2015 gününde oy birliğiyle karar verildi....
TL olmak üzere toplamı 34.570,00 TL ziynet eşya bedeli ile 3.200,00 TL nakit bedelin de eklenmesi sonucu toplam 37.770,00 TL değerindeki ziynet eşyaları ve nakit paranın davalıdan aynen alınarak davacıya iadesine, aynen iadesi mümkün olmadığı taktirde toplam 37.770,00 TL ziynet eşya alacağı ve nakit para alacağının dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiş, hüküm davalı erkek tarafından temyiz edilmiştir....
Hayatın olağan akışına göre olağan olan, ziynet eşyasının kadının üzerinde olması ya da evde saklanması, muhafaza edilmesidir. Ziynet eşyalarının, davalı tarafın zilyetlik ve korunmasına terk edilmesi olağan durumla bağdaşmaz. Diğer taraftan, ziynet eşyası rahatlıkla saklanabilen, taşınabilen, götürülebilen eşyalardandır. Bu nedenle evden ayrılmayı tasarlayan kadının bunları önceden götürmesi, gizlemesi her zaman mümkün olduğu gibi, evden ayrılırken üzerinde götürmesi de mümkündür. Bunun sonucu olarak, normal koşullarda ziynet eşyalarının kadının üzerinde olduğunun kabulü gerekir. Bu durumda, ziynet eşyasının varlığını, evi terk ederken bunların zorla elinden alındığını ve götürülmesine engel olunduğunu, evde kaldığını, davacı kadının ispatlaması gerekir....
Evlilik ve nişan sırasında kadına takılan ziynet eşyaları kim tarafından alınmış olursa olsun ona bağışlanmış sayılır. Kadının ziynet eşyalarının varlığını ve evde kaldığını ya da erkek tarafından elinden alındığını kanıtlaması halinde ziynetlerin kadına iadesi gerekir. Ancak, ziynet eşyalarının iade edilmemek üzere erkeğe verildiğinin, kadının isteği ve onayı ile iade edilmemek üzere bozdurulup ihtiyaçlar için harcandığının erkek tarafından kanıtlanması halinde, erkek ziynet eşyalarını iadeden kurtulur....
Bu yönler gözetilmeden hüküm tesisi doğru bulunmamıştır. 2-Düğünde takılan ziynet eşyaları ve takılar kadına ait olup, onun kişisel eşyası niteliğindedir. Davacı kadın, ziynet eşyalarını davalının bozdurup harcadığını beyan ederek ziynet eşyalarının aynen, aynen iadesi mümkün olmadığı takdirde bedellerinin iadesini talep etmiştir. Davalı erkek ise verdiği cevap dilekçesinde ziynet eşyalarının bir kısmı ortak çocukları Ayşe’nin doğumunda harcandığını, bir kısmının davacının tarım-bağkur primlerinin ödenmesinde harcandığını, kalan kısmının da davacı adına alınan üç adet 2/b vasfındaki taşınmazların alımında harcandığını beyan etmiştir. Ziynet eşyalarının bozdurulduğu konusunda bir ihtilaf bulunmamaktadır. Somut olayda ziynet eşyalarının kadının prim borcunun ödenmesi ve kadına ait taşınmazların satın alınması için bozdurulduğuna ve kadının rızası ile bozdurulmak ve tekrar iade edilmemek üzere ziynet eşyalarının erkeğe verildiğine dair herhangi bir delil bulunmamaktadır....
Hayatın olağan akışına göre olağan olan, ziynet eşyasının kadının üzerinde olması ya da evde saklanmasıdır. Ziynet eşyalarının, davalı tarafın zilyetlik ve korunmasına terk edilmesi olağan durumla bağdaşmaz. Diğer taraftan, ziynet eşyası rahatlıkla saklanabilen, taşınabilen, götürülebilen eşyalardandır. Bu nedenle evden ayrılmayı tasarlayan kadının bunları önceden götürmesi, gizlemesi her zaman mümkün olduğu gibi, evden ayrılırken üzerinde götürmesi de mümkündür. Bunun sonucu olarak, normal koşullarda ziynet eşyalarının kadının üzerinde olduğunun kabulü gerekir. Bu durumda, ziynet eşyasının varlığını, evi terk ederken bunların zorla elinden alındığını ve götürülmesine engel olunduğunu, ya da evde kaldığını kadının ispatlaması gerekir....
Aile Mahkemesinin 2020/470 Esas, 2021/519 Karar sayılı ilamı ile ziynet eşyalarının aynen iadesine, aynen iadenin mümkün olmaması halinde ziynet eşyalarının bedeli olan 39.840,00 TL nin davalıdan tahsiline karar verildiğini, mahkemenin asıl kararının ziynet eşyalarının aynen iadesi olduğunu, ziynet eşyasının davacının elinde bulunması gerekmediğini, ziynet eşyalarının piyasadan aynen temininin mümkün olduğunu, bu nedenle aynen iadenin zorunlu olduğunu, bu nedenle ilamın örnek 2 olarak takibe konulduğunu, davacı borçluya 4- 5 örnek ödeme emri gönderilmediğini, haitta bedel talebinde bulunulmadığını, icra emrinde teslim edilen malın yedinizde bulunmaması halinde ilamda yazılı değerin alınacağı kısmının matbu olduğunu, ayrıca ilamda ziynet eşyalarının nitelikleri, cinsleri ayrı ayrı belirtilmesine rağmen her bir ziynet eşyası yönünden ayrı ayrı değer belirlemesi yapılmadığını, tüm ziynet eşyaları yönünden tek bir değer belirlenmiş olup bunun da yargılama içerisinde alınan harca ilişkin olduğunu...
Hükmün istinaf edilmesi üzerine bölge adliye mahkemesince “davacının seçimlik hakkı olduğu, talebini kişisel eşyanın iadesi davasında veya mal rejiminin tasfiyesi davasında denkleştirme alacağı olarak isteyebileceği, somut olayda ziynetlerin erkek tarafından bozdurulduğu ve ev alındığını, davalı erkeğin kadının ziynetleri kendi rızası ile verdiğini ispatlayamadığı” gerekçesiyle kadının ziynet alacağı davasının kısmen kabulüne karar verilmiş ise de; dava konusu ziynetlerin davacı kadın tarafından davalı eşine verildiği ve ziynetlerin bozdurulmak suretiyle davacı kadın adına ev alındığı sabittir. Açıklanan sebeple davacı kadın ziynet alacağını başlı başına dava konusu yapamaz. Davacı kadının ziynet alacağına yönelik bu talebinin mal rejiminin tasfiyesi sırasında tartışılması gerekir iken bölge adliye mahkemesince hatalı değerlendirme ile yazılı şekilde ziynet alacağı davasının kısmen kabulüne karar verilmesi usul ve kanuna aykırı olup bozmayı gerektirmiştir....