(HGK'nun 12.05.1982 gün, 1979/8-589 Esas, 1982/482 Karar) Somut olayda, Hazine'ye ait taşınmazdaki üstün zilyetliğin kimde olduğu hususunun araştırılması gerekir....
Hemen belirtmek gerekir ki, zilyetliğin korunması davasıyla zilyet, zilyetliğin hakka dayandığını ispat külfetine katlanmadan sadece zilyetliğini öne sürerek Sulh Hukuk Mahkemelerinde uygulanan basit yargılama usulünün sağladığı kolaylıklardan yararlanır. Zilyet, zilyetliğin arkasında bulunan ayni (nesnel) veya şahsi (kişisel) bir hakka dayandığı takdirde dava, bir hak davası niteliğini kazanır.Madde içeriğinden açıkça anlaşılacağı üzere, yalnız zilyetliğin korunmasına ilişkin davalar, dava değerine bakılmaksızın Sulh Hukuk Mahkemesince görülecektir....
Zilyet, zilyetliğin arkasında bulunan ayni (nesnel) veya şahsi (kişisel) bir hakka dayandığı takdirde dava bir hak davası niteliğini kazanır.” denilmekle salt zilyetliğin korunması davaları ile zilyetliğin tespiti davaları arasındaki fark net bir şekilde açıklanmıştır. Somut olayda, davacı, satın aldığı ancak tescil işlemlerini yapmadığı, dava konusu traktörün davalı tarafından izinsiz alındığından bahisle, aracın aynen iadesi, olmadığı takdirde bedeline hükmedilmesini talep etmiş olup, davacı talebinde zilyetliğinin arkasında barındırdığı bir hakka dayanmakla ( mülkiyet hakkına ), salt zilyetliğin korunması davası olmayıp, temelinde bir hak davasıdır. Bu nedenle, davacının talebi, salt zilyetliğin korunmasına yönelik dava niteliğinde olmadığından, uyuşmazlığın çözümünde, Asliye hukuk mahkemeleri görevli olduğundan, Çal Asliye Hukuk Mahkemesinin 2018/7 esas 2021/221 karar ve 06/07/2021 tarihli ilamının kaldırılmasına karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur....
Maddesine göre korunmaya değer ... bir hakkının ve zilyetliğinin olmayıp, bu hakkın ve zilyetliğin müvekkillerine ait olduğunu ileri sürerek davanın reddini istemiştir. Mahkemece; Medeni Yasanın 984. Maddesinde anılan 2 ay ve 1 yıllık hak düşürücü sürelerin geçmesi nedeniyle davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı ve davalılar vekilleri tarafından temyiz edilmiştir. Dava, Medeni Yasanın 937 ve 987. maddelerine göre açılan zilyetliğin korunması ve haksız el atmanın önlenmesi istemine ilişkindir....
Bilindiği üzere ve kural olarak, taşınmaza zilyet olanlar tapu kaydı veya bir hakka dayandığı takdirde TMK'nun 683. maddesindeki mülkiyet hakkının korunmasından yararlanarak istihkak davası veya elatmanın önlenmesi davası açabileceği gibi, salt zilyetliğe dayanan kişiler ise TMK'nun 981 ve devamı maddeleri uyarınca zilyetliğin korunması hükümlerinden yararlanarak zilyetliğin korunması davası açabilirler. Kişilerin, devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan yerlerdeki üstün zilyetlik iddiasına veya taraflar dışında başkası adına tapuda kayıtlı bir taşınmazdaki tapu kaydına ya da gayri menkul satış vaadi sözleşmesine dayanmayan, kişisel hakka dayalı üstün zilyetlik iddiası durumunda, davanın 4721 sayılı TMK'nun 981 ve devamı maddelerine dayalı zilyetliğin korunması davası olacağı kuşkusuzdur. Olayları anlatmak taraflara, hukuki tavsif Mahkemeye aittir....
Bu durumda, davacıların taşınmaz üzerinde mülkiyet veya başka ayni ya da şahsi hak iddiasında bulunmayıp, karayolları kamulaştırma alanı içindeki taşınmaz üzerindeki nizasız fasılasız zilyetlik hakkına dayandıkları anlaşılmakla, davacı tarafın davasının zilyetliğin korunması davası niteliğinde olup, 6100 sayılı HMK'nın 4/1-c maddesi gereğince, zilyetliğin korunmasına dair davalarada münhasıran sulh hukuk mahkemesi tarafından bakılması gerektiğinden, uyuşmazlığın ... Sulh Hukuk Mahkemesinde görülerek sonuçlandırılması gerekmektedir. SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 6100 sayılı HMK'nın 21 ve 22. maddeleri gereğince ... Sulh Hukuk Mahkemesinin YARGI YERİ OLARAK BELİRLENMESİNE 28/09/2015 tarihinde oy birliği ile karar verildi....
Antalya 4.Sulh Hukuk Mahkemesince, davanın salt zilyetliğin korunmasına ilişkin olmadığı,zilyetliğin değiştirilerek yeniden zilyetliğin tespitine ilişkin olduğu gerekçesiyle görevsizlik yönünde hüküm kurmuştur. Antalya 9.Asliye Hukuk Mahkemesi ise , uyuşmazlığın taşınmaz üzerindeki zilyetliğin korunmasına yönelik düzeltim davası olduğu gerekçesiyle görevsizlik kararı verilmiştir. Dosya kapsamından, 6831 Sayılı Yasa'nın 2/B maddesi uyarınca zilyetlik tespitinde hata yapıldığı belirtilerek, Antalya İli, Kepez İlçesi,Çankaya Mahallesinde bulunan 28171 ada 95 parsel sayılı taşınmazın 2/B niteliğine sahip olduğu, yapılan zilyetlik tespiti çalışmalarında bu taşınmazın beyanlar hanesine sehven davalı ... Ergün'ün isminin yazıldığı belirtilerek taşınmazın davacı adına tespitine karar verilmesinin istendiği anlaşılmaktadır....
Somut olayda, davacı zilyetliği kendisine ait olan dava konusu taşınmazın davalı tarafından imzası taklit edilmek suretiyle zilyetliğin devri sözleşmesi ile devredildiği, taşınmazın davalıya satışı için davalı ... tarafından işlemler başlatıldığı iddiasıyla sahte imza ile düzenlenen zilyetliği devri sözleşmesinin iptaline karar verilmesini talep etmektedir. Buna göre taraflar arasındaki uyuşmazlık sözleşmenin geçerli olup olmadığı noktasında toplanmakta olup salt zilyetliğin korunması ile ilgisi bulunmayan uyuşmazlığın Asliye Hukuk Mahkemesinde görülüp, sonuçlandırılması gerekmektedir. SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 6100 Sayılı HMK.’nın 21. ve 22. maddeleri gereğince Antalya 4. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin YARGI YERİ OLARAK BELİRLENMESİNE, 08.11.2013 gününde oybirliğiyle karar verildi....
Zilyet, zilyetliğin arkasında bulunan ayni (nesnel) veya şahsi (kişisel) bir hakka dayandığı takdirde dava bir hak davası niteliğini kazanır.” denilmekle salt zilyetliğin korunması davaları ile zilyetliğin tespiti davaları arasındaki fark net bir şekilde açıklanmıştır. Yukarıdaki açıklamalar doğrultusunda, somut olayda davacı, davaya konu ettiği evin ve bahçesinin murislerinden intikal ettiğini iddia ederek şahsi bir hakka (miras hakkına) dayanmakta olup, eldeki davanın salt zilyetliğin korunması niteliğinde olduğunun ve yapı ile davacının zilyetlikten başka ilişkisinin bulunmadığının kabulüne olanak bulunmamaktadır. O halde, davacının talebi ve davalının savunması karşısında, eldeki davanın hukuki nitelikçe zilyetliğin arkasında bulunan bir hakka dayalı olduğunun kabulü gerekir. Davacı, zilyetliğin arkasında şahsi bir hakka dayandığından, dava bir hak davası niteliğini kazanmıştır. HMK'nın 2. maddesi uyarınca Asliye Hukuk Mahkemesi görevlidir....
Uyuşmazlık; davanın, "zilyetliğin korunması davası mı" yoksa mülkiyete dayalı bir "hak davası mı" olduğu, varılacak sonuca göre davaya bakma görevinin asliye mahkemesine mi, sulh mahkemesine mi ait olduğu noktalarında toplanmaktadır. Öncelikle, konuya ilişkin yasal düzenlemeler üzerinde durulmalıdır; 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 26.02.1985 gün ve 3156 sayılı Kanun'un 2. maddesi ile değişik "Vazife" başlıklı 8. maddesinde; "Sulh mahkemesi... II- Dava konusu olan şeyin değerine bakılmaksızın: 3. Taşınır ve taşınmaz mallarda yalnız zilyetliğin korunması ile ilgili davaları...görür." denilmektedir. Madde içeriğinden açıkça anlaşılacağı üzere, yalnız zilyetliğin korunmasına ilişkin davalar, dava değerine bakılmaksızın sulh hukuk mahkemesince görülecektir....