Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

Diğer taraftan ilk keşif sonucu düzenlenen fen bilirkişi raporunda çekişmeli taşınmaz bölümünün miktarı 43.520,99 metrekare iken ikinci keşif sonucu düzenlenen fen bilirkişi raporunda 48.924,46 metrekare olarak belirlenmiş bulunması zilyetliğin yeni başladığını ve genişletilerek sürdürüldüğü düşüncesini desteklemektedir. Nitekim her iki keşif sonucu alınan ziraatçi bilirkişi raporları, taşınmaz üzerindeki zilyetliğin uzun yıllara dayandığı bilgisini içermediği gibi ilk keşif sonrası alınan 02.08.2005 tarihli ziraatçi bilirkişi raporunda zilyetliğin 3-4 yıllık olduğu özellikle ifade edilmektedir. Açıklanan olgular karşısında taşınmaz üzerinde sürdürülen zilyetliğin iktisabı sağlar süreye ulaştığının kanıtlanamadığını, aksine davacı tarafın zilyetliğinin son birkaç yıl içinde başladığı sonucuna varılmaktadır....

    Doğru sonuca varılabilmesi için, öncelikle taraflara dayanak senetlerin aidiyeti ve zilyetliğin devir edilip edilmediği hususlarında senet tanıklarını dinletme imkanı sağlanmalı, talep edilmesi halinde senet tanıkları da hazır edilerek, mahalli bilirkişiler, taraf tanıkları ve fen bilirkişisinin katılımı ile yeniden keşif yapılmalı, yerel bilirkişiler, senet tanıkları ve tanıklara davalının dayandığı senetler okunup çekişmeli taşınmazları kapsayıp kapsamadıkları belirlenmeye çalışılmalı, çekişmeli taşınmazların öncesinin kime ait olduğu, çekişmeli 125 ada ... parsel sayılı taşınmazın terekeye dahil olup olmadığı, kimden kime ne şekilde intikal ettiği, muristen intikal eden yerlerin muris tarafından eşi ....’ye bırakılıp bırakılmadığı ve zilyetliğin devredilip edilmediği, devredilmiş ise .... tarafından malik sıfatıyla kullanılıp kullanılmadığı, .... tarafından davalıya satılıp satılmadığı, satılmış ise zilyetliğin davalıya devredilip edilmediği, zilyetliğin hangi tarihten beri hangi nedenle...

      Beyanına başvurulan mahalli bilirkişi ve tanıklar çekişmeli taşınmazların kök muristen geldiğini, taşınmazları davalının kullandığını beyan etmelerine rağmen çekişmeli taşınmazların paylaşmada davalıya bırakılıp bırakılmadığı, bırakılmış ise muris tarafından zilyetliğin davalıya devredilip edilmediği ve zilyetliğin hangi tarihten beri davalıda olduğu hususlarında yeterli ve aydınlatıcı beyanda bulunmamışlardır. Bu şekilde eksik araştırma ve inceleme ile karar verilemez....

        Hemen belirtmek gerekir ki zilyetliğin korunması davası ile zilyet, zilyetliğin hakka dayandığını ispat külfetine dayanmadan sadece zilyetliğini ileri sürerek Sulh Hukuk Mahkemelerinde uygulanan basit yargılama usulünün sağladığı kolaylıklardan yararlanır. Zilyet, zilyetliğin arkasında bulunan ayni (nesnel) veya şahsi (kişisel) bir hakka dayandığı takdirde dava bir hak davası niteliğini kazanır." (Yargıtay 8.Hukuk Dairesi 11.06.2020 tarih ve 2016/18089 Esas ve 2020/332 Karar) denilmekle, salt zilyetliğin korunması davaları ile zilyetliğin tespiti davaları arasındaki fark net bir şekilde açıklanmıştır....

        Bu cümleden olarak; yapılacak keşifte, 1980'lı yıllara ait hava fotoğrafları ve memleket haritasında taşınmazın o yıllarda ziraat alanı olarak kullanılıp kullanılmadığı, zilyetlikle kazanılabilecek kültür arazisi olup olmadığı belirlenip çekişmeli taşınmazın fiilî durumunu da belirtir şekilde rapor alınmalı, imar ve ihya üzerinde durulup, bu konuda ve zilyetliğin tesbiti yönünden tanık beyanlarına başvurulmalı, tarafların bildirecekleri zilyetlik tanıkları H.U.M.K.'...

          SULH HUKUK MAHKEMESİ TARİHİ : 28/02/2019 NUMARASI : 2017/902 2019/280 DAVA KONUSU : Zilliyetliğin Tesbiti Ve Korunması İstemli (Orman Niteliğini Yitiren Taşınmazlarla İlgili)|Haksız İşgal Tazminatı (Ecrimisil) KARAR : Taraflar arasında görülen Zilliyetliğin Tesbiti Ve Korunması İstemli (Orman Niteliğini Yitiren Taşınmazlarla İlgili)|Haksız İşgal Tazminatı (Ecrimisil) istemine ilişkin açılan dava hakkında kurulan hükmün istinaf incelenmesi davacılar vekili tarafından istenilmekle dosya incelendi; GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; dava konusu Antalya İli, Kepez İlçesi, Çamlıbel Mahallesi, 7511 ada 9 nolu parsel (eski 259 parsel) sayılı taşınmazın mülkiyetinin Vakıflar Bölge Müdürlüğü'ne aitken Kepez Belediyesine devredildiğini, zilyetliğin müvekkillerin babası Lütfi Leblebici tarafından İsmail Çatal'dan "satış senedi" başlıklı sözleşme ile devralındığını, 1979 yılından 1984 yılına kadar ecrimisillerin düzenli Lütfi Leblebici tarafından ödendiğini...

          Uyuşmazlık, mülkiyeti Hazineye ait olan yerde üstün zilyetliğin kimde bulunup bulunmadığında toplanmaktadır. Bu durumda, TMK'nun 974 ve devamı maddeleri gereğince, dava zilyetliğin korunması davasıdır. Hemen belirtmek gerekir ki, zilyetliğin korunması davasıyla zilyet, zilyetliğin hakka dayandığını ispat külfetine katlanmadan sadece zilyetliğini öne sürerek Sulh Hukuk Mahkemeleri'nde uygulanan basit yargılama usulünün sağladığı kolaylıklardan yararlanır. Bu tür davalarda dava değerine bakılmaksızın Sulh Hukuk Mahkemeleri görevlidir. Mahkemece taraf delilleri toplanarak dava tarihi itibariyle üstün zilyetliğin hangi tarafta olduğu belirlenerek elde edilecek sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken taraflar arasındaki uyuşmazlık yanlış nitelendirilerek  yazılı şekilde Mahkemenin görevsizliğine karar verilmiş olması doğru görülmemiştir....

            Asliye Hukuk Mahkemesi ise; zilyetliğin korunmasına yönelik elatmanın önlenmesi davasının 6100 Sayılı HMK'nun 4/1-c maddesi uyarınca sulh hukuk mahkemesinin görev alanına girdiği gerekçesiyle görevsizlik yönünde hüküm kurmuştur. 6100 Sayılı HMK'nun 4/1-c maddesine göre sulh hukuk mahkemesi, "taşınır ve taşınmaz mallarda, sadece zilyetliğin korunmasına yönelik olan davaları" görür. Dosya kapsamından,davacının, Hazineye ait taşınmaz olduğunu ileri sürdüğü 12033 ada 36 parsel sayılı taşınmaz üzerinde bulunan bir adet kargir ev ve deponun zilyedi iken, davalıların haksız olarak 12.12.2010 günü, gecesinde ev ve depoyu işgal ederek tecavüz ettiklerini ileri sürerek davalıların el atmasının önlenmesini talep ettiği anlaşılmıştır. Bu durumda, davacının bu muhdesatlar üzerinde mülkiyet veya başka ayni yada şahsi hak iddiasında bulunmayıp, zilyetlik hakkına dayandığı anlaşılmakla, davacı tarafın davasının zilyetliğin korunması davası niteliğinde olup, 6100 sayılı HMK.'...

              Dava; TMK'nun 981 vd. maddeleri uyarınca zilyetliğin korunması isteğine ilişkindir. Dava dosyası, ... Sulh Hukuk Mahkemesi'nin temyiz edilmeksizin kesinleşen görevsizlik kararı ile Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmiş ve anılan mahkemece, yapılan yargılama sonunda yazılı şekilde karar verilmiştir. Dava dilekçesindeki açıklamalar, davacı vekilinin açıkça zilyetliğin korunmasını istemiş olması ve dayanılan hukuki düzenlemelere göre, görevli mahkemenin Sulh Hukuk Mahkemesi olduğu anlaşılmaktadır. Görev hususu, kamu düzeni ile ilgili olup, yargılamanın her aşamasında mahkemece kendiliğinden gözetilmesi gerekir. Ayrıca Sulh Hukuk Mahkemesinin Yargıtay denetiminden geçmeden kesinleşen görevsizlik kararı anılan mahkemece görevsizlik kararı verilmesine engel teşkil etmez....

                Delil tesbiti HUMK'nun 368-374.maddelerinde yer alan, esas davaya ilişkin delillerin vaktinden önce toplanıp emniyet altına alınması işleminden ibarettir. Delillerin tesbiti bir dava değildir. Tesbit davasının konusunu hukuki ilişkiler oluşturmasına rağmen delil tesbitinin konusunu maddi vakıalar oluşturur. Davacının talebi delil tesbiti niteliğinde olmasına karşın mahkeme kalemince sehven esas deftere kaydedilmiş olması davanın delil tesbiti niteliğini değiştirmez. Bu durumda, mahkemece; HUMK'nun 74.maddesi dikkate alınarak davanın delil tesbiti davası olarak ele alınarak deliller toplanıp sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı biçimde hüküm kurulması doğru görülmemiştir....

                  UYAP Entegrasyonu