HUMK.nun 74, 75 ve 76. maddeleri birlikte değerlendirildiğinde ve bu konudaki 04.06.1958 tarih ve 15/6 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme kararına bakıldığında; bir davada Hakimin sadece tarafların ileri sürdükleri maddi vakalar ve netice talepleri ile bağlı olduğu onların tavsifleriyle bağlı olmadığı, olaya uygulanacak yasa hükmünü Hakimin bulup uygulaması gerektiği açıkça görülür. Gerçekten; Türk Medeni Kanununun zilyetliğin korunmasına ilişkin 981 ve devamı maddeleri uyarınca zilyetliği saldırıya uğrayanın saldırıda bulunan, şey üzerinde bir hak iddia etse bile ona karşı dava ederek saldırının sona erdirilmesini, sebebinin önlenmesini ve zararın giderilmesini istemesi mümkündür. Somut olayda dava ......
DELİLLER: İddia ve tüm dosya kapsamı, GEREKÇE: HMK'nun 355. maddesi uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebepler ve kamu düzeni ile sınırlı olarak yapılan istinaf incelemesinde; Somut olayda öncelikle çözümlenmesi gereken sorun, taraflar arasındaki uyuşmazlığın, TMK'nun 683. maddesine dayalı elatmanın önlenmesi davası mı, yoksa TMK'nun 981 ve devamı maddelerine dayalı zilyetliğin korunması davası mı olduğu hususunda toplanmaktadır. Bilindiği üzere ve kural olarak, taşınmaza zilyet olanlar tapu kaydı veya bir hakka dayandığı takdirde TMK'nun 683. maddesindeki mülkiyet hakkının korunmasından yararlanarak istihkak davası veya elatmanın önlenmesi davası açabileceği gibi, salt zilyetliğe dayanan kişiler ise TMK'nun 981 ve devamı maddeleri uyarınca zilyetliğin korunması hükümlerinden yararlanarak zilyetliğin korunması davası açabilirler....
Bu durumda uyuşmazlığın TMK.nun 981 ve devamı maddelerinde düzenlenen zilyetliğin korunması hükümlerine göre çözüme kavuşturulması gerektiğinden, HUMK.nun 8/II-3 maddesi uyarınca, Sulh Hukuk Mahkemesinde görülüp sonuçlandırılması gerekmektedir. SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 6100 sayılı HMK.'nun 21 ve 22.(1086 sayılı HUMK.’nun 25 ve 26.) maddeleri gereğince Gemlik Sulh Hukuk Mahkemesinin YARGI YERİ OLARAK BELİRLENMESİNE, 16.12.2011 gününde oybirliğiyle karar verildi....
Dava TMK 981 ve devamı maddeleri gereğince açılan zilyetliğin korunması isteminden ibarettir. HMK'nun 355.maddesi gereğince istinaf incelemesi; belirtilen istinaf sebepleri ve kamu düzeni ile ilgili konularla sınırlı olarak yapılmıştır. İlk derece mahkemesi tarafından dava her ne kadar zilyetliğin tespiti ve korunması olarak nitelendirilip, zilyetliğin tespiti davasının ayni bir hak niteliğinde olduğu ve uyuşmazlığın Asliye Hukuk Mahkemesinde çözümlenmesi gerektiği gerekçesi ile görevsizlik kararı verilmiş ise de yapılan bu değerlendirme hatalı olmuştur. Davacı dava konusu taşınmaza zilyet olduğunu ancak davalının taşınmaza müdahalede bulunduğunu beyan ederek kendisinin zilyetliğinin tespiti ile zilyetliğin korunması talebinde bulunmuştur....
Dava, TMK'nin 981 ve devamı maddeleri uyarınca zilyetliğin korunması isteğine ilişkindir....
Mahkemece; davacının zilyetliğinin nizasız fasılasız 25 yılı aşkın süredir devam etttiği, davalıların zilyetliğin kullanılmasına engel oldukları ve TMK.nun 981 vd. hükümleri gereği davanın kabulüne, dava konusu 205 parsel içinde kalan ve 01.10.2014 tarihli raporda A harfiyle gösterilen 74179,53 m2 alana, 208 parsel içinde kalan ve C harfiyle gösterilen 26871,97 m2'lik alana, 209 parsel içinde kalan ve D harfiyle gösterilen 79743.96 m2'lik alana ve 211 parsel içinde kalan ve B harfiyle gösterilen 13205,97 m2'lik alana davalılar tarafından yapılan elkoymanın önlenmesine karar verilmiştir. Hüküm; davalılar vekili tarafından süresinde temyiz edilmiştir. Dava; TMK’nın 981 vd. maddelerinde düzenlenen zilyetliğin korunması isteğine ilişkindir. Bilindiği üzere bu tür davalarda zilyetliğe tecavüz tarihi itibariyle taraflardan hangisinin üstün, öncelikli ve korunmaya değer zilyetliğinin bulunduğu tespit edilir....
Dosyadan, orman vasfını yitirdiği belirlenen yerlerde, 6831 sayılı Kanunun 2/B maddesi ile ... adına orman sınırları dışına çıkarma işlemi yapıldığı ve bu yerlerde, 5831 sayılı Kanun ile değişik 3402 sayılı Kanunun Ek-4. maddesi gereğince kullanım kadastrosu yapıldığı ve davaya konu 294 ada 5 sayılı parselin Hazine adına tespit ve tapuya tescil edildiği, davacıların da dava dilekçesinde, çekişmeli taşınmazın, mirasbırakanlarınca 1990 yılında satın alındığı ve halende mirasçılarının zilyetliğinde olduğu, ancak taşınmazın beyanlar hanesinde zilyet olarak davalının isminin yazıldığı iddiasıyla, davalı isminin beyanlar hanesinden çıkartılarak kullanıcı olarak davacıların adının yazılmasını istedikleri ve Medenî Kanunun 981 ve devamı maddeleri anlamında zilyetliğinin korunması isteminde bulunmadıkları anlaşılmaktadır....
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Sulh Hukuk Mahkemesi K A R A R Mahkeme kararında yapılan nitelendirmeye göre dava, Türk Medeni Kanununun 981 ve devamı maddelerine dayanılarak açılmış zilyetliğin korunması isteğine ilişkindir. Davanın açıklanan bu niteliğe göre, 14.02.2011 tarihli ve 27846 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 09.02.2011 tarihli ve 6110 sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun 8.maddesi ile 2797 Sayılı Yargıtay Kanununun 14.maddesinde yapılan değişiklik uyarınca, 11.04.2011 tarihli ve 14 sayılı Yargıtay Başkanlar Kurulu Kararı ile hazırlanıp, Yargıtay Büyük Genel Kurulunun 12.05.2011 tarihli ve 1 sayılı Kararı ile aynen kabul edilen ve 02.06.2011 tarihli ve 27952 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren hukuk dairelerine ilişkin işbölümü uyarınca temyiz incelemesi Yargıtay 8.Hukuk Dairesine ait bulunmaktadır....
Hukuk ve Antalya 6. Sulh Hukuk Mahkemelerince ayrı ayrı görevsizlik kararı verilmesi nedeni ile yargı yerinin belirlenmesi için gönderilen dosya içindeki tüm belgeler incelendi, gereği düşünüldü: -K A R A R- Dava, .... İli, .... İlçesi, ....ler Mh. ... ada 4 parsel sayılı taşınmaza davacının zilyet olduğunun tespiti istemine ilişkindir. Asliye Hukuk Mahkemesince, davanın mahiyeti itibariyle zilyetliğin korunması davası olduğunu belirterek, zilyetliğin korunması davasının sulh hukuk mahkemesinin görevine girmesi nedeniyle görevsizlik kararı verilmiştir....
Tüm bu açıklamalar karşısında kayıt maliki davalı Vakıf İdaresi de davada taraf durumunu almadığına göre uyuşmazlığın zilyetliğin korunması kuralları çerçevesinde çözüme kavuşturulması gerekir. Bu açıklamalar gözönünde tutularak tapu kayıtlarının getirtilmesi, ondan sonra yerinde yerel bilirkişi ve tarafların gösterecekleri tanıkların dinlenilmesi suretiyle üstün ve korunmaya değer zilyetliğin belirlenmesi, sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken davacının dayandığı belgenin kişisel hak doğurduğu ve buna dayanılarak elatmanın önienilmesinin istenemeyeceği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş olması doğru görülmemiştir. Davacılar vekilinin temyiz itirazları bu bakımlardan yerinde olduğundan kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerle ve HUMK'nın 428. maddesi uyarınca (BOZULMASINA) ve peşin harcın istek halinde temyiz edenlere iadesine 19.06.2007 tarihinde oybirliğiyle karar verildi....