Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ: Davacı vekili ilk derece mahkemesine vermiş olduğu dava dilekçesinde özetle; Müvekkilinin davalının kök murisi Mustafa Araz adına tapuda ve mirasen davalıya kalan Adana ili, İmamoğlu ilçesi Danacılı Köyü, Körkuyu mevkii 262- 263 parsel numarada kayıtlı ve mirasen kalacak olan tarla hissesini 22/06/2008 tarihli harici tarla satış ve zilliyetliğin devri sözleşmesi ile 15.000,00 TL ye satın aldığını ve bedelini nakit ödeyerek zilliyetliğini devir aldığını, müvekkilinin bu sözleşmeye dayanarak mezkur tarlaya zilliyeti olduğunu kesintisiz olarak kullandığını, daha sonra bu satışı yapılan tarlanın davalı tarafından hissesinin intikalinin yapıldığının müvekkili tarafından öğrenildiğini, müvekkilinin defalarca haber göndermesine rağmen mirasen davalılara kalan bu hisselerin tapudan devrinin davalı tarafından yapılmadığını, bunun üzerine davalının hissesini 30 gün içinde müvekkile devretmesi, devretmeyecekse satış bedelini 22/06/2008...

C)İSTİNAF NEDENLERİ: Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; tedbir ara kararına yapılan itirazın reddini kabul etmediklerini, meclis kararı gereğince tapunun devralındığını mevzuata uyulduğunu amaca uygun şekilde hizmet binası yapıldığını, HMK'nın 389.maddesine aykırı karar verildiğini, mahkemenin tedbir kararının sınırları aşar nitelikte bulunduğunu, davalının para harcayarak yaptığı bir hizmet binası dolayısıyla belediye hizmet binasını kullanamamasının kamu zararının doğmasına neden olduğunu, tedbir nedeniyle hizmetin yerine getirilemediğini, acil ve zorunlu hizmetlerin yerine getirilmesi için söz konusu hizmet binasının sadece Bozdoğan Belediyesi hizmet binası olarak kullanımına izin veren tedbir kararının kaldırılmasını talep ettiklerini, tapuda malik olarak görülen, Bozdoğan belediyesi meclis kararı ile oy birliği ile alınan karar varken müvekkil idarenin kullanımının engellendiğini taşınmaz üzerindeki ayni haktan kaynaklanan zilliyetliğin ve diğer tüm hakların gasp edildiğini...

maddesinde; korunması gerekli taşınır ve taşınmaz kültür ve tabiat varlıklarından hangilerinin devlet malı niteliğinde bulunduğu; 23.maddesinde korunması gerekli taşınır kültür ve tabiat varlıkları tek tek sayılmış; 24.maddesinde ise; Devlet malı niteliğini taşıyan korunması gerekli taşınır kültür ve tabiat varlıklarının Devlet elinde ve müzelerde bulundurulması ve bunların korunup değerlendirilmelerinin Devlete ait olduğu;bu gibi varlıklardan gerçek ve tüzel kişilerin ellerinde bulunanların; değeri ödenerek Bakanlık tarafından satın alınabileceği,hükme bağlanmış; 25.maddesinde de 4.maddeye göre Kültür ve Turizm Bakanlığı'na bildirilen taşınır kültür ve tabiat varlıklarından Devlet müzelerinde bulunması gerekli görülenlerin usulüne uygun olarak müzelere alınacağı ve müzelere alınmaları ile ilgili kıstasların ise yönetmelikle belirleneceği açıklanmıştır....

    Bir uyuşmazlıkta 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun uygulanabilmesi için tarafların 2011/11370-17204 aynı yasada tanımı yapılan tüketici, satıcı sıfatına sahip olmaları ve bir tüketici işleminin olması gerekir. Somut olayda davalı satıcının 4077 sayılı Tüketicinin Korunması hakkında kanunun 3.maddesinde tanımı yapılan satıcı sıfatının bulunmadığı anlaşılmaktadır. Dolayısıyla uyuşmazlık Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanun hükümlerine göre çözülemez. Nitekim mahkemece de uyuşmazlıkta Tüketici Mahkemesi sıfatıyla karar verilmemiş, genel mahkeme sıfatıyla karara bağlanmıştır. Bu durumda uyuşmazlığın Borçlar Kanunu 182.ve devam eden maddelerine göre çözümlenmesi gerekirken 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun hükümleri uygulanarak sonuca gidilmesi usul ve yasaya aykırı olup hükmün bozulması gerekir. 2-Bozma sebebine göre davalının sair temyiz itirazlarının incelenmesine gerek görülmemiştir....

      Mahkemece, dava zilyetliğin korunması davası olarak nitelendirilerek görevsizlik kararı verilmiştir. Hüküm, davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir. Uyuşmazlık, davanın "zilyetliğin korunması davası" mı yoksa kira sözleşmesine dayalı "şahsi(kişisel) haktan kaynaklanan" bir dava mı olduğu ve varılacak sonuca göre davaya bakma görevinin asliye hukuk mahkemesine mi, sulh hukuk mahkemesine mi ait olduğu noktalarında toplanmaktadır. Öncelikle, konuya ilişkin yasal düzenlemeler üzerinde durulmalıdır; 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 4-c. maddesinde yer alan düzenlemeye göre; "Sulh hukuk mahkemeleri, dava konusunun değer veya tutarına bakılmaksızın taşınır ve taşınmaz mallarda, sadece zilyetliğin korunmasına yönelik olan davaları görürler" 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 981, 982 ve 983. maddeleri mal üzerinde zilyetlikten başka hiçbir ... bulunmayan kişilerin zilyetliğinin korunması için konulmuş hükümleri ihtiva etmektedir....

        ın 3167 sayılı Çekle Ödemelerin Düzenlenmesi ve Çek Hamillerinin Korunması Hakkındaki Kanunun 16/1, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunun 52/2. maddesi uyarınca 32.000 Türk lirası adli para cezası ile cezalandırılmasına dair Gaziosmanpaşa 1....

          ın 3167 sayılı Çekle Ödemelerin Düzenlenmesi ve Çek Hamillerinin Korunması Hakkındaki Kanunun 16/1, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunun 52/2. maddesi uyarınca 32.000 Türk lirası adli para cezası ile cezalandırılmasına dair Gaziosmanpaşa 1....

            Asliye Hukuk Mahkemesince, davanın mahiyeti itibariyle zilyetliğin korunması davası olduğunu belirterek, zilyetliğin korunması davasının sulh hukuk mahkemesinin görevine girmesi nedeniyle görevsizlik kararı verilmiştir. Sulh Hukuk Mahkemesi ise, davanın zilyetliğin korunması değil, taşınmazdaki zilyetliğin davalıda olmadığı,davacıda olduğunun tespiti davası olduğunu belirterek görevsizlik yönünde hüküm vermiştir. Somut olayda, uyuşmazlık konusu taşınmazın 6831 Sayılı Kanunun 2/B maddesi uyarınca Hazine adına orman sınırları dışına çıkarılan yerlerden olduğu, taşınmazda davacının mülkiyet hakkına dayanmadığı,ancak davacının zilyetliğe dayandığı anlaşılmıştır. Bu durumda, uyuşmazlığın TMK.nun 981 ve devamı maddelerinde düzenlenen zilyetliğin korunması hükümlerine göre çözüme kavuşturulması gerektiğinden, HUMK.nun 8/II-3 maddesi uyarınca, Sulh Hukuk Mahkemesinde görülüp sonuçlandırılması gerekmektedir. SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 6100 sayılı HMK.'...

              Asliye Hukuk Mahkemesince, davanın mahiyeti itibariyle zilyetliğin korunması davası olduğunu belirterek, zilyetliğin korunması davasının sulh hukuk mahkemesinin görevine girmesi nedeniyle görevsizlik kararı verilmiştir. Sulh Hukuk Mahkemesi ise, davanın zilyetliğin korunması değil, taşınmazdaki zilyetliğin davalıda olmadığı,davacıda olduğunun tespiti davası olduğunu belirterek görevsizlik yönünde hüküm vermiştir. Somut olayda, uyuşmazlık konusu taşınmazın 6831 Sayılı Kanunun 2/B maddesi uyarınca Hazine adına orman sınırları dışına çıkarılan yerlerden olduğu, taşınmazda davacının mülkiyet hakkına dayanmadığı,ancak davacının zilyetliğe dayandığı anlaşılmıştır. Bu durumda, uyuşmazlığın TMK.nun 981 ve devamı maddelerinde düzenlenen zilyetliğin korunması hükümlerine göre çözüme kavuşturulması gerektiğinden, HMK.'nın 4/1 c (HUMK.'nun 8/II-3) maddesi uyarınca, Sulh Hukuk Mahkemesinde görülüp sonuçlandırılması gerekmektedir. SONUÇ:Yukarıda açıklanan nedenlerle;6100 sayılı HMK.'...

                Davacının zilliyetliğinin korunması istemine ilişkin herhangi bir talebi bulunmamaktadır. Her ne kadar dava konusu taşınmazın boş olarak görülen yüz ölçümünün düzeltme işleminin yargılama sırasında yapıldığından bahisle dava hakkında karar verilmesinin yer olmadığına cins düzeltme yönünden talebinin reddine karar verilmiş ise de, davacının kayıt maliki olmadığı, dava konusu taşınmazın dava dışı maliye hazinesi adına tapuya kayıtlı olduğu, tapu kaydına beyanlar hanesinde davacının zilliyet olduğuna yönelik açıklama bulunduğu, buna göre davacının dava konusu taşınmazda zilliyet olduğu ancak bu zilliyetliğin korunmasına yönelik HMK 4/1- c maddesi kapsamında Sulh Hukuk Mahkemesinin görevine giren dava olmadığı , davaya genel mahkeme sıfatıyla Asliye Hukuk Mahkemesinde bakılması gerekirken hatalı değerlendirme ile davanın 3402 sayılı Kadastro Kanunun 41. maddesi uyarınca yapılan kaldırılma istemine ilişkin olarak değerlendirilerek hüküm tesisi hatalı olmuştur....

                UYAP Entegrasyonu