-K A R A R- Davacı vekili, müvekkilinin 2006 yılı Ocak ayı aidat ödemesinin yapılmadığını öğrenmesi üzerine ödeme yaptığını ve makbuz aldığını, kendisinin 214,96 TL borcu olduğunun bildirilmesi ile itirazi kayıt ile ödemeyi yaptığını, bu ödemenin 2006 yılı Ocak ayı 60,00 TL aidatına işletilen faiz olduğunu öğrendiklerini, kooperatifin bildirim yapmaması nedeniyle kusurlu olduğunu, faiz miktarının fahiş olduğunu, daha sonra kendisine 4.184,51 TL borç bildirildiğini ve bunu da itirazi kayıt ile ödediğini, 24.09.2008 tarihli mektup ile de borcun 4.369,10 TL olduğunun bildirildiğini, davacının borçlu olmadığı aksine alacaklı bulunduğunu ileri sürerek, davacının borçlu olmadığının tespiti ile 4.184,51 TL nin davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir....
Bir uyuşmazlığın 3533 sayılı “Umumi Mülhak ve Hususi Bütçelerle İdare Edilen Daireler ve Belediyelerle Sermayesinin Tamamı Devlete veya Belediye veya Hususi İdarelere Ait Daire veya Müesseseler Arasındaki İhtilafların Tahkim Yolu ile Halli hakkındaki Kanun” çerçevesinde çözümlenebilmesi için, aynı Yasa'nın 1. maddesi gereğince uyuşmazlığın genel, katma ve özel bütçelerle idare edilen daireler ve belediyelerle sermayesinin tamamı devlete veya belediye veya özel idarelere ait olan daire ve müesseseler arasında çıkmış olması ve adli yargının görev alanı içerisinde bulunması gerekir. Aksi takdirde, davaya anılan Yasa gereğince zorunlu hakem olarak bakılamaz. Bir kamu kurumunun görevlerinden olan bir işi yapmayı kararlaştırması idari bir karar olduğu gibi, bu kararı yerine getirmek üzere yaptığı işlemler de verilen kararın neticesi olan birer idari eylemdir....
KARAR Davacı vekili 5233 Sayılı Terör ve Terörle Mücadeleden Doğan Zararların Karşılanması Hakkında Kanun uyarınca zararların karşılaması için davalı idareye başvurduğunu, başvuru neticesinde 103.192,53 TL'nin ödenmesine karar verildiğini ve taraflar arasında imzalanan sulhnameye 26.07.2007 tarihinde valilik tarafından olur verildiğini, anılan yasanın 13. maddesinde “tazminat tutarlarının olur tarihinden itibaren 3 ay içinde ödenmesi” kararlaştırıldığında ödemenin 27.10 2007 tarihinde yapılması gerektiğini; ancak davalı idarenin ilgili sulhnameyi tek taraflı iptal ederek yeni bir sulhname hazırladığını, bu sulhnameyi itirazi kayıtla imzaladıklarını ve yeni hazırlanan sulhnameye göre ödemenin 13.10.2008 tarihinde yapıldığını, 27.10.2007 tarihinde ödemenin yapılmış olması gerektiğinden ödeme tarihine kadar geçen süre için faiz alacağı olduğunu, faiz alacağının tahsili amacı ile başlatılan takibe davalının haksız olarak itiraz ettiğinin belirterek itirazın iptaline ve icra inkar tazminatına...
Davalı vekili, sözleşme gereği davalının üzerine düşen tüm edimleri yerine getirdiğini, sözleşmenin 2 seneyi aşkın olarak ifa edildiğini, davacı şirket tarafından hiçbir ihtar yapılmaksızın ve sözleşme feshedilmeksizin davalı bayi aleyhine iş bu davanın açıldığını, davacı şirketin eksik ürün satımı nedeni ile davalıya herhangi bir ihtarının bulunmadığını ve bu duruma rağmen davalı ile bayilik ilişkisini sürdürdüğünü, bu durumun, davacının taraflar arasındaki taahhüt sözleşmesinin 10. maddesindeki tonaj taahhüdü ve cezai şart hükümlerinin uygulanmasından zımnen vazgeçtiği anlamını taşıdığını ve bu yönde davalıya güven telkin ettiğini, davacı taleplerinin yerinde olmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir....
Davalı vekili cevap dilekçesinde; Edirne İş Mahkemesi'nin 2015/265 E. ve 2016/292 K. sayılı ilamına dayanılarak Edirne İcra Müdürlüğü'nün 2016/14516 E. sayılı dosyasıyla yapmış oldukları ilamlı takibin durdurulması, hacizlerin kaldırılması ve iptali ve yine %20 den aşağı olmamak üzere kötüniyet tazminatına mahkum edilmelerine karar verilmesi talep ve istemli işbu davayı ikame ettiğini, açılan işbu dava haksız ve yersiz olup reddi gerektiğini, takibe dayanak Edirne İş Mahkemesi'nin 2015/265 E. ve 2016/292 K. sayılı ilamı, Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin 14.05.2018 tarih ve 2016/33930 E. ve 2018/10584 K. sayılı bozma ilamıyla ortadan kaldırılmış olup davalı Arslan Mozaik şirketi ile asıl işveren İdekom şirketi arasında aracılık veya taşeron sözleşmesinin bulunmadığını, İdekom ile Arslan Mozaik şirketleri arasındaki sözleşmenin 15/06/2013 tarihinde sona erdiğini, davalı şirketin davacının işvereni olmadığı gerekçesiyle davanın husumet yokluğu nedeniyle reddi yönündeki Edirne 1....
Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede; Yükletilen suçun sanık tarafından işlendiğinin Kanuna uygun olarak yürütülen duruşma sonucu saptandığı, bütün kanıtlarla aşamalarda ileri sürülen iddia ve savunmaların temyiz denetimini sağlayacak biçimde ve eksiksiz sergilendiği özleri değiştirilmeksizin tartışıldığı, vicdani kanının kesin, tutarlı ve çelişmeyen verilere dayandırıldığı, Eylemin doğru olarak nitelendirildiği ve Kanun'da öngörülen suç tipine uyduğu, Anlaşılmış ve ileri sürülen başkaca temyiz nedenleri yerinde görülmediği gibi hükmü etkileyecek oranda hukuka aykırılığa da rastlanmamıştır....
Davalı vekili, müvekkili tarafından borca ilişkin bir ibranamenin verilmediği ve davacıların borcu ödemediklerini savunarak, davanın reddini istemiştir. Mahkemece toplanan delillere ve bilirkişi raporlarına göre, dava ve takibe konu 0703.2011 tarihli 250.000 TL bedelli çekin karşılığı borcun ödendiğinin 28.11.2011 tarihli itfa ve ibraname başlıklı belgeden anlaşıldığı ve belgedeki imzanın davalıya ait olduğunun saptandığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiş, hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir. Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davalı vekilinin yerinde görülmeyen bütün temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun bulunan hükmün ONANMASINA, aşağıda yazılı onama harcının temyiz edenden alınmasına, 18/04/2017 gününde oybirliğiyle karar verildi....
O halde, mahkemece borçlunun zamanaşımı defi, itfa ve yetki itirazları hakkında olumlu olumsuz bir karar verilmesi gerekirlen yazılı gerekçe ile istemin tümden reddine dair hüküm tesisi isabetsizdir. SONUÇ : Borçlunun temyiz itirazlarının kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK'nun 366 ve HUMK’nun 428. maddeleri uyarınca (BOZULMASINA), peşin alınan harcın istek halinde iadesine, ilamın tebliğinden itibaren 10 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 24/02/2016 gününde oybirliğiyle karar verildi. GB...
Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki şikayetçi borçlu tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi .... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü : Alacaklı tarafından kambiyo senetlerine mahsus haciz yolu ile icra takibine başlandığı, örnek 10 ödeme emrinin tebliği üzerine borçlunun, lehdara borcu ödediğini ileri sürerek itfa nedeni ile borca itiraz ettiği, mahkemece dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu istemin reddine karar verildiği anlaşılmıştır. İİK'nun 169/a-1 maddesine göre; "İcra mahkemesi hakimi, itiraz sebeplerinin tahkiki için iki tarafı en geç otuz gün içinde duruşmaya çağırır. Hakim, duruşma sonucunda borcun olmadığının veya itfa veya imhal edildiğinin resmi veya imzası ikrar edilmiş bir belge ile ispatı halinde itirazı kabul eder....
SONUÇ: Alacaklı vekilinin temyiz itirazının kabulü ile Mahkeme hükmünün yukarıda yazılı nedenlerle İİK’nun 366 ve 6100 sayılı HMK’nun Geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK'nun 428. maddeleri uyarınca BOZULMASINA, taraflarca İİK'nun 366/3. maddesi gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 10 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine ve 27,70 TL peşin harcın istek halinde temyiz edene iadesine 02.03.2016 tarihinde oybirliği ile karar verilmiştir....