in velâyetinin anneye verilerek baba ile çocuk arasında kişisel ilişki tesis edildiğini, davalı annenin yurt dışında yaşayan bir Türk vatandaşıyla evlendiğini ve çocuğu da alarak yurt dışında yaşamayı planladığını, babanın çocuğunun yabancı bir kişi ile yaşamasını istemediğini, çocuğun bütün çevresi ve akrabalarının ...'da olduğunu, ...'in İngilizce bilmediğini ve başka bir ülkede sorunlar yaşayacağını, millî değerleri almasının yurt dışında eğitim görmesi ile mümkün olamayacağını ve çocuk ile baba arasında kişisel ilişki kurulmasının imkânsızlaşacağını, davacının iddia edildiği gibi madde kullanımı olmadığını belirterek; velâyetin anneden alınarak babaya verilmesini, mümkün olmadığı takdirde ortak velâyete hükmedilmesini, velâyet değişikliği uygun görülmezse boşanma kararıyla belirlenen kişisel ilişki sürelerinin artırılmasını talep etmiştir. II....
Yine kişisel ilişki düzenlemesinde de esas olan çocuğun üstün yararı olup ana ve babalarıyla düzenli şekilde ve gözetim olmaksızın kişisel ilişki kurma ve sürdürme hakları mevcuttur. Kişisel ilişki düzenlenirken çocuğun yüksek yararı, yaşı ve anne ve babalık duygusunun tatmini ve infaz edilebilir nitelikte olması hususları birlikte değerlendirilerek çocuğun kişisel gelişimine en uygun düzenleme tercih edilmelidir. (Yargıtay 2....
Değişen koşullara göre, çocukların yaşları ve eğitim durumları gözetilerek kişisel ilişkinin yeniden düzenlemesi ileri ki yıllarda her zaman istenebilir. Kişisel ilişki kurulmasına yönelik hüküm kurulurken; gelecek yıllardaki koşullar önceden bilinemeyeceğinden, günümüzdeki ulaşım olanaklarındaki kolaylık da gözetilmeden, şimdiden müşterek çocuk ile davalı baba arasında kademeli bir şekilde ve aynı şehir, ayrı şehir ayrımı yaparak kişisel ilişki düzenlenmiş olması isabetsiz olmuştur. Bu bakımdan, aynı şehir ayrı şehir ayırımına gidilmeksizin ve kademeli olmaksızın babalık duygularını tatmine elverişli, çocuğun da baba sevgisi ve şefkatini tatmasına yeterli, daha uygun süreyle kişisel ilişki tesisi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması doğru bulunmamıştır....
"İçtihat Metni" Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm davacı tarafından temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü: Tarafların 16/12/2014 tarihinde kesinleşen ilamla Türk Medeni Kanununun 166/3. maddesi uyarınca boşandıkları, velayetin davalı anneye verildiği, müşterek çocuk ile davacı baba arasında kişisel ilişki kurulmasına karar verildiği anlaşılmaktadır. Davacı baba boşanma davası sırasındaki koşulların aleyhine olacak şekilde değiştiğini ve ayrıca küçük ile daha sağlıklı bir ilişkilerinin olması gerektiği bu nedenle kişisel ilişkinin genişletilerek yeniden düzenlenmesini talep etmiştir. Mahkemece ortak çocuk ile davacı babası arasında kişisel ilişkinin yeniden düzenlemesine karar verilmiş, kişisel ilişki kurulurken çocuğun 4 ve 6 yaşını doldurmadan öncesi ve sonrası ayrı ayrı düzenlenerek, kademeli bir kişisel ilişki düzenlemesi yapılmıştır....
Velayet kendisine bırakılmayan tarafça kişisel ilişkinin kurulması ya da değiştirilmesi her zaman talep olunabilir (TMK md. 183.) Kişisel ilişki düzenlenirken çocuğun yaşı, ana ve babalık duygusunun tatmini, çocukların yüksek yararı birlikte değerlendirilerek çocukların kişisel gelişimine en uygun düzenleme tercih edilmelidir. Vesayeti anneannede olan çocuk ile baba arasında talep olmamasına rağmen "aynı yer", "ayrı yer" ayrımı yapılarak, covid izni sonrası kişisel ilişki tesisi şeklinde terditli şahsi ilişki tesisine karar verilmesi yerinde olmamıştır. Çocukla baba arasında tesis edilen kişisel ilişki yönünden çocuğun yaşının küçük olması, babayla 10 yılda sadece bir kere görüşmüş olması, çocuğun bakım ve gözetimin yapılacağı ortamın belirsiz olması nedeniyle kurulan kişisel ilişki süresi uzundur....
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Aile Mahkemesi DAVA TÜRÜ : Boşanma Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm davacı erkek tarafından, velayet, kişisel ilişki ve kadın lehine hükmedilen tedbir nafakası yönünden temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü: 1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre, davacı erkeğin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yersizdir. 2-Velayeti anneye verilen müşterek çocuk ile davacı baba arasında kişisel ilişki kurulurken çocuğun beş yaşını doldurmadan öncesi ve sonrası ayrı ayrı düzenlenerek, kademeli bir kişisel ilişki düzenlemesi yapılmıştır. Değişen koşullara göre, çocukların yaşları ve eğitim durumları gözetilerek kişisel ilişkinin yeniden düzenlemesi ileriki yıllarda her zaman istenebilir....
Kişisel ilişki kurulmasındaki amaç, analık ve babalık duygularının tatmini yanında çocuğun psikolojik ve sosyal gelişiminin sağlanmasıdır. Çocuğun, gözetim olmaksızın ana veya babasından biriyle kişisel ilişkisinin sürdürülmesi, onun yüksek yararına değilse, gözetim altında kişisel ilişki kurma imkanı öngörülebilir (Çocuklarla Kişisel İlişki Kurulmasına Dair Avrupa Sözleşmesi m.4/3, Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin 30.1.2012 gün ve 2011/12727-1614 sayılı ilamı). Aksi halde gözetim altında kişisel ilişki, çocuk ile velayet kendisinde olmayan baba arasındaki bağların güçlendirilmesi amacına aykırı düşer. Yapılan yargılama ve toplanan delillerden davalı-karşı davacı babanın ortak çocuğa karşı olumsuz bir tutum veya davranışının bulunmadığı anlaşılmaktadır. Mahkemece kişisel ilişki kurulurken çocuğun 18 yaşını doldurana kadar ayrı ayrı kademeli bir kişisel ilişki düzenlemesi yapılmıştır....
Davacı-karşı davalı ile müşterek çocuk arasında ilkin 22/04/2021 tarihli celse 5 nolu ara karar ile tedbiren kişisel ilişki düzenlenmiş, daha sonra ise 04/10/2021 tarihli ara karar ile kişisel ilişki yeniden düzenlenmiştir. Her şeyden önce dava neticesinde elde edilecek sonuç gibi ihtiyati tedbir kararı verilemeyeceğinden davacı-karşı davalının tedbir olarak velayet talebi yerinde değildir. Tedbiren kişisel ilişki düzenlemesi talebi yönünden ise; müşterek çocuk ile davacı-karşı davalı anne arasında yukarıda belirtildiği üzere kişisel ilişki düzenlemelerine ilişkin ihtiyati tedbir kararı bulunmaktadır. Bu düzenlemelerin değiştirilmesini gerektiren ivedi bir durum ileri sürülmediği gibi böyle bir durumda mevcut değildir. Davacı-karşı davalının ihtiyati tedbir isteminin reddi gerekmiştir....
DAVA Davacı erkek dava dilekçesinde özetle; davalının psikolojisinin bozuk olduğunu, yeniden evlendiğini ve eşi ile ilgili olumsuz duyumlar aldığını, davalının yurt dışına gitmesinden sonra özel günler dahil müşterek çocuğu arayıp sormadığını, "ara tatilde bir hafta veya temmuz ayında bir ay" olarak düzenlenen kişisel ilişkinin çocuk açısından ciddi bir tehlike arz ettiğini, müşterek çocuğun davalı ile kendisi arasında ki ziynet davasında anne aleyhine tanıklık yapmasından dolayı annenin çocuğa karşı husumeti bulunduğunu, belirterek anne ile çocuk arasında ki kişisel ilişkinin kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir. II....
Durum böyleyken, mahkemece davalı erkeğin daha fazla kusurlu kabul edilmesi ve bu hatalı kusur belirlemesine bağlı olarak davacı kadın yararına maddi ve manevi tazminata hükmedilmesi isabetsiz olmuş ve bozmayı gerektirmiştir. 3-Velayeti anneye verilen ortak çocuk ile davacı baba arasında kişisel ilişki kurulurken çocuğun on yaşını doldurmadan öncesi ve sonrası ayrı ayrı düzenlenerek, kademeli bir kişisel ilişki düzenlemesi yapılmıştır. Değişen koşullara göre, çocukların yaşları ve eğitim durumları gözetilerek kişisel ilişkinin yeniden düzenlemesi gelecek yıllarda her zaman istenebilir. Velayeti davacı anneye bırakılan ortak çocuklar ile baba arasında, uygun süreli ve yatılı kalacak şekilde kişisel ilişki kurmak gerekir. Kişisel ilişki kurulmasına yönelik hüküm kurulurken; gelecek yıllardaki koşullar önceden bilinemeyeceğinden, şimdiden ortak çocuk ile davacı baba arasında kademeli bir şekilde kişisel ilişki düzenlenmiş olması isabetsiz olup, bozmayı gerektirmiştir....