Bu kararın davalı-davacı kadın tarafından istinafı üzerine bölge adliye mahkemesi tarafından mutlak butlan sebebiyle evliliğin iptali davası, boşanma davası açısından bekletici sorun oluşturacağından davalı-davacı kadının boşanmaya ilişkin birleşen davasına yönelik istinaf talebinin eldeki dosyadan tefrikine, buna ilişkin istinaf talebinin tefrik edilen dosya kapsamında incelenmesine karar verilmiş, davacı erkeğin evliliğin mutlak butlanla iptali davasının kabulüne yönelik kadının istinaf talebinin esastan reddine,yoksulluk nafakasına yönelik istinaf talebinin kabulü ile kadın lehine yoksulluk nafakasına hükmedilmesine karar verilmiş, bu karar davacı erkek tarafından yoksulluk nafakasına yönelik temyiz edilmiştir. Davalı-davacı kadın birleşen boşanma davasında yoksulluk nafakası talep etmiştir. Erkeğin evliliği iptali davasında dilekçelerin karşılıklı verilmesi aşaması ve sonrasında da davalı-davacı kadının bu yöne ilişkin bir talebi bulunmamaktadır....
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Aile Mahkemesi DAVA TÜRÜ :Yoksulluk Nafakası Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm, davacı tarafından; davalı yararına takdir edilen yoksulluk nafakası yönünden temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü: 1-Davalı yararına aylık irat şeklinde yoksulluk nafakası takdir edilmiş, bu şekilde hükmedilen yoksulluk nafakası "dört yılla" sınırlandırılmıştır. Mahkeme sınırlandırmanın gerekçesi olarak, "süresiz olarak tayin edilmesinin hakkaniyete uygun düşmeyeceğini, tarafların yaşları da dikkate alınarak iradın dört yılla sınırlandırılmasının hak ve nesafete uygun olduğunu" göstermiştir. Yasa, yoksulluk nafakasını belirli bir süreyle sınırlandırmamış, bu nafakanın "süresiz" olarak istenebileceğini öngörmüştür....
Somut olayda, mahkeme gerekçesine esas alınan Düzce Asliye Hukuk Mahkemesinin 2007/859-216 sayılı ilamında kararın gerekçesinden de anlaşıldığı üzere yoksulluk nafakası istemi konusunda ne bir yargı ne de sonucunda olumlu -olumsuz bir karar verilmemiştir. Hükmün gerekçesinde yoksulluk nafakasının red nedenleri açıklanmadan sair taleplerin reddine ilişkin hükmün yoksulluk talebinin reddedildiği biçimde anlaşılması mümkün değildir. Dolayısı ile tarafları, konusu ve sebebi aynı olan bir kesin hükmün varlığından söz edilemez (HUMK 237). Anılan yasa maddelerine uygun düşmeyecek şekilde verilen mahkeme kararının “kesin hüküm” olarak kabulü ile yoksulluk nafakası isteminin reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirmiştir....
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :AİLE MAHKEMESİ Taraflar arasında görülen yoksulluk nafakasının artırılması davasının yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm davalı tarafından temyiz edilmiştir. Y A R G I T A Y K A R A R I Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü. Davacı vekili dava dilekçesinde; tarafların boşandıklarını, boşanma ile birlikte davacı için 300 TL yoksulluk nafakasına hükmedildiğini, aradan geçen sürede yoksulluk nafakasının yetersiz kaldığını belirterek 600 TL'ye yükseltilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı cevap dilekçesinde; gelirinin yalnızca emekli maaşı olduğunu, borçları olduğunu belirterek davanın reddini talep etmiştir....
Ne var ki, bu yön ilk inceleme sırasında gözden kaçırıldığından, davalının yoksulluk nafakasına yönelik karar düzeltme talebinin, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 440-442 maddeleri gereğince kabulü ile, Dairemizin 24.02.2015 tarih ve 2014/9710 esas, 2015/2589 karar sayılı onama-bozma ilamının yoksulluk nafakasından bozmaya ilişkin 2/b bendinin hükümden çıkarılmasına, yoksulluk nafakası ile ilgili karar yönünden de hükmün onanmasına karar vermek gerekmiştir....
DAVA TÜRÜ : Tazminat-Yoksulluk Nafakasının Arttırılması-Kaldırılması Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda bölge adliye mahkemesi hukuk dairesince verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm davacı-davalı kadın tarafından manevi tazminat, yoksulluk nafakasının kaldırılması davasında vekalet ücreti yönünden temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü: 1- Davacı-davalı kadın boşanma davasından sonra maddi ve manevi tazminat ile yoksulluk nafakasının artırılmasını talep etmiş; davalı-davacı erkek ise birleşen dava ile yoksulluk nafakasının kaldırılmasını talep etmiştir. İlk derece mahkemesi tarafından kadın lehine maddi ve manevi tazminata ve yoksulluk nafakasının arttırılmasına karar verilmiştir....
Dosya kapsamından; davacı ile davalının 13.11.2012 tarihli mahkeme ilamı ile boşandıkları, ilamın kesinleşme tarihi 26.12.2012 tarihinden itibaren 350 TL yoksulluk nafakasına karar verildiği, bu davanın ise 04.03.2014 tarihinde açıldığı anlaşılmaktadır. Davada, yoksulluk nafakasının artırılması talep edilmektedir. TMK.'nun 176/4.maddesinde; “Tarafların mali durumlarının değişmesi veya hakkaniyetin gerektirdiği hallerde iradın artırılması veya azaltılmasına karar verilebilir” hükmü gereğince yoksulluk nafakasının artırılmasına karar verilebilir. Tarafların sosyal ve ekonomik durumlarının araştırılması sonucunda; davacı kadının ev hanımı olduğu, davacının ise emekli olduğu, 900 TL maaş aldığı, evi ve arabası olup, evli olduğu açıklanmıştır....
Davacı erkek asıl dava dilekçesinde anlaşmalı boşanma protokolü ile kira ve aidat ödemesine nakit destek adı altında aylık 600,00 USD şeklinde yapılan ödemenin yoksulluk nafakası olduğunun ve bunun kadının evlenmesi nedeniyle kaldırılması isteminde bulunmuştur. İlk Derece Mahkemesince dava; yoksulluk nafakasının kaldırılması davası olarak nitelendirilmiş ve bunun için hükmedilmiş bir yoksulluk nafakası olması gerektiğinden ve dayanak boşanma kararında yoksulluk nafakası olmadığından bahisle davanın usulden reddine karar verilmiştir. Olayları açıklamak taraflara, hukuki nitelendirme hakime aittir. Her ne kadar davacı tarafça talep yoksulluk nafakası olarak nitelendirilmiş ise de; somut olayda protokolde düzenlenen 600,00 USD ödeme erkeğe mali bir yükümlülük olarak belirlenmiş olup yoksulluk nafakası mahiyetinde değildir....
Somut olayda; ilk derece mahkemesince davacı/davalı kadın tarafından açılan yoksulluk nafakasının arttırılması davasının kısmen kabulüne, davalı/davacı erkeğin yoksulluk nafakasının kaldırılması davasının ise reddine karar verilmiştir. Davacı/davalı kadının asıl ve birleşen davada vekil ile temsil edildiğinin anlaşılmasına göre; kadının kabul edilen yoksulluk nafakasının arttırılması davasında yıllık artış miktarı (3.000x12=36.000 TL) üzerinden, davalı/davacı erkeğin reddedilen yoksulluk nafakasının kaldırılması davasında ise; kaldırılması istenen yoksulluk nafakasının reddedilen yıllık miktarı (6.000x12=72.000 TL) üzerinden ilk derece mahkemesi karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 13/1. Maddesine göre belirlenecek nispi vekalet ücretine karar verilmesi gerekirken, davacı/davalı kadın yararına her iki dava yönünden de maktu vekalet ücretine hükmedilmesi hatalı olmuştur....
Bu doğrultuda yerleşen dairemiz uygulamasına göre; nafaka alacaklısı davacının ihtiyaçları ile nafaka yükümlüsü davalının gelir durumunda, nafakanın takdir edildiği tarihe göre olağanüstü bir değişiklik olmadığı takdirde; yoksulluk nafakası TÜİK’in yayınladığı ÜFE oranında artırılmalı ve böylece taraflar arasında önceki nafaka takdirinde sağlanan denge korunmalıdır. Dosya kapsamından; tarafların yabancı mahkeme kararı ile boşandıkları, bu kararın tanındığı, davacı tarafından daha sonra açılan yoksulluk nafakası talepli dava sonucunda davacı lehine aylık 400 TL yoksulluk nafakasına karar verildiği, yoksulluk nafakası talepli davanın açıldığı 14.12.2010 tarihi ile bu davanın açıldığı tarih itibariyle aradan yaklaşık beş yıllık süre geçtiği, davacının ev hanımı olup gelirinin bulunmadığı; davalının ise Finlandiya'nın Panelia şehrinde aylık 1.654,90 Euro gelirle çalıştığı, aynı şehirde bir evinin ve aracının olduğu anlaşılmaktadır....