Bozmadan önce verilen hüküm yalnızca davalı-karşı davacı erkek tarafından temyiz edilmiş olduğundan, hüküm altına alman yoksulluk nafakası miktarı yönünden davalı-karşı davacı erkek yararına usuli kazanılmış hak oluşmuştur. Mahkemece, davalı-karşı davacı erkek yararına oluşmuş bulunan usuli kazanılmış hak gözetilmeksizin bozmadan önce hüküm altına alınan yoksulluk nafakası miktarı aşılmak suretiyle davacı-karşı davalı kadın yararına aylık 350 TL yoksulluk nafakasına hükmedilmesi doğru olmamıştır. Ne var ki, bu husus ilk inceleme sırasında gözden kaçırıldığından davalı-karşı davacı erkeğin karar düzeltme isteğinin kısmen kabulüne, Dairemizin yoksulluk nafakasına yönelik onama kararının kaldırılmasına, hükmün açıklanan sebeple yoksulluk nafakası yönünden bozulmasına karar vermek gerekmiştir....
Bölge adliye mahkemesince davacı-karşı davalı erkeğin sadece "Kadının davasının kabulü, kusur belirlemesi, tazminatlar ve kendisinin reddedilen tazminat taleplerine" yönelik katılma yoluyla istinaf talebi esastan incelenmiş, yoksulluk nafakasına ilişkin istinaf talebinin ise katılma yoluyla istinaf talebinin asıl istinaf talebine sıkı sıkıya bağlı olduğu, davalı-karşı davacı kadının yoksulluk nafakası yönünden istinaf talebinde bulunmadığı, erkeğin yoksulluk nafakasına yönelik olarak katılma yoluyla istinaf hakkının bulunmadığı gerekçesiyle erkeğin yoksulluk nafakasına yönelik istinaf talebinin usulden reddine karar verilmiş, hüküm taraflarca süresi içerisinde temyiz edilmiştir. Maddî olayları ileri sürmek taraflara, hukuki nitelendirme yapmak ve uygulanacak kanun maddelerini belirlemek hakime aittir (HMK m.33)....
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :AİLE MAHKEMESİ Taraflar arasındaki yoksulluk nafakasının kaldırılması davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü: Y A R G I T A Y K A R A R I Davacı, dava dilekçesinde; 2012 yılında davalı lehine 300 TL yoksulluk nafakasına hükmedildiğini, davalının sigortalı olarak çalıştığını, gelir elde ettiğini, kendisinin ise malülen emekli olduğunu gelirinin düştüğünü belirterek; yoksulluk nafakasının kaldırılmasını talep etmiştir. Davalı vekili; davanın reddini istemiştir. Mahkemece; davanın kabulüne, yoksulluk nafakasının kaldırılmasına karar verilmiş; hüküm, davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir....
Asliye Hukuk (Aile) Mahkemesinin 2008/2011 Esas sayılı ve 22.05.2008 tarihli kararı ile anlaşmalı olarak boşandıklarını, boşanma kararı ile birlikte davacı lehine aylık 100,00 TL yoksulluk nafakasına karar verildiğini, müşterek iki çocuğun velayetlerinin ise davalıya bırakıldığını; Tekirdağ Aile Mahkemesinin 2014/621 Esas sayılı ve 22.01.2015 tarihli kararı ile müşterek iki çocuğun velayetinin davacı anneye verildiğini, iştirak nafakasına hükmedilmediğini; davalının çocukların ihtiyaçlarını karşılamadığını, yoksulluk nafakasının da yetersiz kaldığını belirterek; yoksulluk nafakasının aylık 500,00 TL'ye çıkartılmasına, müşterek iki çocuk için aylık 500,00'er TL iştirak nafakasına hükmedilmesine ve her yıl TEFE oranında artırılmasına veya yoksulluk nafakasının kesilip müşterek çocuklara aylık 750,00'şer TL iştirak nafakası bağlanmasına ve her yıl TEFE oranında artırımına karar verilmesini talep ve dava etmiştir....
Eş söyleyişle; yoksulluk nafakası alacaklısının paranın alım gücü karşısında ihtiyaçlarının artması, hastalık vb. gibi nedenlerle nafakasının giderlerini karşılayamaması, buna karşın nafaka borçlusunun gelirinde ödeme gücünde artış olmuş ise nafakanın artırılmasını isteyebilir. Öte yandan, yoksulluk nafakasının artırılması için herşeyden önce davacının bu nafakaya hak kazandığının belirlenmesi gerekir. Somut olayda; ... 4. Aile Mahkemesi'nin 09.10.2012 tarih ve 2011/380 E.- 2012/799 K. sayılı kararı ile, tarafların boşanmalarına, dava tarihinden geçerli olmak üzere davalı için aylık 100,00 TL tedbir nafakasının davacıdan alınarak davalıya verilmesine, hükmün kesinleşmesinden itibaren yoksulluk nafakası olarak devamına karar verilmiş, hüküm 10.09.2013 tarihinde kesinleşmiş olmakla davacı yoksulluk nafakasına bu tarihten itibaren hak kazanmıştır....
Hukuk Genel Kurulunun yerleşik kararlarında "asgari ücretle çalışılmakta bulunulması" yoksulluk nafakası bağlanmasını veya yoksulluk nafakasının ortadan kaldırılmasını gerektiren bir durum olarak kabul edilmemiştir. Ancak, yoksulluk nafakasının kaldırılması talebi, azaltılması talebini de içermekte olduğundan, bu durum nafakanın miktarını tayinde ve indirilmesinde etken olarak dikkate alınmalıdır. O halde; çoğun içinde az da vardır kuralı gereğince, nafakanın kaldırılması isteminin aynı zamanda nafakanın azaltılması istemini de kapsadığı gözetilerek, davalının aylık düzenli olarak elde ettiği gelirin davalıyı yoksulluktan tamamen kurtarmadığı ancak mali durumunu olumlu yönde değiştirdiği gözetilerek, tarafların mevcut durum itibariyle sosyal ekonomik durumları da dikkate alındığında, nafakada hakkaniyete uygun bir miktarda indirim yapılması gerekirken davanın tümden kabulü ile yoksulluk nafakasının kaldırılmasına karar verilmesi doğru olmayıp, bozmayı gerektirmiştir....
Ancak, davacı kadın yönünden; daha önce 24.05.2012 tarihinde açılan yoksulluk nafakasının artırılması davası sonucunda talebin reddine karar verilmiş olması nedeniyle, boşanma ilamında hükmedilen ve 15.09.2009 kesinleşme tarihinden itibaren kabul edilen 100 TL yoksulluk nafakası miktarının artırılmadığı ve davalı kadının ekonomik durumunda olumlu değişiklik olmadığı gibi yoksulluk durumunun devam ettiği saptandığına göre, TMK.'nın 176/ 4. maddesinde belirtilen “Tarafların mali durumlarının değişmesi veya hakkaniyetin gerektirdiği hallerde iradın artırılması veya azaltılmasına karar verilebilir” hükmü gereğince yoksulluk nafakasının artırılması talebinin reddine karar verilmesi doğru görülmemiştir. Bu durumda, mahkemece; davacı kadına ödenen yoksulluk nafakası miktarı, davalının ekonomik durumu ve ödeme koşulları dikkate alınarak, davalıyı zorlamayacak ölçüde, ÜFE artış oranları gözönünde bulundurularak, TMK.'...
HGK.nun yerleşik kararlarında "asgari ücret seviyesinde gelire sahip olunması," yoksulluk nafakası bağlanmasını olanaksız kılan bir olgu kabul edilmemiştir. (HGK. 7.10.1998 gün 1998/2-656 E.,1998/688 K. 26.12.2001 gün 2001/2-1158-1185 sayılı ve 1.5.2002 gün 2002/2-397-339 sayılı kararları). Somut olayda; taraflar ... Aile Mahkemesinin 2006/702 Esas ve 2007/282 Karar sayılı ilamı ile boşanmışlar ve davalı lehine 250 TL yoksulluk nafakası hükmedilmiştir. Davalı kadın boşanma davası sırasında bir işte çalışmamaktadır. Kendisine aylık 250 TL yoksulluk nafakası bağlanmış, boşanmadan sonra bakıcı olarak çalışmaya başlamış, asgari ücret seviyesinde bir gelire kavuşmuştur. Aldığı nafaka ile elde ettiği gelir toplamı, davalıyı yoksulluktan kurtaracak düzeyde değildir. Zira yoksulluk durumu, günün ekonomik koşulları ile tarafların sosyal ve ekonomik durumları ve yaşam tarzları değerlendirilerek takdir edilmelidir. Yoksulluk nafakası ahlaki ve sosyal düşüncelere dayanır....
EVLİ KADININ TEDBİR NAFAKASI TALEBİEVLİLİK BİRLİĞİNE HAKİMİN MÜDAHALESİ TÜRK MEDENİ KANUNU (TMK) (4721) Madde 195TÜRK MEDENİ KANUNU (TMK) (4721) Madde 196 "İçtihat Metni"Taraflar arasındaki tedbir nafakası davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü: Y A R G I T A Y K A R A R I Davacı dilekçesi ile; davalı ile 1980 yılında evlendiklerini, müşterek 3 tane çocuklarının olduğunu, davalının uzun yıllardır kendisine maddi yardımda bulunmadığını, ancak çok büyük çabalar sarfederek küçük harcamalar yaptığını, kendisine para vermediğini iddia ederek, davalıdan aylık 700 TL tedbir nafakasının tahsilini talep ve dava etmiştir....
AİLE MAHKEMESİ TARİHİ : 10/05/2018 NUMARASI : 2016/108 ESAS, 2018/427 KARAR DAVA KONUSU : YARDIM NAFAKASI KARAR : İstinaf incelemesi için Dairemize gönderilen dosyadaki bütün belgeler incelendi; GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı T1 Müdürlüğü vekili dava dilekçesinde özetle;Davalı T3 hastanede doğum esnasında bebeğim karıştığını iddia ederek bebeği reddettiklerini, bebeğin kalp rahatsızlığının olduğunu, bu nedenle sıklıkla farklı hastanelerde tedavisini yaptıklarını, fakat hastanede davalı çocuğun kendi çocuğu olmadığını beyan etmesinden dolayı yetkili doktorun ameliyattan vazgeçtiğini, davalı tarafından DNA testinin sonucunun beklendiğini, o süreçte kurumun ısrarı ile ameliyatın yapıldığı ve çocuğun sağlığına kavuştuğunu, DNA testi sonucuyla birlikte çocuğun davalıya ait olduğu kanıtlanmış ise de davalının çocuğa ısınamadığı iddiası ile çocuğu reddettiğini, hatta kurumun önerilerine karşı tutarsız ve agresif tavırlar sergilediğini,idari psikologlar tarafından davalıya çocukla...