Borçlunun elbirliği halinde ortak olduğu taşınmazlarda borçlu ortağın alacaklısı İcra Hakimliğinden İcra İflas Kanununun 121. maddesine göre alacağı yetki belgesine dayanarak borçlunun ortağı olduğu taşınmaz için ortaklığın giderilmesi davası açabilir. Bunun için icra hakiminden yetki belgesi alınması zorunludur. İcra hakiminden yetki belgesi almadan doğrudan doğruya veya yetkisi olmayan icra müdürünün verdiği yetki belgesine dayanılarak dava açılması halinde dava hemen reddedilmeyip davacı tarafa icra hakiminden yetki belgesi almak üzere süre verilmelidir....
Borçlu mirasçının alacaklısı İcra Hakimliği' nden İİK' nun 121. maddesine göre alacağı yetki belgesine dayanarak borçlu mirasçıya ait taşınmaz için ortaklığın giderilmesi davası açabilir. Bunun için İcra Hakimliği' nden yetki belgesi alınması zorunludur. İcra Hakimliği' nden yetki belgesi almadan doğrudan doğruya veya yetkisi olmayan İcra Müdürünün verdiği yetki belgesine dayanılarak dava açılması halinde dava hemen reddedilmeyip, icra hukuk mahkemesinden yetki belgesi alınmak üzere davacıya önel verilmelidir....
Bu yeni düzenleme, 01.10.2011 tarihinden sonra açılacak davalar bakımından uygulanmakla birlikte, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun (HMK) 19. maddesinin 2. bendi “Yetkinin kesin olmadığı davalarda, yetki itirazının, cevap dilekçesinde ileri sürülmesi gerekir. Yetki itirazında bulunan taraf, yetkili mahkemeyi; birden fazla yetkili mahkeme varsa seçtiği mahkemeyi bildirir. Aksi takdirde yetki itirazı dikkate alınmaz.” hükmünü içermektedir. Mahkemece re'sen yetkisizlik kararı verilebilecek haller, dava şartı olan, kesin yetki halleridir. HMK'nın 18. maddesi kesin yetkinin olduğu hallerde tarafların yetki sözleşmesi yapamayacaklarını açıkca düzenlemiştir. Bu nedenle yetki sözleşmesi kesin yetkinin olduğu hallerde yapılamaz. Yetki sözleşmesinin yapılmış olması da resen yetkisizlik kararı verilebilecek hallerden değildir. (11. HD 2016/15056 -2017/319 vb) Somut olayda, kesin yetki durumu bulunmadığından ve taraflar yetki itirazı ileri sürmediğinden, davanın ilk açıldığı ... 1....
Yetki itirazının dinlenebilmesi için, davalı itirazında yetkili mahkemenin gösterilmesi zorunludur. Davacı, genel ve özel yetki kurallarına göre, kendisine verilen seçimlik hakkını yasaya uygun kullanmaz ise seçim hakkı davalıya geçer. Seçim hakkı kullanılırsa davalının bildirdiği yetkili mahkemeye dosyanın gönderilmesine karar verilir. Yetkisizlik kararında, yetki itirazında bildirilmemiş olan mahkemenin yetkili olduğuna karar verilemez. 2. Dosya kapsamından taraflar arasındaki uyuşmazlıkta kesin yetki durumu bulunmadığı ve davalı tarafça cevap dilekçesi ile birlikte yetki itirazında bulunulmadığı anlaşıldığından, uyuşmazlığın davanın ilk açıldığı Dikili Sulh Hukuk Mahkemesince sonuçlandırılması gerekmektedir. III. KARAR Açıklanan sebeplerle; 6100 sayılı Kanun’un 21 ve 22 nci maddeleri ile 5235 sayılı Kanun’un 36 ncı maddesinin üçüncü fıkrası gereğince Dikili Sulh Hukuk Mahkemesinin YARGI YERİ OLARAK BELİRLENMESİNE, 10.06.2024 tarihinde oy birliğiyle kesin olarak karar verildi....
Bu yeni düzenleme, 01.10.2011 tarihinden sonra açılacak davalar bakımından uygulanmakla birlikte, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun (HMK) 19. maddesinin 2. bendi “Yetkinin kesin olmadığı davalarda, yetki itirazının, cevap dilekçesinde ileri sürülmesi gerekir. Yetki itirazında bulunan taraf, yetkili mahkemeyi; birden fazla yetkili mahkeme varsa seçtiği mahkemeyi bildirir. Aksi takdirde yetki itirazı dikkate alınmaz.” hükmünü içermektedir. Mahkemece re'sen yetkisizlik kararı verilebilecek haller, dava şartı olan, kesin yetki halleridir. HMK'nın 18. maddesi kesin yetkinin olduğu hallerde tarafların yetki sözleşmesi yapamayacaklarını açıkca düzenlemiştir. Bu nedenle yetki sözleşmesi kesin yetkinin olduğu hallerde yapılamaz. Yetki sözleşmesinin yapılmış olması da resen yetkisizlik kararı verilebilecek hallerden değildir. (11....
Bu istisnai nitelikteki yetki kurallarına “özel yetki” kuralları denilmektedir. İlke olarak, özel yetki kuralları genel yetkiyi kaldırmaz, onunla birlikte uygulanır. Ancak istisna olarak, bazı davaların mutlaka belli bir yer mahkemesinde açılması öngörülmüştür ki, bu halde kesin yetki söz konusudur. Kesin yetki halleri, genel yetkiye istisnadır. Bunun dışında, bir dava için özel yetki kuralı bulunsa bile, davacının genel yetki ile özel yetki arasında bir seçim hakkı vardır. Özel yetki kuralları ilke olarak kamu düzenine ilişkin değildir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 08.07.2009 gün 2009/10-236-345 sayılı kararında da aynı ilkeler benimsenmiştir. Ayrıca 6100 sayılı H.M.K m.19/2 hükmünde şöyle denilmiştir: “... Yetkinin kesin olmadığı davalarda, yetki itirazının cevap dilekçesinde ileri sürülmesi gerekir” hükmü de göz önünde bulundurulmalıdır....
Mahkeme, yetki itirazını incelerken, kendisinin yetkili olup olmadığını tespit bakımından, davalının yetki itirazındaki beyanları ile bağlı olmayıp, yetki hakkındaki kanuni hükümleri bütün şümulü ile nazara almak ve ona göre yetkili olup olmadığı hakkında bir karar vermek zorundadır. Ne var ki, bu inceleme kendisinin ve yetkili olduğu ileri sürülen mahkemenin yetkisinin tespiti ile sınırlı olup; yetki itirazında yetkili mahkeme doğru gösterilmemişse, mahkeme kanuna göre gerçekten yetkili olan mahkemeyi araştırıp tespit ederek yetkisizliğine ve dosyanın o yer mahkemesine yollanmasına karar veremez. Bu halde, yetki itirazında yetkili mahkemenin doğru gösterilmemiş olması sebebiyle, yetki itirazının reddine karar verilmelidir....
arkadaşı olan davalıların tamamının yetki itirazının bulunmasının zorunlu olduğu, aksi halde yetki itirazı yapılmamış sayılacağı, davalılardan "..."...
Mahkemece, yukarıda yapılan özetten de anlaşıldığı üzere dava konusu taşımaya ilişkin konşimentonun arka yüzünde bulunan 26. maddesindeki yetki şartının tarafları bağlayacağı, sözleşmede tarafların yetkili mahkeme olarak İngiliz Mahkemelerini yetkili kılmalarının geçerli olduğu gerekçesiyle yetki ilk itirazının kabulü ile dava dilekçesinin yetkisizlik nedeniyle reddine karar verilmiş ise de 5718 sayılı MÖHUK'un "Yetki anlaşması ve sınırları" başlıklı 47. maddesi hükmü ile Türk mahkemelerinin yer itibariyle yetki kurallarının münhasır yetki esasına göre tayin edilmediği hâllerde, tarafların, aralarındaki yabancılık unsuru taşıyan ve borç ilişkilerinden doğan bir uyuşmazlığın yabancı bir devletin mahkemesinde görülmesini kararlaştırmalarının Türk Hukuku bakımında da geçerli olacağı düzenlenmiştir....
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; alınan bilirkişi raporunda SGK kayıtlarının eksik olduğunun belirtilmesine karşın kayıtlar getirtilmeden karar verildiğini, davalı Bakanlığın çoğunluk tespiti yazısında muhatap işverenliğin Bome ..AŞ olarak gösterilmesine rağmen yetki tespiti için yapılan başvuru tarihi itibari ile bu ünvanda bir şirket bulunmadığını, daha önce müvekkil işverenliğin aynı işyerleri için işyeri düzeyinde toplu iş sözleşmesi yapılması için yetki verildiğini ve söz konusu yetki tespitinin iptali için açılan davada işletme düzeyinde yetki tespitinin mümkün olmadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verildiğini ve kararın kesinleştiğini dolayısı ile davalı Bakanlığın işletme düzeyinde yetki tespiti işleminin yargı kararlarına da aykırı olduğunu ve tek hizmet alım hizmet sözleşmesi kapsamında olan aynı işyerleri için işletme düzeyinde yetki tespiti yapılamayacağını ileri sürerek; kararın kaldırılmasını istemiştir....