Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

Birleştirilen davada davalı (karşı davacı), 14 parsel sayılı taşınmaz üzerinde bulunan taşkın yapı sebebiyle Türk Medeni Kanunu'nun 725. maddesi uyarınca temliken tescil isteğinde bulunmuştur. Mahkemece, birleştirilen davanın kabulüne, 14 parsel sayılı taşınmaz kaydının iptali ile davalı ve davacı adına tesciline, mülkiyet hakkına dayalı davanın ise reddine karar verilmiştir. Hükmü, asıl davanın davacısı temyiz etmiştir. Gerçekten, bir yapının başkasına ait araziye taşırılması halinde yapının o kısmı taşınmaz malikinin arazisiyle bütünleşir. Türk Medeni Kanunu'nun 725. maddesi bu gibi durumlarda, taşan yapı malikine yapının taşırılan kısmının mülkiyet hakkını talep yetkisi tanımış ve Türk Medeni Kanunu'nun 683. maddesine bir istisna getirmiştir. Yasanın öngördüğü diğer koşullar kanıtlanmış olsa bile bu tür davalarda üzerinde önemle durulması gereken diğer bir husus da, halin icabından taşkın inşaatın yıkılması gerekip gerekmediğinin saptanmasıdır....

    Davacı vekili dava dilekçesinde davalı ... yönünden bina malikinin sorumluluğuna dayanmıştır. Olay ve dava tarihinde yürürlükte bulunan 818 sayılı BK'nun 58. maddesi hükme göre, bir bina veya imal olunan herhangi bir şeyin maliki, o şeyin fena yapılmasından yahut muhafazasındaki kusurundan dolayı sorumlu olacaktır. Bu sorumluluk, kusur esasına dayanmayan objektif sorumluluk niteliğinde olup, bina veya imal olunan şeydeki bozukluğun veya eksikliğin malikten kaynaklanmasına gerek yoktur. Başka bir anlatımla, malike kusur isnadı gerekli değildir. Ancak, böyle bir davada öncelikle zarar gören davacı, zarar gördüğünü ve bu zararının bina veya yapı eserinin yapılışındaki bozukluk veya bakımında eksikliğinden kaynaklandığını ispat etmesi zorunludur. İspat yükünü yerine getirdiği takdirde kural olarak bina veya imal olunan şeyin malikinin sorumluluğu söz konusu olacaktır....

      Bilindiği üzere, kusursuz zorumluluk türlerinden olan 6098 Sayılı TBK'nun 69 maddesi gereğince bir binanın veya yapı eserlerinin maliki, bunların yapımındaki bozukluklardan veya bakımındaki eksikliklerden dolayı oluşan zararı gidermekle yükümlüdür. Yargıtay kararlarında, öğretide bina ve yapı malikinin sorumluluğunun objektif özen yükümlülüğüne aykırılıktan doğan "ağırlaştırılmış" "olağan sebep sorumluluğu" olarak isimlendirilen bir kusursuz sorumluluk halidir. Zarar ile özen eksikliği arasında uygun nedensellik bağının sorumluluk için yeterli olup özel hukuk sorumluluğu bakımından her zaman kusur unsurlarının bulunması zorunlu değildir. Bu gibi durumlarda kusur aranmayacaktır. Burada malike kurtuluş kanıtı sunma olanağı tanınmamıştır. Malik ancak illiyet bağını kesen sebeplerin (mücbir sebep, zarar görenin veya üçüncü kişinin ağır kusuru gibi) varlığı durumunda sorumluluktan kurtulabilir....

      Ancak, komşu taşınmaz malikinin veya o taşınmazda mülkiyetten başka ayni hak sahibi olup da zarar gören kimselerin taşınmaza elatıldığını öğrendikleri tarihten itibaren onbeş gün içerisinde itiraz etmeleri, yapı malikinin iyiniyetli sayılması olanağını ortadan kaldırır. İtiraz hiçbir şekle bağlı değildir. Yapının ilerlemesini zararın büyümesini önlemek için konan bu sürenin başlangıcını objektif olarak saptamak, yapının görünebilir hale gelme tarihinden başlatmak, taşırılan taşınmaz malikinin öğrenmesine engel olan sübjektif (öznel) nedenleri dikkate almamak gerekir. Aksine düşünce bu yöndeki yasa koyucunun amacını ortadan kaldırır. Durum ve koşulların haklı göstermesi şeklinde açıklanan ikinci koşuldan ise imar durumuna göre ifrazın mümkün olması, ifraz halinde arsa malikinin uğrayacağı zarar ile taşkın yapı malikinin elde edeceği yarar arasında aşırı bir farkın bulunmaması, gibi hususlar anlaşılmalıdır....

        Bir işlemin 6502 sayılı Kanun kapsamında kaldığının kabul edilmesi için kanunun amacı içerisinde yukarıda tanımları verilen taraflar arasında mal ve hizmet satışına ilişkin bir hukuki işlemin olması gerekir. 4708 sayılı Yapı Denetimi Hakkında Kanunun 5. maddesinde ise yapı denetim hizmet sözleşmelerinin yapı sahibi ile denetim kuruluşu arasında akdedileceği hükme bağlanmış, bahsi geçen kanuna dayanılarak çıkarılan Yapı Denetimi Uygulama Yönetmeliğinin 8. maddesinin 1 numaralı bendinde de yapı sahibinin, yapı denetimi hizmet sözleşmesini bizzat veya hukuken temsile yetkili vekili aracılığı ile imzalamak zorunda olduğu belirtilmiş bulunmaktadır. Somut olayda davacı vekili, müvekkili tarafından davalıya karşı yapı denetim ücretini ödemediğinden icra takibi başlatıldığını, davalı borçlunun takibe itiraz ettiğini ileri sürerek, itirazın iptaline karar verilmesini talep etmiş, davalı vekili ise cevap dilekçesinde müvekkilinin ......

          Bazı Yargıtay kararlarında vurgulandığı üzere, inşaatın kaldırılmasının arazi ve malzemeye vereceği zarar, kaldırılmasıyla malzeme malikinin elde edeceği yararlardan daha fazla ise,inşaatın kaldırılması fahiş bir zarara yol açar (Prof.Dr.Şeref Ertaş.Eşya Hukuku. Ankara. 2002.sh.333). c-Üçüncü koşul; yapıyı yapanın (Malzeme malikinin), taşınmaz malikine uygun bir bedel ödemesidir. Uygun bedel genellikle yapı için lazım olan arsa miktarının dava tarihindeki gerçek değeri olarak kabul edilmekte ise de büyük bir taşınmazın bir kısmının devri gerektiğinde geri kalan kısmın bedelinde meydana gelecek noksanlıklar varsa bunların ve taşınmaza bağlı öteki zararlar da göz önünde bulundurularak hak ve yarar dengesi kurulması suretiyle hesaplattırılmalı, iptale konu zemin bedelinin arsa sahibine ödenmesine karar verilmeli, önceden ödenmiş bedel var ise bu miktar ödenecek bedelden mahsup edilmelidir. Aslında bu son iki koşulun yekdiğerinden ayrı düşünülmesi olanaksızdır....

            Somut olayda; davacı, olay tarihi olan 18.07.2007 tarihinde davalı kuruma ait elektrik tellerinden çıkan kıvılcım nedeniyle meydana gelen yangın neticesinde orman alanının yandığını iddia etmekte olup, buna göre somut olayda dava konusu uyuşmazlığın 6098 sayılı TBK'nın 69. maddesinde (818 sayılı BK'nın 58. maddesi) kusursuz sorumluluk başlığı altında düzenlenen yapı malikinin sorumluluğu ilkeleri gereğince çözümlenmesi gerekirken, haksız fiil hükümleri gereğince yapılan değerlendirme sonucunda hüküm kurulmuş olması doru görülmemiştir. ../......

              İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI ÖZETİ Mahkemece, " Bir binanın veya diğer yapı eserlerinin maliki, bunların yapımındaki bozukluklardan veya bakımındaki eksikliklerden doğan zararı gidermekle yükümlüdür. Yapı malikinin sorumluluğu, bir bina ya da diğer bir inşa eserinin bizatihi kendisinden kaynaklanan bir nedenle oluşan zarardan sorumluluğu kapsamakta olup, niteliği itibariyle kusursuz sorumluluk türlerinden "olağan sebep sorumluluğu"dur. Burada malike kurtuluş kanıtı sunma olanağı tanınmamıştır. Malik ancak illiyet bağını kesen sebeplerin (mücbir sebep, zarar görenin kendi kusuru, üçüncü kişinin ağır kusuru gibi) varlığı durumunda sorumluluktan kurtulabilir....

              Yapı sahibinin sorumluluğu, bir bina ya da diğer bir inşa eserinin bizatihi kendisinden kaynaklanan bir nedenle oluşan zarardan sorumluluğunu kapsamaktadır. Bu sorumluluk, objektif özen yükümlülüğüne aykırılıktan doğan "ağırlaştırılmış" bir kusursuz sorumluluk halidir. Bina veya yapı eseri malikinin sorumluluğu bakımından bulunması zorunlu unsur olan illiyet bağı yönünden ise, bu bağın kesilmesine yol açacak sebeplerin somut olayda gerçekleşmemiş olması gereklidir. İlliyet bağını kesen sebepler ise; mücbir sebep, zarar görenin ya da üçüncü kişinin ağır kusurudur. Zarar, aradaki illiyet bağını kesecek derecede bir mücbir sebepten, zarar görenin ya da üçüncü bir kişinin kusurundan doğmuş ise yapı malikinin sorumluluğu sözkonusu olmaz (bu yönde, HGK'nun 29.11.2017 tarih, 2017/3-439 Esas ve 2017/1463 Karar sayılı ilamı). 6098 sayılı TBK. madde 49 (818 sayılı BK.'...

                Böylece, muhdesatla arasındaki bağlantı kesilmiş bina sahibine aşağıdaki koşulların oluşması halinde ayrılmaz parça niteliğindeki taşkın yapı için üzerinde bulunduğu taşınmaza malik olabilme olanağı tanınmıştır. Bunun için: 1-Tapuya kayıtlı özel mülkiyete konu bir taşınmaz üzerinde, temelli kalması amacıyla yapılan binanın ayrılmaz parçası yine tapuda kayıtlı üçüncü kişiye ait taşınmaza taşkın yapılmış olmalıdır. 2-Taşkın inşaat, taşkın yapı ile iki komşu taşınmazı fiilen birleştirmekte, ekonomik bir bütünlük oluşturmaktadır. Bu özelliğinden dolayı taşkın yapıya dayanan temliken tescil isteği taşınmaza bağlı kişisel hak niteliğindedir. Taşılan arazi malikinin devir borcu eşyaya bağlı bir borç olduğundan inşaat maliki hakkını taşılan arazinin her malikine karşı kullanabilir....

                  UYAP Entegrasyonu