Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

Bu açıklamalar ışığında somut olaya dönüldüğünde, davacı vekilinin tazminat isteğine dayanak yaptığı 3165 sayılı parseller 1999 yılında yapılan kadastro sırasında davacıların murisi adına tespit edilmiş ise de Hazinenin açtığı kadastro tespitine itiraz davası ile davacıların murisi adına tapu kaydı oluşmadan kadastro mahkemesinin kesinleşmiş kararı ile davacıların murisi adına yapılan kadastro tespitinin iptaline karar verildiği, ayrıca tazminat isteğine dayanak yapılan parselin kadastro tespitlerine esas alınan Ekim 1944 tarih 41 sıra numaralı tapu kaydının malikinin ise davacılar veya murisleri değil “......

    Bu açıklamalar ışığında somut olaya dönüldüğünde, davacılar vekilinin tazminat isteğine dayanak yaptığı 3278 ve 3279 sayılı parseller 1999 yılında yapılan kadastro sırasında davacılar adına tespit edilmiş ise de, ...nin açtığı kadastro tespitine itiraz davası ile davacılar adına tapu kaydı oluşmadan kadastro mahkemesinin kesinleşmiş kararı ile davacılar adına yapılan kadastro tespitinin iptaline karar verildiği, ayrıca tazminat isteğine dayanak yapılan parsellerin kadastro tespitlerine esas alınan Ekim 1944 tarih 41 sıra numaralı tapu kaydının malikinin ise, davacılar değil “......

      Dava dilekçesindeki açıklamaya göre dava, 4721 sayılı TMK'nın 1007. maddesi gereğince tapu sicilinin tutulmasından kaynaklı tazminat davasıdır. İncelenen dosya kapsamına, kararın dayandığı gerekçeye ve tapu işlemleri, kadastro tespiti işlemlerinden başlayarak birbirini takip eden sıralı işlemler olup, tapu kütüğünün oluşumu aşamasındaki kadastro işlemleri ile tapu işlemleri bir bütün oluşturduğundan, bu kayıtlarda yapılan hatalar, hatalı tapu sicili oluşmasına sebebiyet verdiği için, kadastro tespitinde yapılan hatalar da, TMK'nın 1007. maddesi anlamında tapu sicili kavramı içindedir. Hatalı yapılan kadastro tespiti ile oluşan tapu kaydının daha sonra mahkeme kararıyla iptal edilmesi halinde, tapu malikinin bu nedenle doğan zararından TMK'nın 1007. maddesi anlamında Devlet sorumludur....

        Öte yandan, Türk Medeni Kanunun 722.maddesi taşınmaz malikine rızası olmaksızın yapılmış ve yıkımı aşırı zarar doğurmayan yapının yıkımını isteme hakkı tanımış, yıkım masrafının yapı malikine ait olacağını hükme bağlamıştır. Ne var ki, yasada aşırı zarar kavramı tanımlanmadığından yasa koyucunun bu yöndeki asıl amacının gözönünde tutulmasında yarar vardır. Diğer bir söyleyişle yapının yıkımı halinde dava tarihine göre objektif ölçüler içerisinde tespit edilecek zararın çok fazla olması aşırı zararın varlığını gösterir. Aşırı zarar doğması sebebiyle yapı yıkılamadığı takdirde taşınmaz malikinin mamelekinde sebepsiz bir zenginleşme meydana geleceğinden, taşınmaz malikinin malzeme malikine muhik bir tazminat vermesi gerektiği, malzeme maliki iyiniyetli değilse tazminat miktarının, levazımın en az kıymetini geçemeyeceği, aynı yasanın 723.maddesinde belirtilmiştir....

          Yasa koyucu bozuk yapılan bir yapı eserinden zarar görenlere mümkün olduğu kadar basit ve dolaysız bir tazmin imkânı sağlayarak onları korumaktadır. Bu anlamda sorumlu olabilecek malik, gerçek kişi veya özel hukuk tüzel kişisi olabileceği gibi kamu hukuku tüzel kişisi de olabilir. Bina veya yapı eseri malikinin sorumluluğu, yapı eserinin yapımındaki bozukluğa veya bakımındaki eksikliğe dayanmaktadır. Sorumluluğun doğmasında, yapılıştaki bozukluk-bakım eksikliği ayrımının bir önemi bulunmamaktadır. Zira; malikin sorumlu olması için bakım eksikliği veya yapılıştaki bozukluktan herhangi birinin varlığı yeterli görülmektedir. Her iki olasılıkta da yalnızca malikin sorumluluğu söz konusu olmaktadır. Bir bina veya yapı eseri malikinin sorumlu tutulabilmesinin ilk şartı olan zararın, yapım bozukluğu veya bakım eksikliğinden doğduğu ispatlanmalıdır. Burada ispat yükü zarar görene aittir....

          Gerçekten, bu hüküm ile mülkiyet hakkına sınırlama getirilmiş ve bir yapının başkasına ait araziye taşırılan kısmı taşkın yapı iyiniyetle yapılmışsa uygun bir bedel karşılığı taşan kısım için yapı sahibine temliken tescil isteme yetkisi tanımıştır. Bunun için: Tapuya kayıtlı özel mülkiyete konu bir taşınmaz üzerinde, temelli kalması amacıyla yapılan binanın ayrılmaz parçasının yine tapuda kayıtlı üçüncü kişiye ait taşınmaza taşkın yapılmış olmalıdır. Taşkın inşaat, taşkın yapı ile iki komşu taşınmazı fiilen birleştirmekte ekonomik bir bütünlük oluşturmaktadır. Bu özelliğinden dolayı taşkın yapıya dayanan temliken tescil isteği taşınmaza bağlı kişisel hak niteliğindedir. Taşılan arsa malikinin devir borcu eşyaya bağlı bir borç olduğundan inşaat maliki hakkını taşılan arsanın her malikine karşı kullanabilir. Yeni maliklerde Türk Medeni Kanunun 725.maddesinde belirtilen haklardan yararlanabilecekleri gibi borçlardan da sorumlu olur....

            Ağaç Yapı Kooperatifi tarafından Kayamak Mühendislik Ltd. Şti.'ye hazırlattırılan mekanik tesisat projesinde yer aldığı ancak yapılmadığı, onaylı projenin uygulamada farklı olmasından sorumluluğun S.S. Ağaç Yapı Kooperatifi'ne ait olacağını, yetkili makamlara onay için sunulan projenin yasalara uygun olarak hazırlanmasına rağmen uygulamada ısı pay ölçer sisteminin olmamasından ilgili maliyetlerin de kooperatif tarafından karşılanması gerektiği, davalı apartman yöneticiliğinin bu hususlarda herhangi bir sorumluluğunun olmadığı gerekçsiyle davanın kabulü ile S.S. Ağaç Yapı Kooperatifi tarafından yaptırılan ve mekanik tesisat projesi Kayamak Mühendislik Ltd. Şti.'ne yasalara uygun olarak hazırlattırılan, aynı zamanda da Ağaç Apartmanının yapım projesinde yer alan ancak mezkur projeye göre uygulamaya konulmayan ısı pay ölçer sisteminin projede gösterildiği haliyle dava konusu binaya aynen uygulanmasına karar verilmiştir....

            Kabule göre de; aşırı zarar doğması sebebiyle yapı yıkılamadığı takdirde taşınmaz malikinin mamelekinde sebepsiz bir zenginleşme meydana geleceğinden taşınmaz malikinin malzeme malikine (muhik) bir tazminat vermesi gerektiği, malzeme maliki iyiniyetli değilse tazminat miktarının levazımın en az kıymetini geçemeyeceği Türk Medeni Kanununun 723. maddesinde açıkça belirtilmiş olup; 22.05.2009 tarihli mimar bilirkişi raporunda, 410 parsel sayılı taşınmaz üzerinde bir adet ev niteliğinde tek katlı betonarme yapı, inşaat halinde tek katlı yapı ve depo olarak kullanılan kargir yapının bulunmakta olduğu, taşınmazın tarla olarak değerinin 20.800,00 TL, binaların yıkılması halinde meydana gelecek zararın 48.219,42 TL olup fahiş görüldüğü, minimum malzeme bedelinin ise 25.585,80 TL olduğu tespit edilmiştir....

              Mahkemece, benimsenen 30/03/2015 tarihli kusur raporu uyarınca, kusurları bulunmaması nedeniyle davalı yapı malikleri ..., ... mirasçıları ve ... şirketinin yetkilisi, ortağı ve genel müdürü olan davalı ... yönünden davanın esastan reddine, olayda kusurlu bulunan davalılar ... şirketi, ... şirketi, ... ve ... yönünden davacı ...’ün maddi ve manevi tazminat istemlerinin ve davacılar ... ve ...’ün manevi tazminat istemlerinin kısmen kabulüne karar verilmiştir. Olay tarihinde yürürlükte olan 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 58. (6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 69.) maddesi ile “bir binanın veya diğer yapı eserlerinin malikleri, bunların yapımındaki bozukluklardan veya bakımındaki eksikliklerden” sorumlu ve bir kusurları söz konusu olmaksızın “doğan zararı gidermekle yükümlü” tutulmuşlardır. Yapı eserinin maliki, bunların hiç kimse ve hiçbir şey için tehlike taşımayacak şekilde yapılmasını ve işlemesini garanti etmekle yükümlüdür....

                Taraflar arasındaki uyuşmazlık, haksız fiile ve B.K.nun 58.maddesinde (6098 sayılı TBK.nun 69.maddesi) düzenlenen yapı malikinin kusursuz sorumluluğuna dayanmaktadır. Anılan madde hükümlerine göre davalı idarenin sahibi olduğu yapı ve inşaatın fena yapılmasından ve bakım eksikliğinden dolayı kusursuz sorumluluğu vardır.Bakım eksikliğinden kaynaklanan sigortalı araçta meydana gelen zarar, hizmet kusurundan doğmamış olup, bu zarara dayanılarak açılan dava da idari dava türlerinden değildir. Kamu tüzel kişilerinin, kamu hizmetlerine ilişkin olmakla beraber özel hukuk kuralları altında özel hukuk tüzel kişisi gibi yaptığı eylem ve işlemler idari eylem ve işlem olarak nitelendirilemez. Dava konusu zarar, kamu oteritesinin (egemenlik hakkının) kullanımından kaynaklanmamıştır....

                  UYAP Entegrasyonu