İştirak nafakası çocuk için bir hak olup velayetin değiştirilmesi davalarında istenilen nafaka talepleri de ayrı bir davanın konusunu oluşturmadığı gibi bu hususta mahkemece ayrı harç alınması da iştirak nafakası talebini müstakil bir dava konusu hâline getirmeyecektir. Önemle belirtilmelidir ki, kamu düzenine ilişkin olan velayetin değiştirilmesine konu davada asıl talebin ferîsi niteliğindeki iştirak nafakası talebinin bağımsız bir dava olduğunu kabul etmek usul ekonomisine aykırılık teşkil edeceği gibi, iştirak nafakasına hak kazanması için velayetin değiştirilmesi davasının sonucunu beklemek çocuk yönünden haklarına geç ulaşması sonucunu doğuracak, küçüğün hakkına geç kavuşması ise kamu vicdanının yaralanmasına sebebiyet verecektir....
Davacı değiştirme isteğini;davalı babanın çocuğun velayeti kendisinde olmasına rağmen,çocuğun bu dönemde fiilen hafta içi çalışma günlerinde kendisine bırakılmak ve sadece hafta sonlarında davalı babası tarafından alınmak suretiylee velayet görevinin davalı tarafından eylemli olarak yerine getirilmemiş olmasına;velayetin düzenlenmesinde,çocuğun yaşının küçüklüğü ve yetişme çağında olması nedeniyle,annelik kimliğinin gelişimi için,velayetin anneye verilmesinin çocuğun menfaatine olacağı iddiasına dayandırmıştır. TMK.nun 183,349,351/1.maddeleri birlikte değerlendirildiğinde;koşulların değişmesi ve çocuğun menfaatinin gerektirmesi halinde,velayet sahibinin değiştirilmesi mümkündür....
AİLE MAHKEMESİ TARİHİ : 26/11/2020 NUMARASI : 2018/966 ESAS 2020/453 KARAR DAVA KONUSU : Velayet (Velayetin Değiştirilmesi) KARAR : Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm istinaf edilmekle, dosya incelendi....
Davacının talebi velayetin annede olduğunun tespitine ilişkindir. Velayet kaldırılması yönünden kamu tarafından yapılan bir talep olmadığı gibi davacının velayetin kaldırılmasına yönelik usulüne uygun açılmış bir davası da bulunmamaktadır. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 2010/2- 356 esas 2010/389 sayılı ilamında açıkça belirtildiği üzere;Velayetin kaldırılması Tük Medeni Kanunun 346.maddesinde düzenlenen koruma önlemlerinden biri olmayıp ayrıca dava konusu yapılması gerekir.Velayetin kaldırılmasına karar verilebilmesi için ya usulüne uygun harcı yatırılarak ya da kamu tarafından ihbar üzerine açılan bir dava olmalıdır.Velayetin kaldırılması, çocukla şahsi ilişkinin engellenmesinden daha ağır ve ileriye yönelik sonuçları olan, yasada özel koşullara bağlanmış bir dava türüdür....
Tüm dosya kapsamı ile; Toplanan deliller, dinlenen tanık beyanları, alınan uzman raporları ve içeriği, boşanma ilamı, 2010 doğumlu müşterek çocuğun ısrarlı beyan ve tercihi, bizzat dinlenmesi sonrası tekrar alınan uzman raporuna göre" hala ve ısrarla baba yanında yaşamayı istemesi" birlikte değerlendirildiğinde mahkemece velayetin babaya verilmesinde isabetsizlik bulunmadığı, Ancak; davanın niteliği itibarı ile velayetin değiştirilmesi davası olduğu, ön inceleme duruşmasında da uyuşmazlığın bu şekilde belirlendiği, mahkemece de gerek aşamada gerek kararda niteledirme bu şekilde yapıldığı halde TMK'nun 348 nci maddesi sonuçları da doğacak şekilde hüküm kısmında "velayetin kaldırılmasına" karar verildiği, bu hususun düzeltilmesinin uygun olacağı sonuç ve kanaatine varılmış, aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir....
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ : Mahkemece, her iki tarafın da velayetin yerine getirilmesinde bir engelinin bulunmadığı, çocukla bağlarının güçlü olduğu, ancak çocuğun yaşı, davalı babanın mesleği ve çocuğun bakımının ve sorumluluğunun genellikle davalının annesi tarafından karşılandığı, davacının ev kadını olup ailesi ile birlikte yaşadığı, çocuğun bakımı ve velayeti konusunda istekli olduğu, çocuğun bakımı ve velayetin yerine getirilmesinde sosyal, kültürel ve ekonomik bir engelinin olmadığı, davacının uzakta yaşaması ve maddi imkansızlıkları nedeniyle çocukla telefon görüşmesi dışında bir bağ da kuramadığı değerlendi rerek velayetin değiştirilerek davacı anneye verilmesinin çocuk yararına olacağı yönünde kanaat getirildiği, davanın kabulü ile müşterek çocuk Berat Mazıbaşı'nın velayetinin davalı babadan alınarak davacı anne T1 verilmesine karar verildiği görülmüştür....
O halde, olaya uygun kanun hükmünün belirlenmesinde hataya düşülerek velayetin değiştirilmesi (TMK md.349) yerine, Türk Medeni Kanunu'nun 348. maddesi sonuçlarını doğuracak biçimde velayetin kaldırılmasına (nez'e) karar verilmesi doğru değildir. Ancak bu durum yeniden yargılamayı gerektirmediğinden davalının istinaf talebinin kabulü ile hükmün Dairemizce düzeltilmesine karar verilerek aşağıdaki hüküm kurulmuştur. HÜKÜM : Yukarıda açıklanan gerekçelerle; 1- Davalı kadının istinaf talebinin KABULÜNE, Bismil 1....
Davacı tarafın velayetin değiştirilmesi talebinin reddine yönelik istinaf incelemesine gelince; Tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde, toplanan deliller ve dosya kapsamına göre; ilk derece mahkemesinin delil değerlendirmesi ve velayetin değiştirilmesine yönelik talebin reddine dair gerekçesinin doğru olduğu, kanunun olaya uygulanmasında hata edilmediği, ilk derece mahkemesinin velayetin değiştirilmesine yönelik talebin reddine dair kararında usule ve esasa ilişkin herhangi bir aykırılğın bulunmadığı, bu nedenle inceleme konusu kararın usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşıldığından, davacının velayetin değiştirilmesi talebinin reddine yönelik istinaf isteminin esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanısına ulaşılmıştır....
Mahkememizce yukarıda izah edildiği üzere velayetin değiştirilmesini gerektirir bir durumun dosya kapsamından tespit edilememesi ve çocuğun yaşı itibariyle anne bakım ve şefkatine en çok muhtaç olduğu dönemde olması karşısında velayetin değiştirilmesinin çocuğun gelişimine bir katkı sağlamayacağının SİR ile sabit olması nedeniyle davanın reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur. " şeklindeki gerekçesi ile "Davanın reddine" karar verilmiştir....
Yeri gelmişken belirtilmelidir ki, velayetin düzenlenmesinde asıl olan, küçüğün yararını korumak ve geleceğini güvence altına almak olduğundan, velayetin belirlenmesi ve düzenlenmesinde öncelikle çocuğun yararı göz önünde tutulmalıdır. Çocuğun "üstün yararı" gerektirdiği takdirde, görüşlerinin aksine karar verilmesi mümkündür. Bu kapsamda, velayetin belirlenmesi ve düzenlenmesinde, çocuğun cinsiyeti, doğum tarihi, eğitim durumu, kimin yanında okumakta olduğu, talepte bulunanın çocuğun eğitim durumu ile ilgilenip ilgilenmediği, sağlığı, sağlık durumuna göre tedavi olanaklarının kimin tarafından sağlanabileceği gibi özel durumuna ilişkin hususlar ile ana babadan kaynaklanan özelliklerin de dikkate alınması kaçınılmazdır....