Çocuğun velayeti boşanma kararı ile eşlerden birine verilip, bu eşinde ölümüyle, velayet kendiliğinden sağ kalan diğer eşe geçmez. Böyle bir durumda; hakim kararıyla velayetin diğer eşe verilmesi veya velayetin sağ kalan eşe verilmesi uygun bulunmadığı taktirde; çocuğa vasi atanıncaya kadar velayet askıda kalır (TMK. md. 335/2, 337/2). Velayet kendisine bırakılan baba ölmüş olduğundan; küçük T1 velayeti askıdadır. Bu durumda sulh hukuk mahkemesince, aslolanın velayet olduğu gözetilerek, davanın anneye ihbar edilmesi, küçüğün velayetini isteyip istemediğine ilişkin beyanının alınması, anne tarafından velayetin kendisine verilmesi yönünde dava açılması halinde, bu davanın sonucunun beklenmesi, anne tarafından velayet talep edilmediği takdirde ise küçüğün vesayet altına alınması hususunun değerlendirilip, sonucu uyarınca karar verilmesi gerekir. Ayrıca; vesayete ilişkin hükümler kamu düzenine ilişkindir....
Şartların değişmesi halinde her zaman velayetin değiştirilmesi yeniden dava edilebilir. Velayet, kamu düzenine ilişkin olup bu hususta ana ile babanın istek ve beyanlarından ziyade çocuğun menfaatlerinin dikkate alınması zorunlu olup, yargılama sırasında meydana gelen gelişmelerin bile göz önünde tutulması gerekir. Buna göre velayetin düzenlenmesinde asıl olan, küçüğün yararını korumak ve geleceğini güvence altına almak olduğundan, çocuğun fiziksel ve ruhsal gelişimini engelleyen ve süreklilik arz edeceği anlaşılan her olay, tehlikenin büyüklüğü, doğuracağı onarılması güç sonuçlar değerlendirilerek sonuca varılmalı; velayetin belirlenmesi ve düzenlenmesinde öncelikle çocuğun yararı göz önünde tutulmalıdır. Velayet düzenlemesinde; çocukla ana ve baba yararının çatışması halinde asıl olan küçüğün yararını korumak ve geleceğini güvence altına almaktır....
Öte yandan, TMK'nın 335 ila 351. maddeleri arasında düzenlenen “velayet”e ilişkin hükümler kural olarak, kamu düzenine ilişkindir ve velayete ilişkin davalarda resen (kendiliğinden) araştırma ilkesi uygulandığından hâkim, tarafların isteği ile bağlı değildir. Velayetin değiştirilmesine yönelik istem incelenirken ebeveynlerin istek ve tercihlerinden ziyade çocuğun üstün yararı göz önünde tutulur. Hukuk Genel Kurulunun 14.06.2017 gün ve 2017/2- 1887 E., 2017/1196 K. sayılı kararında da velayet düzenlenmesinin kamu düzenine ilişkin olduğu, usuli kazanılmış hak ilkesinin istisnasını oluşturduğu benimsenerek aynı ilkeye vurgu yapılmıştır. Velayet düzenlemesi yapılırken göz önünde tutulması gereken temel ilke, çocuğun "üstün yararı"dır (Birleşmiş Milletler Çocuk Haklarına Dair Sözleşme m.3; Çocuk Haklarının Kullanılmasına ilişkin Avrupa Sözleşmesi m. 1; TMK m. 339/1. 34.3/1, 346/1; Çocuk Koruma Kanunu m. 4/b)....
Dosyada mevcut nüfus kaydına göre, çocukların babaları tarafından tanınmadığı anlaşılmaktadır. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunun 337/1. maddesi gereğince evlilik dışı çocuğun velayet hakkı davacı anneye aittir. Aynı kanunun 404. maddesinde velayet altında bulunmayan küçüklerin vesayet altına alınacağı düzenlenmiştir. Sözü edilen yasal düzenlemelere göre velayet hakkı münhasıran anne ve babaya tanınan bir hak olup, evlat edinme hariç ana baba dışında hiç kimseye tevdi olunamaz. Bu durumda toplanan delillerden ve dosya kapsamından davalı annenin çocukları ile ilgilenmediği, onlara şiddet uyguladığı, çocukların davacı anneanne yanında kaldığı ve bakımlarının onun tarafından yapıldığı, davalı annenin velayet görevini yerine getirmediği, yükümlülüklerini ağır biçimde savsakladığı (TMK m. 348/2) gerçekleşmiştir....
Velayetin anne babaya birlikte verilmesi Türk Hukuk tatbikatına uygun olmadığından küçüğün velayet hakkının boş bırakıldığı dolayısıyla yabancı Mahkeme kararının velayette ilişkin hükmünün tenfiz edilmediği anlaşılmaktadır. Dosya kapsamından yabancı mahkeme kararı gereğince küçüğün velayet hakkının anne ve baba tarafından birlikte yürütüldüğü, bu düzenlemenin Türk Hukuk tabiatına aykırı olması velayete ilişkin yabancı mahkeme kararının tenfizine karar verilmemiş olması nedeniyle velayetin boş bırakıldığı anlaşıldığından, davanın 4787 sayılı Aile Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yargılama Usullerine dair Kanun'un 6/2-c maddesi ile geçici 2. maddesine göre Aile Mahkemesince görülüp sonuçlandırılması gerekmektedir. Ayrıca çocuğun velayet altına alınmasına ilişkin açılan eldeki davada kesin ve özel yetki kuralının bulunmadığı ve davanın ilk olarak açıldığı ... Sulh Hukuk Mahkemesine davalı tarafından süresinde yetkisizlik ilk itirazında bulunulmadığı anlaşılmakla uyuşmazlığın ......
Velayetin değiştirilmesine ilişkin bir dava da söz konusu değildir. Ayrıca velayetin babada olmasının çocuklar ... ve ... yönünden olumsuzluk içeren bir durum yaratacağı iddiası da bulunmamaktadır. Mahkemece boşanmaya karar verilmesi halinde ortak çocukların velayeti konusunda karar verebilir (TMK m.336). Asıl dava konusuz kaldığına göre mahkemece velayetin düzenlenmemesinde bir isabetsizlik yoktur. Sayın çoğunluğun velayet konusunda eksik inceleme ile hüküm kurulmasının doğru olmadığına yönelik bozma sebebine katılmıyor, bozma ilamında belirtilen araştırmanın ancak velayetin değiştirilmesi davasında değerlendirilebileceğinden hükmün velayet yönünden onanması gerektiği görüşündeyiz....
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve HUKUKİ SEBEPLER : Açılan dava, velayetin değiştirilmesi istemine ilişkindir. Velayetin değiştirilmesi davasında; dosya içinde alınan sosyal inceleme raporları, annenin velayet görevinin gereklerini ihmal ve istismar ettiğinin, kişisel ilişkiye engel olduğunun ispatlanamaması, çocuğun anne ile kalmak istemesi nazara alınarak velayetin değiştirilmesi davasının reddine karar verilmesinde isabetsizlik olmadığı anlaşılmış olup, davacının istinaf talebinin reddine dair aşağıdaki hüküm tesis edilmiştir....
Dosya içerisinde de davalının kabulünün ve velayetin değiştirilmesinin çocuğun yararına olmadığına ilişkin bir delil veya emare bulunmamaktadır. O halde davalı annenin kabul beyanı üzerine velayetin değiştirilmesinde bir isabetsizlik yoktur. Bu sebeple temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun olan hükmün onanmasına karar verilmesi gerektiğini düşündüğüm için sayın çoğunluğun görüşüne katılmıyorum....
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Aile Mahkemesi Taraflar arasındaki “velayetin değiştirilmesi” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda Bakırköy 11. Aile Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 12.04.2016 gün ve 2014/695 E., 2016/274 K. sayılı kararının davalı vekili tarafından temyizi üzerine Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin 07.12.2016 gün ve 2016/16052 E., 2016/15652 K. sayılı kararı ile: "…Taraflar 27/06/2013 tarihinde kesinleşen ilamla boşanmışlar, ortak çocukların velayetleri anneye verilmiştir. Davacı baba 19/09/2014 tarihinde açtığı davayla velayetin değiştirilmesini talep etmiş, mahkemece ortak çocukların velayetlerinin babaya verilmesine karar verilmiştir. Boşanma davasından sonra, davalı annenin çocuklara karşı velayet hakkını kötüye kullandığı, çocukları ihmal veya istismarının bulunmadığı rapor edilmiştir. Toplanan deliller, velayetin değiştirilmesi koşullarının oluştuğunu kabule elverişli değildir....
Aile Mahkemesinin 2019/829 esas sayılı dosyasıyla birleştirilmesine karar verildiği, halen asıl ve birleşen boşanma davalarının derdest olduğu; davacı babanın eldeki istinafa konu velayetin değiştirilmesi davasını ise 21/10/2019 tarihinde açtığı, dilekçesinde anlaşmalı boşanma davasında verilen velayetin değiştirilmesinin talep edildiği anlaşılmıştır. Buna göre, davacı babanın talebi TMK'nın 349.maddesine dayalı velayetin değiştirilmesi talebi olup, bu davanın görülmesi için öncelikle velayetin daha önceden düzenlenmiş ve kesinleşmiş olması gerekir. Eldeki davanın, boşanma davası öncesinde açılan ya da derdest bir boşanma davası bulunmaksızın açılmış olan TMK'nın 336/2.maddesine dayalı bir velayet düzenlemesi talebine ilişkin olmadığı dikkate alındığında, boşanma dava dosyasının neticesinin beklenmesinde ya da o dava dosyası ile bu davanın birleştirilmesinde de hukuki yarar bulunmamaktadır....