Sulh Hukuk Mahkemesi ise, TMK'nın 337. maddesi gereğince küçüğün öncelikle velayet altına konulmasının gerekip gerekmediği hakkında karar verilmesi gerektiğinden bahisle görevsizlik kararı vermiştir. TMK'nın 337/2. maddesinde "Ananın, küçük, kısıtlı veya ölmüş ya da velayetin kendisinden alınmış olması durumunda hâkimin çocuğun menfaatine göre vasi atayacağı veya velayeti babaya tevdii edeceği" öngörülmüştür. Somut olayda öncelikle tartışılarak değerlendirilecek konu velayetin küçüğü tanıyan babaya tevdii edilip edilmeyeceğine yönelik olacaktır. Velayetin tevdii hususu aile mahkemesinin görev alanı içerisinde bulunduğundan öncelikle bu husus aile mahkemesince değerlendirilecek, küçüğün babasının velayeti altına konulması mahkemece uygun görülürse aile mahkemesince bu konuda karar verilecek aksi halde TMK 337. maddesi gereğince küçüğe vasi tayin edilmek üzere dosya sulh hukuk mahkemesine gönderilecektir. Bu durumda uyuşmazlığın aile mahkemesince görülüp çözümlenmesi gerekmektedir....
Velayet altında bulunan çocuğun yerleşim yeri, ana ve babasının; ana ve babanın ortak yerleşim yeri yoksa, çocuğun kendisine bırakıldığı ana veya babanın yerleşim yeridir. Diğer hallerde çocuğun oturma yeri, onun yerleşim yeri sayılır. (TMK m. 21) Somut olayda; davacının, davalı ile boşandıklarını, boşanma kararında çocuğun velayetinin davalı anneye verildiğini, ancak çocuğun anne yanında kalmak istemediğini ileri sürerek velayetin değiştirilmesi istemiyle dava açtığı anlaşılmaktadır. Dosya kapsamından, dava tarihi itibariyle küçüğün annesi ile birlikte ".../..." adresinde oturduğu, ekonomik sosyal durum araştırması, dava ve cevap dilekçelerinden anlaşıldığından, uyuşmazlığın ... 6. Aile Mahkemesinde görülüp sonuçlandırılması gerekmektedir. SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 6100 sayılı HMK’nın 21 ve 22. maddeleri gereğince ... 6. Aile Mahkemesinin YARGI YERİ OLARAK BELİRLENMESİNE 23/02/2016 gününde oy birliğiyle karar verildi....
Hukuk Dairesi tarafından kararın onanmasına karar verildiği, velayetin değiştirilerek anneye verilmesine ilişkin kararın Dairemizin 23.09.2020 tarihli kararının velayet yönünden kesin olmasından dolayı bu tarihte kesinleştiği anlaşılmıştır. Edirne Aile Mahkemesinin 2017/425 Esas sayılı dosyasında, 17.10.2017 tarihli celsenin 2 nolu ara karar ile çocuğun tedbiren velayetinin anneye verildiği, çocuğun fillen anne ile yaşamaya başladığı anlaşılmıştır....
Somut dosyada, tarafların boşanmaları sonucunda müşterek çocuk 2008 doğumlu Reysa'nın velayetinin annesine verildiği, bu kararın 25/02/2019 tarihinde kesinleştiği, 24/05/2019 tarihinde baba tarafından açılan velayet değişikliği davasında, annenin davayı kabulü ile başka bir araştırma yapılmaksızın velayetin değiştirilerek babaya verildiği anlaşılmıştır. Buna göre, her ne kadar önceki velayet değişikliği kararı kesinleşmiş olsa da, o davada kamu düzenine ilişkin olan velayet davası yönünden çocuğun menfaati uyarınca gerekli araştırmanın yapılmadan kabul ile davanın sonuçlandığı, bu nedenle eldeki dava yönünden çocuğun menfaatinin araştırılması gerekli olup, kesinleşen velayet değişikliği kararının bağlayıcı olmadığı anlaşılmıştır....
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk (Aile) Mahkemesi DAVA TÜRÜ : Velayetin Kaldırılması Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm davacı tarafından temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü: Küçük... 2005 doğumlu olup, evliliğin devamı sırasında babanın 20.03.2007 tarihinde ölümü ile çocuğun velayeti davalı anneye kalmıştır ( TMK m. 336/3). Davacı büyükbaba tarafından velayetin davalı anneden kaldırılması talebi ile açılan dava reddedilmiştir. Davada, velayet sahibi anne ile çocuk arasında menfaat çatışması vardır....
Ana ve baba evli değil ise, velayet kanun gereği annededir (TMK md. 337/1). Çocuğun fiilen de annesinin yanında olduğu anlaşılmaktadır. Bu fiili duruma göre, annenin velayetin kendisine verilmesi yönünde dava açmakta korunmaya değer hukuki bir yararı bulunmamaktadır. Velayete ilişkin talebin bu sebeple reddine karar verilmesi gerekir. Hal böyle iken mahkemenin velayetin anneye verilmesi yönünde hüküm tesis etmesi yasaya aykırıdır. Hüküm bu yönden bozulmalıdır. Bu sebeple sayın çoğunluk görüşüne katılmıyorum....
Anılan kararın velayet yönünden de istinaf edilmesi üzerine bölge adliye mahkemesince ortak velayete karar verilmesinin hatalı olduğuna ve velayetin babaya verilmesine karar verilmiştir. Velayet ve kişisel ilişki düzenlenirken; göz önünde tutulması gereken temel ilke, çocuğun "Üstün yararı" (Birleşmiş Milletler Çocuk Haklarına Dair Sözleşme m.3; Çocuk Haklarının Kullanılmasına ilişkin Avrupa Sözleşmesi m. 1; TMK m. 339/1. 34.3/1, 346/1; Çocuk Koruma Kanunu m. 4/b) dır. Çocuğun üstün yararını belirlerken; onun bedensel, zihinsel, ruhsal, ahlaki ve toplumsal gelişiminin sağlanması amacının gözetilmesi gereklidir. Ana ve babanın yararları; boşanmadaki kusurları, ahlaki değer yargıları, sosyal konumları gibi durumları, çocuğun üstün yararını etkilemediği ölçüde göz önünde tutulur. Velayet düzenlemesi kamu düzenine ilişkin olup, re'sen araştırma ilkesi geçerlidir. Bu nedenle yargılama sırasında meydana gelen gelişmelerin bile göz önünde tutulması gerekir....
Velayetin nihai amacı, henüz erginliğe ulaşmamış küçüğün, ileride bir yetişkin olarak gelecekteki hayata hazırlanmasını sağlamaktadır (AKYÜZ, Emine Çocuk Hukuku Çocuk Haklarının Korunması, 2012 s.220). 4721 sayılı Kanun'un velayet hakkına ilişkin 335 maddesinde, ergin olmayan çocuğun ana ve babasının velayeti altında olduğu, yasal sebep olmadıkça velayetin ana ve babadan alınamayacağı belirtilmek suretiyle evlilik ilişkisi süresince velayet hakkının ve bu kapsamdaki yetkilerin ortak kullanımına işaret edilmiş; 336. maddesinde evlilik devam ettiği sürece ana ve babanın velayeti birlikte kullanacağı, ortak hayata son verilmesi veya ayrılık hâlinde hâkimin velayeti eşlerden birine verebileceği, ana ve babadan birinin ölümü hâlinde velayetin sağ kalana, boşanmada ise çocuk kendisine bırakılan tarafa ait olduğu hüküm altına alınmış, velayet hakkı ve içerdiği yetkilerin kullanımı noktasında da eşlerin eşitliği prensibi yansıtılmaya çalışılmıştır....
(TMK. m. 426 b. 2). Zaten çocuk yönünden “işler yolunda gitmediğinden” bu sebeple velâyetin “yeniden düzenlenmesi” için dava açılmıştır/açılmak zorunda kalınmıştır. O halde “velâyetin yeniden düzenlenmesi” davasında; -dava konusu çocuğa bir temsil kayyımı atanmalı, -temsil kayyımı davaya katılmalı, -temsil kayyımı tarafından gösterildiği takdirde delilleri toplanarak sonucu uyarınca bir karar verilmelidir. Hükmün bu gerekçe ile bozulması görüşünde olduğumdan değerli çoğunluğun “farklı görüşüne” katılmıyorum....
TMK' nun 183. ve 349'ncu maddelerinde yer alan hükümlere göre, yeni olguların zorunlu kılması ve küçüğün menfaatinin gerektirmesi halinde velayet sahibi değiştirilebilir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 13.10.2010 gün ve 2010/2- 501 E. 2010/492 K.; 23.11.2011 gün ve 2011/2- 547 E., 2011/695 K.; 16.03.2012 gün ve 2011/2- 884 E., 2012/197 K. ile 06.03.2013 gün ve 2012/2- 794 E. 2013/310 K. ; 23/05/2018 gün 2017/2- 1567 E., 2018/1132 K sayılı kararlarında; "Velayetin düzenlenmesinde asıl olan, küçüğün yararını korumak ve geleceğini güvence altına almak olduğundan, velayetin belirlenmesi ve düzenlenmesinde öncelikle çocuğun yararı göz önünde tutulmalıdır. Çocuğun "üstün yararı" gerektirdiği takdirde, görüşlerinin aksine karar verilmesi mümkündür....